• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM: FIRSATLARI KOLLAYAN BİR KENT: KAYSERİ

3.2. Kayseri’de ‘Oturma’ Kültürü

Kayserili girişimcinin ya da ekonomik aktörün sosyal organizasyonunda ve soysal sermaye oluşturmada öne çıkan kurumsallaşmalardan biri de “oturmalar” adı verilen kültürdür.

K20: “Kayseri’de ticaret ahlakı öndedir. Mesela çek ve senet verdiği zaman pek inceleme yapmaz, “Kayserili öder” denir. Çekinin karşılıksız çıkması yakışıksız kalmaz. Bir de kanaat önderlerinin devamlı birlik ve beraberlik ruhu için toplumda bir arada tutarlar. Özellikle de oturmalarda. Oralarda oto kontrol daha iyi sağlanıyor. Güvende zaman içerisinde oynama oluyor tabi.

Oturmalarda her türlü görüşten insanlar var. Kendi arasında, çevresinde oturmalar olur. Günlük ticaret olayları orada değerlendirilir. Mesleki açıdan karışık. Kanaat önderi değişebilir. Din adamı da olur, oda başkanı da olur, bir profesör olur, Sivil toplum kuruluşu başkanı da olur... Her türlü kesimden vardır. Toplumu denetler de. Mesela burada bir Kayserili bir şey isterken

28 Bourdieu, hem yapısalcıların mübadeleyi evrenselleştiren ve mutlaklaştıran indirgemesine karşı çıkmış hem de tahakküm ve çıkar sorunlarını mutlaklaştırarak Marksist bir paydacı düşünceyi yeniden üretmiştir. Armağanı simgesel sermayenin bir türevi olarak ele alan bu düşünce toplumsal ilişkileri simgenin varoluşundan önceye alan anti-faydacı bir tutum takınmasına yol açmıştır (İnsel, 2003:16).

141

sanki hepsi ağız birliği yapmışçasına aynı şeye parmak basarlar. Ortak bir kanaat vardır yani. Ve Kayseri’de birlik, beraberlik ruhu… Bu oldu mu, ben her tarafta kazanırım der Kayserili. Hakimiyle, savcısıyla, garnizon komutanıyla herkes bu birlik beraberlik için can atar. Kayserili buraya gelen bürokratı da kendisine benzetir…”

K3: “Oturmalarda genelde erkekler oturur. Kadınlar da ayrı oturur. Burada oturulup karar alınır. Ortaklıklar oluşur. Şunu yapalım denir birbirine. Ya da kız alıp verme orada oluşur. Bütün kararlar orada alınır. Birliktelik sağlanır.

Saygı, sevgi yüksektir. Kayseri’de oturma kültürünün yerleşmesinin sebebi insanların birbirleri ile çok samimi olmaları, bir. İkincisi ortaklıklar da orada ayrılır. Yani hem birleşirler hem ayrılırlar. Evlilik de, ticaret de, siyaset de orada konuşulur. Oturmalarda hep aynı kişiler olur. Her grubun kendine göre bir oturma arkadaşı olur.”

K18: “Çok alt tabaka hariç, esas orta tabaka, orta burjuvazi ve onun üzerindekilerin hepsinin bir oturması vardır. Çok eski tarihi. Haftada bir olur. Erkekler oturur. Kış mevsiminde tabi. Güzün, baharın ve kış mevsiminde. Her konudan konuşurlar ama biraz da eğlenceli olsun isterler.

Hep ciddi işlerden olmaz. Son zamanlarda her oturuma bir hoca katılarak dini ağırlıklı sohbetlerin yapılmasına vesile oluyor. O da tabi bayağı yakın zamanın işi. Bizim biraz çekingen gibi görünmesi, çevresi ile oturup kalkması çok aktif mesela. Birçok validen duymuşumdur ben. Kayseri’ye geldiğinde cin gibi adamlar bekliyor… Ertesi gün gelecekler yanıma, bir sürü laflar edecekler filan… Allah Allah, ağızlarından ses çıkmıyor filan… bir şey söylerim, dinlerler, doğru söylüyorsunuz vali bey, derler. Çekingen

142

buluyorlar yani, şaşırıyorlar. Bizim bildiğimiz Kayseri bu muymuş derler uzun süre. Ondan sonra, mesela bir meseleyi gündeme getiriyor vali Kayseri ile ilgili, efendim işte şu bakana veya müsteşara takılıyor filan dediğinde oradan bir Kayserili, efendim bazı tanıdıklarından haber verip efendim işte şöyle burada bu var, şurada şu var, araya koyup şöyle halledelim diyebiliyor.

İşte vali birden Kayseri’yi anladım diyor o an. Yani Kayseriliyi hemen anlayamazsın. Bir de bakarsın ki altından neler neler çıkıyor. Her döneme uyumlu. Mesela 12 Eylülde toplanıp fabrikalara yönelirler, yatırım yaparlar.

Kimin kiminle diyalogu var bilirler.”

K21: “Ekonomik ilişkilerde birbirine teşvik filan oluyor. Hangi yöne gidelim, nasıl yapalım, bende para var nasıl yapalım gibi şeyler tartışılıyor bu oturmalarda. Şehrin gelişmesi adına birçok katkısı var. O oturmalarda kararlar alınıp uygulanıyor. Arkadaşlar grubu bunlar. Çocukluk arkadaşları.

Mesela ben diyelim tekstilde çalışıyorsam ve sen de oturmada arkadaşımsan sen de o konuda bilgi sahibi oluyorsun. Ya da mobilyada çalışıyorsam sana mobilya konusunda bilgiler aktarıyorum. Veya sermaye büyütelim diye düşünüyorsam ilk önce kendi çocukluk arkadaşıma teklif ediyorum. Öyle bir sistem oluşuyor. Dolayısıyla, yüzde yüz öyle olmasa bile, benzer sektörlerde çalışanların oluşturduğu bir oturma çıkıyor ortaya. Ağırlıklı oluyor. Tabi ki gayri resmi sivil toplum örgütü gibi bir şey. Dar çerçevede ama. Hepsi bir grup oluşturuyor.”

K4: “Sosyal bir etkisi var. Orada insanlar akşamların oturup konuşuyor işte.

Alıyor, veriyor işte, ticaretle ilgili… Birbirini tanıyor. Oturma kültürü kışın olur ağırlıklı. Yaz pek olmuyor. Oluyor da az oluyor. Bu namazla ilgili.

143

Camiden ayrılmakla ilgili. Yassı mesela geç olunca insanların sabahı erken oluyor işte. Kışın akşam 6’da eve gittikten sonra vakit çok oluyor. İş arkadaşı, çocukluk arkadaşı, mahalle arkadaşı, bina arkadaşı, akrabası… her birinin üç dört tane oturması vardır yani. Bürokrasi ile olanlar ayrıdır onlar.”

K3: “Oturmalarda işadamı olması şart değil. O anda frekans tutuyorsa herkes oturur. Bağ kültüründe bu önemli. Yine bağlarda var. Kışın evlerde de oluruz ama bağlarda açılırız. Mangal filan olur. Evvelden yoktu ama şimdi okey de var. Yoktu öyle yani. Oturulup konuşuluyordu. Kayseri’nin ticaretteki etkenlerden bana göre biri de, yani girişimcilik kültürünün oluşmasında oturma kültürü içerisindeki arkadaşların birbirlerine gaz vermesidir. Ya şunu yapsanıza, şöyle bir iş var neden yapmıyorsunuz gibisinden. Veya şuraya şöyle bir iş açsanız derler. Çeşitli cemaatten olan insanlar da bir arada olurlar. Çocukluk arkadaşları genelde. Ben de mesela sonradan girme biriyim. Çağırdılar, gel dediler. Öyle herkesi de almazlar. Frekans tutarsa.

Aykırı ses olur ama tatlı bir aykırı ses olur. Orta sınıf ve onun üstü yapar. Her partiden de olabilir. MHP’lisi, CHP’lisi, AK Partilisi hep beraber otururlar.

Birbirleriyle de gırgır geçerler. Kayseri’yi idare ederken de mümkün olduğu kadar Kayserili olmasına dikkat ederler. Şehirli olması, biraz daha ayrıntıdır.

Zaten örgütlü bilinci ön plana çıkarır, bu da işi bitirir. Ticaret odası, sanayi odası filan, bunlar ayrı gibi durur ama orada bir arada olurlar. İşi çözerler.”

K8: “Oturmalar daha çok birbirleriyle samimi olmayı sağlıyor. Ee tabi ticareti de bu etkiliyor. Mesela diyelim ki, sen demir satıyorsun, işte ben inşaat yapıyorum. Oturmada gidip geldiğim zaman işte ihtiyacımı senden görürüm. Samimiyeti sağlıyor, güveni sağlıyor. Daha sonra iş yapmayı

144

sağlıyor. Ortaklığı sağlıyor. Birbirlerine daha çok güveniyorlar. Yani bu şeyi daha çok pekiştiriyorlar. Oturma kültürü Kayseri’de yıllardan beri hep vardır. Onu bitirmezsin çünkü gençler de akranlarıyla aynen devam ettiriyor.

Başka yerde, mesela Konya’da benim bildiğim yok böyle bir şey..”

K8: “Cemaat oturması olursa dışarıdan birilerini alırlar. Kayserili yerlisinde dışarıdan giren çok az. Normalde bir ayırımcılık yok, görülmez ama onların zihnindeki o şeyi gelen insanlar görüyor. Maalesef o şey hala bitmiş değil.

Kendilerini Kayseri’nin sahibi gibi görüyorlar. Dışarıdan gelen insanlara, yani, biz olmasaydık siz olmazdınız gibi bir hava hissettiriyorlar. Şimdi 1970’lerdeki gibi değil. Belki 2020’de daha farklı olacak. Çünkü genç nesilde pek kalmıyor bu. Genç neslin her gruptan her yerden arkadaşı oluyor.

Kalmıyor yani. Eskiden birbirlerinden kız alıp kız vermezlerdi. Şimdi onlar da karıştı. Bunlar Kayserinin dışından kendilerine fazla gelin almazdı. Şimdi onlar da kalkıyor. Şimdi ne kadar dayanabilirler ki? Belki 100 sene dayanır ama bir gün gelir değişecek bu da. Kapı açıldı artık o iş de Kayseri’de bitmek üzere.”

K9: “Bina komşuları ile oturulur, dükkân komşuları ile oturulur, akrabalarla oturulur… ve bu oturmalar çok önemlidir Kayseri’de. Hükümetler devrilir, hükümetler kurulur. Partiler batırılır, partiler kurulur. Her şey burada olur çünkü her şey konuşulur burada. Atış serbesttir. Herkes kendisi oturur orda..

Kimisi dini şeyini yapar, kimi ekonomiden bahseder. Öteki adam spordan bahseder. İşte Kayserispor şöyle oldu, Galatasaray böyle oldu der. Kimileri ava meraklıdır filan. Akşam orda konuşurken şöyle bir iş yapacağız filan derken öbürü ikinci gün ya akşam sen bahsettin bende de para var, gel

145

beraber yapalım diyebilir. Belki böyle bir şey olabilir. Orda bir kısıtlama, sınır yok ki şunu yaparsın ya da şunu yapamazsın diye. Spontane gelişir, arkasından ciddiye mi alınmaz mı o orda belli olur. Gençler ve ihtiyarlar diye bir ayırım yok. Apartmanda kim varsa çağrılır. Ama bazı apartmanlarda ben duyuyorum mesela gençler arasında okey partisi yapıyor, ihtiyarlar oturup bir grup daha yapıyorlar filan. Onlar farklı şeyler konuşuyor falan belki. Hala devam ediyor oturma kültürü. Bizim burada oturma kültüründe arabaşı olur.

Çorbası olur, tavuksuyu, içinde biberi, salçası olan, bir de hamuru suyla karıştırıp pişirilir böyle siniye, tepsiye konur. O öyle bekletilir soğukta, donar, sonra çorbaya katılır. Bu Türkiye’nin pek çok yerinde vardır ama adı başkadır. Belki tadında farklılıklar vardır biraz.

Görüşmecilerin ifadelerinde dikkat edilecek açık kodlar oturmaların çeşitli sosyal işlevleridir. Oturmalar Kayseri’nin nevi şahsına münhasır bir sosyal organizasyonu olarak tarihsel ve kültüreldir. Ekonomik ilişkilerde, ekonomik aktörlerin birbirleri hakkında bilgi paylaşımını sağlar. Schutz’un kavramını ödünç alacak olursak ‘oturmalar’, Kayseri’de ekonomik alanın “bilgi stoğu”dur. Ekonomik dünyada olup bitenlere ilişkin bilgi bankası işlevini gösterir. Aynı zamanda sosyal bir sermaye kaynağıdır. Aktörler arasında kurulan sosyal ağın kurumsallaşmış, ritüelleştirilmiş bir pratiğidir. Hem sosyal hem ekonomik bir pratiktir. Güven sorununu oto kontrol sistemi ile minimuma indirir. Farklı görüşten insanların biraradalığı, farklı sosyal ve siyasal çevrelerin bilgi dolaşımını hızlandırır. Böylece bilgiye dayalı ekonomik yatırımların gerçekleşmesini hem de örülen sosyal ağ sayesinde başta bürokrasi olmak üzere pek çok kanalın işlevsel ve hızlı kullanımını sağlar. ‘Oturmalar’ın ekonominin kültürel çerçevelerinden birini oluşturduğunu

146

söyleyebiliriz. Oturmalarda hem birbirini kontrol-denetim imkanı gerçekleşmekte hem de ekonomik alandaki faaliyetlerle ilgili de istihbarat ortaya çıkmaktadır.

Enformel ilişki ağlarının kurumsallaşmış hali olan ‘oturmalar’ aynı zamanda sınıfsal bir pratiktir. Orta ve üst sınıfa ait bir pratik gibi sunulsa da esas olarak kentin geleneksel eşrafının, bugünün burjuvazisinin sosyo-ekonomik bir pratiğidir. Aynı zamanda ekonomik sosyalleşmenin de sosyal bir zeminidir.

Goffman’ın (1986) “çerçeve analizi” açısından da ‘oturma kültürü’nün sosyal bir işlevi söz konusu edilebilir. Sadece oturmalar için değil, ekonomik sermayeyi birikiminin oluşumunu etkileyen tüm sosyal sermaye formlarında da bu yorum çerçevesi dile getirilebilir. Zira bu tip sosyal örgütlülükler kişiye bir yorum çerçevesi sunar. Zamanı (kapitalistleşme süreci) ve mekanı (Kayseri) anlamlandırmaya yarayan söz konusu sosyal ağların kültüründen şekillenen sosyal yorum şemaları, dünyayı algılama ve olayları yorumlamada önemli kılavuzlardır. Bu mekanizmalar, sadece yorumlama çerçevesi sunmaz, pratik anlamda sosyal sorunların üstesinden gelinmesinde de işlevsel roller üstlenir.

K3’ün belirtmiş olduğu “birbirine gaz vermeler” ve diğer davranış örüntüleri Goffman’ın sahne, performans ve takım birlikteliğini içeren dramaturjik disiplini akla getirmektedir. Nitekim her oturma aynı zamanda bir takımdır ve son derece sosyal kontrolü yüksek bir mekanizmadır. Goffman (2009:194), performansla ilgili şunları belirtir: “takım üyelerinin aynı anda başka gerçeklikler içeren başka türlü performanslar düşlemeye veya sahnelemeye izin verecek denli geriye çekilebilecekleri bir şeydir. Oyuncular resmi sunumlarını “en gerçek” gerçeklik olduğunu dünseler de düşünmeseler de, birbiriyle çelişen çok sayıda gerçeklik

147

versiyonunu örtülü olarak ifade edeceklerdir”. Oturmayı bir sahne olarak kabul edersek, oyuncuların performansını belirleyen karmaşık bir süreç olsa da özellikle ekonomik performansı arttırıcı ya da tetikleyici bir işlevi olduğu söylenebilir.

Dolayısıyla karşılıklı bir etkileşim süreci söz konusudur. ‘Oturma’da sahnelenen benlik ekonomik alanın performansına dayalı şekillenir. Bütün bunların yanında Goffman’ın tiyatro analojisi Kayseri’deki ekonomik davranışları açıklama noktasında yetersiz kalabilir. Bunun yerine futbol takımı (ekip) metaforunun kullanılması daha uygun olacaktır. “Etkileşim” ve “performans” kavramları takım metaforunda geniş bir eylem rejiminde hayat bulur.

K3, görüşmenin başka bir yerinde artık Kayseri yerlisi-köylüsü ayırımı kalmadığını belirtmişse de sınıfsal farklılaşmanın sosyal ve mekânsal farklılaşmayı da ürettiğini ve geleneksel yerli-köylü ayırımın bu bağlamda örtük de olsa yeniden üretilmekte olduğu ortadadır. Zira sonradan kimse dahil edilmez ‘oturmalar’a. İkinci nokta da oturmaların bağ kültürüyle paralel ilerliyor olmasıdır. Bağ kültürünün gayrimüslimlerin sınıfsal konumlarına dayanan kültürel bir miras olduğunu hesaba kattığımızda oturmaların da gayrimüslim taşra burjuvazisinin bir mirası olduğunu söylememiz yerinde olabilir.

G: “Gayrimüslimlerde var mıymış böyle oturmalar?”

K8: “Valla onu tam bilmiyorum. Belki onlarda da vardır da onlardan da kalmış olabilir. Çünkü genelde baktığınız zaman Kayseri’de adetlerin tümü gayrimüslimlerden kalma adetler gibi. Mesela ticarette yapılan işler. Mesela Kayseri’de eskiden sabah namazından sonra gelip dükkan açarlardı. O saatte hiç kimse sokakta olmazdı. Ama adam gelip açardı dükkânı, kapının önünü süpürüp yıkardı. Küçük bir sandalyeye oturur, müşteri beklerdi. Bu hep

148

onlardan kalma bir kültürdü yani. Pazarlık kültürü de onlardan kalma bir kültür. Bir de şu var. Bunların hepsi ekonomiye dayanıyor. Diyelim ki adam çiftçilik yapıyor. Ekiyor biçiyor, akşam saat 7’de eve geldiği zaman adamın temeli gidiyor. Karısıyla bile vakit geçiremiyor, gidip yatıyor. Bunun oturması olur mu? Olmaz. Ee adam her şeyi düzene koymuş, sistemi oturtmuş, sabah 9’da işine gidiyor, 5’te evine geliyor, yemeğini yiyor, ondan sonra zaten uğraşacak bir şey arıyor ya televizyona bakıyor ya oturmaya gidiyor. Yani bunlar refah şeyleri. Bir de köyde adamın iki üç odası var.

Birinde yatıyor, birinde yiyor, birinde oturuyor. Misafiri geldiği zaman nerede oturacak geç saatlere kadar? Ama burada herkesin mekânı falan çok gelişmiş. Geldiğinde 50 kişiye, 100 kişiye oturacak mekânlar kurmuş adam.

Evler 250-300 metrekare. Aile için zaten ayrı yeri var. Misafirin de ayrı tuvaleti, banyosu vs var. Gelen adam da rahat ediyor, evdeki de rahat ediyor.

Öyle bir şey olunca bunlar devam ediyor. Eğer bunlar olmazsa, bir sefer misafir çağırırsın bir daha çağıramazsın. Onun için kırsaldan gelenler zaten bunlara ayak uyduramıyor.”

Görüldüğü gibi oturma kapalı bir sosyal kurum işlevi göstermektedir. Kendi içinde kendine at dili bulunmakta, roller yeri geldiğinde paylaşılmaktadır. Söz gelimi

“arabaşı” bu rolü ifade eder. Kuşaktan kuşağa aktarılan sosyo-kültürel değerlerin, gücün, ekonomik cesaretin, girişkenliğin sunumunda ve özümsenmesinde de önemli bir bilgi stoğu hizmeti göstermektedir.

149