• Sonuç bulunamadı

1.1. Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠNDE TEMEL KAVRAMLAR

1.1.6. Mesleki Risk Kavramı

1.1.6.1. Hastanelerde Mesleki Tehlike ve Riskler

1.1.6.1.2. Kimyasal Tehlike ve Riskler

Kimyasal maddelerin kullanıldığı işyerlerinden olan hastanelerde, kimyasal maddeler ile yapılan çalışmalara ilişkin alınması gereken sağlık ve güvenlik önlemlerini içeren düzenlemelerin başında 98/24/EC sayılı Konsey Direktifi yer almaktadır.

98/24/EC sayılı İşyerinde Kimyasal Ajanlarla İlgili Direktif başta olmak üzere 1991/322/EEC sayılı Gösterge Limit Değerleri Direktifi, 2000/39/EC sayılı Endikatif Mesleki Maruz Kalma Değerleri Direktifi, 2006/15/EC sayılı Direktif ve 2009/161/EU sayılı Direktif’e uygun olarak hazırlanan Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik, konuya ilişkin önemli düzenlemeler içermektedir.

Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik hükümleri, Kanserojen veya Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik hükümleri saklı kalmak kaydı ile işyerlerinde bulunan kanserojen ve mutajen maddeler hakkında da uygulanır (KMÇSGÖY 2/2. m).

6331 sayılı Kanun’un 30. maddesine dayanılarak hazırlanan bu Yönetmeliğe göre kimyasal madde; doğal halde bulunan, üretilen, herhangi bir işlem sırasında kullanılan ya da atıklar da dâhil olmak üzere ortaya çıkan, bizzat üretilmiş olup olmadığına ve piyasaya arz edilip edilmediğine bakılmaksızın her türlü element, bileşik veya karışımı ifade eder.

Hastaneler, kimyasal madde kullanımında ilk sıralarda yer alan işyerlerindendir. Sağlık çalışanları, özellikle tanı ve tedavi hizmetleri esnasında, laboratuarlarda, temizlik, çamaşır, boya, bakım ve onarım türünden işler sırasında, kısaca ve neredeyse tüm alanlarda çeşitli kimyasal etkenlere maruz kalabilir.

Hastanelerdeki kimyasallar, doğru kullanılmadığı ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde sağlık çalışanları için tehlike arz eder ve risk oluşturur97

. Hastanelerde kullanılan ve çalışanların sağlığı ve güvenliği için risk oluşturabilecek kimyasallar; sterilizan, dezenfektan ve antiseptikler 98 , antineoplastik ilaçlar (sitotoksik maddeler), cıva, lateks, anestezik gazlar, laboratuar kimyasalları, nanomalzemeler ve temizlik kimyasallarından oluşur99

.

1.1.6.1.2.1. Sterilizan, Dezenfektan ve Antiseptikler

Sterilizasyon, ortamdaki bütün canlı organizmaların tam olarak uzaklaştırılması veya öldürülmesi işlemidir. Dezenfektasyon ise cerrahi malzemeler, hastanın çevresi ve kullandığı eşyalar türünden cansız nesneler üzerinde bulunan patojenleri elimine eden ancak genellikle endosporları yok etmeyen bir işlemdir. Bir

97

Akarsu\Güzel, a.g.e, s.11.

98

Enfeksiyondan korunabilmek maksadı ile ortamın ve araç ve gereçlerin mikroplardan arındırılabilmesi için kullanılan dezenfeksiyon ve antisepsi yöntemi dışında diğer bazı yöntemler için bkz. Gülsen Budak Topaktaş, Ankara’da Bazı Sağlık Kurumlarında Otoklav Kullananlarda Yaptıkları İşle İlgili Bilgi ve Tutumları, T.C Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Mart 2011, s. 10 vd.

99

Mete Önde, Bir Üniversite Hastanesinde Temel Tehlikelerin Belirlenmesi ve İşyeri Şiddeti Örneği, T.C Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, 2011, Aydın, s.14; Akarsu\Güzel, a.g.e, s.12 vd.; Devebakan, a.g.e, s.28.

diğer ifade ile bütün mikroorganizmaları öldürmemekle birlikte, belirlenen amaç doğrultusunda kabul edilebilir düzeye indiren işleme dezenfektasyon denir. Dezenfektasyon, dezenfektan adı verilen antimikrobik ilaçların cansız cisimler veya vücut atıkları ve salgıları üzerine uygulanması ile gerçekleşir. Antisepsi de bilhassa vücudun deri, mukoza ve benzeri yüzeysel dokuları ve lezyonlarının patojen mikroorganizmalardan arındırılması maksadı ile antiseptik adı verilen kimyasal maddelerin kullanımını içerir100

.

Dezenfektanlar, temel içerikleri göz önünde bulundurulduğunda farklı türlerden oluşur. Hastanelerde ekseriyetle kullanılan kimyasal dezenfektanlara101 örnek olarak; asitler, alkaliler, alkoller, aldehidler, biguanidler, halojenler ve halojen içerikliler, oksitleyici ajanlar, fenoller, katyonik surfektanlar, ağır metaller ve diğer dezenfektanlar gösterilebilir102

.

Dezenfektanlar, etki seviyelerine göre yüksek seviyeli dezenfektanlar, orta seviyeli dezenfektanlar ve düşük seviyeli dezenfektanlar olmak üzere üç gruptan oluşur. Yüksek seviyeli dezenfektanlar; gluteraldehit, formaldehit, sodyum hipoklorit, perasetik asit ve hidrojen peroksittir. Sıklıkla kullanılan orta seviyeli dezenfektanlar; etil veya isopropil alkol, fenol ve fenol bileşikleri, iyodoforlar ve glikoprotamindir. Düşük seviyeli dezenfektanlara örnek olarak sodyum hipoklorit, etil veya izopropil alkol, fenol ve fenol bileşikleri, iyodoforlar ve Kuarterner amonyum bileşikleri gösterilebilir103

.

1.1.6.1.2.2. Antineoplastik Ġlaçlar (Sitotoksik Maddeler)

Hastanelerde kullanılan ve risk oluşturan bir diğer kimyasal grubunu antineoplastik ilaçlar oluşturur. Sitotoksik maddeler olarak da bilinen antineoplastik

100

Mustafa Samastı, Hastanelerde Dezenfeksiyon Kullanım Esasları, Yapılan Hatalar, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri, Hastane Enfeksiyonları: Korunma ve Kontrol Sempozyum Dizisi, No: 60, Ocak 2008, s.143; Müjde Eryılmaz, Ahmet Akın, “Dezenfeksiyon ve Antisepsi”, Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dergisi, Cilt 37, Sayı 4, (2008), s.312.

101

Samastı, a.g.e, s.146 vd.; Gülsen Budak Topaktaş, Ankara’da Bazı Sağlık Kurumlarında Otoklav Kullananlarda Yaptıkları İşle İlgili Bilgi ve Tutumları, T.C Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü İş Sağlığı ve Güvenliği Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Mart 2011, s.15. Dezenfektasyonun uygulanacağı alan, canlı ve eşyanın özelliğine göre değişiklik gösteren yöntem ve araçlardan biri ya da birden fazlası uygulanabilmektedir. Bu sebeple sadece kimyasallar değil, fiziksel ve mekanik dezenfektanlar ile radyasyon da kullanılabilir.

102

Eryılmaz\Akın, a.g.m, s.314 vd.

103

ilaçlar, kanser tedavisinde kemoterapi hastalarına uygulanan ilaçlardır. Sağlık çalışanları ve bu grup içerisinde özellikle eczacı, hemşire ve sağlık teknisyenleri antineoplastik ilaçların; hazırlanması, taşınması, uygulanması, depolanması ve atıklarının yok edilmesi esnasında solunum yolu (inhalasyon), sindirim yolu veya cilde doğrudan temas ile bu ilaçlara maruz kalabilmektedir104

.

Sağlık Bakanlığı tarafından 2004 yılında hazırlanan Antineoplastik (Sitotoksik) İlaçlarla Güvenli Çalışma Rehberi105, antineoplastik ilaçlar ile tedavi uygulamaları sırasında hastaların güvenliğinin sağlanması ve bu tedaviyi uygulayan sağlık çalışanlarının da anılan ilaçlara maruziyet riskinden korunması ve böylece güvenli bir çalışma ortamının oluşturulması açısından önemli bir kaynaktır.

Antineoplastik ilaçlara örnek olarak busulfan, dakarbazin gibi alkilleyici ilaçlar, azotioprim, fludarabin gibi antimetabolitler, adriamisin, bleomisin gibi antibiyotikler, etoposid ve vinkristin grubu mitotik inhibitörler ile aldeslökin ve amifostin gibi diğer ilaçlar gösterilebilir. Antineoplastik ilaçların büyük bir kısmı mukoz membran, göz ve deriye son derece irritandır. Bu ilaçların pek çok hayvan türünde kanserojenik ve teratojenik etki gösterdiği ve insanlarda tedavi dozundaki maruziyetlerde kansere sebep olduğu bilinmektedir.

Sağlık çalışanlarının antineoplastik ilaçlara maruziyeti, ilaçların hazırlanması esnasında, ilaçların hastaya verilmesi sırasında veya diğer şekillerde gerçekleşebilmektedir. Bu ilaçların eczaneden taşınması sırasında gerçekleşen dökülme, saçılma ya da kırıklardan toz partikülleri ve aerosol halde sıvı damlacıklara maruz kalınabilmesi söz konusudur. Özellikle ilacın hastaya uygulanması esnasında enjektörden sızmalarda, enjektördeki havanın dışarı atılmasında veya hastaya bağlantı yapmada, setlerin değiştirilmesi ya da çıkarılmasında antineoplastik ilaçların havada aerosol şekli oluşabilmektedir. Ayrıca atılan boş ilaç kapları, diğer bir kontaminasyon kaynağıdır. Bununla birlikte son 48 saat içinde antineoplastik ilaç uygulanmış olan hastaların, her türden atığı ve bu atık ile temas ederek bulaşmış her türlü malzeme önemli bir kontaminasyon kaynağıdır.

104

Onkoloji Hemşireliği Derneği, Antineoplastik İlaçların Güvenli Kulanım Standartları Rehberi (2009), http://onkofar.com/vImages/pdfler/ OHD_AntineoplastikilaclarinGuvenli KullanimStandartlariRehberi2009.pdf, Erişim tarihi: 29. 07. 2017.

105

Sağlık Bakanlığı Antineoplastik (Sitotoksik) İlaçlarla Güvenli Çalışma Rehberi için bkz. https://www.sbn.gov.tr/icerikdosyalar/2063686233_antineoplastik(sitotoksik)_ilaclarla_guvenli_calis ma_rehberi.pdf, Erişim tarihi: 29.07.2017.

1.1.6.1.2.3. Cıva

Genellikle laboratuarlarda ve diş kliniklerinde kullanılan cıva, toksik bir metal olup, temas ya da solunum yolu ile zehirlenmelere sebep olabilmektedir. Özellikle tıbbi atıklar, cıva ve cıva bileşenlerinin kaynağını oluşturur. Hastanelerde cıva salınımına sebep olabilecek tıbbi atıklar denildiğinde akla; çeşitli bataryalar, termometreler, barometreler, sphygmomanometreler (kan basıncını ölçen aletler) ve laboratuarlarda kullanılan çeşitli cıva bileşikleri ile radyatörlerde kullanılan termostatlı vanalar ve flüoresan lambalar gelir. Toprağa ve suya karışan her türlü cıva maddesi, anaerobik ve aerobik şartlarda bakteriler ve kimyasal reaksiyonlar ile çok toksin bir form olan mono veya dimetil metil cıvaya dönüşür. Genel olarak halk sağlığı açısından önemli bir risk kaynağı (tehlike) oluşturan cıva, hastanelerde kullanılan termometre ve barometre gibi aletlerin kırılması ile yere döküldüğünde serbest hale geçerek oda sıcaklığında buharlaşır. Solunum yolu ile alınan cıva akciğerler tarafından abzorbe edilerek, zehirlenmelere yol açar. Hastanelerde kullanılan ve cıva içeren çeşitli aletler olduğu gibi çeşitli kimyasallar da bulunmaktadır. Bu alet veya kimyasalların nispeten daha az zararlı etkilere yol açacak olanları ile değiştirilmesi ve hastanenin bu yönde bir uygulama planının olması, cıvanın sağlık çalışanları açısından oluşturabileceği riskleri ortadan kaldırmak veya en aza indirmek bakımından önemlidir106

.

1.1.6.1.2.4. Lateks

Doğal lateks (NRL), kauçuk ağacının süt sıvısı olarak bilinen Hevea Brasiliensis'den üretilmektedir. Doğal kauçuk lateks; esnekliği, sağlamlığı ve yapısı gereği günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Eldiven, bandaj, kateter, enema kitleri, ambu, ventilator, endotrakeal tup, airway gibi anestezi malzemeleri, intravenoz setler, dental malzemeler, obstetrik ve jinekolojik tanı ve tedavide

106

Mustafa Öztürk, Cıva Kirliliğinin Çevre ve Sağlık Üzerine Etkileri, http://enginsalli.blogcu.com/civa-kirliliginin-cevre-ve-saglik-uzerine-etkileri/2668604, Erişim tarihi: 05.08.2017. Sphygmomanoeters yerine, elektronik vakum göstergesi veya anaeroid model kullanımının tercih edilmesi veya cantor tübleri yerine tungsten - ağırlaştırılmış tüblerin kullanılması gibi. Cıva 2 klorür yerineçinko formalin kullanılması, cıva 2 oksit yerine bakır kataliz kullanılması, cıva nitrat yerine amonyum/bakır sülfat kullanılması gibi.

kullanılan ürünler gibi birçok tıbbi malzeme de doğal lateksten yapılmakta veya doğal lateks içermektedir107

.

Lateks ürünlerini kullanan çalışanlarda, genel olarak üç tip reaksiyon ortaya çıkabilmektedir. Bunlar; irritan kontak dermatit, alerjik kontakt dermatit ve lateks alerjisidir. Özellikle lateks içeren eldiven ve lateks içeren tıbbi malzemeleri kullanan hekim, diş hekimi, hemşire, yardımcı sağlık personeli, ameliyathane çalışanları, laboratuar teknisyenleri ve stajyerler ile mutfak ve temizlik personeli risk altındadır108

.

1.1.6.1.2.5. Anestezik Gazlar

Ameliyat ya da herhangi bir cerrahi müdahale öncesinde, vücudun bütününde veya belirli bir kesiminde duyunun geçici olarak yok edilmesi anlamına gelen anestezi, çeşitli yöntemler kullanılarak uygulanmaktadır. Bu yöntemlerden biri olan genel anestezide, sıklıkla kullanılan ilaçlar ise intravenöz anestezikler ve inhalasyon anestezikleridir109. İnhalasyon anestezikleri, oda ısısı ve basıncındaki fizik durumlarına göre gaz ve sıvı olmak üzere ikiye ayrılır. Siklopropan, etilen ve azotprotksit gaz anesteziklere örnek teşkil eder. Kloroform, eter, trilen, etilklorür, fluroksen, halotan, metoksifluran, enfluran, izofluran ve desfluran ise sıvı inhalasyon anesteziklerine örnek gösterilebilir110

.

Hastanelerde sıklıkla kullanılan anestezik gazlara maruziyet, genellikle ortama uygun olmayan anestezi cihazı bağlantılarından, maskelerden, hastaların solunum ile ortama verdiği anestezik gazlardan kaynaklanır111

. Anestezik gazlara maruz kalan sağlık çalışanlarının başında; anesteziyologlar, hemşire anestezistler,

107

Ali Kutlu, Oktay Taşkapan, Erkan Bozkanat, “Sağlık Personelinde Lateks Alerjisi: İki Olgu Üzerine”, Toraks Dergisi, Cilt 8, Sayı 3, (Eylül 2007), s.193; Hayriye Sarıcaoğlu, Sevil Ovalı Toka, Sema İpek Algan, “Sağlık Çalışanlarında Lateks Alerjisi”, Türkderm - Deri Hastalıkları ve Firengi Arşivi Dergisi, Sayı 47, (2013), s.95. Doğal lateks sağlık alanında ilk olarak 1851 yılında kullanılmış, latekse bağlı olarak gelişen alerjik reaksiyon ise ilk kez 1927 yılında tanımlanmıştır.

108

NIOSH ALERT Booklet, Preventing Allergic Reactions to Natural Rubber Latex in the Workplace,http://latexallergyresources.org/articles/niosh-alert-booklet, Erişim tarihi: 05.08.2017.

109

Anestezi ve Reanismasyon, Genel Anestezik İlaçlar, T.C Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara, 2011,http://megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller_ pdf/Genel%20Anestezik%20%C4% B0la%C3%A7lar.pdf, Erişim tarihi: 05.08.2017.

110

Daha fazla bilgi için bkz. Neriman Tuzlu, Genel Anestezi İlaçlarının Organ Fonksiyonu Üzerine Etkisi, T.C Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Bitirme Tezi, İzmir, 2012, s.2. İdeal bir anestezik ilaçta aranan özelliklerden biri de çalışanlar üzerinde olumsuz etkiler oluşturmamasıdır. Bununla birlikte inhalasyon anesteziklerin hiçbiri çalışanlar üzerinde toksik etkisi olmamak da dâhil olmak üzere ideal özelliklerin tümünü bir arada taşımaz.

111

cerrahi ve obstetrik hemşireler, ameliyathane teknisyenleri, hemşire yardımcıları, cerrahlar, anestezi teknisyenleri, diş hekimleri, diş hekimliği asistanları gibi sağlık uzmanları gelmektedir. Acil servis personeli ve radyoloji bölümü personeli de atık anestezik gazlara maruz kalmakta olup, meslek hastalığı riski altındadır112

.

1.1.6.1.2.6. Laboratuar Kimyasalları

Laborant, doktor, biyolog gibi laboratuar çalışanları aşındırıcı, oksitleyici, zehirli, yanıcı ve parlayıcı etkiye sahip tehlikeli kimyasallar ile çalışmaktadır113

. Özellikle tecrübesiz laboratuar çalışanları ve öğrenciler, kullandıkları maddeler ve ekipmanın ihtiva ettiği tehlike ve riskler konusunda henüz yeteri kadar bilgi ve deneyim sahibi değildir. Ancak kimyasallar dışında, çok çeşitli tehlike ve riskleri bünyesinde barındıran laboratuarlarda çalışan, oldukça tecrübeli sağlık uzmanları dahi risk altındadır114

.

Bu sebeple laboratuar içinde kullanılan tüm kimyasalların tespiti, gruplandırılması, hangi bölümde ne miktarda bulunduklarının ve kimlerin ne derece maruz kaldığının, böylece tehlikelerin tespiti son derece önemlidir. Laboratuarlarda kullanılan kimyasallar, oluşturabilecekleri tehlikelere göre beş grupta toplanabilir. Bunlar; korozif kimyasallar, reaktif kimyasallar, yanıcı ve patlayıcı kimyasallar, okside edici kimyasallar ve sıkıştırılmış gazlardır.

Tehlikeli Maddeler ve Müstahzarlara İlişkin Güvenlik Bilgi Formlarının Hazırlanması ve Dağıtılması Hakkında Yönetmeliğin 115

4/1 (ğ) maddesinde tanımlandığı üzere tehlikeli madde ve müstahzar; patlayıcı, oksitleyici, çok kolay alevlenir, kolay alevlenir, alevlenir, çok toksik, toksik, zararlı, tahriş edici, hassaslaştırıcı, kanserojen, mutajen, üreme için toksik ve çevre için tehlikeli özelliklerden en az birine sahip olan madde ve ilaçlardır.

112

Anesthetic Gases: Guidelines for Workplace Exposures,

https://www.osha.gov/dts/osta/anestheticgases/, Erişim tarihi: 05.08.2017.

113

Akarsu\Güzel, a.g.e, s.14.

114

Checklist For The Prevention Of Accidents In Laboratories, https://osha.europa.eu/en/tools-and- publications/publications/e-facts/efact20, Erişim tarihi: 05.08.2017.

115

Laboratuar çalışanları, bu türden kimyasallara solunum yolu, temas yolu ve ağız yolu ile maruz kalabilmektedir116. Sülfürik asit, hidroklorik asit, nitrik asit, amonyum hidroksit ve sodyum hidroksit en sık kullanılan korozif kimyasallar iken, asit, hidrojen, nitro bileşikleri, amonyak gibi maddeler bazı kullanım koşullarında reaktif etki gösteren patlayıcı kimyasallardır. Gümüş bileşikleri ve sodyum ise zaman zaman patlamaya sebep olabilen kimyasallar grubunda yer alır117.

1.1.6.1.2.7. Nanomalzemeler

Nanoteknoloji alanı hızla ilerlemekte olup, birçok alanda nanomalzeme kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Kozmetik, hava ve uzay araçları, inşaat, gıda ve enerji sektörlerinde olduğu gibi sağlık sektörü de nanoteknolojiden giderek daha fazla etkilenmektedir 118.

Nanomalzemeler, insan vücudundaki damarlara girip çıkarak, vücutta dolaşabilir ve hücrelere girip, biyomoneküller ile insan vücudunun çeşitli hücre yüzeyinde ve hücreler ile etkilenişime girebilir. Sağlık alanında kullanılan nanomalzemeler, bu özelliklerinden dolayı, hastalıkların tespiti ve tedavisinde kullanılmaktadır. İlaçlar için çözünürlük, çok fonksiyonlu kapasite, aktif ve pasif hedefleme ve azaltılmış toksit özelliği bakımından nanomalzemelerin sağaltıcı faydalarından söz etmek de mümkündür. Nanomalzemeler ayrıca teşhis aletlerinde, görüntüleme yöntemlerinde, implantlarda ve doku mühendisliğinde de kullanılmaktadır. Nanomalzemeler özellikle kardiyovasküler hastalıklar, kanser, kas - iskelet sistemi ve inflamatuvar durumlar, nörodejeneratif ve psikiyatrik hastalıklar, diyabet ve bulaşıcı hastalıkların tanı, izleme, tedavi ve önlenmesine olanak sağlar119

.

116

T.C Sağlık Bakanlığı Klinik Mikrobiyoloji Laboratuarları Kalite Yönetimi Rehberi, 1. Basım, Ocak 2014, s. 222.

117

Daha geniş bilgi için bkz. www.gtu.edu.tr/Files/UserFiles/116/ KMYASALLARIN_SINIFLANDIRILMASI.pptx, Erişim tarihi: 05.08.2017.

118

Hülya Ünver, Nanomalzeme Üretiminde İş Sağlığı ve Güvenliği Risklerinin Değerlendirmesi, T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü, İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanlık Tezi, Ankara, 2016, s.10. Atomların ve moleküllerin en küçük birimlerini ifade eden ve maddeyi atomik boyutu ile kontrol etme amacı ile kullanılan nanoteknoloji kavramı, atom üstüne atom koymak suretiyle yeni maddeler oluşturmayı ve mevcut maddelerin moleküler yapısını değiştirerek, yeni maddeler oluşturma çalışmalarını içeren bir alandır.

119

Nanomaterıals ın The Healthcare Sector: Occupatıonal Rısks and Preventıon,

https://osha.europa.eu/en/tools-and-publications/publications/e-facts/e-fact-73-nanomaterials-in-the-

Nanomalzemelerin, teşhis ve tedavi için çok sayıda fayda sağladığı inkâr edilemez. Ancak bu yeni ürünün sağladığı faydalar yanında, sağlık çalışanları için risk teşkil ettiği söylenebilir.

Sağlık sektöründe kullanılan nanomalzemeler için risk yönetimde temel zorluk; nano ölçeğinde bu malzemelerin küçük boyutlarına bağlı olmakla birlikte parçacık şekli, kimyasal doğası ve yüzey durumu ile agregasyon/aglomerasyon durumunun insan vücudu ile etkilenişimi ve bu etkilenişim neticesinde sağlığa etkilerinin, makro ölçekte aynı bileşimdeki aynı malzemeler ile ilişkili olanlardan farklı olmasıdır. Bu durum, nanomalzemelere mesleki maruziyetten kaynaklanabilecek sağlık etkileri hususunda endişelere neden olmaktadır. Nanomalzemeler, normal ortam koşullarında 100 nm’den daha büyük yığınlar ya da agregalar oluşturarak, nano – spesifik özelliklerini değiştirirler. Ancak nanomalzemeler, zayıf bağlanmış yığınlardan ve bazı koşullarda; hatta muhtemelen daha kuvvetle bağlanmış agregalardan salınabilirler. Bu nedenle bu tür aglomera veya agregaların solunum yolu ile vücuda alınmasından sonra, akciğer sıvısında oluşup oluşmayacakları araştırılmalı ve nanomalzemeleri içeren aglomera ve agregalar da risk değerlendirmesinde dikkate alınmalıdır120

.

1.1.6.1.2.8. Temizlik Kimyasalları

Temizlik işleri, yapıldığı yere göre farklı özellikler göstermektedir. Hastane ortamından kaynaklanabilecek enfeksiyonları önlemek, hastalar, hasta yakınları ve sağlık çalışanları için sağlıklı bir ortam oluşturmak son derece gerekli ve önemlidir.

Hastanelerde görev yapan temizlik çalışanları fiziksel, biyolojik, ergonomik ve psiko – sosyal bir takım tehlikelere maruz kalabildikleri gibi kimyasal risklerin de etkisi alanındadır. Bu kimyasal risklerden bir grubu, temizlik esnasında kullanılan

120

Nanomaterıals ın The Healthcare Sector: Occupatıonal Rısks and Preventıon, https://osha.europa.eu/en/tools-and-publications/publications/e-facts/e-fact-73-nanomaterials-in-the- healthcare-sector-occupational-risks-and-prevention, Erişim Tarihi: 07.08.2017. Sağlık uygulamalarında kullanılan temel nanomalzemelerin başında demir, oksit, altın ve gümüş gibi metalik partiküller gelmektedir. Bu partiküller hipertermi kanseri tedavisinde, seçici manyetik biyoseparasyonlarda ve hücre zarı taşımacılığı çalışmalarında kullanılmaktadır. Gümüş nanopartiküller; anti – mikrobiyal ajanlar, kemik çimentosu, cerrahi aletler ve cerrahi maskeler ile çok çeşitli diğer tıbbi cihazlarda kullanılmaktadır. Fullerenler ve karbon nanotüpleri; Buckyballs'larda, protez ve cerrahi implantasyonlar için kullanılan kaplamalarda bulunmaktadır. Kuantum noktaları; optik teknolojisi ve hastalık teşhis ve tarama teknolojisinde kullanılmaktadır. Seramik nanoparçacıklar kozmetik uygulamalarda kullanılırken, nanotüpler, nanoteller ve manyetik nanopartiküller “çip üzerinde laboratuar dahil” hastalıkların teşhis ve taraması teknolojilerinde kullanılır.

temizlik kimyasalları oluşturur. Temizlik çalışanları, ortamın kir ve tozdan arındırılmasını kolaylaştırmak veya dezenfeksiyonunu sağlamak için çok çeşitli temizlik maddeleri kullanırlar ve bu maddeler kimyasal riskin de kaynağını (tehlikeyi) oluşturur121.

Çamaşırhanelerde kullanılan çamaşır dezenfektanları da içerdikleri kimyasallar nedeniyle aşındırıcı ve tahriş edici özelliğe sahiptir. Ayrıca nerdeyse hastanenin bütün bölümlerinde el hijyeni için kullanılan dezenfektanlar, içeriğindeki yanıcı veya çok yanıcı alkollü maddelere bağlı olarak kullanan kişilerde, alerjiye sebep olabilmektedir122.