• Sonuç bulunamadı

İnsan, beden, duygu, düşünce, davranış gibi yönleri ile evrenin en karmaşık varlığıdır. İnsanı anlama çabasında bu karmaşıklık, bazı kavramların tanımlanması, açıklanması ve anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. Bu zorluk, kişilik kavramında da tam olarak kendini göstermektedir. Kişilik, dile getirildiğinde çoğu insan tarafından anlaşılan bir kavram olmakla birlikte, kavramın tanımlanması konusunda zorluklar ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden araştırmacıların üzerinde uzlaştıkları tek bir kişilik tanımı bulunmamaktadır. Kişilik, Latince “Persona” kelimesinden gelmekte ve maske anlamını taşımaktadır. Klasik Roma tiyatrosunda maske, bir karakterin kimliğini gizlemek için değil, temsil edilen karakteri simgelemek için kullanılan bir araç olmuştur. Kişilik, kişi tarafından sürekli olarak sergilenen ve zamanla güçlü bir şekilde kişinin beklentilerini, benlik algısını, değerlerini ve tutumlarını etkileyen düşünce, duygu ve davranış biçimidir. Kişilik, bireyin diğer bireylerle ilişkilerinde ve çeşitli yaşam olayları karşısında tepkilerinin belirleyicisi olmaktadır. Kısacası, kişilik sadece kim olduğumuz değil, aynı zamanda nasıl olduğumuz ile ilgilidir (Ahmadi ve diğerleri, 2012: 321).

Hogan (2009: 23-24), günlük dilde sıkça kullanılan bir kavram olan kişiliğin, “sizin bildiğiniz siz” ve “bizim bildiğimiz siz” olmak üzere iki anlamı olduğunu ve bu iki anlamın çok farklı amaçlar için kullanıldığını belirtmekte; doğru bir kullanım için bunları birbirinden ayırmak gerektiğini vurgulamaktadır. “Sizin bildiğiniz siz”, bireyin gözünden kendi kişiliğidir. Bireyin kendisini nasıl biri olarak gördüğüdür; umutları, hayalleri, arzuları, değerleri, korkularıdır. Diğer insanlarla iyi geçinmek, başarılı olmak, yaşama anlam katmakla ilgili görüşleridir. “Bizim bildiğimiz siz” ise dışarıdan görülen kişiliktir. Bireyin sergilediği davranışlarından hareketle başkalarının onu nasıl biri olarak gördüğüdür.

Triandis ve Suh (2002: 136), Mayer (2007: 1), Ahmadi ve diğerleri (2012: 321), Robbins ve Judge (2013: 135) yaptıkları tanımlarda, kişiliğin, bireyin duygu, düşünce ve davranış kalıplarını oluşturan özellikler ile bu kalıplar arkasındaki psikolojik mekanizmaları kapsadığını; bireyin kavrayışını, motivasyonunu, alışkanlıklarını ve

51

diğer bireylerle ilişkilerini etkileyen bireye özgü ve onu diğerlerinden ayıran, nispeten istikrarlı özellikler grubu olduğunu belirtmektedirler.

En sık kullanılan kişilik tanımı ise Gordon Allport tarafından yapılmıştır. Allport (1937: 48) kişiliği; “çevresine uyum sağlarken kendine has düzenlemelerini belirleyen psikofiziksel sistemlerin sahibi olan bireyin içindeki dinamik organizasyon” şeklinde tanımlamıştır (Robbins ve Judge, 2013: 135).

Bazı kuramcılar kişiliğin sadece dışsal, sosyal davranışları gözlemleyerek incelenebileceğini ileri sürmektedir. Ancak psikologların çoğu kişiliğin bireyin kendi iç yapısında oluştuğunu belirtmekte; kişiliğin, diğer bireylerin yokluğunda mevcut olabildiğini ve görünmez yönlere sahip olabildiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, açıkça görülen eylemlerin gözlemlenebilmesine rağmen, kişiliğin, düşünceler, anılar ve rüyalar gibi bazı yönleri gözlemlenemez. Kişilik, bireyin bilinçli ve farkında olduğu yönleri kadar, kendinden gizlediği veya bilinçaltı yönlerini de kapsamaktadır (Ewen, 2003: 4). Kişiliğin tanımına ilişkin pek çok ve farklı şey söylenmekle birlikte, yapılan tanımlarda bazı ortak noktaların vurgulandığı görülmektedir. Bu ortak noktaları şu şekilde özetlemek mümkündür:

 Kişilik, bireyin genetik geçmişini ve öğrenme geçmişini kapsayan, bu faktörlerin çeşitli ortamlarda ve durumlarda bireyin tepkilerini hangi yollarla etkilediğini ortaya koyan karmaşık bir soyutlamadır. Bu yüzden çoğu araştırmacı, kişilik çalışmalarını, bireylerin çeşitli çevresel veya durumsal taleplere neden ve nasıl tepki gösterdiğini açıklamaya yardımcı olan bireysel farklılıkların bilimsel analizi olarak kabul etmektedir (Ryckman, 2008: 4).  Kişilik, bireyin özel ve onu diğerlerinden ayıran özelliklerini içermektedir.

Özeldir; çünkü bireye özgü yönlerini temsil etmektedir. Ayırt edicidir; çünkü bu özellikler kişiyi başkalarından ayırmaktadır (Morgan, 2011: 286). Ahmadi ve diğerleri (2012: 322), kişilik özelliklerinin nadir olduğunu ve bazen bir kişinin, eşsiz özelliğine göre diğer kişilerden ayırt edilebildiğini belirtmektedir.  Bireyi, diğerlerinden ayıran bu özellikler yapılaşmış bir bütündür. Bu kavramla kişiliğin çok sayıda birimden oluşan bir sistem olduğu; sistemin her biriminin birbiriyle bağlantılı olarak bir örüntü geliştirdiği anlaşılmaktadır. Bir insan, “iyi kalpli, yardımsever, sakin, uysal, ailesine bağlı” olarak tanımlandığında

52

herhangi bir çelişki yoktur. Kişilik özellikleri birbiriyle uyum içinde, tutarlı bir örüntü geliştirmiştir. Öte yandan, bu kişi için “iyi kalpli, huysuz, uysal, geçimsiz, son derece saygılı ve saldırgan bir kimse” tanımı yapıldığında, bir tutarsızlık olduğu görülmektedir. Burada, kişiliği oluşturan özelliklerin yapısını, birbirleriyle ilişki kuruş biçimini, örüntüsünü görme olanağı yoktur (Cüceloğlu, 2012: 405).

 Kişilik, bireyin tutarlı davranış kalıplarını açıklayan özellikler bütünüdür. Bu durumda kişilik zamana ve durumlara karşı sabit ve süreğendir; zamandan zamana veya durumdan duruma birey içinde sürekliliği ifade etmektedir. Tutarlılık, kişinin kaçınılmaz bir biçimde her zaman ve her durumda aynı şekilde davranacağı anlamına gelmemektedir. Birey, kişiliği doğrultusunda içinde bulunduğu duruma uygun şekilde tepkiler verme becerisine sahiptir; ancak, davranışları yalnızca içinde bulunduğu duruma verdiği tepkilerden ibaret değildir. Diğer bir deyişle, bireyin davranışlarında kişiliğine bağlı bir tutarlılık beklememiz doğaldır (Yazgan İnanç ve Yerlikaya, 2013: 3-4).

 Birey iç ve dış çevresi ile sürekli ilişki halindedir. Başka bir anlatımla, birey kendi içindeki duygu ve düşünceleri olduğu kadar, kendi dışında yer alan insan, olay ve nesneleri de algılamaktadır. Bireyin kişiliği iç ve dış çevresiyle kurduğu ilişkinin biçimini belirlemektedir (Cüceloğlu, 2012: 405).

Eren (2010: 84-85), kişiliğin başlıca özelliklerini şu şekilde sıralamaktadır:

 Kişilik, doğuştan var olan ve sonradan edinilen eğilimlerin bütününden oluşmaktadır.

 Kişilik, kazanılan bu eğilimlerin düzenlenmesidir. Böylece, eğilimlerin oluşturduğu bir yapıdan söz edilmektedir.

 Her bireyin kişisel özelliğini diğerlerinden ayıran birtakım farklılıklar bulunmaktadır. Yeryüzünde kişilik kavramı sayılamayacak tipi içermektedir.  Kişilik, bireylerin eğilimlerini çevreye uydurmaktadır. Yani, aynı birey farklı

çevresel koşullar altında farklı tutum ve davranışların ortaya çıkmasına neden olan bir sosyal uyum kavramı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kişilik, bireyin en önemli değerlerinden biridir. Bu değer, hem bireysel hem de örgütsel bağlamda büyük önem taşımaktadır. Bireylerin kendi kişiliklerine ilişkin daha derin bir

53

sorgulama, değerleme yapmaları ve kişilik özelliklerini bilmeleri, bu doğrultuda çeşitli ortamlarda ve durumlarda ilişkilerini, davranışlarını, tercihlerini, kararlarını daha sağlıklı bir şekilde yönlendirmelerini sağlayacaktır.

Schultz ve Schultz (2009: 3), kişiliğin, bireyin deneyimlerini şekillendirmesine, başarı ve mutluluğa ilişkin sınırlarını belirlemesine yardımcı olduğunu belirtmekte; bireyin geleceğe ilişkin beklentilerinin, iyi bir eş veya ebeveyn olup olmayacağının ve hatta sağlığının, kişiliği ve etkileşim halinde bulunduğu insanların kişilikleri tarafından etkilenebileceğini ileri sürmektedir.

Bireylerin kişiliklerini anlamak özellikle örgütler için de çok önemlidir. Çünkü bu bilgi, kişileri doğru işlere yerleştirme, kişilerin çeşitli durumlarda nasıl davranabilecekleri ve neler hissedebilecekleri konularında yöneticilere önemli ipuçları verebilmektedir (Kappagoda, 2013: 2). Ancak, ülkemiz işletmelerinde çalışanların kişilik özelliklerini anlamaya yönelik uygulamaların çok yetersiz olduğu görülmektedir. Yıldız (2013: 103-113), araştırmasında bu yetersizliği destekleyen sonuçlar ortaya koymaktadır.

Yapılan çalışmalar kişiliğin örgütsel bağlılık, iş tatmini, örgütsel vatandaşlık davranışı, örgütsel güven, liderlik, iş performansı, motivasyon, tükenmişlik, stres ile baş edebilme, üretkenlik karşıtı iş davranışları gibi pek çok örgütsel sonuç ile ilişkisi olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, örgütlerin çalışanlarının ve örgütte istihdam edilecek kişilerin kişilik özelliklerini anlamaya yönelik çaba içinde olmaları, bu yönde yapılan çalışmaları uygulamaya geçirmeleri, uygulama sonuçlarını takip ederek bu sonuçların iş davranış biçimlerine ve örgütün tümüne yansımalarını değerlemeleri gerekmektedir.