• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1. ORGANĐZASYONEL PERSPEKTĐFTEN KĐŞĐLĐK KAVRAMINA

1.4. Kişiliğin Üç Boyutu

Kişilik, çok sayıda özellikten meydana gelen karmaşık bir bütündür. Ancak, bir birey temelinde birleşen ve bir araya gelen bütün bu özellikler, esas olarak üç ana boyutla ilgilidir. Bu üç ana boyut; karakter, mizaç ve yetenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Karakter

Karakter, kişiliğin sosyal ve ahlaki yönünü ifade eden ve bireyin içine bulunduğu toplumun değer yargılarını ve ahlak kurallarını kullanış biçimi olarak tanımlanan bir olgudur (Zel, 2006:19).

Belleğin bir biçimi olan karakter, kişinin iç tiyatrosunun kristalleşmesi ve kişiliğindeki merkezi meselelerin bir konfigürasyonu olarak da tanımlanabilir (Vries, 2007:31). Karakter, bireyin zihinsel gücünü oluşturan ve şekillendiren genel özelliklerin

tamamıdır. Bu durumda karakter, kişiliğin tamamı değil, temel özelliği olmaktadır.

Diğer bir ifade ile karakterin, kişiliğin bir “iskeleti” durumunda olduğu söylenebilmektedir. Belirli bir zaman dilimi içinde kişinin devam ettirdiği kişilik özellikleri karakterin bir görünümü olarak düşünülmektedir. Örneğin; bir arkadaşını on yıl sonra gören biri “hiç değişmemiş” diyebilir, hatta “o her zaman aynıdır” şeklinde bir ifade de kullanabilir. On yılda bir insanın değişmemesi imkansızdır ancak bireyin değişmeyen bir yönü de vardır, işte bu yönü, karakteridir. Sıcak kanlılık, iyi huyluluk, alınganlık gibi bazı özellikler, karakterin belirli yönlerini oluşturmaktadır (Erdoğan, 1994).

Nitekim, Eroğlu’na göre karakter, kişiliğin sosyal ve ahlaki özelliklerini ifade eder. Bu bakımdan karakter sözü, kişilerin bu konudaki farklılıklarını ortaya koymak üzere

kullanılmaktadır. Davranışlarını, toplumdaki temel değerler sistemine ve ahlak kurallarına uyduran kimselere karakterli, diğerlerine ise karaktersiz ifadesini kullanmak mümkündür. Gerçekte, olumsuz kişilik özellikleri göz önüne alınarak bazı kişiler hakkında söylenen şahsiyetsiz nitelemesi, kişiliğin olmadığı anlamında değil, kişiliğin karakter dilimindeki uyumsuzluğu ve olumsuzluğu vurgulamak için yapılmaktadır (Eroğlu, 1998: 149).

Eren’e göre karakter, çoğu kez insanın kişiliğinde doğuştan var olan ve çevrenin tesiriyle kuvvetli olarak ortaya çıkan eğilimlerin tümüdür. Kişiliğin ortaya çıkması için insanın ergin yaşa gelmesi, kendini tanıması, değerlemesi gerekirken, karakter, çocuğun dünyaya gelmesiyle kendini belli eder. Karakter, doğuştan var olur; değişmez ve süreklidir. Muhakkak ki kişiliğin oluşmasında sonradan gelen eğilimlerin etkileri mevcuttur. Ancak bu, çok yönlü etkenlerin ürünü olan bir kavramdır. Karakter, kişilik teşekkül edene kadar onun dışında, kişilik teşekkül ettikten sonra da onun içinde yer alan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğuştan kazanılan bazı özellikler, örneğin; mizaç, bireyin organik yapısı, yani, sinirlerin, dokuların ve salgı bezlerinin oluşum tarzları, huy (doğuştan gelen psikolojik hazırlıklar, yani dikkat, hafıza ve hayal gücü) ve zeka, bireyin yaşamı süresince mevcut olan kişisel nitelikleridir (Eren, 2006: 84).

Covey de Eren’e benzer bir şekilde kişilik etiği ve karakter etiği arasındaki ayrıma dikkat çeker. Ona göre karakter etiği, etkili bir yaşamın temel ilkeleri olduğunu, insanların, ancak bu temel ilkeleri öğrenip kendi temel kişilikleriyle bütünleştirdikleri takdirde gerçek başarıyla sürekli mutluluğu yakalayabileceklerini öğretir. Kişilik etiğindeki başarı ise daha çok, kişiliğin, toplumdaki imajın, tavır ve davranışların, insanlar arası etkileşim süreçlerini kolaylaştıran beceri ve tekniklerin sonucunda elde edilir (Covey, 2000: 13).

Karakter oluşumu ile ilgili iki temel basamak bulunmaktadır (Zel, 2006:20); -Beğenilme, takdir ve ödüllendirme basamağı

Takdir edilme, beğenilme ve ödüllendirme bireyleri harekete geçiren ve karakterlerinin

şekillenmesini etkileyen unsurlardır. Öyle ki bir birey toplum tarafından beğenildiği ölçüde dürüst, saygılı ve terbiyeli davranışlar sergileyecektir.

Gerçek idealler basamağı ise bireyin olumlu veya olumsuz her koşulda karakterlerinden taviz vermemelerini ifade etmektedir. Yani her ne pahasına olursa olsun bireyin toplumca benimsenen davranışların dışına çıkmamasıdır.

Her birey bir diğerinden benzersiz karaktare sahiptir. Ancak karakter bozukluklarının benzeşen yönleri olduğu gibi bu konuyla ilgili yaygın kabul kabul görmüş on kişilik tipinden bahsetmek mümkündür (Bazı uzmanlar farklı başka kişilik tiplerinden de bahsetmektedir ancak konu ile ilgili genel olarak on kişilik tipinden bahsedilmektedir) (Vries, 2007:31):

Narsistik Kişilik Tipi; kişiler arası ilişkileri kötüye kullanma eğilimi olan, takdir edilme ihtiyacı duyan kişilerdir.

Paranoid Kişilik Tipi; güvensiz, aşırı ihtiyatlı, sürekli kendilerine oyun oynanacağından

şüphe duyan kişidir.

Obsesif-Kompülsif Kişilik Tipi; mükemmelliyetçi, düzenli, kişiler arası ilişkilerde saygılı ama aynı zamanda dogmatik ve katı olabilen kişilerdir.

Histrionik Kişilik Tipi; dikkat çekmek isteyen, dramatik davranışlar sergileyebilen, sıcak ama aynı zamanda ben merkezci olabilen kişilerdir.

Bağımlı Kişilik Tipi; başkalarından onay arayan, itaatkar, dışlanmaktan korkan, umursanmaktan hoşlanan kişilerdir.

Depresif Kişilik Tipi; neşesiz, kendini aşağılayan ve ileri derecede kötümser olan kişilerdir.

Şizotipal Kişilik Tipi; sosyal ortamlardan uzak duran, tuhaf görüntü sergileyen, kişiler

arası ilişkilerde zorlanan kişilerdir.

Sınırda Kişilik Tipi; duygusal ifade bakımından oldukça sınırlı yelpazeye sahip, tek başına yaşama eğilimi olan, kendini boşlukta hisseden ve intihara meyilli kişilerdir.

Kaçıngan Kişilik Tipi; sınırda kişilik tipine benzemekle beraber başkalarına daha yakın olmaya çalışan ama bunu da yapmakta zorlanan, kendini yetersiz hisseden kişilerdir.

Şizoid Kişilik Tipi; kaçıngan kişilik tipinin aksine başkalarına yakınlaşmayı istemezler,

başkaları ile mesafeli, sosyal faaliyetlerde gönülsüz kişilerdir.

Antisosyal Kişilik Tipi; otoriteyi ve kuralları küçümseyen, güvenilir olmayan kişilerdir. Sadistik Kişilik Tipi; kişiler arası ilişkilerde kavgacı, güç yönelimli, yıpratıcı davranışlar sergileyen kişilerdir.

Mazoşistik Kişilik Tipi; kişiler arası ilişkilerinde kendini feda etme etme davranışı sergileyen, kendilerini silikleştiren, sürekli incinmiş hisseden kişilerdir.

Pasif-Agresif Kişilik Tipi; reddetmeyi düşündüklerinde dahi hayır diyemeyen, evet dedikten sonra da uygulamada başarısız olan kişilerdir ve bir kuruluşta uzun süre var olamazlar.

Siklotimik Kişilik Tipi; dalgalı ruh haline sahip kişilerdir. Mizaç

Kişiliğin ikinci boyutu, mizaç veya diğer bir ifade ile huydur. Mizaç, bireyin duygusallık yönünü ifade eden ayırt edici özellikleridir (Zel, 2006:21). Mizaç, bireyin özellik gösteren tutumları, son derece kişisel olan davranış ve düşünceleri olarak düşünülebilir (Guilford, 1959:6). Bu durumda mizaç, kişiliği şekillendiren davranışların ve düşüncelerin genel eğilimidir ve bireyin duygusallık ve hareketlilik özelliklerini temsil eder (Erdoğan, 1998:149).

Mizaç, kişilerin duygusal denge durumlarını anlatmaktadır. Duyguların çabuk uyanıp uyanmaması, sürekli olup olmaması, derin duyulup duyulmaması gibi niteliklerin tümü mizaç kavramıyla ilgilidir. Bu husustaki özelliklerin bir kısmı kalıtım yoluyla önceki nesillerden geçerken, bir kısmı da sonradan alışma ve öğrenme yoluyla kazanılır. (Daco, 1983:307).

M.Ö. 4. Yüzyılda beden kimyasının mizaç üzerinde önemli etkileri olduğunu ifade eden Hippokrat mizacı dört grupta incelemektedir (Zel, 2006:19);

2) Soğukkanlı Mizaç; Az hareketli, fazla neşeli olmayan, soğukkanlı bireylerdir 3) Kızgın Mizaç; Hareketli, çabuk kızan, heyecanlı bireylerdir

4) Melankolik Mizaç; Sıkılgan, üzgün ve hareketsiz kişilerdir Yetenek

Kişiliği oluşturan üçüncü önemli boyut olan yetenek; bedensel yetenek ve zihinsel yetenek olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bedensel yetenek, bireylerin duyu organları aracılığı ile bazı olguları gerçekleştirebilme yetenekleri iken zihinsel yetenek analiz yapabilme, çözümleyebilme ve sonuca varabilmeyi ifade eder (Zel, 2006:19).

Zihinsel yetenek, kişinin belirli ilişkileri kavrayabilme, analiz edebilme, çözümleyebilme ve sonuca varabilme gibi zihinsel özelliklerinin tamamını oluşturmaktadır. Buna göre, kişilerin sayısal ilgi, teknik kavrama ve teknik ilgi, hafıza yeteneği, soyut düşünme, ilişki bulma, karşılaştırma yapabilme, öğrenme ve kavrama gibi yeteneklerin hepsi özel zihinsel yeteneklerin en önemlilerindendir. Yüksek bir zihinsel yeteneğe sahip olmak, problemleri önceden fark etmek, isabetli bir şekilde teşhis etmek ve muhtemel çözüm yolları bularak bunları sınamak gibi etkinlikleri içermektedir (Arık, 1990:6). Kişilerin, içinde bulundukları topluma veya sosyal gruplara, karşılaştıkları yeni durum ve şartlara uyma hususundaki beceri ve maharetleri, çoğunlukla sahip oldukları zihinsel yeteneklere bağlıdır.

Bedensel yetenek ise kişilerin duyu organları aracılığıyla bazı olguları gerçekleştirebilmeleri şeklindeki bedensel özelliklerin tamamıdır. Bunların büyük bir kısmı, kişilerin doğuştan kazandıkları, zamanla kullanılabilir duruma getirdikleri özellikleridir. Yürüme, ayakta durma, koşma, görme, renk ayırma, derinliği ayırma, ses tonlarını ayırma, tat ve koku hissetme, el, kol, ayak gibi organları belirli bir koordinasyon içerisinde kullanma özellikler, bedensel yeteneğin en önemlilerinden bir kaçıdır (Eroğlu, 1998: 150).