• Sonuç bulunamadı

2. HAZAR’IN STATÜSÜ SORUNU

2.1. Kıyıdaş Devletlerin Tezleri

2.1.5. Kazakistan

Hazar’da yaklaşık yüzde 29’luk payla en fazla kıyı alanına sahip olan Kazakistan, Temmuz 1994’te Hazar’ın statüsü ile ilgili olarak kendi görüşlerini açıklamıştır. Kazakistan, Hazar’ın 1982 BMDHS’ne tabi olmasını, 12 millik ulusal karasularına sahip olunması gerektiğini, Hazar’ın ulusal sektörlere bölünerek münhasır ekonomik bölgelerin belirlenmesini, her kıyıdaş ülkenin ulusal sektörü üzerinde egemenlik haklarını kullanabilmesi gerektiğini belirten bir deklarasyon yayınlayarak kendi görüşünü ortaya koymuştur.

Kazakistan, 12 Kasım 1996’da Aşkabat Zirvesi’nde, Hazar’ın uluslararası hukuk normlarına uygun olarak münhasır yetki alanının ve balıkçılık bölgeleri sınırlarının belirlenmesini ve deniz tabanının milli sektörlere göre ayrılmasını istemiştir (Çolakoğlu 1998: s. 111). Kazakistan, Hazar’ın “sınır gölü” olarak kabul edilerek orta hat prensibi ile ulusal sektörlere bölünmesine sıcak yaklaşmamaktadır. Böyle bir paylaşım Kazakistan’ın, Hazar’daki payının azalması anlamına gelmekle birlikte komşuları ile tartışmalı sahası olmayan Kazakistan statü sorunu konusunda çözümcü bir tavır izlemiştir.

Kazakistan, 10 Mart 1998’de, tek taraflı olarak yayınladığı bir bildiri ile Hazar’ın kendi ulusal münhasır ekonomik bölgesini belirleyerek, bu bölgeyi deniz gücüyle koruma altına almıştır. Rusya ile Kazakistan arasında, 6 Temmuz 1998’de deniz dibinin paylaşılması için anlaşma imzalanmıştır. Ayrıca 9 Ekim 2000 tarihinde iki ülke arasında, Hazar Denizi’nde işbirliği konusunda bir deklarasyon imzalanmıştır. Bu deklarasyona göre; Kazakistan ile Rusya Federasyonu Hazar’ın statüsünün belirlenmesinde “ortay hat” prensibini kabul etmekte, denizin dibi ulusal sektörlere bölünürken su yüzeyini ise ortak kullanıma açmayı kabul etmişlerdir. (www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=2&yazi=153, ty).

Kazakistan, Hazar’ın statüsü ve paylaşımı konusunda, özellikle İran’ın yüzde 20’lik eşit paylaşım tezinden uzak durmaktadır; çünkü bu durumda en çok zarar gören ülke olacaktır. Diğer taraftan, Kazakistan sınırları içerisinde barındırdığı

145

önemli miktardaki Rus asıllı nüfus nedeniyle, Rusya’yı da karşısına almak istemediği için Rusya’nın tezleri ile uyumlu bir görünüm sergilemektedir.

Zengin hidrokarbon kaynakları ve yeni jeo-politik konumu ile Hazar Denizi, Avrasya coğrafyasının en önemli bölgesi konumundadır. Bu sebeple Hazar Havzası, nüfuz mücadelesinin en sert geçtiği bölgelerin başında gelmektedir. Hazar’da statü sorununun bir türlü çözüme kavuşturulamaması, aslında bölgesel ve uluslararası düzeyde yürütülen jeo-politik üstünlük mücadelesinin bir sonucudur. Belirlenecek statü Hazar’da birçok konuyu da aydınlığa kavuşturacaktır. Boru hatları güzergahları, kaynakların paylaşımı, ekolojik dengeler ve jeo-politik kazanımlar belirlenecek statüye göre şekillenecektir.

Yeni jeo-politik düzende yaklaşık 20 yıldır uluslararası bir mücadeleye sahne olan Hazar’ın statüsünün çözümü konusundaki gelişmeler ele alındığında, birçok ülke başlangıçta savundukları fikirlerden vazgeçmiş, bazıları ise karşılıklı tavizler vererek anlaşmaya varmışlardır. Özellikle Rusya, Azerbaycan ve Kazakistan’ın önemli antlaşmalar imzaladığı ve bu antlaşmalar ile sınırlarını belirlediği görülmektedir. Bu üç ülke denizin dibinin ulusal sektörlere bölünmesi ve su yüzeyinin ise ortak kullanımı konusunda belirli bir anlaşmaya yaklaşmışlardır. İran ve Türkmenistan ise, kimi zaman aynı ve kimi zaman da farklı nedenlerle, Hazar’ın statüsü konusundaki bu tür antlaşmalara şimdilik yanaşmamaktadırlar. Özellikle İran, Hazar’ın beş kıyıdaş devletin kıyı uzunlukları hesaplamalarının eşit paylaşımı konusunda tavrını ısrarla sürdürmektedir. Hazar’ın statüsü sorununu üç devletin (Rusya, Azerbaycan, Kazakistan) anlaşmasıyla çözüme kavuşturmuş olması, İran’ı daha esnek bir tutum almaya zorlayacaktır. Ancak, İran aynı zamanda bu tavrını Hazar’da etkinliğini devam ettirmek için uzun süre sürdürmesi olasılığı da bulunmaktadır.

Sonuç itibari ile, Azerbaycan ve Kazakistan’dan farklı olarak, İran, Rusya ve Türkmenistan, Hazar’ın hukuki statüsünün belirlenmesi konusunda acele etmemektedir. İran, Basra Körfezi’nde sahip olduğu zengin doğal gaz ve petrol yatakları nedeniyle, Rusya ve Türkmenistan’ın ise tabii kaynaklarının büyük çoğunluğunun karada bulunması nedeniyle, bu üç ülke statü sorununun çözümü konusunda zaman kazanma stratejisi izlemeyi tercih etmektedirler. Azerbaycan ve

146

Kazakistan ekonomilerinin gelişimi ise Hazar’da sahip oldukları kaynakları uluslararası piyasalara ulaştırmalarına bağlıdır. Bu nedenle bu iki ülke, Hazar’ın statüsü sorununun çözüme kavuşturulması için bölgesel ve uluslararası girişimlerde bulunmaktadır (Mammadov, 2013: s. 63).

Harita 13: Hazar Denizi’nin Kıyıdaş Ülkeler Arasında Orta Hat Prensibine Göre Bölünmesi

Kaynak: Shah ve Syed, 2011.

Hazar’ın jeo-politik önemi konusunda birçok modern analizci ve yorumcu ortak görüşe sahiptir. “Hazar’daki mücadelenin jeopolitik güç ve ulusal onurla ilgili olduğunu düşünüyorum. Günümüzde Soğuk Savaş’ın galibi olan Amerika’nın amacı, bölgedeki kendi çıkarlarını korumak için Rusya’nın yayılmacı emellerini bölgeden uzak tutmaktır. SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya bölgedeki eski etkisini korumaz duruma gelmiştir. Ve sonuç olarak, Hazar Denizi’nin çetin kıyılarında oynanan 19. yüzyılın ‘Büyük Oyun’un modern versiyonu ‘boru hatları politikası’ olmuştur.” (LeVine, 2007: s. xiv).

“Yeni Büyük Oyun”un ganimetleri tartışmalı bir konu olmayı sürdürmektedir. Ancak halen, ‘Yeni Büyük Oyun’un odağında Hazar’ın enerji kaynakları, özellikle de petrol ve gaz bulunmaktadır.” (Kleveman, 2003: s. 3). “Büyük Oyun”dan farklı olarak, 21. Yüzyıl’ın güç paylaşım mücadelesinde rakipler birbirine eşit olmadıkları gibi güç ve yapı olarak birbirlerinden oldukça farklıdır. Devletler, bölgesel örgütler, etnik yapılar ve özel şirketler arasındaki çok aktörlü jeo-politik mücadelenin dünden

147

bugüne değişmeyen tek aktörü ise Rusya olmuştur. Hazar’da yaşanan bu mücadelede petrol ve doğal gaz kaynaklarını kontrol etme isteğinin etkisi büyük olmakla birlikte nihai hedef, jeo-politik olarak üstünlük sağlamaktır (Mandelbaum, 2000: s. 23-24). Bu mücadelede, taraflar arasındaki ikili ve çok taraflı ilişkilerin geleceğini belirleyecek unsurlar arasında bulunan statü sorunu, bölgeye özel bir durum olarak varlığını korumaya devam etmektedir.

Hazar’da bir türlü çözüme kavuşturulamayan statü sorunu, aslında bölgesel ve uluslararası çapta yürütülen jeo-politik üstünlük mücadelesinin bir neticesidir. Hazar’ın statüsüyle ilgili toplanan zirvelerde çevre koruma ve deniz taşımacılığı ile ilgili konularda belirli düzeylerde uzlaşma sağlanmıştır. Ancak, deniz dibi paylaşımı, su tabakasının kullanımı, su ürünlerinin korunması, deniz sınırlarının tespiti, bölgenin güvenliği gibi konular henüz çözüme kavuşturulamamıştır. Hazar’ın statüsünün belirlenmesinde en önemli konu, deniz yatağına döşenecek enerji nakil hatlarını ilgilendirmektedir. Bu sorunda da İran, Hazar dibinin milli sektörlere göre bölünmesine karşı çıkarken, Rusya çevre sorunlarını gerekçe göstererek, Hazar’ın altından boru hattı döşenmesini engellemek istemektedir. Bu da Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın çıkarlarına ters düşmekle birlikte, bu durum Rusya’nın “yakın çevre politikasının” temel taşlarından birini oluşturmaktadır, çünkü Rusya, enerji transferi üzerindeki egemenliğini kaybetmek istememektedir (Turan, 2004: s. 49-50).