• Sonuç bulunamadı

Kişiler

Belgede AZİZ NESİN TİYATROSU (sayfa 101-106)

3. BÖLÜM: AZİZ NESİN’İN KARAGÜLMECE OYUNLARI

3.2. Kişiler

Karagülmece oyunlarda Dramatik oyunların aksine soyutlamaya gidilmemiş ve oyun kişileri adlandırılırken gerçek isimler kullanılmıştır. Ancak isimlerin anlamları ve kişiler arasında bir bağlantı olmadığı görülmektedir. Nuri, Ziya, Osman, Metin, Mihriban, Gülay anlamları itibariyle olumlu manalar taşısa da oyun boyunca aslında onların isimlerinin tam zıttı özellikler gösterdiği görülmektedir. Bu oyunda yazar isimler ve anlamları üzerinden ironi yapmayı tercih etmiş gibidir.

Hadi Öldürsene Canikom’da ise tercih edilen Siyen89 ve Diha90 isimleri birer kelime anlamına sahip olsa da toplumsal alandaki kullanımları sınırlıdır. Bu sebeple oyun, şahıs kadrosunun soyutlanması yönüyle yazarın Dramatik Oyunlar’ına yakınsamaktadır.

3.2.1. Kadınlar

Karagülmece oyunlardaki kadınlar karakter özelikleri göstermemekle birlikte Orta Halli ve Bencil Kadın tipi ve Duygulu Genç Kız tipi olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Toros Canavarı’nda Mihriban, Hadi Öldürsene Canikom’da Siyen ve Diha Orta Halli ve Bencil Kadın tipine örnek olurken, Toros Canavarı oyununda Nuri Sayaner’in kızı Gülay Duygulu Genç Kız tipine örnektir.

Toros Canavarı oyununda Nuri Sayaner’in eşi olan Mihriban, rüzgâra göre konum alan ve parayı seven bir kadındır. Mihriban her gün odadaki sedirin bir köşesine oturmakta ve hiç durmadan söylenmektedir. Yıllar önce rüyasında kocasının kendisini aldattığını görmüş olan Mihriban, tıpkı rüyasındaki gibi bir sokağın ve evin olduğunu görünce, her ne kadar rüyadan uyandığında Nuri’yi yanında yatıyor bulsa da, Nuri’nin gerçekten kendisini aldattığına inanmıştır. Nuri Sayaner’in bütün dil dökmelerine rağmen Mihriban evliliklerinin ilk sekiz ayında gördüğü bu rüyanın etkisinden çıkamamış ve kırk yıl boyunca bu mevzu üzerinden Nuri’yi suçlamıştır. Aşağıdaki alıntı yıllarca Nuri’ye sitem etmiş olan Mihriban’ın bu rüyayı ne kadar çok önemsediğini göstermektedir:

MİHRİBAN: Ah bendeki kafa… Ben o zaman seni suçüstü yakalatacaktım ki…

Hemen gidecektim karakola… “Komiser bey, kocam kötü bir kadınla gayrımeşru bir münasebette bulunuyor. Şu anda bulundukları evi de biliyorum. Bana ihanet

89 Siyen ise “Siyan” olarak kötü kokulu, sulu çamur anlamına gelmektedir.

90 Diha: dahacık, dâhacık anlamına gelmektedir. Ayrıntılı bilgi için bakınız. Derleme (1978). Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu.

eden kocamın bastırılmasını sizden kanun ve insaniyet namına rica ediyorum…

Tabii şikâyetçiyim Komiser Bey…” Yanıma hemen üç polis katarlardı. Doğru o şıllıkla kaldığınız eve: Salkımsaçak sokak, numara onsekiz… Kapısı kırmızı boyalı ev. Güm güm kapıyı yumruklardı polisler. Hiç utanmaz mıydın? Cevap versene!

Ah şimdiki aklım olacaktı ki… O zaman ne bilirdim böyle şeyleri… (Nesin, 2013, s. 10)

Mihriban, Toros Canavarı olmakla suçlanan Nuri’nin hayatı üzerinden para kazanmaya çalışmaktadır. Hapiste olduğu süre zarfında Nuri’yi yalnız bırakmış olmakla birlikte onun bozulan psikolojisinin düzelmesi için hiçbir emek sarf etmemiştir. Aylarca suçsuz olduğu halde mahkûm olan Nuri günden güne içine kapanırken Mihriban eşinin durumuna değil onun hikâyesini film şirketlerine satıp para kazanamadığı için üzülmektedir.

Hadi Öldürsene Canikom oyununda atmış sekiz yaşında dul bir kadın olan Siyen, on sekiz yaşında evlenmiş, kırk beş yaşında eşini kaybetmiş ve bir daha hiç evlenmemiştir.

Minyon tipli bir kadın olan Siyen’in bir oğlu vardır. Yirmi üç yıldır bekâr olan Siyen sürekli olarak eşinin fotoğrafıyla kavga etmekte ve ona kendisini neden erken yaşta bırakıp gittiğini sormaktadır. Siyen daha önce hiçbir erkekten mektup almadığı için komşusu Diha’ya gelen aşk mektuplarına çok özenmekte ve onun çok şanslı bir kadın olduğunu düşünmektedir. Dört yıl önce sol yanı felç olan ve bu sebeple yaşından daha büyük görünen Siyen bağlamından kopuk olmakla birlikte her konuşmasında atmış sekiz yaşında olduğunu vurgulamaktadır.

Diha, Siyen’in yetmiş iki yaşındaki yan komşusudur. Diha da ufak tefek bir kadındır ve yaşından dolayı kamburlaşmıştır. Üç ay evli kalmış olan Diha yirmi yedi yıl önce eşini bir trafik kazasında kaybetmiş ve bir daha evlenmemiştir. Diha sürekli olarak aşk mektupları aldığını söylemekte ve bu mektupları Siyen’e okumaktadır. Diha her zaman güler yüzlü ve hayat dolu bir kadındır.

Hadi Öldürsene Canikom oyunundaki her iki kadın da yalnızlığın yarattığı bir bencillik içerisine girmişlerdir. Her şeyini paylaşan Siyen ve Diha yıllarca bir erkekle temas kurmadıkları için bu konuda çok sahiplenici ve hatta hastalıklı bir ruh haline bürünmüşlerdir. İçerisinde bulundukları yalnızlık ve karşı cins tarafından sevilme arzuları sıradan bir Havagazı Memuru’na gösterdikleri ilginin şiddetinin kontrolsüzce dışa vurmasına ve memurun ölmesine sebep olmuştur.

Nuri Sayaner’in kızı olan Gülay evin işlerini yapmanın yanı sıra aile ve komşular arasında iletişimi sağlayan cesur bir gençtir. Evde Nuri’ye düşkün olan ve onun iyiliğini düşünen tek kişidir. Babasına karşı her zaman şefkatli olan Gülay kimi zaman bozulan toplumsal düzenin deforme ettiği annesi ve kardeşinin etkisi altında kalsa da o kişisel özelliklerini muhafaza ederek oyun boyunca Nuri’nin tek destekleyicisi olmuştur.

3.2.2. Erkekler

Toros Canavarı ve Hadi Öldürsene Canikom oyunlarında Nuri Sayaner’in dışındaki erkekler tip özellikleri göstermektedirler. Toros Canavarı’nda Fırsatçı tipi ön plana çıkarken, Hadi Öldürsene Canikom oyununun tek erkek kişisi olan Havagazı Memuru, Emeli Memur tipine örnek teşkil etmektedir.

Toros Canavarı’nda Nuri Sayaner altmış yaşını geçmiş olan emekli bir adamdır. Oyun başladığında çubuklu pijaması ve başında takkesiyle sedirde bağdaş kurmuş oturmakta olan Sayaner, her sıkıştıklarında büyük emeklerle oluşturduğu pul koleksiyonu satmak zorunda kaldığı için, kimse satın almak istemesin diye tıraş bıçağı ambalajı koleksiyonu yapmaya başlamıştır. Koleksiyon yapmak en sevdiği meşgalesidir. Ceviz ağacından bir çekmeceye koyduğu bu kâğıtları çıkarıp incelerken durmaksızın eski bir şarkının yalnızca tek bir mısraını mırıldanmaktadır. “O yar-i bî vefadan selam yok mu?”91 dizesinin tonlaması Nuri Sayaner’in ruh haline göre değişiklik göstermektedir.

On sekiz yıldır yaşadığı evden çıkarılmak istenen Nuri Sayaner bu konuda kanunlara güvenmekte ve haklı olanın hakkını mutlak suretle alacağına inanmaktadır. Kimseye bir kötülüğü olmayan ve kendi halinde yaşayan Nuri Sayaner her türlü kavgadan geri durmaktadır. Herkese karşı kibar ve naziktir. Kimsenin işine de karışmamakta ve sürekli olarak ailesine sabırlı olmalarını telkin etmektedir. Ancak Nuri Sayaner’in oyun boyunca karşılaştığı olaylar onu değişmek zorunda bırakmış ve oyunun sonunda Nuri bambaşka bir insan haline gelmiştir. Psikolojik derinliğe sahip olan ve canavar imgesiyle belirtilen Nuri’deki değişim toplum tarafından yaratılmıştır.

Hadi Öldürsene Canikom oyununun tek erkek kişisi olan Havagazı Memuru atmış beş, yetmiş yaşlarında kendi halinde, ufak tefek, uzun sakallı bir adamdır. Gözlük

91 Enderûnî Hâfız Hüsnü Efendi'nin bir bestesi olan Sabâ tarf-ı vefâdan peyâm yok mu’dan alınmış bir bölümdür. Daha fazlası için bkz. M. Nazmi Özalp (2000) Türk Musikisi Tarihi, Ankara: Meb Yayınları.

camlarından biri kırılmış, kıyafetleri eskimiş ve yorgun bir görüntüye sahip olan Havagazı Memur’un kolunun altına eski bir çanta bulunmaktadır. Tek odalı bir gecekonduda artık usanmış olduğu karısıyla birlikte yaşamakta olan Havagazı Memuru kırk sekiz yıldır bu işi yapmaktadır. Emekli olduğu halde aldığı maaşla geçinemediği için çalışmaya devam eden mülayim bir insandır.

Toros Canavarı oyununda Metin, Nuri Sayaner’in Tıbbiye öğrencisi olan oğludur. Nuri, Metin’in gözünde zavallı bir adamdır ve ona saygı duymamaktadır. Oyunun başlarında elinde kalın bir kitapla sınavına çalışmakta olan Metin, babasının Toros Canavarı olduğunu öğrendikten sonra her şeyi bırakıp kendisini babasının hayatı üzerinden para kazanmaya adamıştır. Metin oyunun başından sonuna kadar annesi gibi bozulan düzenin etkilediği ve değersizleştirdiği insanlardan biri haline gelmiştir.

Ziya Çalakçı, Nuri Sayaner’in oturduğu apartmanın sahibidir. Para onun için her şeydir.

Çalakçı, kiracılarının evden çıkması için çatıyı açtırıp onları yağmurun altında bırakmanın yanı sıra su borularını tıkamak, kiracılarının zehirlenerek ölmesi pahasına havagazı borularını delmek gibi çeşitli eylemlerde bulunacak kadar acımasız bir insandır. Çevresindeki insanların ona hürmet etmesini bekleyen Çalakçı teftiş ve tehdit amacıyla Nuri’nin evini ziyaret etmektedir. Bu ziyaretlerinde yeni aldığı arsalardan, yeni yaptıracağı evlerden bahsederek kendiyle övünmektedir. Nuri bir gün olsun kirasını geciktirmediği halde Ziya Çalakçı ondan gecikmemiş olan kirası için eğilip bükülmesini beklemektedir. Ziya Çalakçı’nın şu sözleri bu durumu örnekler niteliktedir:

ZİYA: Olsuuun… İnsan kısmı ihtiyatlı olmalı. Belki ilerde gecikir diyerekten, ona mahsuben insan gelir de bir af diler be! Biz de eşşek değiliz ya, insaniyetliğimizi gösterir, “Canım ne ehemmiyeti var, sıkılma, yarın akşama kadar sana mühlet…”

deriz söz temsili… Atalarımız ne buyurmuş: “Etek öpmekle dudak aşınmaz”

buyurmuş… (Nesin, 2013, s. 23)

Osman Gümüştekir, Nuri Sayaner’in belalı alt komşusudur. Ziya Çalakçı’dan Nuri’yi evden çıkarmak için iki bin lira almış olan Osman’ın yaşadığı yerlerde insanlar ondan yaka silkmiştir. Yüz seksen beş sabıkası olan bu kabadayı kendisini şu şekilde tanımlamaktadır:

OSMAN: Duman Osman, nam-ı diğer Osman Gümüştekir… Tamam mı?

Tamam… Bütün Galata, Yenişehir, Tophane, Ziba, Abanoz benden sorulu. Tamam mı? Tamam… Toros Canavarı olsa bana vız gelir. Tamam mı? Tamam… (Nesin, 2013, s. 39)

Bozulan düzenin göstergelerinden biri olan Bekçi, karakolun içinde Nuri’yi görünce ona neden geldiğini sormuştur. Nuri’nin bir şikâyeti olduğunu söylemesi üzerine Bekçi’nin şu sözlerini çürümenin sirayet ettiği kamu kurumlarında gelinen noktanın bir eleştirisi olarak okumak mümkündür:

BEKÇİ: Hım… demek vatandaş, he mi? Öyleyse senin şikayetin polisten. (…) Vatandaşsan polisten başka kimden şikâyetin olacak… Öyleyse sen vatandaş değilsin. Biz bilmez miyiz… Yok vatandaş değil de yüksek bir zevatsan, o zaman da telefonu açarsın Komiser Beye, böyleyken böyle oldu dersin…(Nesin, 2013, s.52)

Çarpık düzenin diğer göstergeleri olan Komiser Nejat ve Polis Hamdi, Nuri karakola geldiği sırada genç bir sanığı sorguya çekmektedirler. Sanıktan konuşmasını istemekte ancak çocuk ağzını açtığı anda onu susturup korkutmaktadırlar. Komiser, hayatında hiç karakola gitmemiş olan Nuri’nin yüzüne bile bakmadan onu karakola sıklıkla gelmesi sebebiyle azarlamaktadır. Polis Hamdi’nin Nuri’yi Toros Canavarı’na benzetmesiyle Nuri ağzını dahi açamadan, karakolu bastığı gerekçesiyle tutuklanmıştır. Bu hikâye üzerinden güvenlik güçleri ve vatandaşlar arasındaki gerilime ve bozulan düzenle birlikte insanların maruz kaldıkları haksızlıklara işaret edilmektedir. Bu kişiler arasındaki ortaklık her birinin sahip olduğu unvanı, parayı ve gücü kullanarak insanları ezmeleri ve fırsat buldukları her anda, özellikle karşılarındaki insan mülayimse, onu daha da yıpratmaya çalışmalarıdır.

Belgede AZİZ NESİN TİYATROSU (sayfa 101-106)