• Sonuç bulunamadı

2.2. Yeşil Kent Yönetimi

2.2.5. Kent Doğasına İlişkin Politikalar

2.2.5.2. Kentsel Biyolojik Çeşitlilik

Biyolojik çeşitlilik belirli bir bölge içerisinde bulunan canlı organizma türlerinin çeşitliliğidir. Biyolojik çeşitlilik bir bölgede bulunan türlerin, genlerin, ekosistem ve diğer doğal unsurların çeşitliliğini ifade etmektedir. Kavram tür çeşitliliği, genetik çeşitlilik ve ekosistem çeşitliliği olarak sınıflandırılmaktadır (Newman ve Jennings, 2012: 65). Tür çeşitliliği belirli bir coğrafi alan içerisinde bulunan türlerin toplam sayısıdır. Genetik çeşitlilik canlıların sahip olduğu genler tarafından belirlenen genetik bilgilerin çeşitliliğidir. Ekosistem çeşitliliği ise bitki ve hayvan gibi canlı unsurlar ile toprak, su, mineraller gibi cansız unsurların yer aldığı ekosistemlerin ve ekolojik süreçlerin çeşitliliğidir (Demirayak, 2002: 4-5). Biyolojik çeşitlilik açısından soy tükenmesi doğal bir süreçtir. Değişen koşullara adapte olamayan türlerin yok olması doğaldır. Ancak insan faaliyetleri biyolojik çeşitliliğe doğrudan müdahale ederek doğal olmayan yollardan türlerin ortadan kalkmasına, genetik çeşitliliğin azalmasına ve ekosistemlerin tahrip olmasına neden olmaktadır (Ramesh, 2003: 86). İnsan faaliyetlerinin biyolojik çeşitliliği yoğun biçimde etkilediği alanların başında kentler gelmektedir. Biyolojik çeşitliliğin kent ile olan ilişkisi hızlı kentleşmenin biyolojik çeşitlilik üzerinde yarattığı tahribata odaklanmaktadır. Buna ek olarak dikkate alınması gereken diğer nokta bizatihi kent ekosistemi içerisinde yer alan biyolojik çeşitliliğin korunmasıdır (Savard, 2000: 131).

Kentler birbirine yakın doğal ve yapay habitatlara ev sahipliği yapmaktadır. Genellikle nehir kenarları, tepeler, kıyı bölgeleri gibi biyolojik çeşitliliğin zengin olduğu bölgelerde kurulan kentler çeşitliliği doğrudan etkilemektedir (Brennan ve O’Connor, 2008: 3). Kentleşme, tarım ve endüstriyel faaliyetlerin gerçekleştirilmesi amacıyla doğal alanların kaybı, su kaynakları elde etmek için sulak alanların, derelerin ıslah edilmesi kent içi biyolojik çeşitliliği etkileyen ilk faktördür. Habitat

parçalanması olarak nitelendirilen bu süreç kentsel biyolojik çeşitliliğin azalmasının temel nedenidir. Buna ek olarak kentlere yabancı/istilacı canlı türlerinin getirilmesi, kirlilik, iklim değişikliği, aşırı kaynak kullanımı ve kontrolsüz nüfus artışı kentsel biyolojik çeşitliliği olumsuz yönde etkilemektedir (Selim vd., 2015: 39). Olumsuz etkileri azaltarak kentsel biyolojik çeşitliliği korumak kentler için temel gerekliliktir. Kentsel biyolojik çeşitliliğin sağladığı ekosistem hizmetleri incelendiğinde korumanın gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Doğanın kent içinde yaşayanlara ücretsiz olarak sunduğu hizmetler şunlardır (Junca vd., 2016: 370; Bolund ve Hunhammar, 1999: 295-298; Gómez-Baggethun vd., 2013: 178);

-Düzenleme Hizmetleri: Kentsel bitki örtüsü havayı filtreleyip temizleyerek hava kirliliği sorununa çözüm olmaktadır. Bitki örtüsü ayrıca gürültü kirliliğini azaltmakta, yağmur sularının toprağa sızmasını engelleyerek su kaybını önlemekte ve atık suların arıtılmasını sağlamaktadır. Bitki örtüsü kentte mikro klimayı düzenleyerek kentsel ısı adası etkisini azaltmaktadır

-Tedarik Hizmetleri: Kentsel biyolojik çeşitliliğin sağladığı temiz içme suyu, kent bahçelerinden elde edilen gıdalar gibi kaynaklar bu kapsamdadır. Bitki örtüsü gölgelik alanlar oluşturmakta; doğal koku salgılamakta ve ilaç yapımında kullanılmaktadır.

-Kültürel Hizmetler: Kentsel biyolojik çeşitliliğin sağladığı fiziki olmayan ihtiyaçların giderilmesidir. Biyolojik Çeşitlilik insanlarla doğa, mevsimsellik ve doğal organizmalar arasında bağlantı kurulmasına yardımcı olmakta ve çevresel eğitim için olanak sağlamaktadır. Biyolojik çeşitlilik unsurları psikolojik açıdan yaşanabilirliği, sağlıklı yaşamı desteklemektedir.

Ekosistem hizmetlerinin devamlılığının sağlanması, kent sakinlerinin doğa ile bağlantısının oluşturulması kentsel biyolojik çeşitlilik ile doğrudan ilintilidir. Biyolojik çeşitliliği korumak nihai olarak kentsel yaşam kalitesinin arttırmaktadır (Brennan ve O’Connor, 2008: 10). Kentsel biyolojik çeşitliliğin korunmaya ilişkin mevcut yaklaşımlar dar çerçevede yeşil alanları arttırma, belirli habitatları güçlendirme, nesli tükenmekte olan veya ender bulunan türleri korumaya odaklanmaktadır. Sürdürülebilir bir biyolojik çeşitlilik için mevcut yaklaşımların değiştirilerek tarım, hayvancılık, su ürünleri, ormancılık, yapılı çevre, yeşil altyapı yönetimi ile birlikte sosyal, ekolojik meseleleri de dikkate alan yeni yaklaşımlar

geliştirilmelidir (Hostetler vd., 2011: 370; Demirayak, 2002: 15). Bu doğrultuda korumaya yönelik yaklaşımlar şunlardır (Selim vd., 2015: 42-43);

-Kentleşmenin arttığı bir çevrede biyolojik çeşitliliğin yerel unsurlarının korunması: Biyolojik çeşitliliğin yönetiminde ilk aşama yerel çevrenin niteliklerinin belirlenmesidir. Temel niteliklerin belirlenmesinin ardından özel koruma statüsüne sahip alanlar oluşturulmasında fayda bulunmaktadır. Koruma statüsüne sahip alanlar endemik ve nesli tehlike altında olan türleri kent içerisinde korumanın aracı olacaktır (Brennan ve O’Connor, 2008: 25). Bu aşamada uygulanması gereken bir diğer yaklaşım, doğallaştırma projeleridir. Doğallaştırma projeleri fauna açısından kente yaban hayatı getirmeyi amaçlamaktadır. Beslenme, yavrulama ve yuvalama alanlarının oluşturulması yaban hayatı kente getirmenin araçlarıdır. Flora açısından ise yeşil alanların korunması ve güçlendirilmesi söz konusudur (Junca vd., 2016: 364-365). Yerel türlerin korunmasında bir başka husus istilacı ve yabancı türlerin kontrolüdür. Biyolojik çeşitlilikte kente bilerek veya bilmeyerek getirilen yabancı türler kent ekosistemi açısından önemlidir (Avcı, 2014: 88). Bir diğer husus sayıları kontrolsüz biçimde artan istilacı türlerdir. Sürdürülebilir bir biyolojik çeşitlilik yönetimi için istilacı ve yabancı türlerin belirlenerek kontrol altına alınması gerekmektedir.

-Türlerin çevre değişimine verdiği tepkinin gözlemlenmesi: Kentler biyolojik çeşitlilik açısından zengin bölgeler olarak nitelense de biyolojik çeşitlilik üzerindeki baskının türleri olumsuz biçimde etkilediği dikkate alınmalıdır. Bu nedenle kentin içerisinde önceden doğal bölgeler korunmalıdır (Selim vd., 2015: 43). Kent içerisindeki mevcut biyolojik çeşitliliğin belirlenmesinin ardından kentleşmenin biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkileri gözlemlenmelidir. Tür sayısı ve yapısında meydana gelen değişimin dikkate alınması biyolojik çeşitliliğin kentsel gelişmeye gösterdiği tepkiyi belirtmesi ve yönetim süreçlerine yön göstermesi bakımından önemlidir (Savard vd., 2000: 1979).

-Ekosistem hizmetlerinin tanımlanması ve faydaların sağlanması: Bu aşamada her kent biyolojik çeşitliliğin kente sağladığı faydaları dikkate alarak yönetim planları oluşturmalıdır. İyi planlandığı takdirde küçük ölçekli yeşil alanlar dahi kent ekosistemine büyük katkı sağlayabilmektedir. Örneğin küçük sulak alanlar sel baskınlarına karşı tampon işlevi görmektedir (Selim vd., 2015: 43).

-İnsan doğa ilişkisinin kurulması çevre eğitimlerinin desteklenmesi: Kentsel biyolojik çeşitliliğin uzun vadede korunması insan-doğa ilişkisinin kurulması ve toplumsal bilinçlenme ile mümkündür. Uzun vadeli koruma çalışmalarında eğitim ve farkındalık programları temel yapı taşlarıdır (Selim vd., 2015: 43). İlkokuldan itibaren öğrencilere yönelik biyolojik çeşitlilik eğitimlerinin verilmesi, seçilecek pilot bölgelerde farklı yaş gruplarına yönelik programların düzenlenmesi çevre eğitimi planlamasının örnekleridir. Bu kapsamda bir diğer araç kent içerisinde halkın birlikte çalışabilmesini mümkün kılan kent bahçelerinin oluşturulmasıdır. Kent bahçeleri çevre bilincini arttırmasının yanı sıra vatandaşların kaynaşmasını sağlamaktadır.

-Yasal ve düzenlemeye ilişkin engellerin kaldırılması: Gelişme baskısı, kentsel mekân üzerindeki talepler, kentsel biyolojik çeşitliliğin korunmasının önündeki engellerdir. Engeller yasalara ve düzenlemelere yansımakta; kentsel gelişim planlarında biyolojik çeşitlilik göz ardı edilmektedir (Brennan ve O’Connor, 2008: 2). Bu durumun önlenmesi yasal ve düzenlemeye ilişkin engellerin ortadan kaldırılması ile mümkündür. Engellerin ortadan kaldırılmasının aracı kanuni düzenlemelere çevre koruma hükümlerinin korunmasıdır. Yerel bitki ekiminin zorunlu kılınması, gübrenin doğru kullanımı, çevreye duyarlı projelerin teşviki gibi örnekler bu kapsamda değerlendirilebilir (Hostetler vd., 2011: 370). Kentsel biyolojik çeşitlilik yönetiminin son aracı doğal alanları korumak için yeşil altyapının güçlendirilmesidir.