• Sonuç bulunamadı

Kilise Musikisinde Nota Yazım Sistem

THE THEORETICAL BOOK OF CONSTAS

2. KONSTAS VE ESERİ

2.2. Kilise Musikisinde Nota Yazım Sistem

Kilise musikisinde nota yazım sistemine “vurgulama sistemi” anlamına gelen “parasimantiki” denir. Gerçekten de ilk kaynaklarda, (6. yüzyıldan kalan elyazmalarında) Tevrat, İncil ve diğer dini ve ilahi içeren kitapların metinlerinde, özel vurgulama işaretlerinin kullanıldığı görülmektedir. Bu işaretler ilk önceleri konuşulan günlük dilde kullanılan aksan işaretleri olmuştur. Türk dilinde bulunan ve daha çok eskiden kullanılan (tire, vurgulu heceler, uzun, kısa, şapkalı sesli) harfler, aynı şekilde bahsedilen ilk metinlerde de kullanılmıştır. 10. yüzyıldan itibaren kilise musikisinde hem ilahi yazımı, hem de musiki bestelenmesinde büyük gelişme olmuş ve o devirden 12. yüzyıla kadar bu gelişmeler devam etmiştir. Musiki ve ilahi metinleri her açıdan yüksek seviyededir. Bu ilk periyottaki (6. yüzyıldan itibaren) melodi sistemine, nutuk sistemi yada “eqphoneutic” (ekfonitik) sistem denilmektedir. Kısaca anlatılacak olunursa bu ekfonitik sistemde ilk kullanılan işaretler prozodi işaretleri ve nutuk işaretleri olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Nutuk işaretleri zaman içerisinde musiki ilminde kullanılan işaretler olmuş, prozodi işaretleri ise sadece dil yazımında kullanılmıştır. Nutuk işaretlerinin bazılarının isimleri: “apostrofos” dillerinin çoğunda kullanılan apostrof simgesi “ ’ “ “teliya”dır; nokta anlamına gelir ve kullanışı da aynı şekildedir. “Paraklitiki” rica anlamına gelmektedir ve okunacak perdenin bir rica hissiyle okunması gerektiğini hatırlatır. Özet olarak nutuk yazısı bugünkü kullanılan musiki yazma sisteminin temelidir.

Nota yazım sistemi, tarihsel dönemler içerisinde, değişikliğe uğramıştır ve bu açıdan bakıldığında 4 periyod olarak incelenebilir.

1) 950 -1200: İoannis Damaskinos (Şamlı) bu sistemi daha sistematik bir hale getirmiştir ve temeli ise yukarda bahsedilen ilk işaretlere dayanmaktadır. Bu sistemin en önemli özellikleri işaretlerin melodiye sabit aralık hareketi göstermemesi ve işaretlerin metnin tüm hecelerini kapsamamasıdır.

2) 1100 -1450: Bir önceki nota yazım sisteminin gelişmiş halidir. Genel form açısından yuvarlak nota yazısı (round notation) şeklindedir ve İoannis Kukuzelis tarafından daha sistematik bir hale getirmiştir. Bazı araştırmacılar 15. yüzyıla kadar kullandığını iddia ediyorlarsa da, aslında 18. yüzyıla kadar kullanılan bir nota yazma sistemdir. İşte bu dönemde önceki yazı sistemiyle yazılan eserlerin daha açıklayıcı bir sisteme çevirilme zamanı gelmiştir. Bu çevirmelere izahlar veya açıklamalar22 (yani eski nota yazımının anlatımı) denilmiştir. Bu yeni sistemde makamlarının simgeleri, tonların belirlemesi, melodilerin giriş ezgileri ve en sonunda eserlerin müzikal fonksiyonları olan”Büyük varlıklar”a (40 adet işaret) ulaşılmıştır. Nazariyat kitapları net bir şekilde aralık hareketi gösteren işaretlerden bahseder ve bunları ruh ve ten olarak ikiye böler: Ruhlar melodinin devamlı yani ikili aralıklı hareketini (çıkışlı veya inişli) ve tenler ikilikten büyük aralıkların hareketini gösterir. Diğer “Büyük işaretler” melodinin ifadesini veya melodinin kalite ve ritmik rengini denkleştirirler. Bu işaret grubuna sessiz işaretler denir. Zaman içerisinde başka iki işaret grubu oluşmuştur ki; bunlar zaman işaretleri ve melodi değiştirme23 işaretleridir.

Kilise musikisi için İstanbul'un fethinden sonra önemli başka bir devir başlar ve bu devrin en önemli geleneksel taşıyıcısı İstanbul’daki Fener Patrikhanesi kilisesidir. Burada kilise musikisi icra eden kişiler küçük yaştan itibaren o ortamda yetiştirilip, iyi bir musiki eğitimi almışlar, son derecede yüksek olan ses yetenekleriyle hayatlarını bu musikinin icrası ile geçirmişlerdir. Zaman içerisinde farklı ortamlarda yenilikler için çalışılmışsa da, patrikhanenin kilise musikisindeki ağırlığı, disiplinliliği ve geleneklere bağlılığı yenikleri rededip, asırlar boyunca bu musikiyi olabildiği kadar saf tutmaya çalışmıştır. Bu da patrikhane üslubunu taşıyan kimselerin musiki dünyasında saygı değer kişiler olarak görünmesini sağlamıştır. Söz konusu kişilerin birer unvan sahibi olmaları doğaldır ki; bugün de bu unvanların isimleri Bizans İmparatorluğundaki unvanların karşılığıdır.

22 Açıklamalar, çevirmeler: Tezimizin bundan sonraki bölümlerinde bu terimler, eski eserleri daha kolay dile getirmek veya daha eski yazıda olan eserleri yeni yazıya çevirmek amacıyla bu adlarla kullanılacaktır.

23 Melodi değiştirme işaretleri arıza işaretleri anlamına gelmektedir. Çeşitli bemoller ve diyezlerin kullanılarak, belli bir makamdan başka makama geçilmesi demektir.

Kilisedeki korolar sağ ve sol olarak ikiye ayrılır. Sağ koronun şefi Protopsaltis (baş muganni'ye benzetilebilir), sol koronun şefi ise Lambadarios (mumu tutan anlamına gelir) adını alır. Yanlarında karşılıklı olarak birinci ve ikinci yardımcıları bulunur ve bunların unvanı ise Domestikos (yerel veya iç olan)' tur. Bizans musikisinin geleceğinin daima bu kişilerin ellerinde olduğu bir gerçetir. Bunun ispatı ise 1820'den itibaren (ilk kitabın basıldığı tarih) ve ondan sonraki (20. yüzyıl başlarına kadar) her kitabın baskısında yetkili olan ve izin veren kişilerin zamanın Protopsaltis veya Lambadarios’ları olmalarıdır.

1800’lere kadar, musiki yazım sisteminde 400’ten fazla işaret yer almış, bu da öğrenci için olumsuz yönde bir etken olmuş, neredeyse 10 yılın bile öğretimde yeterli olmamasına sebep vermiştir. Bu dönem öğrencinin okuduğu eserleri ezberine alması yeteneğini ve usta-çırak ile öğrenim yöntemini getirmiştir. Her öğreticinin okuduğu esere kendi yorumunu vermesi de; aynı eserin farklı yorumlarını meydana getirmiştir. Bu gibi durumlar bir reformu kaçınılmaz kılmış ve nihayet 18. yüzyılın sonlarında başlayan reform 1814 yılında tamamlanmıştır.

3) 1450-1814 periyodunda mevcut olan yazım sistemi gelişmeye başlamıştır. Çeşitli müzisyenler (Balasiyos, Trabzonlu İoannis, Antonios Lampadarios) yazım sistemini daha açıklaycı bir şekle dönüştürmüşler ve 18. yüzyılda Moralı Petro bugünkü sisteme en yakın olan duruma getirmiş, küçük formda eserleri ilk defa kendi sisteminde yazmıştır. Oysaki o zamana kadar eserler sadece sözlü gelenek olarak kuşaktan kuşağa aktarılmaktaydı.

4) 1814’ten günümüze kadar doğu kilisenin musiki geleneğinde reformu gerçekleştiren 3 kişi; patrikhanenin baş mugannisi Grigoriyos, Ereğli Başpiskoposu Hrisantos ve Hurmuziyos olmuştur. Musikinin yeni metoduna göre yapılan değişiklikler şöyledir:

a) Eski metodun musiki sembollerinden bazıları terk edilmiştir ve kalanların fonksiyonları değiştirilmiştir.

b) “Büyük varlıklar” denilen çok sayıdaki sembolün tertipleri iptal edilmiştir. Yeni nota sistemi melodideki sesin ne kadar tizleşeceğini, pestleşeceğini ve kaliteyi tam olarak göstermiştir.24

24 Melodinin miktarı ve kalite terimleri şöyle anlaşılmaktadır: Eski Yunandan itibaren, musikideki nota aralıkları çeşitli musiki nazariyatçıları tarafından gösterilmiştir. Örneğin Aristoksenos M.Ö. 4.

c) Notaların harcadıkları zaman birimleri özel işaretlerle bölünüp, ölçülmüştür.25

d) Musiki aralıkları ve aralıkların dizileri, musiki çeşitleri (diyatonik, kromatik ve anarmonik) ve arızaların (“ftora’ların”) kuvveti tam olarak belirlenmiştir.26

e) “Martiriyes” denilen özel işaretler ve “apihimata” basitleştirilmiştir.27

f) Dizideki çok heceli seslerin isimleri tek heceli olanlarla değiştirilmiştir. Bu sorun çözülünce musiki eserlerini nota ile okumak artık mümkün hale gelmiştir. (Do, Re gibi isimler hiç kullanılmamıştır. Bunun yerine oktavı oluşturan seslerin isimleri Yunan alfabesinden (ilk 7 harflerin okunuş sesi) alınmıştır: