• Sonuç bulunamadı

Etkili olan problem çözme yollarının günlük yaşantı içinde öğrenilmesi her zaman mümkün olmayabilir. Bu durumda profesyonellerin bu becerileri sistemli olarak öğretmeleri gerekmektedir. Bu düşünce ile hazırlanmış kapsamlı gelişimsel rehberlik programlarının pek çoğunda problem çözme becerileri yer almaktadır (Myrick 1993). Etkili problem çözme becerilerinin öğretilebileceğine ve etkili olabileceğine ilişkin pek çok çalışma vardır (Baker ve Shaw 1987; Blissett ve McGrath 1996; Farrel, Meyer ve White 2001; Mandin, Jones 1997; Nelson, Golding ve ark. 1995; Sawyer, Macmullin ve ark. 1997). Bu anlamda düzenlenmiş olan bazı eğitim programları batıdaki okullarda kullanılmaktadır. Bunlara örnek olarak İkada, Tilly, Stumme, Volmer ve arkadaşlarının (1996) geliştirdiği Problem Çözme Konsültasyon Modeli, Watson ve Robinson'un (1996) geliştirmiş olduğu Doğrudan Davranışsal Konsültasyon Modeli ile Shanna, Petosa ve Vetleany (1999) tarafından geliştirilen ve etkiliği araştırmayla desteklenen sosyal bilişsel kurama (SBK) dayalı müdahale verilebilir. Bunun yanı sıra videoteyp cihazları aracılığı ile öğrencilere eğitim vererek problemleri çözmeyi öğretmeyi deneyen çalışmalar da vardır (Brigthman 1998; Aktaran: Korkut, 2002).

Kişiler arası sorun çözme eğitimin amacı bireye, karşılaştığı sorunlarda vereceği yanıtı öğretmek değildir. Bunun yerine, kişiler arası sorunlarında bağımsız uygulayabileceği esnek bir genel stratejiyi öğretmek amaçlanmaktadır (D’Zurilla ve Goldfried, 1968). Aşağıda bazı kişiler arası sorun çözme eğitim programının sonuçlarına yer verilmiştir:

Bilişsel sorun çözme (BSÇ) eğitimi alan çocukların, sorun çözücü düşünme biçimini kazandıkları için sosyal uyumlarının arttığı ve duygusal huzursuzluklarının, şikâyetlerinin, içe kapanıklıklarının, fevri, duyarsız, saldırgan davranışlarının önemli derecede azaldığı belirtilmektedir. Bu çocukların engellenme duygusu ile daha iyi baş edebildikleri, haklarını daha uygun şekilde koruyabildikleri, istediklerini daha kolay ve uygun tarzda elde edebildikleri ve güçlüklerle karşılaştıklarında daha uygun baş edebildikleri belirtilmektedir. BSÇ ile yapılan çalışmalarda amaç, okul akademik başarısını artırmak olmasa da, çocukların duygusal yükten kurtulunca akademik alanlara odaklanmanın kolaylaştığı bunun da akademik başarıyı arttırdığı

bildirilmektedir. Düşük okul başarısı, okul dışına itilme, madde kullanımı, suç işleme, ciddi sonuçları olan olaylarda yüksek riskin ön belirtisidir. BSÇ’nin bu yüksek riskli davranışları azaltmakta ya da önlemekte faydalı olduğu ifade edilmektedir. Kişiler arası sorun çözme becerisini kazandıracak BSÇ eğitimi ile çocukların küçük yaşlarda sorunları hakkında düşünmeyi öğrendiklerinde ciddi problemler ile baş edebilecek beceriye ve alışkanlığa sahip olacağı bildirilmektedir. BSÇ becerisinin ergenlik ve yetişkinlik döneminde de pek çok sorunu çözmede ve doğru karar verebilecek insan olarak yetişmesinde çok faydalı olabileceği ifade edilmektedir. Çocukların günlük kişiler arası sorun çözmeyi öğrenmesi ile dürtüsel, duygusuz, saldırgan ve yıkıcı davranışlarda azalma olacağı belirtilmektedir. Shure ve Spivack (1982) tarafından yapılan kontrol gruplu ve iki yıl süren çalışmada BSÇ programı ile eğitilen deney grubunun %50’sinde; kontrol grubunun %31’inde dürtüsel belirtilerinde azalma olduğu belirtilmektedir. 1996 yılında Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan üç çocuğun annesine BSÇ yönteminin öğretildiği çalışmada, çocukların sorun çözme becerilerinin ve davranışlarının geliştiği ve bunun sonucu olarak kızgınlık, ani duygu değişimi, davranış sorunları ve kişiler arası ilişki sorunlarında önemli seviyede azalma tespit edildiği belirtilmektedir (Özcan ve Öğülmüş, 2010).

Nezu (1986) araştırmasında problem çözme eğitiminin, bireyin depresif semptomlarının azalmasında çok önemli etkisinin olduğu sonucuna varmıştır. Heppner (1988) sekiz haftalık problem çözme eğitiminin etkisini inceledi. Eğitimden sonra, bireyler kendini etkisiz problem çözücü olarak değerlendirmede ve problem çözme öz yeterliğin ölçümünde büyük değişim gösterdi (özellikle problem çözme güveni). Heppner (1988) araştırmasında kendini, etkili problem çözücü olarak değerlendiren bireyin eğitim süresince diğerleri ve sınıf hakkında daha fazla pozitif düşünceye, problem ve problem çözme hakkında daha tarafsız düşünceye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Araştırmacılar (Grant, 1999; Heppner, 1988; Heppner ve Petersen, 1982; Nezu, 1986a; Nezu ve Perri, 1989) sosyal problem çözme eğitiminin pozitif değişimlerle sonuçlandığıyla ilgili tutarlı sonuçları buldular (Aktaran: Heppner vd., 2004).

Bununla birlikte kişiler arası sorun becerisini edinen öğrenciler, sorunlu durumla başa çıkma yeteneğini geliştirerek akranları ile ilişki başlatma ve ilişkiyi

sağlıklı sürdürebilme yeteneği kazanmaktadır. Ne istediklerini ve ne hissettiklerini açıkça ifade etmeyi ve karşısındaki kişilerinin ne istediğini ve nasıl hissettiklerini anlamak için dikkatli dinlemeyi öğrenerek, farklı bakış açısını dikkate almanın sorun çözme becerisindeki önemini kavradılar. Okullarda kazandırılan sorun çözme becerisi sayesinde öğrenciler kendi çatışmalarını yapıcı yönettikleri için öğretmenler ve yöneticiler, öğrencilerin sorunlarını çözmede daha az zaman harcamaktadırlar. Kalan enerjilerini eğitim ve öğretimle ilgili diğer işlere ayırabilmektedirler (Johnson, Johnson, Dudley ve Magnuson, 1995).

Okullarda yapılan çalışmalarda etkinliği ispat edilen sorun çözme becerisi eğitiminin aynı zamanda depresyon, intihar, kaygı bozuklukları, şizofreni, kişilik bozuklukları, saldırganlık ve diğer sağlık sorunlarında da etkinliği üzerine araştırma bulguları sorun çözme eğitiminin farklı psikopatolojilerin tedavisinde etkili ve bazı üstünlükleri olan bir psikososyal müdahale yöntemi olabileceği yönündeki görüş desteklenmektedir. Örneğin, Hawton, Rensman, Townsend, Bremmer, Feldman, Goldney vd. (1998) yaptıkları 20 bilimsel çalışma sonucunda intihar veya kendine zarar verme davranışlarının yinelenmesinin önlenmesinde sorun çözme eğitimi ve terapisinin diğer tedavi yaklaşımları karşısında en fazla umut vaat eden bir yaklaşım olduğu sonucuna varmışlardır (Aktaran: Eskin, 2009).