• Sonuç bulunamadı

Kentsel Yapı, Bayındırlık ve Altyapı ÇalıĢmaları

YÖNETSEL, DEMOGRAFĠK VE KENTSEL YAP

2.3. Kentsel Yapı, Bayındırlık ve Altyapı ÇalıĢmaları

Kent coğrafyası üzerine çalıĢan Süha Göney, kenti uygarlığın yazıdan sonraki en önemli icadı olarak görmektedir.318 Sosyoekonomik ve siyasal temeller

üzerinde yükselen ve bu doğrultuda mekânsal ifadesini bulan kentler, su kaynakları, tarım alanları, kervan yolları ve limanlar gibi uygun ve güvenli barınma, iaĢe, üretim ve ticaret olanakları sağlayabilecek coğrafyalarda kurularak geliĢti. Binyıllar boyunca doğal ya da insan kaynaklı çeĢitli nedenlere bağlı olarak kentin kuruluĢ nedenlerini ortadan kaldıran ya da değiĢtiren süreçler, tarihin bir döneminde çeĢitli açılardan önemli olan kentlerin zamanla silinmesine ya da silikleĢmesine neden oldu. Batı Anadolu‟daki Ephesos ve Miletos gibi kentler, tarihsel süreçte doğal yapıdaki değiĢmeler nedeniyle sönükleĢmelerine rağmen, çok yakınlarındaki “yavru

yerleĢmeler” günümüze kadar ulaĢtı.319 Ancak ülkemizdeki pek çok kent, binyıllar

önce kuruldukları coğrafya üzerinde günümüze ulaĢtı. Ġstanbul‟un birçok yerinde çeĢitli amaçlarla yapılan kazılarda ortaya çıkan, tarihin çeĢitli dönemlerine ait yerleĢim katmanlarının benzerlerini yalnız Ankara ve Ġzmir gibi büyük kentlerde değil, ülkemizin dört bir yanındaki irili ufaklı kent ve kasabalarda görebiliriz. Bu örneklerden biri de, adını binlerce yıldır koruyarak modern Türkçe‟ye aktaran Sinop‟tur. Sinop kenti, antik Sinope‟nin üzerindedir.

Sinop‟un çekirdeğini, Boztepe Yarımadası‟nı anakaraya bağlayan kıstak üzerindeki kale oluĢturur (Ek 14-18). Kentin bu kalenin surlarının dıĢına taĢtığını Evliya Çelebi aktarmaktadır.

317 Ġstatistik Umum Müdürlüğü, 1929, a.g.e., s. 153. 318 Göney, a.g.e., s. 17.

1853 yılında Rus donanması baskınından sonra kentin sönükleĢmesi nedeniyle, Cumhuriyet dönemine gelindiğinde büyümüĢ ve surlar dıĢına çok fazla yayılmıĢ bir Sinop‟tan sözetmek mümkün değildir. 1950‟lere gelindiğinde de, Sinop kent makroformunda kayda değer hiçbir değiĢikliğin olmadığı fotoğraflardan anlaĢılmaktadır. 1950‟lere gelindiğinde kalenin anakara yönündeki duvarları ve kapıların kenti büyük ölçüde sınırlandırmaya devam ettiğini söylemek mümkündür. Bu sınırı geçen ilk yapılardan biri, kentin batı surlarının hemen önünde yapılan kibrit fabrikasıdır.

1923-1950 döneminde Sinop‟un sur dıĢına göreli olarak daha çok yayıldığı mahalleler “Ada” yönündedir. Ada yönündeki surun hemen önünden baĢlayan Belediye, Hükümet Konağı, ilk ve ortaokul binalarıdan adaya doğru, son derece seyrek dokulu ve dağınık bir yapılaĢmadan sözetmek mümkünken, güney bakılı eski Hristiyan mahalleleri kentin sahil yerleĢimlerini oluĢturmaktaydı. Kıyıdaki Dr. Rıza Nur Kütüphanesi‟nden ilerisi, Zeytinlik ve Karakum mevkileri ise yapılaĢmamıĢ alanlardı.

Kibrit Fabrikası ve Cezaevi önünden geçen yol o tarihlerde de bugün olduğu gibi kentin ana ulaĢım aksıydı. Hükümet Konağı önüne ulaĢan yol buradan sahile iniyordu. Sinop, bugün de olduğu gibi giriĢi ve çıkıĢı tek olan bir yerleĢim merkeziydi.

Kentteki en büyük sivil mimarlık örneğinin Alaattin Cami olduğu Sinop‟ta 1923-1950 döneminde hiçbir anıtsal eser yapılmadığı gibi dikkate değer bir mimari eser de inĢa edilmedi. Sinop bu dönemde kentsel doku olarak küçük bir sürgün “kasabası”320 kimliğini sürdürdü.

320 Sinop Vilâyet Gazetesi, 1930‟lu ve 40‟lı yılardaki bazı haberlerinde Sinop‟tan “kasaba” olarak

bahsediyordu: “Birinci kânun ayı içinde kasabamızda 242 adet Koyun, 140 Keçi, 12 Ġnek, 28 Öküz, 5 Dana, 2 Düve, 19 Manda kesilmiĢtir.” (Sinop, 7 Ġkinci Kânun 1932); “Üç günden beri sert gündoğusu rüzgarı esdiği için yaz mevsimine has olan deniz donma hadisesi dolayisile Uskumru ve Palamut balıkları Pazartesi ve Salı günleri kasabanın Ģimal sahillerinde karaya vurmuĢlardır.” (Sinop, 22 Eylül 1932); “Kasabamız için her zaman bir diĢ tabibine ihtiyaç vardır.” (Sinop, 20 Birinci TeĢrin 1932); “Umumi bahçelerin bir kasaba için ne kadar lüzumlu ve faideli olduğu herkesce bilinen ve tasdik edilen bir hakikattir.” (Sinop, 1 Birinci Kânun 1932); “Bayram günü kasabanın umumi caddeleri ile Cumhuriyet alanı etrafındaki boĢluk sahaya ve hastaneye kadar giden yolun her iki tarafına Seyit bilal parkı ile Ģehir parkına çeĢitli ağaçlar dikilecektir.” (Sinop, 1 Mart 1941); “Kasaba Ġç Yollarının Yapılmasına Hızla Devam Ediyor” (Sinop, 7 Aralık 1949).

Bu sönük kente 1925 yılında sürgün olarak gelen Zekeriya Sertel‟in anılarında geçen aĢağıdaki satırlar Sinop‟u kentsel olarak da silikliğini anlatmaktadır:

“Sinop güzel, Ģirin, verimli, küçük bir vilâyet merkeziydi... Fakat cansız

bir Ģehir… Derin bir sessizlik içinde yaĢayan bir Ģehir… Sokaklarında ne bir araba, ne bir motor sesi, ne bir insan kalabalığı. Hatta sokakları sevimli çığlıklarıyla dolduran çocuklar bile görünmüyor… Sanki ahalisi boĢaltılmıĢ bir savaĢ Ģehri. ÇarĢısı var denemez. Önünde dünyanın en güzel koylarından bir yatıyor. Pırıl pırıl, fakat sessiz, hareketsiz bir deniz… Ne bir vapur, ne bir motor, ne bir sandal… ġehirde gidilebilecek hiçbir yer yok. Ne bir kahvehane, ne bir sinema, hatta ne de küçük bir park… Yani burada insanlar yaĢamıyorlar. Gündüzleri nerelerde çalıĢtıkları ve ne yaptıkları belli değil… Hayatlarını nasıl kazanıyorlar, anlaĢılmaz. ġehrin yüksek memurları geceleri bir evde toplanıp kâğıt oynuyorlar. Bu, onların tek eğlencesi.”321

Bizzat vilâyet gazetesi tarafından kasaba olarak adlandırılan Sinop‟un geri kalmıĢlığının en büyük nedeni, ulaĢım ağınının uzağında kalan, Anadolu‟dan yalıtılmıĢ, karadan ulaĢılması son derece zor bir coğrafyada kurulmuĢ olmasıdır. Mustafa Kemal‟in, 18 Mayıs 1919‟da burada karaya çıksaydı Samsun‟a karayolu ile gidemeyeceği Sinop‟un 19. yüzyıl sonlarına kadar Anadolu içleri ile karayolu bağlantısı yoktu. Bu bağlantı, 1890‟larda yapılan bir ĢoĢe yol ile sağlandı. 1932‟de Sinop Gazetesinde yayınlanan bir müteahhidin ölüm haberinde,322 “Boyabat Ģosesini

kırk sene evvel ilk defa olarak yapan” ibaresi yer almaktadır. Bu habere göre Sinop-

Boyabat Ģosesi 1890‟lı yılların baĢında yapılmıĢ olmalıdır. Bu yol Sinop‟u ülkenin diğer bölümlerine bağlayan tek karayolu bağlantısı idi. Sinop‟u dünyaya bağlayan en önemli ulaĢım yolunun deniz yolu olduğu bu dönemde Sinop‟un batısındaki Gerze‟ye kadar olan yolun Gerze‟den Samsun‟a uzatılması ve Sinop‟un Ayancık‟a bağlanması ile ilgili haberler 1930‟lu yıllarda Sinop Gazetesinde yeraldı. Yeni yol çalıĢmaları yanında mevcut Ģoselerin bakım ve onarımı ile ilgili haberlere de sıklıkla yer verildi. Bu haberlerden bazıları Ģunlardır:

“Vilayetimizde Nafia ĠĢleri Faaliyeti

Vilayetimizin dört tarafında yol iĢlerine faaliyetle devam edilmektedir. Dün Dıranaza ilaveten bir Silindir daha gönderilmiĢ, Samsun-Bafra’ya iltisak için Gerzeden itibaren açılmakta olan yolun geniĢ ve mükemmel sürette yapılmakta olan tesviyei turabiyesi yirmibirinci kilometreye vasıl olmuĢtur.”323

321

Zekeriya Sertel, Hatırladıklarım, 5. Basım, Remzi Kitabevi, Ġstanbul, 2001, s. 135.

322 Sinop, 4 Ağustos 1932. 323

“Vali Bf’nin TeftiĢleri

Vilayetimizin her tarafındaki Nafia iĢlerinden evvelki nüshamızda tafsilen bahs etmiĢtik.

Muhtelif Ģosalarda hummalı bir faaliyetle devam etmekte olan ferĢiyat ve silindiraj ameliyelerini hafta içersinde Valimiz Abdülhak Bf. refakatlarında Vilayet Nafia baĢ mühendis vekili Fazıl B. olduğu halde teftiĢ etmiĢ ve gördükleri eseri intizam ve gayretten dolayı alakadar memurlara beyanı memnuniyet eylemiĢlerdir.”324

“Sinop-Karasu ġosası

Mükemmel bir surette yapılmakta olan Sinop-Karasu Ģosası Ģu günlerde ikmal olunarak Fabrika civarından ileriye doğru olan Ģosanın inĢaatına baĢlanacaktır.

Kabalı Ģosası üzerinde bazı tamirat için de ihzarat yapılmaktadır.”325

“Yol teftiĢi

Son yağmurlardan bozulmuĢ olan Sinob-Gerze Ģosası üzerindeki tamiratı mütemadiye fealiyetini gözden keçirmek üzere saygıdeğer Valimiz Bay A. SavaĢ beraberlerinde Mühendis V. Bay Özatalay olduğu halde yola kitmiĢlerdir.”326

“Ayancığa ilk kamyon girdi

Fen memuru Hamdibey, makinist Mustafa efendinin idaresindeki kamyonu Ayancığa geçirmeye muvaffak oldu. “Güzergahtaki ufak tefek bazı arızalar ve küçük menfezlerin ikmalini müteakip yüklü bir kamyon Ayancığa gidebilecektir.”327

4 Ağustos 1932 tarihli Sinop Gazetesinde çıkan habere göre Ayancık yolunun resmi açılıĢı, “geçen pazartesi günü” yapıldı.328 Buna göre yolun açılıĢ tarihi

1 Ağustos 1932‟dir.

ġehirlerarası yol bağlantısının son derece yetersiz ve niteliksiz olduğu Sinop‟u dıĢ dünyaya bağlamada karayollarının önemi nedeniyle 1930‟lu yılların baĢına kadar bu konuda giriĢimler olsa da çalıĢmaların yetersiz olduğu 1932 yılında yayınlanan Ģu yazıdan anlaĢılmaktadır:

“Ailede rabıta saadetin amili oldu gibi tüccari ve iktisadi mesailin

inkiĢafında yoların birbirine iltisakı en birinci amildir. Yolsuz bir memleket amudu fıkarasi kırık bir hasta gibidir. Yolsuz bir Ģehirde hayat olmadığı gibi terakki ve tekâmül kabiliyeti ve medeni duygu hasaili de olamaz. Yol, bir memleketin can damarıdır. Herhangi bir memleket kara ve deniz yolları ile

324

Sinop, 12 Temmuz 1934.

325

Sinop, 19 Temmuz 1934.

326 Sinop, 20 Birinci Kânun 1934. 327

Sinop, 7 Temmuz 1932.

irtibat temin etmiĢ ise o memlekette refah ve servet meydana gelmiĢtir. Yolların tüccari iĢlerde ve içtimai terakkide ehemmiyeti son derece büyük ise sevkulceyĢ noktai nazarından vatan müdafaasında dahi elzem ve daha ehemmiyetlidir. Devletlerin tarihleri tetkik edilecek olursa harpte mağlubiyetin

baĢlıcası yolsuzluk olduğu görülmektedir.

Sinop, yol inĢaatında en geri kalmıĢ mıntıkalardan madut idi. Cumhuriyet idaresinin yollara verdiği ehemmiyet ve Vali Azmi bey efendinin mütemadi yol faaliyeti bu vilâyette üç seneden beri bir yol seferberliği mahiyetinde tecelli etmiĢtir.

OnbeĢ sene evvel baĢlanılan ve üzerinde binlerce lira ve onbinlerce insan mesaisi sarf edildiği halde bir adım ileriye gidilemeyen yollar meyanında Gerze, Tangal yolu tamamen ikmal edilmiĢ ve hergün iktisadı vaziyeti inkiĢaf etmekte olan Ayancık kazasının dahi vilâyet merkezine irtibatını temin edecek mühim bir yolun inĢasının ikmalide kuvvei karibeye gelmiĢtir.

Vali Azmi Bey vilâyet dahilinde kazaların birbirine irtibatını temine verdiği ehemmiyet kadar vilâyetin civar vilâyetleri ile olan iltisakınıda temine çalıĢmakta ve bu meyanda Boyabat, TaĢköprü yolunda hummalı bir faaliyet göze çarpmaktadır. Bu yol üzerinde mevcut Ġspiroğlu köprüsü Nafia vekaletince müteahhidine ihale edilmiĢ ve iki ay sonra tamamen ikmali muhakkak bulunmuĢtur ve bu suretle vilâyetimizin Kastamonu vilâyeti ve bilhassa merkezi hükümetle en kısa tarik ile muvaselesi temin edilmiĢ olacaktır.

Vilâyetimizin iktisadi vaziyetine çok mühim bir inkiĢaf vereceği ümit edilen diğer bir yolda Gerze Samsun yoludur. Bu yol üzerinde kısmen bu sene tesviyei türabiye ameliyesine baĢlanılmak üzere tertibat alınmıĢtır. Gelecek sene ikinci üç senelik yol purguramının tatbiki halinde az biz zaman zarfında Samsun gibi her suretle tüccari vaziyeti, faaliyeti yüksek olan bir vilâyet ile münasebet ve irtibat husule gelecek olursa vilâyetimizin hayatı tüccariyesinde bir inkılap yapacak ve güzel manzarası ve mutedil havası ile meĢhur Sinop ve Gerzeye tebdil hava maksadile geleceklerin dahi bâriz bir surette ziyadeleĢeceğine Ģamil olacaktır.

Encümeni daimi âzasından Mustafa Tevfik”329

1950 öncesinde Sinop‟u çevre illere ve Anadolu içlerine bağlayan düzgün bir karayolu bağlantısından söz etmek pek mümkün olmadığı gibi, il merkezinin ilçeleriyle bağlantısı da sorunluydu. Karayolu bağlantılarının yetersizliği karĢısında, kenti diğer Karadeniz kıyı kentleri ve özellikle Ġstanbul‟a bağlayan, yolcu ve yük taĢımacılığında ön planda olan deniz yolu bağlantısı vardı. Aktif deniz taĢımacılığı sayesinde, bir liman kentinde olması gereken iskele ve rıhtımlarla ilgili olarak da yerel basında haberler çıktı. 1939 yılında Denizbank‟a ait gümrük iskelesinin onarımının açık eksiltmeye çıkarılma ilanından330 kentteki iskelelerden birinin

Denizbank‟a ait olduğu anlaĢılmaktadır. Sinop‟a yapılan betonarme iskele ve rıhtımın kesin kabulünün ise 1949 yılında yapılarak hizmete girdiği

329

Sinop, 14 Temmuz 1932.

öğrenilmektedir.331 Ġç limandaki iskeleler Sinop‟un büyük merkezlerle deniz ulaĢımını

sağlarken dıĢ limanda Ayancık‟la iritibatı sağlayan bir iskele vardı. 1930‟lu yılların sonunda tahrip olarak hizmet dıĢı kalan bu iskele 1941‟de yeniden yapıldı:

“DıĢ Limanda Meydan Eteği Sahilinde Ġskele Yapıldı

Sinobun Ģimal cephesinde Meydan eteği sahilinde vaktile bir iskele vardı.

Bu iskeleyi dört sene evvel deniz tahrip etmiĢti.

Ayancıktan sinoba gelen motorlar burada iskele olmadığı için iç limana kadar gelmek mecburiyetinde kalıyordu. Belediyenin teĢebbüsü üzerine bu sahile yeniden bir iskele yapılmıĢ olduğundan bundan sonra Ayancıktan gelecek motorların bu iskeleye yanaĢarak iĢlerini kolaylıkla görmeleri temin edilmiĢtir.”332

Deniz ulaĢımının ve balıkçılığın bu derece önemli olduğu Sinop‟ta, Boztepe Yarımadası‟nda eskiden beri bulunan fenerin arkasındaki kayalığa 1935 yılında bir sis düdüğü yapıldı. Sinop Defterdarlığı‟nın Sinop Gazetesine 1934 yılında verdiği bir ilanla sis düdüğü yapılacak 400 m²‟lik arazinin istimlakına yapılacak itirazlarla ilgili bir ilan yayınlandı:

“Sinop Defterdarlığından

Sinobun Boztepe fenerinin arka cihetindeki dik kayalığın nihayetinden sonra baĢlayan ilk hafif sathı mailini teĢkil eden mahallinden dörtyüz metre murabbaı mahallin sis düdüğü binası inĢa edilmek üzere menafi umumiye namına istimlakına karar verilerek istimlak kararnamesine tevfikan teĢekkül eden heyet tarafından mahali mezkure on beĢ lira kıymet takdir edilmiĢ olduğundan kararnamei mezkurun sekizinci maddesine tevfikan hak sahiplerinin bedeli hakkında bir diyecekleri olduğu surette sekiz gün zarfında Defterdarlığa müracaatla haklarını ispat etmesi ilan olunur.”333

Düdüğün yapımı sırasında valinin ziyareti ve düdüğün hizmete girmesi Sinop Gazetesinde duyuruldu:

“Sinob yarımadasında yapılmakta olan Sis düdüğü tesisatı bitmek

üzeredir.”334

“……..

Valimiz aynızamanda; Sinob yarımadası burununda inĢaatı biterek çalıĢamağa baĢlamıĢ olan Sis düdüğünü de görmüĢlerdir.”335

331 Sinop, 22 Haziran 1949. 332 Sinop, 17 Mayıs 1941. 333 Sinop, 16 Ağustos 1934. 334 Sinop, 7 Mart 1935. 335 Sinop, 11 Nisan 1935.

Modern kentlerin vazgeçilmez kamusal mekânları olan meydanlar ve parklar konusunda son derece fakir olan Sinop‟ta, bu konuda az da olsa giriĢimlerde bulunuldu. 1934 yılında kent merkezinde bir meydan inĢa edilmekte olduğu Sinop Gazetesinin sayfalarında yeraldı:

“Sinop Cümhuriyet Meydanı

Ġkmaline hummalı bir faaliyetle çalıĢılmakta olan Cümhuriyet Meydanımız günden güne süslenmekde ve güzelleĢmektedir.

Orta mektebe giden Ģosaya nazır cepheye inĢa edilen merdivenler ve merdivenlerine iki tarafına yapılan çim tarhları bitmiĢ, Ģu günlerde sütunun kaidesine baĢlanmıĢtır.

Meydan Ģimdiden daha tamamen bitmeden çok güzel bir manzara arz etmektedir.”336

“Sinop Cümhuriyet Meydanı

Cümhuriyet meydanımızın tanzim ve tezyinine devam edilmektedir. Maydana güzel bir de bayrak direği konulmaktadır.”337

Sinop‟ta Cumhuriyet Meydanı dıĢında bir de Tayyare Meydanı bulunduğu gazete haberlerinden anlaĢılmaktadır.

ÇağdaĢ kentin ekolojik ve sosyal bir ögesi olan kent parkları, Cumhuriyet rejimi tarafından, Osmanlı‟da içe kapanık yaĢayan ve kamusal alanda kadının dıĢlandığı toplumu sosyalleĢtirme ve kaynaĢtırma projesinin bir parçası olarak ele alındı. Osmanlı‟nın dinsel merkezli ve organik dokulu kentlerine alternatif geometrik planlı ve toplumu sosyalleĢtirmeye yönelik batı kentleri benzeri kentlerin imarında park önemli bir öge olarak yer aldı. Ankara‟da Gençlik Parkı ve Güven Park ile doruğa çıkan Kemalist kentin park hareketi, batılı bir sanat olan ve topluma ideolojik mesaj aĢılamakta kullanılan heykellerle birleĢtirilerek, Osmanlı toplumunun yabancı olduğu ögeler küçük kentlere kadar sokulmaya çalıĢıldı. Bu hareket Sinop‟ta da yansımalarını buldu. Cumhuriyet kurulduğunda Sinop‟un tek parkı Hükümet Konağı‟ndan denize inen cadde üzerinde, kale surlarının ve denizin kıyısındaydı.338

Cumhuriyet döneminde parkın yeniden düzenlendiğini ve ağaçlandırıldığını Sinop Gazetesinden izleyebiliyoruz:

336

Sinop, 5 Temmuz 1934.

337 Sinop, 9 Ağustos 1934.

338 Bu parkın, Cumhuriyetin öncüsü olan MeĢrutiyet dönemindeki modernleĢme çabalarının bir ürünü

olduğu söylenebilir. Bu park, Dr. Rıza Nur‟un Meclisi Mebusan‟a seçilmesinden sonra onun tarafından yaptırılan park olmalıdır.

“Park düzeltiliyor

Umumi bahçelerin bir kasaba için ne kadar lüzumlu ve faideli olduğu herkesce bilnen ve tasdik edilen bir hakikattir.

Tabii güzellikte heman heman eĢi az olduğu halde Ģimdiye kadar zevka uygun bir Ģekilde tarh edilememiĢ olan parkın, halkımızın güzel vakit geçirebilmesi ve temiz hava alabilmesi için yeniden tarh ve tanzim edilmek üzere bu defa toplanan belediye umumi meclisinden kafi tahsilat alınmıĢtır.

Park dahilinin güzelce düzeltilmesi, tesviye edilmesi ve lüzumu olan çiçek, gül ve sair ağaçların dikilmesi için bu iĢlerden anlayan bir bahçevan tutulmuĢtur. Yakında iĢe baĢlanılacaktır. Gazino müsteciri, tanzim edilen üç senelik mukavele ahkâmına riayet etmediğinden bu bapdaki mukavele feshedilerek gazinonun bir seneliği ayda on iki liraya icare verilmiĢtir.”339

“ġehir parkı tanzim ediliyor

Sinobun en güzel bir mevkii ve istirahat mahalli olan Ģehir parkının esaslı bir Ģekilde tarh ve tanzimine baĢlanmıĢtır.

Park bu sene nadide çiçekler ile tanzim edilecek ve envai ağaçlar dikilerek süslenecek ve bu suretle halkın bedii ihtiyaçları temin edilecektir.”340

“Park önündeki çeĢmenin suyu bollanacak

Sinobun muayene ve tahlil edilmiĢ olan Park çeĢmesi suyu çok ince borularla isale edilmekte ve bu suretle ihtiyacı karĢılıyamamaktadır.

Belediye tarafından temin edilen demir boruların bu yola döĢenmesine baĢlanmıĢtır.

Tadilât ve ferĢiyat bu hafta sona erecek ve bu civar halkı bol miktarda suya kavuĢacaktır.”341

Parkta bulunan gazinonun ise 1950‟de Ģehir kulübü haline getirildiği gazete haberlerinden anlaĢılmaktadır. Parktaki Ģehir kulübü, “belediyenin esaslı bir suretta

tadil ettirerek tamir ettirdiği park gazinosunda”342 açıldı. ġehir kulübünün

tamamlandığı ve 14 Eylül 1950 tarihinde açılacağı 13 Eylül 1950 tarihli gazetede haber verildi.343

ġehir parkında bulunan ve açılıĢı 26 Ağustos 1927‟de yapılan Atatürk heykeli,344 Avusturyalı heykeltraĢ Heinrich Krippel tarafından yapılan ve 1926 yılında Ġzmir Mıntıka Ziraat Mektebi bahçesine yerleĢtirilen heykelin kopyasıdır (Ek 19-22). Bugün Sinop Gazi Mustafa Kemal Ġlkokulu bahçesinde bulunan bu heykelin orjinali Ege Üniversitesi kampusündeki eski ziraat mektebi bahçesindeki ilk yerinde

339 Sinop, 20 Birinci Kânun 1934. 340 Sinop, 18 ġubat 1941. 341 Sinop, 18 ġubat 1941. 342 Sinop, 9 Ağustos 1950. 343 Sinop, 13 Eylül 1950.

344 Zeynel Zeki Özcanoğlu, Meftun Koca, Abdullah Genç, AyĢe Bilgin, Fuat Dereli ve Adem Yılmaz,

durmaktadır. ġehir parkının deniz tarafında ise birbirlerine bakan iki mermer arslan heykeli bulunmaktaydı.

ġehir parkı yanı sıra, Cumhuriyet alanına da 1937‟de bir park yapıldı:

“Cumhuriyet alanında yapılan park

Ġtfaiye garajı karĢısında Ġtfaiye kumandanı Ali Ötkenin nezareti altında yapılan Parkın ağaçları dikilmiĢ, çiçek tohumlarıda sipariĢ edilmiĢtir.

Yakında parkın etrafına tel çevrilerek muntazam bir hale konulacaktır.”345

Kentteki parklardan biri de Seyit Bilâl‟in türbesinin bulunduğu tepedeki parktır. Bu parklara ve kent yollarına 3 Mart 1941‟de kutlanan ağaç bayramında Vali ve memurlar tarafından ağaç dikileceği Sinop Gazetesinde haber verildi. 3 Mart 1941‟de kutlanacak ağaç bayramı haberinin bir bölümü Ģöyledir:

“Bayram günü kasabanın umumi caddeleri ile Cumhuriyet alanı

etrafındaki boĢluk sahaya ve hastaneye kadar giden yolun her iki tarafına Seyit bilal parkı ile Ģehir parkına çeĢitli ağaçlar dikilecektir.”346

Rus donanmasının 1853 yılında yaptığı baskında Ģehit olan denizcilerin mezarlarının çevresi, 1850‟li yılların sonunda bir taĢ duvarla çevrildi. Bu duvar zaman zaman onarıldı. ġehitlik bugünkü haline 1923 yılında getirildi. Temel atma töreni, 1923 yılının, kurban bayramına rastlayan bir temmuz günü yapıldı. ġehitliğe 1933 yılında bir de anıt, anıtın altına ise Ģehitlerin kemiklerinin konulacağı bir oda yapıldı.347

345 Sinop, 4 Mart 1937. 346 Sinop, 1 Mart 1941. 347 Özcan, a.g.t., s. 188.

Sinop Gazetesinde sıklıkla “kasaba” olarak anılan Sinop, bugün dahi geniĢ caddelerden ve bulvarlardan yoksun bir kenttir. 1923-1950 döneminde kent içindeki az sayıda yolun bakımı, onarımı ve yeni yollarla ilgili haberlere de rastlanmaktadır. Bu yollar genelde taĢ döĢeli olup, Sinop‟ta ilk asfaltın Seyitbilâl ve hastane yoluna döküleceğine dair 1949 yılında bir haber yayınlanmasına348 rağmen 1950 sonuna

kadar asfaltın tamamlandığına dair bir habere rastlamadım. Gazete haberlerinde anılan yollar, Osmanlı döneminden kalan son derece dar yollar olup bir kısmı halen kentin araç ve yaya trafiğini çekmektedir:

“ġehir Dahilindeki Yollarımız

Senelerden beri tamir yüzü görmemekten pek ziyade bozulmuĢ ve yörünemeyecek bir hale gelmiĢ olan ve Ģehrin en iĢlek sokaklarından birisi bulunan Yüksek Kaldırımın da ahiren yeniden yapılmasına baĢlanılmıĢ ve