• Sonuç bulunamadı

2.10 Örgütsel Bağlılığı Etkileyen Faktörler

2.10.1 Kişisel Faktörler

Bireysel faktörlerle örgütsel bağlılık arasındaki ilişkileri belirlemeye yönelik çok sayıda araştırma bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda genellikle bireysel faktörler ile örgütsel bağlılık arasında güçlü ilişkiler bulunduğu kabul edilmektedir. Bireysel faktörlerin kapsamına iş beklentileri, yaş, cinsiyet, eğitim, çalışma süresi girmektedir. İşgörenin; bir örgüte bağlı kalma eğilimi onun uzun yıllar o örgütte kalması için önemlidir. Bu tip işgörenler örgütte daha çok sorumluluk alma ve örgüte katkıda bulunma eğilimi de taşırlar (Eren, 2003: 85).

2.10.1.1 Yaş

Bireylerin içinde bulundukları yaş dönemleri işlerine ilişkin tutumlarını, algılarını, istek ve beklentilerini etkileyebilir. Yapılan bazı araştırmalarda yaş ile örgütsel bağlılık arasındaki ilişkinin olumsuz olduğu bulunmuştur. Buna karşın yaş değişkenini ele alan pek çok araştırmada da yaş arttıkça bağlılığında arttığını göstermektedir (Tuğ, 2010: 58).

Yaş bir kimseyi örgütüne daha sıkı bağlar. Bu nedenle yaş, meslek ile ilgili planlar tasarlayarak ilerler. Ayrıca yaş, genellikle örgütler arası hareketlilik için var olan seçenekleri ya da fırsatları azaltır (Balay, 2000: 56). Allen ve Meyer yaşla örgütsel bağlılık arasındaki ilişkinin örgütsel bağlılığın her boyutu için ayrı incelenmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Buna göre duygusal bağlılık, çalışanın yaşıyla birlikte artış göstermektedir (İnce ve Gül, 2005: 65).

Teknolojik gelişmelerin süreklilik kazandığı ve bu gelişmelere uyum sağlamanın önemli bir nitelik olarak kendini gösterdiği çağımızda, yaşı ilerlemiş çalışanlar yeni süreçlere gereken tepkiyi verme kabiliyetinden genç çalışanlara göre daha yoksundurlar. Bu nedenle, kendini yenilemede gençlere göre geride kalan yaşlı çalışanlar ve düşük eğitim seviyesine sahip olanlar; güncel bilgilere sahip, özerk çalışma, yarı zamanlı çalışma gibi alternatif seçenekleri daha kolay kabullenebilen genç çalışanlara nazaran örgütte kalmaya ve örgütün amaç ve değerlerini benimsemeye daha eğilimlidirler (Gündoğan, 2009: 21-22).

2.10.1.2 Cinsiyet

Cinsiyetin bağlılıkla ilişkisi çok sayıda araştırma ile ortaya konulmuştur. Önceleri bu araştırmalar daha çok erkek çalışanlar üzerinde yoğunlaşmış olmakla birlikte çalışan kadın sayısının artmasına paralel olarak kadınlarla ilgili araştırmaların sayısı da hızla artmıştır Ancak bu araştırmalarda cinsiyet ve örgütsel bağlılık arasındaki ilişkinin niteliği kesin olarak açıklanamamıştır (İnce ve Gül, 2005: 61). Cinsiyetin örgütsel bağlılık üzerindeki etkisini araştırdığımızda, literatürde cinsiyet modeli ve iş modeli olmak üzere iki farklı teori ile karşılaşıyoruz (Cengiz, 2001: 50).

Cinsiyet modeli teorisinde, kadınların ailesel rollere (annelik ve ev işleri gibi) daha fazla önem verdikleri ve bu nedenle kadınların örgütsel bağlılık seviyelerinin daha az olduğu iddia edilmektedir (Ngo ve Tsang, 1998: 254, aktaran, Güçlü, 2006: 59). İş modeli teorisi ise; iş niteliklerinin ve çalışma koşullarının tüm çalışanlar için eşit olduğu kabul edilen, kadınların ve erkeklerin aynı istihdam koşulları altında çalıştıkları örgütte aynı seviyede bağlılık sergileyecekleri iddia edilmektedir (Loscoco, 1990: 158, aktaran, Güçlü, 2006: 59).

Diğer yandan kadınlara yönelik olumsuz tutumlardan, iş-aile stresinden, rol çatışmasından, hukuksal normlardan, ahlaki, dinsel ve kültürel yapılardan kaynaklı engeller yüzünden kadınların işgücüne katılmalarını zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla eşit dağılım olmadığından pozitif bir sonuca ulaşmak da mümkün olmamaktadır. Önemli oranda kadın işgücü istihdam eden işletmeler, kadınların yeterli oranda imkân ve fırsatlar tanındığı zaman, onların iş, ev ve aile içindeki rollerini başarıyla yerine getirdiklerini gözlemlemişlerdir. Ayrıca kadın çalışanların erkeklere oranla daha fazla bağlılık gösterdiği görüşünü savunan araştırmacılar da kadın çalışanların örgütte daha istikrarlı olduğunu, sürekli iş değiştirmekten hoşlanmadıklarını ve karşılaştıkları engeller kadınların güdülenmesini daha da artırmakta olduğunu ileri sürmektedirler (İnce ve Gül, 2005: 61 - 63).

Tablo 1: Cinsiyet ve Örgütsel Bağlılık Arasındaki İlişkileri İnceleyen Araştırma Bilgileri

YIL ARAŞTIRMACI SONUÇ

1972 Hrebiniak ve Aluttu Kadınların erkeklerden daha yüksek seviyede örgütsel bağlılığa sahip oldukları tespit edilmiştir.

1978 Stevens, Beyer ve Trice

Cinsiyet ve örgütsel bağlılık arasında bir ilişki bulunamamıştır.

1980 Fry ve Grenfeld Cinsiyet ve örgütsel bağlılık arasında bir ilişki bulunamamıştır. 1981 Angle ve Perry Kadınların erkeklerden daha yüksek seviyede örgütsel bağlılığa

sahip oldukları tespit edilmiştir.

1981 Cromie Cinsiyet ve örgütsel bağlılık arasında bir ilişki bulunamamıştır. 1982 Chusmir Cinsiyet ve örgütsel bağlılık arasında bir ilişki bulunamamıştır. 1983 Bruning ve Snyder Cinsiyet ve örgütsel bağlılık arasında bir ilişki bulunamamıştır. 1983 Graddick ve Farr Erkeklerin kadınlardan daha yüksek seviyede örgütsel bağlılığa

sahip oldukları tespit edilmiştir. 1985 Hunt, Chonko ve

Wood

Cinsiyet ve örgütsel bağlılık arasında bir ilişki bulunamamıştır.

1986 Aranya, Kushnir ve Valency

Erkeklerin kadınlardan daha yüksek seviyede örgütsel bağlılığa sahip oldukları tespit edilmiştir.

dınların erkeklerden daha yüksek seviyelerde örgütsel bağlılığa sahip oldukları sonucu elde edilmiştir.

1998 Karatepe ve Halıcı Erkeklerin kadınlardan daha yüksek seviyede örgütsel bağlılığa sahip oldukları tespit edilmiştir.

1998 Wahn Kadınların erkeklerden daha yüksek seviyede örgütsel bağlılığa

sahip oldukları tespit edilmiştir.

1999 Abdulla ve Shaw Erkeklerin kadınlardan daha yüksek düzeyde devam bağlılığına sahip oldukları tespit edilmiştir, ancak duygusal bağlılık ile cinsiyet arasında bir ilişki bulunamamıştır.

2003 Cheng ve Stockdale Erkeklerin kadınlardan daha yüksek düzeyde örgütsel bağlılığa sahip oldukları tespit edilmiştir.

2003 Gümüş, Hamarat ve Erdem

Cinsiyet ve örgütsel bağlılık arasında bir ilişki bulunamamıştır.

2005 Yalçın ve İplik Cinsiyet ve örgütsel bağlılık bileşenleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.

2006 Güçlü Erkeklerin duygusal ve normatif bağlılıkları kadınlardan daha yüksektir. Kadınların ise, devam bağlılıkları erkeklerden daha yüksek değerdedir.

2008 Topaloğlu, Koç ve Yavuz

Kadınların erkeklerden daha yüksek seviyede bağlılığa sahip olduğu tespit edilememiştir.

2.10.1.3 Medeni Durum

Medeni durum ile örgütsel bağlılık arasında zayıf düzeyde ilişkili olmasına karşın; ilişkinin yönü pozitiftir. Diğer bir ifadeyle evli çalışanlar, bekârlara göre daha yüksek düzeyde örgütsel bağlılık hissetmektedir. Bunun nedeni; evli bireylerin bekârlara göre genelde daha fazla finansal yük üstlenmeleriyle açıklanabilmektedir. Bu anlamda medeni halin zorunlu bağlılıkla ilişkili olduğu düşünülmektedir (Çırpan, 1999: 54).

Cengiz (2001) tarafından yapılan bir diğer araştırmada, evli erkeklerin örgüte daha yüksek düzeyde, buna karşın evli kadınların daha düşük düzeyde bağlılık gösterdikleri sonucuna ulaşılmıştır. Böyle bir sonucun gerçekleşmesindeki etkenin ise evliliğin, erkeklerin yaşamını düzenli hale getirirken, kadınların iş yükünü ve sorumluluklarını artırdığı iddia edilmiştir. Bu durum ise, evli kadınların örgüte olan bağlılıklarında azalmaya yol açmaktadır (Gündoğan, 2009: 25).

Bekâr çalışanların evli çalışanlara göre alternatif iş olanaklarını değerlendirmelerinde daha girişken davranmaları söz konusu olabilmektedir. Çünkü evlilerin kendilerine ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere karsı bir takım sorumlulukları

vardır. Bu nedenle de riske girme konusunda daha çekingen bir tutum sergilemeleri mümkündür (Gündoğan, 2009: 25).

2.10.1.4 Eğitim Düzeyi

İşgörenlerin eğitim düzeyi, çalışma hayatına bakışı ve bu hayattan beklentilerini etkileyen önemli bir faktördür. Eğitim düzeyi yükseldikçe, çalışma hayatına yüklenen anlam artmakta ve beklentiler yükselmektedir. Sosyo-ekonomik koşulların izin verdiği düzeyde eğitimini devam ettiren kişilerin bakış açıları, eğitim düzeyi düşük bireylere göre farklıdır. Çalışma hayatına girmektense, daha uzun eğitim almanın yükümlülüğüne katlanıp, kazanç sağlamaya ara veren ya da fedakârlık yapanlar, eğitimleri sonucunda nitelikli işgücü olarak bulunmaktadır. Bu kişilerde eğitime yaptıkları yatırımın ve harcadıkları zamanın karşılığı olarak ücret ve diğer çalışma koşullarına yönelik talepler de yükselmektedir. Ayrıca eğitim düzeyi yüksek kişiler için çalışma hayatı, sadece para kazanma aracı değil, toplum içerisinde statü ve saygın bir konum sahibi olma, sosyal ilişkileri geliştirme gibi imkânlar sağlayan bir araç olarak görülmektedir (Çakır, 2001: 111).

Dolayısıyla iyi bir eğitim sahibi, bilgili işgörenlerin kariyer basamaklarını hızla çıktığı ve organizasyonuna bilgi ve yaratıcı ruhuyla artı değer kattığı görülmektedir. Bu nedenle eğitimli işgörenlerin organizasyona çekilmesi ve elde tutulması oldukça önem arz etmektedir. Eğitim–örgütsel bağlılık ilişkisi üzerine pek çok araştırma bulunmaktadır. Bu iki değişken arasında genellikle negatif yönlü bir ilişki saptanmıştır. Araştırmacılar negatif yönlü ilişkinin nedenini; işgörenlerin eğitim düzeyi yükseldikçe, seçeneklerin arttığına (farklı iş fırsatları vb.) ve beklentilerinin organizasyonun karşılayabileceğinden daha fazla olmasına bağlamışlardır (İnce ve Gül, 2005: 27).

2.10.1.5 Kıdem veya Örgütte Çalışma Süresi

Yapılan araştırmalarda pozisyonda kalma süresi ile örgütte çalışma süresi ayrı ayrı ele alınmıştır. Örgütte zorunlu çalışma süresi ile zorunlu bağlılık arasındaki ilişki pozisyonda kalma süresinden daha güçlüdür. Genelde yaş ile ilgili olan bulgular, örgütte çalışma süresi içinde geçerlidir. Bir bireyin örgütte çalışma süresi arttıkça, bireyin örgüte bağlı olarak elde ettiği faydalar artabilir. Aynı zamanda, bu süre içersinde işgören,

çalıştığı şirkete özgü beceriler geliştirebilir. Her iki durumda da işgörenin bağlılığı artacaktır (Tafun, Yazıcıoğlu ve Karabey, 2008: 4).

Benzer Belgeler