• Sonuç bulunamadı

Alfabe Islahı Konusundaki Düşünceleri:

II. BÖLÜM

4. EĞĐTĐM BAĞLAMINDA YERLĐLĐK DÜŞÜNCESĐ

4.1. Bize Ait Olanı Koruma Düşüncesi: Alfabe Bağlamında Namık Kemal

4.1.1. Alfabe Islahı Konusundaki Düşünceleri:

Namık Kemal’in hayatı boyunca ilgilendiği ve değişik zamanlarda Hürriyet,

Đbret vb. yayın organlarında ve mektuplarında dile getirdiği meselelerden biri de

alfabenin ıslahı meselesidir. Konuyla ilgili düşüncelerini dile getirdiği ilk yazılı metin, Avrupa'da yaşadığı dönemde arkadaşlarıyla neşrettikleri Hürriyet gazetesinde yayımlanan "Elifbanın Islahı Hakkında" adlı makalesidir. Đstanbul'da yaşanan ıslah tartışmalarının ve Ahundzade'nin ortaya attığı düşünceler üzerinde kamuoyunda başlayan tartışmaya o da katılmıştır. Bu meselede ıslah ve alfabeyi değiştirme şeklinde özetlenebilecek iki farklı düşünceye karşı fikirler ileri sürmüş, ıslah konusuna göreceli olarak (en azından fikir bazında) sıcak bakarken ilerleyen dönemlerde ortaya atılan alfabenin değişimi meselesinin tamamen karşısında olmuştur.

Alfabenin ıslahı konusunda daha sıcak bir yaklaşım sergileyen sanatçı, bir fikir olarak buna olumsuz bakmamaktadır. Hatta bu konuda oldukça esnek

düşündüğünü belirterek meseleyi bir ölüm-kalım meselesi olarak görmediğini, benzer konuları daha önce kendince bir muhasebeden geçirdiğini belirtir ve bu makalesinde bu konuya değişik açılardan bakmaya çalışacağını ifade eder:

"Ma'mâfih ahvâl-i âlem hakkında bir fikir hâsıl eder etmez bir ma'nevî memât haline düşerek bunun ilerüsü yoktur i'tikâdına zâhib olan mevcûd-pesendlerden olmak şöyle dursun muhâfaza-i hâl-i hâzır efkârının düşmenlerinden bulunduğumuzdan hattımıza kâbil olabilecek ıslâhâtın, icrâsına samîmi tarafdarız ve hatta bu zeminde biz de bir zemân it'âb-ı efkâr etmiş olduğumuz cihetle düşündüğümüz şeyleri hâtıra kabîlinden olarak ber-veche-i âtî beyân ederiz." 407

Namık Kemal, benzer yaklaşımlarını yazdığı mektuplarında da açıkça ortaya koymuştur:

"Hurûfu hiç mi ıslah etmeyelim? Bi'l'akis... En ziyâde ıslahı tarafında bulunanlardan biri benim." 408

Bu yaklaşımına rağmen ortaya konan düşüncelerin pratikteki olası sonuçlarına odaklanarak bu tekliflerin hayatta karşılık bulmasının pek de mümkün olmayacağını düşünmektedir. Ortaya konan teklifleri teker teker inceleyen Namık Kemal, bunların uygulanması durumunda neler olabileceğini de teker teker tespit etmeye, mahzurlarını ayrı ayrı ortaya koymaya çalışmıştır. Bu konuyla ilgili yazdığı ilk makale yukarıda da belirttiğimiz gibi Avrupa'da yayımladıkları Hürriyet gazetesinde çıkan "Elifbanın Islahı Hakkında" adlı makalesidir. Yazar, burada meseleye soğukkanlı bir şekilde yaklaşmış ve giriş kısmından sonra üzerinde tartışılan önerileri özetleyerek teklif edilen seçenekleri birer birer gözden geçirmiş ve bunlarla ilgili düşüncelerini dile getirmiştir:

"Islâh-ı hurûf yolunda şimdiye kadar işidüb okuduğumuz şeyler birkaç sûret olub birincisi mevcûd olan harekâtı ikmal ile isti'mâl etmek ve ikincisi Ahundzâde'nin409 tertîbi üzere harekeleri kelime arasına almak ve üçüncüsü yine harekelerin kelime arasına idhâliyle berâber hurûfu takti' ve Türkçede telaffuzu mevcûd olmayan sûretler için birer şekl-i mahsûs vaz' eylemek husûslarından ibârettir." 410

Önerilen çözümlerden ilki harekelerin yazıma dâhil edilmesi yoluyla alfabenin daha kullanışlı hale getirilmesi önerisidir. Đkinci yol ise Ahundzade'nin ortaya attığı harekelerin kelimelerin içine alınarak yazılması önerisidir. Üçüncü çözüm yolu ise hem harekelerin kelimelere dâhil edilmesini hem de bazı seslerin karşılığında alfabeye yeni birtakım işaretlerin (harflerin) ilave edilmesi şeklinde

407 Donbay, a.g.t, “Elifbâ’nın Islahı Hakkında”, s. 377. 408 F. Abdullah Tansel, a.g.e, C. II, s. 193.

özetlenebilir. Sanatçı bu çözüm önerilerinin her birini ayrı ayrı incelemeye başlayarak bunlarla ilgili düşüncelerini ortaya koyar:

"Bize kalırsa suver-i sülüsenin her hangisi ayrıca pîş-i nazara alınsa matlûba muvâfık görünmez. Birinci suret vâkı'â kırâ'ati bir dereceye kadar teshîl eder, fakat yine de lisân- ı Arabta mevcûd olmayan esvâtı tasvîre sâlih değildir. Mahzûru ise tahrîrde iki üç kat zemân isteyeceği cihetle kabûlünde görülen istihâledir." 411

Genel olarak her üç önerinin de var olan sıkıntıları çözmekten uzak olduğunu söyleyen sanatçı, ilk çözüm yolunun okumada bazı kolaylıklar sağlamasının mümkün olacağını kabul etse de böyle bir metodun Arapçada bulunmayan ve dilimize özgü seslerin yazılmasında yeterli olmayacağını düşünür ve en büyük mahzurunun da yazımın iki üç kat zorlaşması olacağını ifade eder.

Đkinci yolun Đslam memleketleri ve milletleri arasında yazım birliğini sağlamada ciddi faydalarının olabileceğini dile getirmekle birlikte yazımda meydana gelecek esaslı değişimlerin uygulama sahasında problemler doğuracağını ve bu problemlerin ortaya çıkacak faydayı gölgede bırakacak derecede zorluklar oluşturabileceğini düşünmektedir.

"... Đkinci surette ve mezâhib ü memâlik-i muhtelifede bulunan akvâm-ı Đslâmiyye'yi bir hatt-ı müstakîm-i umûmiye rabt etmek gibi azîm bir fâide tasavvur olunabilir ise de eşkâl-i kelimâtın tebeddülü cihetiyle ta'dad olunan mahzûrlar ana tekâbül edüb imkân-ı husûlünden ye's verir." 412

Aynı meseleden bahsettiği ve yıllar sonra yazdığı bir başka yazısında ise bu yola karşı çıkmasının nedeninin sadece pratiğe dair kaygılar olmadığını anlarız. Namık Kemal bu konuda ileri sürdüğü düşünceleri incelemeye başlamadan önce Ahundzade'yle ilgili bir cümlesinde çekincesinin farklı bir nedenine yer verir:

"Hâtır-güzâr olmak gerektir ki Tiflis'ten Đstanbul'a Ahundzâde namında bir Rusya

memuru gelerek... " 413

Kendi düşünce ve duygu dünyası içinde, Rusya'yı Osmanlı devletinin bekası için birinci düşman olarak gören Namık Kemal, bu çekincesini Rusya kaynaklı her türlü fikre karşı da taşımıştır. Farklı tarihlerde yazdığı makalelerde- ilki Hürriyet gazetesindeki "Elifbanın Islahı Hakkında" makalesi, bir diğeri de Đbret gazetesinde neşredilen "Kıraat" makalesidir- bu öneriyle ilgili somut mahzurlar ortaya koymayan Namık Kemal, ilerleyen yıllarda Rusya'yla yaşadığımız savaşlardan ve artan

411 Donbay, a.g.t, “Elifbâ’nın Islahı Hakkında”, s. 377. 412 Donbay, a.g.t, Elifbâ’nın Islahı Hakkında, s. 378.

tehditkâr tavırlardan sonra Ahundzade'nin teklifini -muhtemelen bu ruh hali içerisinde- sertliği artan bir tonla reddetmiştir.

Üçüncü öneriyi de Ahundzade'nin teklifinde bulunan mahzurların yanı sıra dili karmaşa içinde bırakacağı düşüncesiyle ve harflerin birleşik yazımından hâsıl olan hızı ortadan kaldıracağı düşüncesiyle uygun bulmaz:

"...Üçüncü suret ise bu mahzurları cami' oldukdan başka ıskât-ı hurufdan dolayı me'hâz- ı kelimâtı iza'a ile lisânı bütün bütün teşvîş edeceğinden ve hurûf-ı muttasılamızın tâhrirce mevcûd olan sür'at ve sühûleti arada zayi' olacağından i'tikadımızca ne makûl ne de makbûl olabilir.” 414

Bu noktada sanatçının bir ikilem yaşadığını görürüz. Namık Kemal, harflerin bitişik yazılması nedeniyle Latin harfleriyle kıyaslandığında matbaacılık ve basım işinde bizde birçok eşkâlin kullanılmasının gerektiğini, bunun da basım işini pek masraflı hale geldiğini belirterek bu durumdan yakınır:

"… harflerin muttasıl yazılmasından dolayı Avrupa'da basma eşkâli nihâyet otuz beş- kırktan ibaret iken bizde beş yüze kadar yaklaşmak hasebiyle .... intişâr-ı ma'ârifin en büyük vasıtası olan tıbâ'at pek masraflı geldiğine nazaran hâl-i hâzırın fa'ide-i ıslâhı müttefiku'n-aleyhdir." 415

Ancak harflerin bitişik yazılması birkaç paragraf sonra sanatçı açısından, gündelik yaşamda Arap alfabesinin sağladığı hızlı not alma ve kolay yazılma avantajından dolayı vazgeçmek istemeyeceği bir özellik haline gelir ve yazar, bu avantajı hem ıslah hem de alfabe değişimiyle ilgili yazılarında, kullanılan alfabenin bir üstünlüğü olarak nitelendirir:

" ve hurûf-ı muttasılamızın tâhrirce mevcûd olan sür'at ve sühûleti arada zayi' olacağından..." 416

"Ben de ömrümde benim Türkçe (Osmanlı alfabesi kastedilmektedir.) yazdığım kadar sür'atli yazı yazar Firenk görmedim." 417

Bütün bunlar incelendiğinde Namık Kemal’in fikir olarak alfabenin ıslah edilmesi düşüncesine pek de olumsuz yaklaşmadığını görürüz. Ancak ortaya atılan teklifleri değişik düşünceler öne sürerek kabul etmeyen sanatçı bunun nasıl yapılabileceği hakkında kendi düşüncelerini söylemez, bir başka söyleyişle ortaya atılan tekliflere karşı çıkarken bir çözüm yolu sunmaktan da çekinmiştir. Namık Kemal, bu düşünceleriyle yapılacak değişim hareketlerinin karşısında olmuş, başka çözüm sunmamakla da alfabe meselesinde var olan durumun devamından yana

414 Donbay, a.g.t, “Elifbâ’nın Islahı Hakkında”, s. 378. 415 Donbay, a.g.t, s. 374.

416 Donbay, a.g.t, “Elifbâ’nın Islahı Hakkında”, s. 378. 417 F. Abdullah Tansel, a.g.e, C. II, s. 191.

olmuş, zorlukların ve sıkıntıların başka yollarla çözümlenmesi gerektiğini düşünmüştür.