• Sonuç bulunamadı

Bozulan Toplum Düzeni

Belgede AZİZ NESİN TİYATROSU (sayfa 96-99)

3. BÖLÜM: AZİZ NESİN’İN KARAGÜLMECE OYUNLARI

3.1. Tema

3.1.1. Bozulan Toplum Düzeni

Aziz Nesin, Toros Canavarı’nda güncel bir olaydan hareketle fantezi bir boyuta uzanarak, dinsizin hakkından imansız gelir düsturuyla hareket eden bir toplumun insanlarını anlatmaktadır. Oyunun başkişisi olan Nuri Sayaner toplum kurallarına ve bireylere saygılı olduğu halde devletin kurumları ve ailesi tarafından aşağılanırken, yasa tanımazlığı ve zorbalığıyla nam salmış bir suçlu toplum nezdinde büyük bir saygınlığa ulaşmıştır. Bu kıyas bozulan toplum düzeni karşısında kurumların ve insanların deforme oluşunun bir göstergesi olarak verilmiştir. Bu güldürüde değer yargıları alt üst olmuş, zorbalığı en geçerli davranış biçimi olarak öne çıkarmış olan toplum düzeni, karıncayı dahi incitmemiş olan Nuri’yi kimlik bunalımına sokarak onu canavarlaştırılması üzerinden eleştirilmektedir. İnsanın bozulan düzen karşısındaki sınırsız yalnızlığını dile getiren ve Nesin’in deyişiyle gözyaşlarını gülmeceye çevirdiği ilk sahne yapıtı olan bu oyun Nuri Sayaner gibi insanların da yok edilmesiyle topluma dair umudun kaybolacağına işaret etmektedir. (Yüksel, 1997, s. 36)

Toros Canavarı’nda çarpık toplum düzeninin göstergelerinden biri olan ev sahibi Ziya Çalakçı, Nuri ve ailesinin evinden çıkması için üst ve alt kattaki kiracılarıyla anlaşarak aileyi bezdirmeye çalışmaktadır. Aile, Nuri’nin Ziya Çalakçı’nın partisine üye olmayı kabul etmiş olduğu takdirde bu muameleye maruz kalmayacaklarını düşünmektedir.

Ancak aşağıda alıntılanan bölüm Nuri’nin Ziya Çalakçı’nın partisine üye olmasının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini göstermekte ve Ziya Çalakçı üzerinden bozulan toplum düzeninin yarattığı insan tipi ortaya konulmaktadır:

NURİ: Bu Ziya Çalakçı partili martili dinlemez. Babasının oğlu olsa vız gelir ona… Var mı para, yok mu para… Kendi partisinin başkanı kiracısı olsa da kirayı az bulsa, onu evinden attırır da, daha fazla veriyor diye hasım partinin başkanını kiracı alır. Bunlarda din, iman, siyaset, parti, herşey para demek. Onun maksadı

87 Aziz Nesin'in Hadi Öldürsene Canikom ’da oyununda tematik olarak çok geri planda kalsa da yapmış olduğu düzen eleştirisi iki yaşlı kadının yalnız yaşantılarından sızmaktadır. (Sokullu, 1993, s. 287)

beni de partiye sokup, partisinde faaliyet gösteriyormuş gibi görünmek. (Nesin, 2013, s. 14)

Ziya Çalakçı, Nuri Bey ve ailesi altında kaldıktan sonra üst kattaki kiracıların tavanı yıkmasına dahi razıdır. Tehditlerine devam ettiği sırada aile, lehlerine sonuçlanan mahkeme kararını kendisine hatırlattığında Ziya Çalakçı davaya bakan hâkimin kiracı olduğu için ailenin lehine karar verdiğini ve evi olan bir hâkime denk gelinseydi onları evinden hemen attırabileceğini söylemektedir. Kiracıdan hâkim olursa, öyle memlekette adalet olur mu, olmaz elbet… (Nesin, 2013, s. 26) diyen Ziya Çalakçı üzerinden kamu çalışanlarının durumuna dair bir tahlil ve eleştiriyi simgeler şekilde hem hâkimlerin kazançlarının yetersizliği hem de hukukun tarafsızlık ilkesinin çiğnenmesi eleştirilmiştir. Çalakçı’nın aşağıdaki sözleri çürümenin toplumun bütün alanlarına olduğu gibi kanunlara da sirayet ettiğini göstermektedir:

ZİYA: Benim kanunlara karşı en derin bir hürmetim ve gayetle yüksek bir saygım vardır. Ammaaaa, anlayalım biyol: Bu kanun kitapları kimin için yazılıyor?

Dayanacak bir dikili ağacı, bir kuru dalı olmayanlar için mi, yoksa vatanını imar eden hakiki vatanperverler için mi? Bu kanun kitapları baldırı çıplaklar için mi, yoksa bu mübarek vatanın mülk sahipleri için mi? Bu kanunlar sizden yana mı, bizden yana mı? (Nesin, 2013, s. 24)

Kirasını aksatmadan ödeyen ancak daha fazlası olmadığı için evden taşınamayan aile maruz kaldığı eziyetlerden kurtulmak için alt komşularına oldukça nazik bir dilde mektup yazmayı denemiş, ancak karşılığında yine tehditlerle karşılaşmışlardır. Alt kata yerleşmiş olan ve İstanbul’un azılı haydudu Toros Canavarı’ndan dahi korkusu olmadığını söyleyen Duman Osman tarafından sürekli olarak taciz edilmektedirler. Nuri Sayaner bu haksızlıklar karşısında sesini duyuramayan insanların haydut olmasının bir sebebi olduğunu düşünmeye başlamıştır. Üst kat komşularının tavanı delip aşağıya bulaşık suyu dökmesi üzerine aile bireyleri çileden çıkmış ve Nuri’den karakola gidip olayları polise bildirmesini istemişlerdir. Ancak Nuri hayatı boyunca ne bir kavgaya karışmış ne de o güne kadar karakolun kapısından geçmiştir. Ailesi, Nuri Sayaner’i giydirip karakola gönderseler de o karakolun önünde dolaşmakta ve bir türlü içeri giremeyip eve geri dönmektedir. Aşağıdaki alıntıda Nuri’nin korkusu ve bununla birlikte karakola gitmek için kendi kendini ikna edişi görülmektedir:

NURİ: Kurban olayım… Yapmayın… (Mihriban, elinden tutar ayağa kaldırır.) Ayağını öpeyim Mihriban, beni gönderme… Ben karanlıklarda gezemem, dışarısı zifiri karanlık, göz gözü görmüyor… (Tavandaki delikten boşalan su Nuri’yi

ıslatır. Nuri yana çekilir, birden kızar.) Gideceğim, ne olursa olsun, gideceğim…

(Nesin, 2013, s. 49)

Nuri Sayaner karakola gittiğinde bir gencin sorgusuna şahit olmuştur. Genç sanık konuşsa da konuşmasa da Komiser ve Polis tarafından haksız çıkarılıp tartaklanmaktadır. Ne konuşturulan ne de susmasına izin verilen bu sanık haksız bir muameleye maruz kalmakta ve bu yönüyle bozulan hukuk mekanizmasının bir temsilini ortaya koymaktadır. Sıra Nuri’ye geldiğinde Komiser, hayatı boyunca karakola uğramamış olan Nuri’ye, gözlerini dahi çevirmeden yine neden geldiğini sormuştur.

Karakola şikâyet için gelmiş olan Nuri, Polis memuru tarafından senelerce memleketi titreten Toros Canavarına (Nesin, 2013, s. 61) benzetilmiş ve henüz derdini dahi anlatamadan karakolu basmak üzere geldiği kayda geçirilerek tutuklanmıştır.

Üçüncü bölümde sabah saatleridir ve evdekiler Nuri’nin o gece eve gelmediğini fark edip, telaşlanmışlardır. Sokaklarda gazete dağıtan çocuklar Toros Canavarı’nın yakalandığını söylemekte ve gazeteciler aile ile röportaj için eve akın etmektedirler.

Aile üyeleri de kısa bir şaşkınlıktan sonra Nuri’nin Toros Canavarı olduğunu düşünmeye başlamıştır. Bunun sebebi Toros Canavarı’nın sahip olduğu ün üzerinden para kazanacaklarını düşünmeleridir. Nuri haksız yere hapis yatarken karısı ve oğlu onun hayat hikâyesini Amerikan film şirketlerine satmışlardır. Bozulan düzen toplumun bütün yapılarına sirayet etmiş ve aile de çarpık toplum düzeninin bir göstergesi haline gelmiştir. Nuri’nin ziyaretine dahi gitmeyen Mihriban, kocasının hayatını anlatan filmde rol almadığı takdirde Nuri’nin hayatını satmayacağını söylemektedir. Mihriban film şirketiyle ilgili olarak “Aman iyice pazarlık et oğlum, elâlem açıkgöz, seni kandırıverirler. Yazıktır adamın hayatı ucuza gitmesin” (Nesin, 2013, s. 74) diyerek oğlunu tembihlemektedir.

Nuri Sayaner için hazırlanan adli tıp raporunda kendisinin çift karakterli bir ruh hastası olduğu ve bu sebeple işlediği suçları hatırlamadığı yazmaktadır. On bir aylık hapis cezasından sonra özgür kalan Nuri evine döndüğünde her şeyin değiştiğini görmüştür.

Ev sahibi ve Duman Osman, Nuri’ye abi diye hitap etmeye başlamışlardır. Ziya Çalakçı artık ondan kira almayacağını ve bir emri olduğunda derhal gerçekleştireceğini söylemektedir. Aile üyeleri bile Nuri’den çekinmektedirler. Bu durumu gören Nuri

“Demek ki bu dünyada itibar canavarlara…” (Nesin, 2013, s. 83) demiştir. Nuri, kendi evinin yabancısı haline geldiği için odasına kapanmıştır. İki ayın ardından gerçek Toros

Canavarı ortaya çıkınca aile üyeleri Nuri’nin hikâyesini paraya dönüştüremeyeceği için Toros Canavarı’nın Hakikisinin (Nesin, 2013, s. 92) kendilerinde olduğunu ispat etmenin yollarını aramaya başlamıştır.

Toros Canavarı yıllar önce Nuri’nin Ankara treninde düşürdüğü nüfus cüzdanını bulmuş ve onu kullanarak suçlar işlemiştir ancak bir süre sonra masum bir adamın Toros Canavarı olarak damgalanmasına gönlü razı olmamış ve ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra toplumun bir zalime gösterdiği büyük saygı ve hayranlık da onu teşvik etmiştir.

Nuri’nin Toros Canavarı olmadığını öğrenen ev sahibi ve Duman Osman hesap sormak için kapıya dayanmış, diğer kiracılar ise eskisi gibi gürültü yapmaya devam etmişlerdir.

Ziya ve Osman, Nuri’yi odasından çıkarıp onunla alay etmeye başladıklarında Nuri’nin kızı Gülay buna engel olmak isterken Osman’ın itmesiyle yere düşmüş ve ağlamaya başlamıştır. Nuri Gülay’ı o durumda gördüğü anda “Benim, ben Toros Canavarı, benim o!.. Damarlarımda canavar kanı alevleniyor” (Nesin, 2013, s. 98) diyerek gerçek bir canavara dönüşmüştür.

Toros Canavarı, çarpık düzenin altüst ettiği toplumun ve bu duruma gözlerini kapayan insanların bir taşlamasıdır. Yolsuzluğun kol gezdiği, zorbalığın ve şiddetin egemen olduğu bir düzenin karşısında kabuğuna çekilen Nuri Bey, kendisine ve ailesine yöneltilmiş olan şiddetten kurtulabilmek için gittiği karakolda Toros Canavarı sanılarak tutuklanmıştır. Bu yanlış anlaşılmayla birlikte çevresindeki insanlarda eski halinin aksine hayranlıkla karışık bir korku ve saygı uyandırmaya başlamıştır. Karıncayı bile incitmediği yaşamı boyunca görmediği bir itibarla karşılaşan Nuri Bey, şaşkınlık ve isyan duyguları içerisinde bocalarken gerçek Toros Canavarı’nın ortaya çıkması üzerine önünde korkuyla eğilen insanlar onu yeniden ezmeye hatta ailesine zarar vermeye başlayınca, halim selim Nuri Bey bu kez gerçek bir canavara dönüşmüştür (Sokullu 1993: 286). Çarpık toplum düzeni kendi halinde bir insanın meşru olmayan bir doğrultuda kendisini dönüştürmesine sebep olmuştur.

Belgede AZİZ NESİN TİYATROSU (sayfa 96-99)