• Sonuç bulunamadı

kestane rengi [ar nēŋ “kestane renginde, kızıl olan şey” DLT] EDPT 192a, DTS 50a

ar II (h. ad.) sırtlan [ar böri “sırtlan” DLT] ar böri Hauenschild 2003: 20. ar- sünnet etmek [ME]

araḳlı bir tür keten dokuma [Kıpçakça: CC] aralaş karmakarışık, karışık [Çağatayca: KUŞ] aralaş- birbirine tutturmak [Kıpçakça: İM]

aralat- (arasını) açmak, arasına boşluk/ mesafe koymak [ME]

aran güç, zor [“davar bağlanan yer” DLT; Çağatayca: LD, araŋ GD, GS] DTS 233b, DTS 51a.

aranlıġ ahırı olan [aranlıġ ew “ahırı olan ev” DLT] DTS 237a, DTS 51a. araş bir karış, kol [Çağatayca: CD]

aratma heybe [Kıpçakça: EM]

arbaġ yılanı kovuğundan çıkarmak ya da zehrini gidermek için okunan büyü [Çağatayca: BV]

ardab kile [Kıpçakça: KM] ardıl- tırmanmak, çıkmak [ME]

arduç (b. ad.) ardıç ağacı [Çağatayca: BN; Kıpçakça: arduç İH] ardur- yormak [ME]

arḏutal (b. ad.) hamam otu [DLT] ordutal EDPT 211a-b, DTS 51a. arġaç dokunacak bezin uzunlamasına gerilen iplik adı [Kıpçakça: İH] arġan evcil [Kıpçakça: BM]

16

arġuç insanın aldandığı her şey [arġuç ajun “aldatıcı dünya” DLT] EDPT 216a, DTS 51a.

arġula- aralarından geçmek [ol ėkki kişi ara arġuladı “o, iki kişiyi yarıp aralarından geçti” DLT] EDPT 220a, DTS 51a-b.

arġumak (h. ad.) Türkmen cinsi saf kan Arap atı; kuvvetli cins koşu atı [Çağatayca: ML]

arġun (h. ad.) sıçan cinsinden yarım arşın uzunluğunda küçük bir hayvan [DLT] EDPT 216b, DTS 51b, Hauenschild 2003: 21.

arġur- yormak [ol atın arġurdı “o, atını yordu” DLT; KB] EDPT 218a, DTS 51b, OTWF II: 748.

arġurt-* yordurmak [DLT] EDPT 218a, DTS 51b. arġurtur-* yordurmak [DLT] EDPT 220a-b

arġuz- yormak [ME]

arı alġışlı kutsal, aziz [Kıpçakça: CC]

arıḳ bok [Kıpçakça: KM, “kuş pisliği” Kİ]

arıḳlan- akmak [sūw arıḳlandı “su (kendine yol bularak) aktı”. Düz bir zeminde ırmak yatağı gibi çukurlar ve hendekler oluşması da böyledir. DLT] EDPT 220a.

arıl- temizlenmek [ME; Çağatayca: KUŞ, ŞN; Kıpçakça: KF] arıla-* barıştırmak [DLT] arala- EDPT 231a, DTS 52b.

arılca doğunca, aydınlanınca [Kıpçakça: KF] arınıcı arınan, temizlenen [Kıpçakça: KF]

arış- karşılıklı aldatmak [olar ėkki arışdı “onlar ikisi birbirini aldattı” DLT] EDPT 239b, DTS 53a.

arıtġan ayıklayan [ol kişi-ol tarıġ arıtġan “o, hep buğday (vs. şeyleri) ayıklayan biridir” DLT]

arıtıl- temizlenmek [Çağatayca: GN]

arıtış-* yardım etmek [DLT] EDPT 213a, DTS 57a.

arju (h. ad.) çakal [Bir öbek insan bir şeyin etrafını sarınca kişi arjulayu turdı “çakalların yemek için insanın başına toplandıkları gibi insanların bir şeyin çevresinde toplandı” denir. DLT] EDPT 200b, DTS 51a.

arḳa- yoklamak, aramak; lanet okumak, karalamak [ol anıŋ ewin arḳadı “o, onun evini yokladı, evde bulunduğunu sandığı bir şeyi aradı”, ol

17

anı ḳarġadı, arḳadı “o, onu karadı, ona lanet okudu, karaladı, kötülüklerini sayıp döktü” DLT] EDPT 217a, DTS 54a.

arḳalan- dayanmak, güvenmek, arkasına almak [ol meni arḳalandı “o, beni kendisine destek edindi, benden güç aldı”, ol tāġnı arḳalandı “o, arkasını dağa verdi, dağa yaslandı” DLT; Kıpçakça: MG] EDPT 220a, DTS 54a.

arḳalaş- yardım etmek [Kıpçakça: KM, TA]

arḳarġulça (h. ad.) Argalı, Türkistan’ın doğusundaki dağlık bölgede yaşayan yaban bir koyun türü [Çağatayca: BN] arḳarġalça Hauenschild 2006: 68.

arḳasız arkasında destek, güç olmadan, yardımsız, desteksiz [DLT] EDPT 219b, DTS 54a.

arḳıçaḳ ağza ilaç akıtmak için kullanılan oluklu bir alet [DLT] arḳaçaḳ EDPT 218a, arḳaçaḳ DTS 54a.

arḳuçı iki kişi arasında aracı olan, evlenme zamanında dünürler arasında gelip giderek aracılık yapan kişi, çöpçatan [DLT] EDPT 218a, DTS 54b.

arḳuḳ söz dinlemez, dikbaşlı [arḳuḳ kişi “söz dinlemez, dikbaşlı adam”. Arḳuḳ “iki duvar veya iki direk arasına destek olarak konan ağaç” DLT; “inatçı” arḳuḳ kılınç KB] EDPT 216a, DTS 55a.

arḳuḳlan- dikbaşlılık etmek [er arḳuḳlandı “adam emri kabul etmeye yanaşmadı, dikbaşlılık etti” DLT] EDPT 219b, DTS 55a.

arḳunluḳ usulüne uygun olarak, ağırbaşlılık, alçak gönüllülük [Kıpçakça: İM] arḳur- önüne çıkmak [ME]

arḳura- önüne çıkmak [ME]

arḳurat- karşı tutmak, karşı koymak [ME] armavu tembel [KM]

armutlan- armutlanmak, armut vermek [yıġaç armutlandı “ağaç armutlandı, armut verdi” DLT] DTS 53b.

arnuḳlat- yorgun düşürmek [ME]

arpaġan (b. ad.) arpaya benzeyen bir bitki [DLT] EDPT 200a, DTS 53b, Hauenschild 1994: 31.

arpalan- arpalanmak, arpa verilmek [at arpalandı “at vb. arpalandı, ata arpa verildi” DLT] EDPT 200a, DTS 53b.

18

arsal kızıl gibi, kızıl [arsal saç “kızıla çalan saç” DLT] EDPT 238a, DTS 55a.

arsalıḳ (h. ad.) Oğuz lehçesinde hem erkekliği, hem dişiliği bulunan hayvan [DLT] EDPT 238b, DTS 55a, Hauenschild 2003: 24.

arsıḳtur- aldatmak [ME]

arslanlıġ arslanlı [Çağatayca: SS] arş bir karış [Çağatayca: NN]

artıġ kadın iç gömleği [DLT] EDPT 204b

artıl- artırılmak, fazlalaşmak [“artılmak”, er at ǖze artıldı “adam atın üzerine artıldı” DLT; Çağatayca: ŞN] EDPT 209a, DTS 57a.

artın- yüklemek, yükletmek [er arçısın artındı “adam hayvanın üzerine heybesini (ve başkasını) yükletti, yükledi” DLT] EDPT 209b, DTS 57a.

artış- yüklemekte yarışmak [ol maŋa arçı artışdı “o, bana heybeyi hayvan üzerine yüklemekte yardım etti”. Herhangi bir şeyi yüklemekte yarış dahi böyledir. DLT] EDPT 210b, DTS 57a.

artla- sille vurmak [ol anı artladı “o, on sille vurdu” DLT] EDPT 209b, DTS 57a.

artmaḳ denk [Çağatayca: BN]

artuçlan- ardıçlanmak [tāġ artuçlandı “dağ ardıçlandı, ardıcı çoğaldı” DLT] EDPT 212b, DTS 57a, artuç Hauenschild 1994: 31.

artuḳçı terk eden, vazgeçen [Kıpçakça: İN] artuḳluḳ lütuf, inayet [Çağatayca: ÇKT]

artuḳsı artığı, çoğu [“fazladan, nafile” ME; “nafile, fazladan, çok” NF; Çağatayca: BV, FK, GD, ŞHD, HBD, Sİ]

artuḳsulıḳ üstünlük [Kıpçakça: İM]

artum fazla, çok fazla, ziyadesiyle [Kıpçakça: CC] arturḳuçıraḳ daha çoğaltıcı [Çağatayca: ÇKT]

arturuş- (açık) arttırma yapmak, arttırışmak [ME]

arubat (b. ad.) Hint hurması [DLT] EDPT 200a, DTS 58a, Hauenschild 1994: 31.

arudun boya [DLT] aruḏun EDPT 212a→ arumḏun EDPT 232a, arumdun DTS 58a.

19

aruḳluḳ zayıflık [ME; Çağatayca: BN; Kıpçakça: EZ] EDPT 218b, DTS 58a. arun uzun, büyük yılan [Kıpçakça: EM]

arwal- afsun, büyü yapılmak [arwış arwaldı “afsun yapıldı” DLT] EDPT 199b, DTS 58b.

arvana (h. ad.) dişi deve [Kıpçakça: EM, BM]

arvaş- büyülü sözler söylemek, cin çarpmasına karşı yapılan üfürükler yapmak [ḳāmlar ḳamuġ arwaşdı “kamlar- kâhinler- anlaşılmayan birtakım sözler söylediler” DLT] EDPT 199b, DTS 58b.

asala- delirmek [Çağatayca: LD] asıġçı faydacı, kârcı [KB]

asış- asmakta yardım etmek [ol maŋa et asışdı “o, bana et asmakta yardım etti” DLT] EDPT 253a, DTS 61a.

aslam fayda, faiz [ME; Kıpçakça: İM, EZ, CC] aslamla- kazanmak, faydalanmak [Kıpçakça: EZ]

aslın- birşeye takılmak [aslında nēŋ “bir şey bir şeye takıldı” DLT] EDPT 248a, DTS 61a.

asmarla- ısmarlamak [Kıpçakça: EZ]

asruş- aksırmakta yarış etmek [ėki er asruşdı “iki adam hangimiz daha çok aksıracağız diye aksırmakta yarış etti” DLT] EDPT 252a, DTS 61b. asru aşırı, çok [aşru KB; Çağatayca: LT, BV, LD, FK, LM, BabD, HM,

GD, ŞHD, HE, KMD, HBD, SS, FŞ, ÇKT, HPR, BN, ML, ŞTe, NN, NŞ, FŞ, TN, GS, TEH, DN, Sİ, ME, NM, MEM, LN, ŞN; Kıpçakça: CC, MG] EDPT 264b, DTS 64a.

assıla- kazanmak, kâr etmek [Kıpçakça: EZ] astılan tefecilik [Kıpçakça: CC]

astınraḳ daha aşağı [ME]

astlançı aracı, komisyoncu [Kıpçakça: CC]

asurġan aksıran [bu er- ol telim asurġan “bu, çok aksıran bir adamdır” DLT] asurtġu (?) anlayışlı [asurtġu (?) er “anlayışlı adam, akıllı görünen kişi” DLT]

DTS 61b.

asurtġu (b. ad.) bitki adı [asurtġu ot “aksırık otu” DLT] asurtġu EDPT 252a→ asurt- 251b, DTS 61b, Hauenschild 1994: 31-32.

aş- binekle gitmek [Kıpçakça: KM] aşaç tencere [KE]

20 aşaġ → aşaḳ II

aşaġa → aşaḳ II aşaġaraḳ → aşaḳraḳ