• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ÖRGÜTSEL BAĞLILIK

3.2. Örgütsel Bağlılık Yaklaşımları

3.2.2. Davranışsal Bağlılık

Davranışsal bağlılık, bireyin geçmiş davranışlarının onu örgütüne bağlamak için hizmet ettiği sürece odaklanmaktadır (Mowday, Porter ve Steers, 1982: 25). Davranışsal yaklaşımda, temelde bir davranışın ilk kez sergilenmesinin ve tekrarlanma eğiliminin altında yatan koşulların tanımlanmasına olduğu kadar, bu davranışın tutum değişimi üzerindeki etkilerine de odaklanılmaktadır (Meyer ve Allen, 1991: 62).

Davranışsal bağlılıkta çalışanın, bir örgüte bağlı olmaktan ziyade belirli bir hareket tarzına (örneğin, örgütte istihdamını korumak) bağlı olduğu belirtilmektedir. Bir tutum geliştirilecek olursa, bunun, hareket tarzına bağlılığın bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Örneğin, örgütünde kalmak için bağlı olan çalışanlar, bilişsel çelişkiyi önlemek veya olumlu benlik algılarını korumak için örgütlerine karşı davranışlarıyla uyumlu daha pozitif bir bakış açısı geliştirebilmektedir (Meyer ve Allen, 1997: 9-10). Meyer ve Allen (1991: 63), davranışsal bağlılık yaklaşımını Şekil 4’deki gibi belirtmektedir.

Şekil 4: Davranışsal Bağlılık Yaklaşımı

Kaynak: J. P. Meyer ve N. J. Allen, “A three-component conceptualization of

organizational commitment”, Human resource management review, 1(1), 1991, s. 63.

Davranış

Davranış

Psikolojik Durum Koşullar

93

Şekil 4’de görüldüğü üzere, birey öncelikle belirli bir davranış sergilemekte; bu davranışta bulunduktan sonra davranışını devam ettirmektedir. Birey, daha sonra bu davranışıyla uyumlu, onu haklı çıkaracak tutumlar geliştirmektedir. Bu tutumlar da davranışın tekrar edilme olasılığını arttırmaktadır.

Tutumsal bağlılık yaklaşımında olduğu gibi, davranışsal bağlılık yaklaşımında da Meyer ve Allen (1991: 62), bağlılık-davranış bağlantısı içine dahil edilebilecek tamamlayıcı süreçleri ifade eden kesik oklar şeklindeki ikincil ilişkileri belirtmektedir. Davranışsal bağlılık çerçevesinde Becker ve Salancik’in yaklaşımları aşağıda ayrıntıları ile yer almaktadır.

3.2.2.1. Becker’in Yaklaşımı

Becker (1960: 32), örgütsel bağlılığın, kişinin bazı yan bahislere girerek, tutarlı davranışlarını o davranışlarla doğrudan ilgisi olmayan çıkarları ile ilişkilendirmesi ile ortaya çıktığını belirtmektedir. Başka bir deyişle, örgütsel bağlılık, kişinin tutarlı bir davranış dizisini sonlandırdığında kaybedeceği yatırımları düşünerek, bu davranış dizisini sürdürme eğilimidir (Meyer ve Allen, 1984: 372).

Becker (1960: 32-40), “yan bahis” kavramı ile bireyin örgütünü terk etmesi durumunda kaybedeceği değerli yatırımlarının birikimini ifade etmektedir. Algılanan alternatiflerin eksikliği ile beraber bu yatırımları kaybetme tehdidi, yatırımların kaybının telafisi için kişiyi örgütüne bağlı kılmaktadır. Yeni bir işe başlamak isteyen bir kişi, yan bahis karmaşası ile engellenebilmektedir. Kişinin mevcut işinden ayrıldığında kaybedeceği emeklilik fonu ile bağlantılı finansal maliyetler, mevcut işletmesindeki bağlantılarının ve kıdeminin kaybı, başarılı olmasına yardımcı işin belirli koşullarına uyumunu sağlayan kolaylıkların kaybı vb., yan bahis karmaşasına neden olabilmektedir (Cohen ve Lowenberg, 1990: 1016).

Becker (1960: 32-40), yan bahislerin çeşitli şekillerde olabileceğini belirtmekte ve onları belirli kategorilere ayırmaktadır. Bu kategoriler aşağıda şu şekilde özetlenmektedir (Powell ve Meyer, 2004: 158-159):

Sorumlu davranış ile ilgili genel kültürel beklentiler: Sorumlu davranışı

94

Bu beklentilere uymamak, gerçek veya hayali olumsuz sonuçlara yol açabilmektedir.

 Kendini sunum endişeleri: Birey, belirli bir şekilde davranmayı gerektiren

tutarlı bir kamu görüntüsü sunmaya çalıştığında, kendini sunum ile ilgili endişeler ortaya çıkmaktadır.

Kişisel olmayan bürokratik düzenlemeler: Örgüt tarafından uzun vadeli

istihdamı teşvik etmek amacıyla ortaya konan kurallar veya önlemlerdir (örneğin, kıdeme dayalı ücret sistemi).

 Toplumsal konumlara bireysel uyum: Bir duruma uyum sağlamak için birey tarafından ortaya konan çabalardır (örneğin, örgüte özgü becerileri kazanmak için yapılan zaman ve çaba yatırımı).

İşle ilgili olmayan endişeler: Örgütün dışında yapılan yatırımlarla ilgili

endişelerdir. Bireyin, örgütten ayrılması ve başka bir coğrafi konumda iş aramak zorunda olması durumunda, mevcut düzeninin bozulmasına ilişkin endişeleridir (örneğin, ailesini başka bir yere taşıması, çocuklarının okulunu değiştirmek zorunda kalması).

Becker (1960: 32-40), yukarıda sözü edilen yan bahislerin çeşitli şekillerde birleştirilerek, örgütsel bağlılığın güçlendirilebileceğini ileri sürmektedir (Powell ve Meyer, 2004: 159). Benzer şekilde, Ritzer ve Trice (1969: 475), Meyer ve Allen (1984: 372), yan bahisler arttıkça bireyin örgüte bağlılığının da artacağını belirtmektedir.

3.2.2.2. Salancik’in Yaklaşımı

Salancik’e göre bağlılık, bireyin kendi eylemlerine bağlanması durumunda oluşmaktadır. Burada “bağlanma” ile kastedilen, bireyin kendini belirli bir davranış ile özdeşleştirmesidir. Davranışın belirli özellikleri bireyi eylemlerine bağlamakta ve bağlılığı etkilemektedir. Bu özellikler, davranışın görünür, değiştirilemez ve iradi oluşudur. Bu üç özellik, bireyi eylemlerine ve sonuçlarına daha çok veya az bağlı hale getirebilmektedir (Mowday, Porter ve Steers, 1982: 25). Gül (2002: 49), açık, kesin ve şüphe götürmeyen, bir kez yapıldıktan sonra iptal edilemeyen ve geri dönülemeyen, başkaları önünde gerçekleşen ve gönüllü olarak yapılan davranışların bağlılığı etkileyebileceğini belirtmektedir.

95

Bireyin davranışlarına veya eylemlerine bağlılığı, onu psikolojik olarak davranışlarıyla uyumlu mekanizmalar bulmaya yöneltmektedir. Bu, genellikle bilişsel çelişki aracılığıyla yapılmaktadır. Salancik, tutumları şekillendirmede bağlılığın gücünün, bireyin tutumlarını örgütüne bağlılık duyacağı durumlara uyacak şekilde ayarlama gerçeğinden kaynaklandığını belirtmektedir. Bu yüzden, kişinin uzun süre bir örgütte çalışmış olması durumunda, alternatifler olmasına rağmen, o örgütte kalmasını haklı çıkaracak tutumlar geliştirme olasılığı yüksek olmaktadır (Mowday, Porter ve Steers, 1982: 25-26).

Salancik (1977: 20) bu durumu şu şekilde belirtmektedir: “Davranırsınız. Eyleminizin arzu edilir, değerli, kıymetli olduğuna inanırsınız. İnancınızı yenileyerek, yeniden davranırsınız. Zamanla, farkında olmadan, doğruluk ve değer anlayışınızın eylem örüntüsü içine birleştirildiği bir mit yaratırsınız. Mitler eylemi, eylem de mitleri sürdürür” (Mowday, Porter ve Steers, 1982: 26).

Kısacası, davranışın uyumlu tutumların gelişime neden olduğu ve sırayla başka davranışlara yol açtığı kendi kendini güçlendiren bir döngü ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak, birey yavaş yavaş örgüt ile hem davranışsal hem de psikolojik bağlantılarını arttırmaktadır (Mowday, Porter ve Steers, 1982: 26).

Hem Becker hem de Salancik, örgütsel bağlılığı, bireyin kendi eylemlerine bağlanması ve bu eylemleri devam ettirme eğiliminde olması şeklinde ele almaktadır. Ancak, Becker için bağlılık, birey tarafından eylemin durdurulması ile ilgili maliyetlerin farkında olunmasını gerektirmektedir. Bu farkındalık olmadan, birey örgütüne bağlılık duymaz. Buna karşılık, Salancik için davranışın başlamasına ve devam etmesine katkıda bulunan koşullar çok gizli, kolayca fark edilmez ve bilinçli farkındalığın ötesinde olabilmektedir. Ayrıca, bireyin maliyetlerin farkında olmasından ziyade, davranışsal bağlılık ile ilişkili psikolojik durum, eylemi devam ettirme arzusu içinde olma eğilimindedir (Meyer ve Allen 1991: 65).