• Sonuç bulunamadı

KİTAB-I MUKADDES’TE HZ LÛT KISSASI

Kur’an-ı Kerim’de işlenen Hz.Lût (as) kıssası Kitab-ı Mukaddes’in de işlediği kıssalardandır. Ancak Kitab-ı Mukaddes’in kıssayı işleyişi ve konuyu ele alışı Kur’an’ın işleyişinden farklıdır. Kur’an-ı Kerim’e göre daha fazla ayrıntıya girer. Bu arada okuyucu bunları okurken hem sıkılır, hem de gereksiz ayrıntılarla uğraşırken asıl alınması gereken mesaj kaçırılmış olur. Aslında bu durum Kitab-ı Mukaddes’in bütün kıssalarında görülen bir durumdur. Bunun yanında Allah’ın ve peygamberlerin sıfatlarıyla bağdaşmayan bazı özellikler bu kıssalarda onlara verilmiştir. Bu da Kitab-ı Mukaddes’e sonradan insan eli dokunduğunu gösteren bir durumdur. Şimdi Hz. Lût (as) kıssasını Kitab-ı Mukaddes’in ele alışını ve Kur’an ile karşılaştırmasını başlıklar halinde inceleyebiliriz.

2. 1. Hz. Lût (as)’un Soyu

Hz. Lût (as), Hz. İbrahîm (as)’in akrabası olduğu için Hz. İbrahîm (as)’in künyesi ile birlikte Kitab-ı Mukaddes’te Hz. Lût (as)’un künyesi de verilir. Daha önce belirttiğimiz gibi bu bilgileri göre Hz. Lût (as) Hz. İbrahîm (as)’in yeğedir. Bu konu şu şekilde bildirilir.

“Terah’ın doğumundan sonra (babası) Nahor 119 yıl daha yaşadı. Başka oğulları ve kızları oldu. Yetmiş yaşından sonra Terah’ın Avram (İbrahîm), Nahor ve Haran adlı oğulları oldu. Terah soyunun öyküsü: Terah Avram, Hahor ve Haran’ın babasıydı. Haran’ın Lût adlı bir oğlu vardı. Haran, babası Terah henüz sağken doğduğu ülkede, Kildaniler’in260 Ur kentinde öldü.”261

Burada Hz. Lût (as)’un ailesi ile ilgili geniş bilgi verilmektedir. Doğduğu yer, amcaları ve büyükbabaları ile ilgili bu bilgiler daha sonra Müslüman tarihçiler tarafından kabul edilmiş ve kitaplarında bu bilgiler değerlendirilmiştir. Kur’an bu bilgiler üzerinde durmaz. Peygamber’in ne soyundan ne de yaşadığı yerden bahsedilmez. Daha çok ulaştırmak istediği mesaj üzerinde durulur. Hz. İbrahîm (as) ile münasebeti anlatılırken sadece kendisine inanan bir muvahhit olarak ondan bahsedilir. “Bunun üzerine Lût O’na iman etti ve (İbrahîm

kavmine) dedi ki: “Rabbime hicret edeceğim. Kuşkusuz O, galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.”262 Bunun dışında ne diğer amcalarından ne de büyükbabalarından bahsedilmez. Çünkü bunlar Kur’an’ın ulaştırmak istediği mesaja herhangi bir katkısı bulunmayan konulardır.

260 Kildaniler Kuzey Arabistan’da yaşamış olan Sami ırkından yarı göçebe bir halktır. Sonraları Güney Mezopotamya’nın Ur kenti çevresine yerleştiler. Yeni Babil İmparatorluğu’nu (İ.Ö. 626–539) yöneten krallar bu halktandı. Kildaniler sözcüğü İbranice ve Aramice dillerinde büyücü topluluğu anlamına gelmektedir.(Kitab-ı Mukaddes, s.1616.)

261 Tekvin 11/25–28. 262 Ankebût 29/26.

Hz. Lût (as)’un babası öldükten sonra dedesi ile birlikte yaşadıkları Ur kentinden beraber ayrıldıklarını daha sonraki bölümde Kitab-ı Mukaddes bize bildirmektedir. “Terah,

oğlu Avram’ı, Haran’ın oğlu olan torunu Lût’u ve Avram’ın karısı olan gelini Saray’ı yanına aldı. Kenan ülkesine gitmek üzere Kildaniler’in Ur Kenti’nden ayrıldılar. Harran’a gidip oraya yerleştiler. Terah iki yüz beş yıl yaşadıktan sonra Harran’da öldü.263

Bu seyahatin nedeni belirtilmemektedir. Ancak bunun sonucunda Hz.Lût (as), tamamen Hz. İbrahîm (as)’in himayesine girmiş oldu. Yaşamını onunla birlikte geçirdi. Bu yüzden Kur’an’da da Hz. İbrahîm (as)’in soyundan sayılır. Hz. İbrahîm (as) peygamberliğini açıklayınca ona inanan ilk kişi de O olmuştur. Bu sayede soylarının bir olmasının yanında aralarında inanç birliği de sağlanmış oldu.

2. 2. Hz. Lût (as)’un Hz. İbrahîm (as) ile Hicreti

Hz. İbrahîm (as) güçlü bir kişiliğe sahipti. Allah onu çeşitli şekillerde imtihan etmiş ve hepsinde de başarılı olmuştur.264 Bu yüzden birçok yönden diğer insanlardan mümeyyiz kılınmıştır. Yeryüzünde tek tanrılı büyük dinlerin müntesipleri tarafından tartışmasız tek önder olarak kabul edilir. Bütün büyük semavi dinler onun mirasını taşır. Allah onu gerçek bilgi, kavrama ve hüküm verme nimetleri ile donatmıştı.265 Kendisini insanlara önder kılmış, neslinden de önderler çıkaracağını vaat etmişti. Kendisine de insanları uyarma görevi verilmişti.

Hz. İbrahîm (as) insanlara Allah’ın mesajlarını ulaştırınca bu onların hoşuna gitmedi. O’nun öğretileri başta babası olmak üzere inkârcıların kendisine düşmanlık yapmalarına neden oldu. Onu öldürmek istemişler, ancak Allah’ın yardımıyla bundan kurtulmuş ve hicret etmek durumunda kalmıştır. İşte hicreti esnasında Hz. Lût (as) da yanında bulunmuştur. Bu durum Kitab-ı Mukaddes’te şöyle anlatılmıştır: “Rab Avram’a “akrabalarını, baba evini

bırak, sana göstereceğim ülkeye git” dedi. “Seni büyük ulus yapacağım. Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım. Bereket kaynağı olacaksın. Seni kutsayanları kutsayacak, seni lanetleyenleri lanetleyeceğim. Yeryüzündeki bütün halklar senin aracılığınla kutsanacak.” Avram Rab’bin buyurduğu gibi yola çıktı. Lût da onunla birlikte gitti. Avram Harran’dan ayrıldığı zaman yetmiş beş yaşındaydı. Karısı Saray’ı, yeğeni Lût’u, Harran’da kazandıkları malları, edindikleri uşakları yanına alıp Kenan ülkesine doğru yola çıktı. Oraya vardılar.”266

263 Tekvîn 11/31–32. 264 Bakara 2/124.

265 Rahman, Siret Ansiklopedisi, IV, 49. 266 Tekvîn 12/1–5.

Hz. Lût (as)’un İbrahîm (as) ile beraber hicretine Kur’an-ı Kerim’de işaret eder. Ancak ayrıntısına girmez ve bunu açıkça zikretmez. “Onu (İbrahîm’i) ve Lût’u kurtarıp, âlemlere

bereketli kıldığımız bir yere getirdik.267 Bu noktada Ku’ran ile Kitab-ı Mukaddes örtüşür. Ancak nereye gittikleri konusunda Kur’an yine herhangi bir bilgi vermezken Kitab-ı Mukaddes bunu zikreder. Ayrıca Kur’an’da onlarla beraber hicret eden Hz. İbrahîm (as)’in hanımından da bahsedilmez. Bütün bunlar okuyucuyu gereksiz yere uğraştıran, asıl mesajın anlaşılmasına engel olabilecek hususlardır. Bunları aktarmanın muhataplara herhangi bir faydası yoktur. Kur’an insanların sadece peygamberlerin söyledikleri ile ilgilenmesini istediğinden böyle ayrıntılara girmez.

2. 3. Hz. Lût (as)’un Hz. İbrahîm (as)’den Ayrılması

Kitab-ı Mukaddes bu seyahatten sonra Hz. İbrahîm (as) ile Hz. Lût (as)’un Mısır’a da gittiklerini ancak Firavun’un baskılarından dolayı oradan ayrılmak zorunda kaldıkların anlatır.268 Bu seyahatten döndükten sonra Negev’e yerleşirler. Burada bir süre beraber yaşadılar. Çok zenginleştiler. Tevrat’ta bu yüzden birbirinden ayrıldıkları ifade edilir. Bu olay şöyle anlatılmıştır: “Avram karısı ve sahip olduğu her şeyle birlikte Mısır’dan ayrılıp Negev’e

doğru gitti. Lût da onunla birlikteydi. Avram çok zengindi. Sürüleri, altınları, gümüşleri vardı. Negev’den başlayıp bir yerden öbürüne göçerek Beytel’e kadar gitti. Beytel’le Ay Kenti arasında daha önce çadırını kurmuş olduğu yere vardı. Önceden yapmış olduğu sunağın bulunduğu yere gidip orada Rab’bi adıyla çağırdı. Avram’la birlikte göçen Lût’un da davarları, sığırları, çadırları vardı. Malları o kadar çoktu ki, toprak birlikte yaşamalarına elvermedi; yan yana yaşayamadılar. Avram’ın çobanlarıyla Lût’un çobanları arasında kavga çıktı. O günlerde Kenanlılar’la Perizliler de orada yaşıyorlardı. Avram Lût’a “biz akrabayız” dedi. “Bu yüzden aramızda da çobanlarımız arasında da kavga çıkmasın. Bütün topraklar senin önünde. Gel ayrılalım. Sen sola gidersen, ben sağa gideceğim. Sen sağa gidersen ben sola gideceğim.” Lût çevresine baktı. Şeria Ovası’nın tümü Rab’bin bahçesi gibi, Soar’a doğru giderken mısır toprakları gibiydi. Her yerde bol su vardı. Rab Sodom ve Gomora kentlerini yok etmeden önce ova böyleydi. Lût kendine Şeria Ovası’nın tümünü seçerek doğuya doğru göçtü. Birbirilerinden ayrıldılar. Avram Kenan topraklarında kaldı. Lût ovadaki kentlerin arasına yerleşti. Sodom’a yakın bir yere çadır kurdu. Sodum halkı çok kötüydü. Rab’be karşı büyük günah işliyordu.269

267 Enbiyâ 21/71. 268 Tekvîn 12/10–20. 269 Tekvîn 13/1–13.

Hz. Lût (as)’un İbrahîm (as)’den ayrılışı konusunda Kur’an bilgi vermezken Kitab-ı Mukaddes bunu, sahip oldukları mallardan dolayı ortaya çıkabilecek bir çekişmeye bağlar. Sodam’a gönderilişi konusunda Kur’an sadece “Lût’u da (kavmine) gönderdik”270 ifadeleri ile O’nun peygamberlik yönü öne çıkarılırken, Kitab-ı Mukaddes bu yöne değinmez. Peygamberlere yakışmayacak mal kavgası yüzünden ayrıldıklarını ifade eder.

Hz. Lût (as) Hz. İbrahîm (as)’e iman etmişti. Beraberken İbrahîm(as) mesajlarını insanlara ulaştırıyor, Lût (as) da ona yardımcı oluyordu. Ancak gelen vahiy Lût (as)’un da peygamberlikle görevlendirildiğini ve Sodom’a gitmesi gerektiğini bildirince, Hz. İbrahîm (as)’in de yönlendirmesi ile ayrılık meydana gelmiştir. Bu ayrıntıları Kur’an zikretmez. Sadece Lût (as)’un peygamberlikle görevlendirildiğinden bahseder. Sonraki olaylarda meleklere karşı Lût (as)’u Hz. İbrahîm (as)’in korumaya çalışması bu gerçeği ortaya koymaktadır. Yani ayrılık Kitab-ı Mukaddes’in ifade ettiği gibi mal kavgasından dolayı değil, Hz. Lût (as)’un peygamberlikle görevlendirilmesinden dolayı meydana gelmiş olmalıdır.

2. 4. Hz. İbrahîm (as)’in Hz. Lût (as)’u Kurtarması

Kur’an-ı Kerim’de zikredilmeyen İbrahîm (as)’in Lût (as)’u kurtarması olayı komşu ülke krallarının Sodom’a saldırması ve Lût (as)’un mallarına el koyması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu olay Kitab-ı Mukaddes’te şu şekilde ifade edilmiştir. “Bu arada Şinar Kralı

Amrafel, Ellasar Kralı Aryok, Elam Kralı Kedorlaomer ve Goyim Kralı Tidal Sodom Kralı Bera’ya, Gomora Kralı Birşa’ya, Adma Kralı Şinav’a, Sevoyim Kralı Şemever’e ve Bala – Soar-Karlına arşı savaş açtı. Bu son beş kral bugün Lût Gölü olan Siddim Vadisi’nde güçlerini birleştirmişti. Bu krallar on iki yol Kedorlaomer’in egemenliği altında yaşamış, on üçüncü yıl ona başkaldırmışlardı. On dördüncü yıl Kedorlaomer’le onu destekleyen öbür krallar gelip Aşterot-Karnayim’de Refahlılar’ı, Ham’da Zuzlar’ı, Şave-Kiryatayim’de Emliler’i, çöl kenarındaki El-Paran’a kadar uzanan dağlık Seir bölgesinde Horlular’ı bozguna uğrattılar. Oradan dönüp Eyn-Mişpat’a-Kadeş- gittiler. Amalekliler’in bütün topraklarını alarak Haseson-Tamar’da yaşayan Amorluları bozguna uğrattılar. Bunun üzerine Sodom, Gomora, Adma, Sevoyim, Bala-Soar- kralları yola çıktı. Bu beş kral dört krala -Elam Kralı Kedorlaomer, Goyim Kralı Tidal, Şinar Kralı Amrafel, Ellasar Kralı Aryok’a- karşı Siddim Vadisi’nde şavaş düzenine girdiler, Siddim Vadisi zift çukurlarıyla doluydu. Sodom ve Gomora karlarlı kaçarken adamlarından bazıları bu çukurlara düştü. Sağ kalanlarsa dağlara kaçtı. Dört kral Sodom ve Gomoranın bütün malını ve yiyeceğini alıp gitti. Avram’ın yeğeni Lût’la mallarını da götürdüler. Çünkü o da Sodom’da yaşıyordu.

Oradan kaçıp kurtulan biri gelip İbrani Avram’a durumu bildirdi. Avram Eşkol’la Aner’in kardeşi Amorlu Mamre’nin meşeliğinde yaşıyordu. Bunların hepsi Avram’dan yanaydılar. Avram yeğeni Lût’un tutsak alındığını duyunca, evinde doğup yetişmiş üç yüz on sekiz adamını yanına alarak dört kralı Dan’a kadar kovaladı. Adamlarını gruplara ayırdı, gece saldırıp onları bozguna uğratarak Şam’ın kuzeyindeki Hova’ya kadar kovaladı. Yağmalanan bütün malı, yeğeni Lût’la mallarını, kadınları ve halkı geri getirdi.”271

Hz. Lût (as)’un başından geçen bu olaydan Kur’an hiç bahsetmez. Zaten Kitab-ı Mukaddes’in bunu zikretmesi sırasında Lût (as)’un peygamberliği ile ilgili bir bilgi de yoktur. Hz. Lût (as)’tan ayrıldıktan sonra bile onun yardımına koşması sebebiyle Hz. İbrahîm (as)’i yücelten bir olay olarak anlatılır.

2. 5. Meleklerin Hz. İbrahîm (as)’e Gelişi ve Onlarla Mücadelesi

Kur’an’ın bu konuyu işleyişini daha önce açıklamıştık. Burada Tevrat’ın konuya bakışını incelemeye çalışacağız. İki kutsal kitabın bu konuyu işleyişinde de bazı farklılıklar bulunmaktadır. Daha önce belirttiğimiz gibi Kur’an’da İbrahîm’in konukları olarak zikredilen bu melekler Lût (as) kavmini helâk etmeye giderken Hz. İbrahîm (as)’e uğramış ve ona çocuğu olacağına dair müjde vermişlerdi. Ardından Lût kavmini helâk etmek üzere geldiklerini bildirmişler, O da Lût (as) için onlarla tartışmıştı. Kitab-ı Mukaddes’in konuyu işleyişi ise şöyledir: “İbrahîm günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğinde çadırının önünde

otururken Rab kendisine göründü. İbrahîm karşısında üç adamın durduğunu gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak birine, “Ey efendim! Eğer gözünde lütuf bulduysam lütfen kulunun yanından ayrılma” dedi. “Biraz su getireyim, ayaklarınızı yıkayın.

Şu ağacın altında dinlenin. Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın size yiyecek bir şeyler

getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz.” Adamlar, “peki, dediğin gibi olsun” dediler. İbrahîm hemen çadıra, Sara’nın yanına gitti. Ona: “Hemen üç sea (yaklaşık 13 kg.) ince un al, yoğurup pide yap” dedi. Ardından sığırlara koştu. Körpe ve besili bir buzağıyı seçip uşağına verdi. Uşak buzağıyı hazırladı. İbrahîm hazırlanan buzağıyı yoğurt ve sütle birlikte götürüp konuklarının önüne koydu. Onlar yerken o da yanlarında, ağacın altında durdu.272

Burada Kur’an ile Kitab-ı Mukaddes’in anlatımı birbiriyle çelişir. Çünkü Kur’an’ın anlatımına göre Hz. İbrahîm (as) onların melekler olduğunu bilmediği için hemen onlara yiyecek hazırlamış ancak onlar ellerini yemeğe uzatmamışlardır. Çünkü melekler yemek

271 Tekvîn 14/1–16. 272 Tekvîn 18/1–8.

yeme özelliğine sahip değiller. Bunun üzerine Hz. İbrahîm (as) endişelenmiş, daha sonra melekler kimliklerini ve amaçlarını peygambere bildirmişlerdir. Kitab-ı Mukaddes’te ise gelen konukların sayıları verilmiş (Kur’an sayılar üzerinde hiç durmaz), Hz. İbrahîm (as)’e konuk olduktan sonra O’nun sunduğu yemeği yedikleri ifade edilmiştir. Bu ise Kur’an’ın melek anlayışına aykırıdır.

Devam eden ayetlerde Kur’an’ın haber verdiği gibi Hz. İbrahîm (as) ve hanımının bir erkek çocukla müjdelendikleri bildirilmektedir. Ancak Kur’an’dan farklı olarak Hz. İbrahîm (as)’in hanımının adı da zikredilmektedir.273

Daha sonra Hz. İbrahîm’in yanından ayrılırken melekler Lût kavmini helâk edeceklerini kendisine bildiriyorlar. O da bu durumda iyi insanların da zarar görebileceklerini öne sürerek onlarla tartışmaya başladılar.

“Adamlar oradan ayrılırken Sodom’a doğru baktılar. İbrahîm onları yolcu etmek için yanlarında yürüyordu. Rab, “yapacağım şeyi İbrahîm’den mi gizleyeceğim?” dedi. “Kuşkusuz İbrahîm’den büyük ve güçlü bir ulus türeyecek, yeryüzündeki bütün uluslar onun aracılığıyla kutsanacak. Doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğullarına ve soyuna buyursun diye İbrahîm’i seçtim. Öyle ki ona verdiğim sözü yerine getireyim. Sonra İbrahîm’e “Sodom ve Gomora büyük suçlama altında” dedi. “Günahları çok ağır. Onun için inip bakacağım. Duyduğum suçlamalar doğru mu değil mi göreceğim. Bunları yapıp yapmadıklarını anlayacağım.”274

Burada Allah’ın Sodom ve Gomora halkının işlediği günahlardan haberi yokmuş gibi bir üslup kullanılmıştır. Oysa Allah için bu imkânsızdır. Çünkü o her şeyden haberdar, her şeyi bilendir. Zaten onların helâk edilmeleri emrini veren de kendisidir. Dolayısıyla sanki birisinden haber almış da onu doğrulamak için yeryüzüne inen bir tanrı anlayışını Allah için düşünemeyiz. Ayrıca Kur’an’da meleklere ne işleri olduğunu ilk soran Hz. İbrahîm (as) olmuş onlar da Lût kavmini helâk etmekle görevli olduklarını bildirmişleridir. “(İbrahîm gelenlerin

melek olduğunu anlayınca) “Ey elçiler, işiniz nedir?” dedi. “Biz suç işleyen bir kavme gönderildik” dediler.”275 Oysa Kitab-ı Mukaddes’te açıklama soru olmadan Allah tarafından kendisine yapılmıştır. Bu haber üzerine Hz. İbrahîm (as)’in meleklerle mücadelesi başlamıştır.

“Adamlar oradan ayrılıp Sodom’a doğru gittiler. Ama İbrahîm Rab’bin huzurunda kaldı. Rab’be yaklaşarak, “Haksızla birlikte haklıyı da mı yok edeceksin?” diye sordu. “Kentte elli doğru kişi var diyelim. Orayı gerçekten yok edecek misin?” Senden uzak olsun

273 Tekvîn 18/9–15. 274 Tekvîn 18/16–21. 275 Hicr 15/57–58.

bu. Haklıyı, haksızı aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun. Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı.” Rab, “eğer Sodom’da elli doğru kişi bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım” diye cevap verdi. İbrahîm, “Ben toz ve külüm, bir hiçim,” dedi. “Ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim. Kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?” Rab “Eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim” dedi. İbrahîm yine sordu: “Ya kırk kişi bulursan?” Rab, “O kırk kişi hatırı için hiçbir şey yapmayacağım” diye yanıtladı. İbrahîm “Ya Rab, öfkelenme ama otuz kişi var diyelim?” dedi. Rab, “Otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım” diye yanıtladı. İbrahîm “Ya Rab, lütfen konuşma yürekliliğimi bağışla” dedi. “Eğer yirmi kişi bulursan?” Rab, “Yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim” diye yanıtladı. İbrahîm, “Ya Rab, öfkelenme ama bir kez daha konuşacağım” dedi. “Eğer on kişi bulursan?” Rab, “On kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim” diye yanıtladı. Rab İbrahîm ile konuşmasını bitirince oradan ayrıldı. İbrahîm de çadırına döndü.276

Kur’an-ı Kerim’in sadece işaret ederek geçtiği Hz. İbrahîm (as)’in meleklerle tartışması Kıtab-ı Mukaddes’te bu şekilde uzun uzadıya anlatılmaktadır. Ayrıca burada İbrahîm (as)’in meleklerle değil Allah ile bir diyaloğu söz konusudur. Aslında meleklerle Allah’ın fonksiyonları birbirine karışmıştır. Önce Hz.İbrahîm üç melekle karşılaşıyor, ardından bir anda bunlardan biri sanki Tanrı imiş gibi konuşmaya başlamıştır. Ayrıca bu diyalogda da problemler vardır. Burada Allah sanki başka bir yerden gelen, bulunduğu mekândan ayrılan bir varlık olarak zikredilmiştir. Oysa bu mekândan münezzeh Allah için mümkün değildir. Ayrıca bu konuşmanın gerçekten olup olmadığı bir yana verilmek istenen mesajın iyi anlaşılması için, bunu aktarmanın faydası da tartışılacak niteliktedir. Çünkü okuyucuyu olayların teferruatı ile gereğinden fazla uğraştırmak asıl anlatılmak istenen meselenin iyi anlaşılmasını engeller. Burada günahkârların mutlaka cezalandırılacağı, Hz. İbrahîm (as) gibi bir Allah dostunun bile bunu engelleyemeyeceği mesajı verilmektedir. Bu nedenle Kur’an Hz. İbrahîm(as)’in “Ama orada Lût var?”277 sözüne karşılık “Biz orada

kimin bulunduğunu daha iyi biliriz”278 cevabı verilerek mesele halledilmiştir. Konuşmaların ayrıntısına ve tartışmalara girilmemiştir. Kitab-ı Mukaddes’te ise çok daha fazla ayrıntılara girilmiş, bu arada Allah ve meleklere layık olmayan sıfatlar verilmiştir.

276 Tekvin 18/22–33. 277 Ankebût 29/32. 278 Ankebût 29/32.

2. 6. Meleklerin Hz. Lût (as)’a Konuk Olmaları

Hz. İbrahîm (as)’in yanından yarılan melekler Sodom’a doğru yola koyuldular. Tevrat’ın anlatımına göre Hz. Lût onları kentin kapısında karşılayıp misafir etmiştir. Ancak kavminin haberi olunca kendisine gelip onları teslim etmesini istemişlerdir. Bu olay şu şekilde anlatılmaktadır.

“İki melek akşamleyin Sodom’a vardılar. Lût kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı. Yere kapanarak, “Efendilerim” dedi. “Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın, geceyi bizde geçirin. Sonra erkenden kalkıp yolunuza devam edersiniz.” Melekler, “Olmaz” dediler, “Geceyi kent meydanında geçireceğiz.” Ama Lût çok diretti. Sonunda onunla birlikte evine gittiler. Lût onlara yemek hazırladı, mayasız ekmek pişirdi. Yediler.”279

Lût (as), onları görünce muhtemelen kavminin onlara bir zarar vermesinden endişelendiği için misafir etmek istemişti. Onlar her ne kadar bunu kabul etmek istemeseler de Lût (as) bu konuda diretmişti. Çünkü onlar son derece yakışıklı delikanlılar şeklinde gelmişlerdi. Onları görmeleri halinde kavminin onlara kötülük yapmaları kesindi. Bunun yanında onların melek olduğunun farkında değildi. Onlara yemek ikram etmiş onlar da yemişlerdi. Oysa daha önce belirttiğimiz gibi bu Kur’an’ın melek anlayışıyla çelişir. Kur’an’a göre daha önce Hz. İbrahîm (as) onlara yemek hazırlamış ancak elleri yemeğe uzanmamıştır. Kur’an’daki anlatımda ise Hz. Lût (as)’un onları görür görmez kim olduklarını sorduğu ve kimliklerini öğrendiği haber verilir. “Elçiler Lût ailesine geldiklerinde, Lût onlara “siz hiç

tanınmamış kimselersiniz” dedi. Dediler ki: “Doğrusu, biz onların hakkında şüphe ettikleri azabı getirdik.”280 Daha sonra meleklerin Hz. Lût (as)’a misafir oldukları ve kavmin onlara saldırmak üzere geldikleri konusunda Kur’an, Tevrat’la birleşir.

2. 7. Hz. Lût (as)’un Kavmi ile Mücadelesi ve Kavmin Helâk Edilmesi

Hz. Lût (as) konuklarını alıp eve gittikten sonra kavminin bunlardan haberi olmuş, bunun üzerine O’nun kapısına dayanmışlardı. Ondan gelen konukları kendilerine vermesini