• Sonuç bulunamadı

üvey [baldır oġul “üvey oğul”, baldır ḳız “üvey kız” DLT] EDPT 333b, DTS 80a

baldır II ilkbahar başlangıcı, en iyi vakit [baldır tarıġ “İlkbahar başlangıcında ekilen ekin”. En iyi ekin vakti budur. Mevsimin hemen başında yapılan her işe baldır denir. Kuzu doğum zamanının başlarında doğan kuzuya da baldır ḳozı denir. DLT] EDPT 334a, DTS 80a.

balıḳ/ balḳ çamur [Argu lehçesinde “çamur”. Oġuzların ve Arġuların bir bölümü üç sakin (ünsüz) ile balḳ derler. DLT] EDPT 336b, DTS 80b.

balıḳçın (h. ad.) balıkçıl, balık avlayan beyaz bir kuş [DLT] EDPT 337b-338a, DTS 80b, OTWF I: 118, Hauenschild 2003: 55.

balıḳlan- balıklanmak [kȫl balıḳlandı “göl balıklandı”. Arġu lehçesinde bir yer çamurlandığı zamanda böyle denir. DLT] EDPT 338b, DTS 81a. balıḳlıġ çamurlu yer [Argu lehçesinde çamurlu yere denir. DLT] EDPT 338b. balıḳsa- canı balık istemek, balık çekmek [er balıḳsadı “adamın canı balık

çekti.” DLT] EDPT 338b, DTS 81a, OTWF II: 528. balḳı- parlamak, ışıldamak [KE; Kıpçakça: Kİ, CC] balḳın- parlamak, ışık saçmak [KE]

balşıḳ → balçıḳ

balşıra- kekremek, kekreleşmek [Kıpçakça: EZ] baltaçaḳ küçük balta [Kıpçakça: Kİ]

30 baltıçaḳ çekiç, balyoz [Kıpçakça: CC]

balu balu ninni [Kadınlar beşikte çocuğu uyutmak için böyle söylerler. DLT] EDPT 332b, DTS 81a.

baluḳla- balık tutmak [Kıpçakça: CC] bam bum taklidi sözcük [Çağatayca: ŞHD] bambuḳ → bamuḳ

bamuḳ pamuk [Oġuz lehçesinde “pamuk” DLT; Çağatayca: mamuġ BV, FK, GN, NN, GS, FŞ, Sİ, mamuḳ MKb, BV, FK, GN, NN, GS, FŞ, TEH, Sİ; Kıpçakça: bamuḳ EK, EM, banbuḳ KM, mamuḳ KM, İK, İM, bambuḳ KF] EDPT 345b-346a, Hauenschild 1994: 36.

banbal otu (b. ad.) banbal otu denilen bir tür bitki [Kıpçakça: İH] banbuḳ → bamuḳ

bandal (?) ağaçtan omuz biçiminde çıkarılan parça [DLT] banġu lokma [ME]

banlaş- barış yapmak [Kıpçakça: KM]

banzı bağ bozulduktan sonra, asmaların üzerindeki üzüm kalıntıları, neferiye [Kençēk lehçesinde, DLT] EDPT 352b, DTS 81b.

baŋ yaygara, gürültü [oġlan baŋ sıġtadı “o, çocuk gibi ağladı” DLT] EDPT 346a, DTS 81b.

baraḳlıġ barak köpeğine sahip olan [baraḳlıġ kişi “Barak cinsi av köpeği olan kişi” DLT] EDPT 361b, DTS 83b, baraḳ Hauenschild 2003: 55-56. bararaḳ pudra [Kıpçakça: EM]

bardaḳ bardak [KT; “bardak, testi” ME; Kıpçakça: EK, “büyük testi, fıçı” EM, CC, “testi” EZ, KM, Kİ]

bardaḳçı testi, fıçı yapımıyla uğraşan [Kıpçakça: EM] barġuluḳ varılması gereken yer [Çağatayca: BV]

barı hep, bütün; hepsi; tamamıyla, hepten [KE; “tamam, bütün; tamamı, hepsi” MM; “hep, hepsi” NF; “bütün, tamam” KT; Çağatayca: “bütün, hep, hepsi, herkes” MKb, LT, BV, SD, LD, FK, LM, BabD, HM, ŞHD, HE, GN, KUŞ, SGN, KMD, HBD, SS, AD, SM, HPR, TSM, BN, ML, ŞTe, NŞ, FŞ, NN, GS, ÇİK, TEH, HN, MMü, DN, Sİ, NM, BHD, MEM, ŞN] DTS 84a.

31

barıġ I hiçbir şeye dönüp bakmadan gitme [barıġ bardı “hiçbir şeye dönüp bakmadan öyle bir gitti ki!” DLT; Çağatayca: “varma, varış, gidiş” TN] EDPT 360a, DTS 84a.

barıġ II kokmuş şey [DLT]

barıġsaḳ gidecek, gitmeye meyilli [DLT] EDPT 361b. barıḳ → barıġ I

barımsın- gidiyor gibi yapmak [ol ewke barımsındı “o, eve gitmediği hâlde gidiyor gibi yaptı” DLT] EDPT 366b, DTS 84a.

barış iyi örnek, timsal [KT]

barış- gidiş, birbirine gitmek; barışmak [“birbirine gidip gelmek, ziyaret etmek” KB; olar bir birke barışdı “onlar birbirine gittiler”. Yardımlaşmak ve yarışmak da böyledir. DLT; KTef; “birlikte gitmek”; Çağatayca: “barışmak” ME; KUŞ, TN, TEH; Kıpçakça: GT, “barışmak” EK, “barışmak, barış yapmak” KM] EDPT 369b, DTS 84a.

barışlıġ gidiş için [DLT] EDPT 370a, DTS 84a.

barḳın yolcu [barḳın kişi “hiçbir maniden yılmayan yolcu” DLT; KB] EDPT 360b, DTS 84b, OTWF I: 329, STezcan: 33.

barḳlıġ evi barkı olan [evlüg barḳlıġ KE] barla- Allah’ın varlığını kabul etmek [KE] barlu → barlıḳ

barlıġ → barlıḳ

barlıḳ varlık; servet sahibi, varlıklı [bārlıġ er “servet sahibi, varlıklı kimse” DLT; “zengin, varlıklı” ME; AH; barlıḳ yėri MM; “varlık” NF; güç, iktidar” KT; Çağatayca: barlıġ MKb, LT, BV, LD, LM, HE, GN, GS, NM, barlıḳ LT, LD, HE, GN, GS, NM, ŞN; Kıpçakça: barlıḳ İM, barlu KM, CC, Kİ, TA] EDPT 365b, DTS 84a.

barlu → barlıḳ barmaġ → barmaḳ

barmaḳ parmak [KE; MM; KTef; ME; Çağatayca: barmaġ FK, LM, TEH, barmaḳ LT, BV, SD, BabD, HM, ŞHD, SS, TSM, BN, NN, GS, Sİ, ME, NM, ŞN; Kıpçakça: GT, MG, İN, EK, EM, İM, KS, İH, CC, KM, Kİ, MS, TA]

32

barsa- gitmek istemek [DLT] EDPT 369a-b.

barsa kelmes ‘gidince gelinmez’, öte dünya, öldükten sonra gidildiğine inanılan yer [Çağatayca: ŞTe]

barsçı vahşi hayvan terbiyecisi [Çağatayca: ML]

bart şarap ölçeği, bütün sıvıların ölçeği; Oğuz lehçesinde su içilen bardak [DLT] EDPT 358a

bartur- götürmek [ol meni ewke barturdı “o, beni eve vb. götürdü” DLT] EDPT 359a, DTS 85a.

baru duvar [KTef] basal → basar

basaladu arka arkaya [ME]

basan ölü gömdükten sonra yenen yemek [DLT] EDPT 373b, DTS 85b. basar (b. ad.) dağ sarımsağı [DLT; basal AH] EDPT 374b, DTS 85b,

Hauenschild 1994: 38.

basarlıġ sarımsaklı [basarlıġ tāġ “sarımsaklı dağ” DLT] EDPT 374b, DTS 85b.

basbal eğirilmiş ip parçası [DLT] EDPT 372a basḫuncılamaḳ baskın, akın [ME]

basıḳ- baskına uğramak [KE; “mağlup edilmek” KT; “üst üste sıkışmak” ME]

basıl- yenilmek, yok edilmek [“yumuşamak, (öfkesi) geçmek” öwkesi basıl- KE; “yok edilmek, etkisiz hale getirilmek” NF; KT; Çağatayca: “örtülmek, kapanmak” KUŞ, “sinmek, sindirilmek, yatışmak” BN, Sİ, ŞN; “yenilmek, mağlup olmak” TEH]

basılduruḳ direk [KE]

basımçı zulmeden, zalim [KB] EDPT 373b, DTS 85b, OTWF 117.

basınçak âciz, zayıf, güçsüz, kuvvetsiz [basınçaḳ er DLT; KB; basınçaḳ bol- KE; “biçare adam” İM] EDPT 374a, DTS 86a, OTWF I: 366.

basış- basmakta yardım etmek [ol maŋa uyma basışdı “o, bana çizme yapılan Türkmēn keçesini tepmekte yardım etti”. Kabarıklığı, sertliği, kabalığı giderilmek için üzerine basılan her nesne için de böyle denir. DLT; “basmak için birbirini alt etmek” ME] EDPT 375a, DTS 86a. basḳaḳ başkan [Kıpçakça: CC]

33 basḳınlıḳ mağlubiyet [KTef]

basmaḳ baskın, âni saldırma [ME; Çağatayca: “varma, varış, gitme” BabD, basmaḳ köz ÇKT]

basmur çedene, serçe tohumu denilen bitki [Kıpçakça: EM] basruġ → basruḳ

basruḳ her şeyin ağırlığı [atasözü: yer basruḳı tāġ boḏun basruḳı beg “yerin kazığı ve ağırlığı dağdır, halkın ağırlığı da beydir” DLT; “sabit dağ” KT; “ak öy parçalarından; rüzgâr, yağmur ve sıcaktan muhafaza için yurt etrafına çekilen keçe” Çağatayca: basruġ ML] EDPT 374b, DTS 86a, basroḳ OTWF I: 229-230.

basruḳ- üst üste sıkışmak [ME] basrul- bastırılmak [ME]

bastur- bastırmak [bėg oġrını basturdı “bey hırsızı bastırdı, hırsızın eli ve ayağı tutularak yere yatırılmasını emretti”. Birine ağır gelip kımıldamayı ve sağa sola dönmeye mani olan her türlü şey için böyle denir. DLT; “hücum etmek” KE; NF; Çağatayca: BN, ŞTe, ŞTü, TEH, ŞN; Kıpçakça: İN] EDPT 372b, DTS 86b.

basu bir lehçede ‘tokmak’ [DLT] EDPT 372a, DTS 86b. basur- iyice örtmek [Kıpçakça: Kİ] OTWF II: 710.

baş ayaḳ baş parmak [Çağatayca: BN]

baş parmaḳ baş parmak [Çağatayca: TEH, BN; Kıpçakça: EK]

başa- kertikler yapmak [ol yıġaçıġ başadı “o, ağaçta vb. kertikler yaptı” DLT] EDPT 377b, DTS 87b.

başaġlıġ → başaḳlıġ II

başaḳ okun veya mızrağın ucuna geçirilen demir, temren [DLT; MM; “okun başına geçirilen demir, ok temreni” NF; Çağatayca: BV, SD, FK, ŞHD, HBD, FŞ, NN, GS, FK; Kıpçakça: İM, Kİ] EDPT 378b, DTS 87b, OTWF I: 40.

başaḳçı başak toplayan [Çağatayca: MKb]

başaḳla- temren takmak [ol süŋü başaḳladı “o, mızrağa temren taktı” DLT] EDPT 380b, DTS 87b.

başaḳlan- temrenlenmek [süŋü başaḳlandı “mızrak temrenlendi”. Ok temrenlendiğinde de böyle denir. DLT] EDPT 380b, DTS 87b.

34

başaḳlıġ I temrenli [başaḳlıġ süŋü “temrenli süngü, başlı mızrak”. Temrenli oka da böyle denir. DLT; Çağatayca: başaġlıġ NN] EDPT 380a, DTS 87b.

başaḳlıġ II başaklı [Çağatayca: GS]

başaḳtur-, başıḳtur- yaralamak [AH] EDPT 380b, DTS 87b. başbaḳ başlık, miğfer [KTef]

başçı lider, önder, kılavuzluk eden, yol gösteren [“başkan, baş, şef” KB; KE; “öncü, önder” KT; ME; Çağatayca: “rehber, kılavuz” BN; Kıpçakça: MG] EDPT 378a, DTS 87b, OTWF I: 111.

başçıla- yol göstermek, kılavuzluk etmek [KTef]

başdaḳ çoluk çocuğu olmayan, tek başına yaşayan [Kıpçakça: KM]

başġan 100-150 rıtl (400-500 kg.) arası büyük balık [kavmin büyüğüne de buna benzetilerek ‘kavmin reisi’ anlamında bodun başġanı denir. DLT] EDPT 379b, DTS 87b, OTWF I: 88, Hauenschild 2003: 59. başġıl, başıl saçı ağarmış, tepesinde beyazı bulunan [başġıl yılḳı “saçı ağaran dört

ayaklı hayvan” DLT, başıl ḳōy bir lehçede ‘tepesinde beyazı bulunan koyun’ DLT] başġıl EDPT 379b, başıl 381a, DTS 87b, başıl/ başġıl OTWF I: 99.

başıl → başġıl

başla- yaralamak [KB; İM; Kıpçakça: KM, CC] EDPT 382a, DTS 88a. başlaġuçı rehber, kılavuz [KTef]

başlat- başlatmak [men aŋar īş başlattım “ben ona iş başlattım, işe başlamasını emrettim” DLT; “başa geçirmek, öne almak” KTef; Çağatayca: “emrine vermek, sevk ve idaresine vermek” BN, ŞTe, TEH, ŞN; Kıpçakça: EZ] EDPT 382a-b, DTS 88a.

başlıġ yaralı [DLT; baġrı başlıġ, başlıġ bol-, başlıġ ḳıl- KE; başlıġ bol- NF; başlıġ/ başlu ME] EDPT 381b, DTS 88b.

başmaḳ ayakkabı [Oġuz lehçesinde, DLT; “ayakkabı, pabuç” KE; “nalin, sandal” ME; Kıpçakça: “ayakkabı, pabuç” GT, “çizme” EK, CC, EZ, KM, Kİ, KK, TA] EDPT 382b, DTS 88b, OTWF I: 110.

başmaḳlan- Oğuz lehçesinde ‘ayakkabı giyinmek’ [er başmaḳlandı “adam ayakkabı giyindi” DLT] EDPT 383a, DTS 88b.

35

başsıra- başsız bırakmak, ölçüyü yitirmek, kontrolden çıkmak [tili başsıra- KB]

başsızlıḳ başsızlık, başıboşluk, denetimsizlik; başıbozukluk, serserilik [Çağatayca: BN]

baştaḳ şapkasız, şapkası olmayan [baştaḳ er “başında şapka olmayan adam, şapkasız” DLT] EDPT 378a

baştaḳlıḳ serkeşlik [Çağatayca: ŞN]

baştar Arġu lehçesinde ‘orak’ [DLT] EDPT 378a, DTS 88b.

bat cibre, herşeyin posası, çökeltisi [DLT] EDPT 296b, DTS 88b. batar batı [togardın batar KB]

batġa üzerinde keçe ve külah tiftiği kesilen tahta [DLT] EDPT 302a, DTS 89a.

batış güneşin batması, gurûb [kün batış NF; Çağatayca: “batış” ŞTe, ŞTü; Kıpçakça: CC]

batḳır- batırmak [Kıpçakça: EK]

batla- kolalamak [ol bȫzni batladı “o, bezi kolaladı” DLT] EDPT 305b batlıġ iyilik, hoşluk, sağlıklılık [Çağatayca: TEH]

batrul- batırılmak [84/3 ME]

batruş bulanık [batruş sūw “bulanık su” DLT] EDPT 308a, DTS 89a. batruş- birbirini batırmak, batırmakta yardım etmek [olar ėkki bir birig

suwḳa batruşdı “onlar birbirini suya batırdı” DLT] EDPT 308b, DTS 89a.

baturġan saklayan, gizleyen [bu kişi-ol sȫz baturġan “bu adam sözü vb. iyi saklayan biridir” DLT]

bay kızı (h. ad.) kuğu [KE]

baybayuḳ (h. ad.) kelebek kuşu [“Ağaç dallarına zenbil biçiminde aşağı doğru sarkık yuva yapan ve güzel öten bir kuş” DLT] EDPT 385a, DTS 79b, Hauenschild 2003: 59-60.

bayġuş → bayḳuş bayı- naz etmek [ME]

bayıḳ doğru [bayıḳ sȫz “Oġuz lehçesinde ‘doğru söz’” DLT; Çağatayca: “açık, aşikar” bayuḳ DN] EDPT 385b, DTS 79b.

bayılt- bayıltmak [Kıpçakça: EZ] bayımaḳ naz, naz etme [ME]

36

bayın- zenginleşmek, değeri artmak [Çağatayca: SD] bayıt- → bayut-

bayḳuş (h. ad.) baykuş [Çağatayca: ŞHD; Kıpçakça: EM, KM, bayġuş EZ] baylavuç tava [Kıpçakça: EZ]

baylıḳ zenginlik [KB; baylıḳ çıgaylık AH; ME; Çağatayca: FK; Kıpçakça: İM, EK, CC]

baymaḳ I amaç [MM]

baymaḳ II kıçı çıkık olan adam [Kıpçakça: EZ]