• Sonuç bulunamadı

Kendi Kültürünü Savunan Sanatçı: Namık Kemal

3. NAMIK KEMAL’DE YERLĐLĐK DÜŞÜNCESĐ

3.3. Kendi Kültürünü Savunan Sanatçı: Namık Kemal

Tanzimat Fermanı’yla resmi bir düzenleme halini alan Batılılaşma serüveni devletin içinde bulunduğu durumdan kurtarılması tezini esas alıyordu. Devlet adamları, düşünce erbabı devletin kötü gidişine son verebilmek için fikirler ileri sürüyor, bu sorunu çözmek için çareler üretmeye çalışıyordu.

Bu gidişten rahatsız olan ve buna son verilmesinin elzem olduğunu düşünen kişilerden biri de Namık Kemal’dir. Namık Kemal, sayıları yüzleri bulan makalelerinde, binlerle ifade edilebilen mektuplarında246 ve edebiyatın değişik

245 A.Hamdi, a.g.e, s. 394.

246 “Namık Kemal’in bu zaman zarfında (son 24 yıl) mektup sahasında yazdıkları, sayıca herhalde

2500 mektup yazan J.J. Rousseau ile 10.000 mektubun sahibi olan Voltaire’ninkiler arasında bir yer alacak zenginliktedir. Ebuzziya, Kemal’in sadece kendisine yazdığı mektupların 1500’ü bulduğunu

türlerinde kaleme aldığı eserlerinde hep aynı idealin peşindedir: içinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak ve yeni bir anlayışa sahip bir devlet mantığını ortaya koyabilmek.

Edebiyatımızın en önemli kurucu figürü olarak kabul edebileceğimiz Şinasi’yle tanışıncaya kadar klasik edebiyatın etkisi altında kalan ve bu yolda şiirler ortaya koyan Namık Kemal’in hayatı, Şinasi’yle tanışmasından sonra hızla değişmeye başlamıştır. Leskofçalı Galip başta olmak üzere eski şiir anlayışının etkisinde kalan Namık Kemal’in edebiyat ve hayat anlayışının değişmeye başladığı bu tanışmadan sonra onu gazete sütunlarında görmeye başlarız. Tasvir-i Efkar’dan sonra Hürriyet, Đbret, Diyojen gibi gazetelerde ilgiyle takip edilen görüşler ortaya koyar. Bu ikinci dönem onun için aslında “gazelden vatanî şiire uzanan bir

dönem”247dir. Sadece şiir alanında değil nesir alanında da sosyal meselelere yer

vermeye başlayan Namık Kemal, etrafında gözlemlediği tüm aksaklıklara karşı çözüm önerileri sunmaya başlar. Siyasetten, eğitime, ekonomiye, toplum hayatına dair kökünü Osmanlı kültüründen alan, bu anlamda yeni, farklı görüşler ortaya atar. Değişimin getirdiklerinin ve götürdüklerinin hesabını yapmaya çalışan sanatçı bu değişime farklı bir yön vermeye çalışır:

“Modernleşmenin farklı tarifleri olmakla beraber Türk modernleşmesinden , 19. asrın ortalarından ittibaren Osmanlının değişen, başkalaşan hayatıyla kaybettikleri ve kazandıkları kastedilmiştir.”248

Batı’yı esas alan değişme anlayışına karşı Đslam dünyasının değişik yerlerinde görülmeye başlayan ve kendi köklerinden çözümler bulma arayışına onun da katıldığını görürüz. Batı’yı şartsız izleme düşüncesine sahip her kesimden insana karşı durur ve bunun yanlışlığını haykırmakla kalmaz, alternatif diyebileceğimiz düşünceler ortaya koyar.

Bir edebiyatçı olarak önemi tartışılmaz bir konuma sahip olan Namık Kemal’in başka bir özelliği de ortaya attığı fikirlerin ilerleyen yıllarda bulduğu karşılıktır. Hem Osmanlı devletinin son zamanlarında hem de özellikle genç Türkiye Cumhuriyeti’nde ortaya konan bazı uygulamalar sanatçının önerdiği çözümlerin hayata geçirilmesinden ibarettir. Bu düşüncelerin, döneminin münevverleri ve

söyler.” Bkz. Ömer Faruk Akün, Namık Kemal’in Mektupları, Edebiyat Fakültesi Matbaası, Đstanbul

1972, s.VII .

247 A.Hamdi Tanpınar, a.g.e, s. 336.

gençler üzerindeki etkisi göz önüne alındığında Namık Kemal’in yıllar boyunca takip edilen bir sanatçı olduğu ortaya çıkar.

Namık Kemal’in edebiyat sahasında ortaya koyduğu eserler elbette tartışılmayacak kadar önemlidir. Ancak onun en önemli tarafı sorunlar yumağıyla boğuşan devlet ricali ve halka sunduğu çözümler bütünüdür. Sadece yazmakla yetinmeyen, yazdıklarını hayata geçirmek için kaçak durumuna düşmeyi bile göze alan sanatçı, bu kadarla da yetinmez. Her ne kadar uzaklaştırma amacıyla gönderilmiş bile olsa Midilli’de yapmış olduğu devlet görevi, onun sadece yazılarıyla yön vermeye çalışan bir muharrir olmanın ötesinde olan etkinliğini ortaya koyar.

Mektupları ve yazılarıyla geniş bir kitleye ulaşmaya çalışan sanatçının amacı devleti, milleti yok oluştan kurtarmaktır.

“Namık Kemal’in edebî ve fikrî eserlerinde ortaya koyduğu temel düşünce, Batı medeniyeti karşısında inkıraz halinde bulunan ve bütün müesseselerini kuşatan bir ‘medeniyet krizi’ni yaşayan Osmanlı Đmparatorluğu'nun yaşatılması ve devam ettirilmesidir.”249

Kurtuluş çözümlerinin Batı’dan ilham alınarak yapıldığı bir dönemde Namık Kemal’in ortaya koyduğu çözümler diğer çözümlerden tamamen farklıdır. O, ortaya konacak çözümün kendi bünyemizden çıkarılmasını ister. Asırlarca dünyanın en büyük devleti olarak yaşamına devam eden Osmanlı devletinin tarihsel birikiminin bu dönemin sorunlarını çözmek için yeterli kaynağı sağlayacağı düşüncesindedir. Avrupa kaynaklı yeni düşüncelerin aslında Osmanlı devlet geleneğinde bulunduğunu ancak üzerinde yeterince düşünmediğimizi ve eleştirel bir yaklaşımla bu birikime dikkatle eğilmediğimiz için bunu fark edemediğimizi söyler. Ona göre sorunun çözümü Avrupa’dan alıncak reçetelerde değil, tarihimizin tozlu raflarındadır. Devlet geleneği, ihtişamlı günlerin devlet düzeni, Đslam dininin sunduğu hukuksal, aklî ve örfî imkanlar içinde bulunduğumuz sorunları çözmemiz için Osmanlı elitine ve devlet adamlarına ciddi bir birikim sunmaktadır. Namık Kemal’in önerdiği çözümler kendi kültürümüzün ve siyasal birkimimizin izinden giderek ortaya koyacağımız, bünyemize uygun olacak çözümlerdir. O, devlet yönetiminden toplumsal yapıya kadar birçok alanda kendi köklerimize dayanan bir yenilenme, restorasyon önerir. Batı’dan etkilenerek ortaya koyduğu iddia edilen çözümler bile incelendiğinde temel mantığı aynı olan fakat kendi kültürümüzün

249 Ali Donbay, Namık Kemal’in Hürriyet Gazetesindeki Makaleleri, (basılmamış yüksek lisans tezi) , Selçuk Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 1992, s. XXXVI.

kodlarıyla türetilen, kendi dinamiklerimizle donatılmış özgün çözümler önerdiğini görürüz.

Önerdiği çözümlerin kaynaklarına bakıldığında Đslam’ın ve tarihin önemli bir yer tuttuğu göze çarpar. Namık Kemal, Đslam dininin referanslarından hareket eder, tarihin şahit olduğu ihtişamlı günleri hatırlatarak bu düzenlemelerin hayata geçirilmesi için gerekli olan moral gücü ortaya koymaya çalışır.

Đslam dünyasının kendini topyekûn saldırı altında hissettiği anlarda o, Đslam dünyasının birçok köşesinde bu gelişmelere kafa patlatan ve çareler bulmaya çalışan döneminin aydınları gibi bu meselelere eğilmiş, çözümler üretmeye çalışmıştır. Kullandığı terminoloji ve yaklaşımları bakımından Đslamcılık düşüncesinin kurucuları olarak bilinen aydınlarla ciddi ortaklıklar taşımaktadır. Batı karşısında gerileyen ve kendini güvende hissetmeyen Đslam aleminin düşünürleri tarafından ortaya atılan bu düşünce yolunu şöyle tarif etmek mümkündür:

“Đslamcılık, 19.-20. yüzyılda Đslam’ı bir bütün olarak (inanç, ibadet, ahlâk, felsefe, siyaset, eğitim…) ‘yeniden’ hayata hakim kılmak ve akılcı bir metotla müslümanları, Đslam dünyasını Batı sömürüsünden, zalim ve müstebit yöneticilerden , taklitten, hurafelerden kurtarmak, medenileştirmek, birleştirmek ve kalkındırmak uğruna yapılan aktivist, modernist ve eklektik yönleri baskın siyasi, fikri ve ilmi çalışmaların, arayışların, teklif ve çözümlerin bütününü ihtiva eden bir hareket olarak tarif edilebilir.”250

Bu amaçla yola çıkan aydınların amacı Đslam dünyasının geriliğine çare bulmak ve Batı düşüncesinin Đslam dini ve alemi hakkında ortaya attığı sorulara cevap vermektir. Bu düşüncede öze dönmek her ne kadar önemli görülüyorsa da bu tarihî bir geri dönüşten ziyade tarihin sayfalarında saklı kalan gizil gücü yeniden yorumlayarak ileriye doğru bir yol çizmede bu gücü kullanmak olarak düşünülebilir. Bu bakış açısıyla ortaya çıkan Đslamcılık akımında “… geriye bakmaktan ziyade

ileriyi düşünmek, şimdiki zamanı öne almak ve mevcut problemlere acil çözümler bulmak onlara cazip geldi.”251

Gerek öncelik ve amaçları gerekse kullandığı kavramlar bakımından Đslamcı düşünürlerle birçok ortaklıklar aşıyan Namık Kemal’in yazılarında geçen kavramları incelemek bile biçimsel benzerliğin tespitinde önemli bir adım olacaktır. Đttihad-ı Đslam, eğitim, gelişme, hürriyet vb. kavramların Đslamcı olarak bilinen aydınların düşünce dinamiklerini oluşturan en önemli kavramlar olduğu düşünüldüğünde

250 Đsmail Kara, Türkiye’de Đslamcılık Düşüncesi I, Risale Yayınları, Đstanbul 1986, s.XVI. 251 Đsmail Kara, a.g.e, s. XVI.

benzerlik bir kez daha görülebilecektir. Hatta Mehmet Akif’in şiirlerinde252 konu ettiği Đslam dünyasının nasıl kurtulacağına dair tartışmada dile getirdiği Muhammed Abduh - Cemalettin Afgani’nin farklı yaklaşımlarını Namık Kemal’in ortaya koyduğu makalelerde de görmek mümkündür. Đslam aleminin içinde bulunduğu durumdan çıkabilmesinin yolları üzerinde düşünen ve yazılar kaleme alan Namık Kemal’in bu noktada Muhammed Abduh’un benimsediği metodun bir benzerini çözüm yolu olarak sunduğunu görmekteyiz. Eğitimi birinci öncelik olarak benimseyen Namık Kemal, zamana yayılmış bir atılımla bu durumdan kurtulabileceğimizi düşünmektedir. Avrupa’nın içinde bulunduğu kötü durumdan birkaç asırlık bir atılımla kurtulduğunu belirten Namık Kemal, toplum hayatı için bu sürenin uzun bir süre olmadığını, eğitim- öğretim faaliyetlerinin yeniden düzenlenerek hemen işe koyulmamız durumunda bizim de kısa süre içinde bu aşamaya gelebileceğimizi düşünür.

Đslamcılık anlayışının temelini oluşturan “tecdid” anlayışının içerdiği anlamlardan biri de geleneğin asr-ı saadetin izinde yeniden aslına döndürülmesi ve toplumun aksayan yanlarının düzeltilmesi düşüncesidir.253 Bu yönüyle Đslamcı düşünürler toplumun cehaletten kaynaklanan yanlış düşüncelerini değiştirmeye ve halkı yeniden esas ilkeler ve doğru anlayışla karşılaştırmayı düşünmüşlerdir. Đslamcılık akımının temsilcilerinin ortaya koyduğu bu yaklaşım, özellikle toplum, gelenek ve örfler söz konusu olduğunda Namık Kemal’in ortaya koyduğu düşünceyle temelden örtüşen bir yaklaşımdır. Makalelerini incelediğimizde Namık Kemal de özellikle Osmanlı toplumunun sahip olduğu yanlış alışkanlıklara oldukça sert bir şekilde eleştiriler yöneltmekte ve bunların Osmanlı toplumu için geçerli olamayacağını dile getirmektedir. Özellikle Batı’yla karşılaşmamızdan sonra hızla artan kadın-erkek ilişkilerindeki dejenerasyon, yanlış Batılılaşmanın ortaya koyduğu tipler, toplum arasında ciddi bir geçerliliğe sahip yanlış alışkanlıklar, hatta Müslüman bir topluma yakışmadığını düşündüğü çocuk düşürme gibi bazı adetler onun makalelerinde sert bir şekilde eleştirdiği hususlardır. Bu yönleriyle bakıldığında

252 Akif, Safahat’ta yer alan bu şiirinde Đslam dünyasının kurtuluşu hakkında konuşan Muhammed Abduh ve Cemaleddin Afgani’nin yaklaşım farklılıklarını ele alır. Yirmi gün içinde yapılabilecek bir şeylerin peşinde olan Afgani’ye karşı Abduh, bir medrese kurarak genç nesli yetiştirme ve böylece geleceği kurma düşüncesini sunar. Afgani’nin aceleciğine Akif de karşı çıkar ve Abduh’tan yana olduğunu, geleceğin ancak eğitim ve eğitim kurumları yoluyla yetişen yeni bir nesil tarafından kurulabileceğini düşünür.

Namık Kemal, kendi değerlerini referans alarak yeni bir çözüm yolu bulmaya çalışan Đslam dünyası aydınlarının edebiyatımızdaki bir izdüşümü sayılabilir.