• Sonuç bulunamadı

Kavramsal değişim modeline yönelik eleştirilerden sonra, modele yeni bileşenler eklenerek modelin yenilenmesi için yeni çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu bölümde bu girişimlerden iki tanesi incelenerek önerilen modellerde yer alan bileşenler detaylıca tanıtılacaktır.

1.1.7.1.Üç Bileşenli Kavramsal Değişim Modeli

Tyson ve diğerleri (1997), sınıf içi uygulamalar açısından bakıldığında kavramsal değişim modeline ilave bileşenler eklenmesi gerektiği görüşündedir. Bu nedenle araştırmacılar kavramsal değişimin çok boyutlu olduğunu öne sürerek yeni bir model önermiştir. Modelin temelinde, kavramsal değişimde bilişsel unsurların ön plana çıkarılması ve öğrenmeyi etkileyecek diğer unsurların arka planda bırakılması eleştirisi yatmaktadır. Araştırmacılar, bizzat kendilerinin yaptıkları bir çalışmanın bulgularından yola çıkmamışlar, bunun yerine alan yazındaki çalışmaları inceleyerek, önerdikleri model için bu araştırmaları destekleyici kanıt olarak sunmuşlardır. Modelde, kavramsal değişimin çok boyutluluğu Şekil 1.1’de gösterildiği gibi, bir üçgenin kenarlarını kullanarak açıklanmaktadırlar. Şekle göre, kavramsal değişim modelinde üç bileşen yer almaktadır. Bunlar ontolojik, epistemolojik ve sosyal/duyuşsal bileşenlerdir.

Şekil 1.1

Kavramsal Değişimin Çok Boyutlu Yapısı (Tyson ve diğerleri (1997)’den alınmıştır.)

Bu modele göre kavramsal değişim nasıl gerçekleşir? Tyson ve diğerleri (1997)’ne göre kavramsal değişimde, öğrencinin öğretim öncesi kavrayışları, bilimsel kavram ve bu iki unsur arasındaki köprü dikkate alınmalıdır. Şekil 1.2 önerilen kavramsal değişim modelini göstermektedir. Buna göre, kavramsal bilgi 1 öğrencinin öğretim öncesi kavrayışını, kavramsal bilgi 2 bilimsel kavrayışı göstermektedir. Ancak bu kavrayış tam anlamıyla bilimsel olmayabilir. Araştırmacılar kavramsal değişimin aniden gerçekleşmediğini, öğrencinin kavramsal bilgi 2 olarak bahsedilen bilgisinde kavram yanılgılarının da yer alabileceğini belirtmektedirler. Bu nedenle kavramsal değişim ani görülen bir değişim yerine ilerleyen bir süreç olarak ele alınmaktadır. Kavramsal bilgi 1 ve kavramsal bilgi 2 arasındaki ok, kavramsal değişim sürecini göstermektedir.

Şekil 1.2

Kavramsal Değişimin Zamanla Değişen Dinamik Yapısını Gösteren Bir Model (Tyson ve diğerleri (1997)’den alınmıştır.)

.

Modelin ilk bileşeni ontolojik bakış açısını gerektiren bileşendir. Ontolojik bakış açısı bilimsel kavramların madde (matter), süreç (process) ve zihinsel durumlar olmak üzere üç ontolojik kategoride yer aldığı fikrine dayanmaktadır (Chi, 1992; Chi, Slotta ve Leeuw, 1994). Chi, Slotta ve Leeuw (1994)’a göre, kavramların öğrenilmesindeki zorluğun temel nedeni kavramın gerçekte olması gereken ontolojik

kavramsal bilgi 2 kavramsal bilgi 1 zaman 1 zaman 2

kategoride yer almayıp öğrenci tarafından yanlış bir kategoriye yerleştirilerek, öğretim ortamına getirilmesidir. Bu durumda, öğrencinin kavramı yanlış bir kategoriden doğru kategoriye yerleştirmesi gerekir. Araştırmacılara göre kuvvet kavramı, iki nesne arasındaki etkileşim kategorisinde yer alırken, günlük yaşamda cisimlerin özelliği kategorisinde yer almaktadır. Bu nedene Tyson ve diğerleri (1997), kavramsal değişimde ontolojik bir bakış açısının yer alması gerektiğini vurgulamaktadırlar.

Modelin ikinci bileşeni, epistemolojik bakış açısını gerektirmektedir. Bu bileşenin amacı, öğrencinin sahip olduğu bilgiyi nasıl gördüğünü anlamaya çalışmak yani öğrencinin sahip olduğu çok çeşitli kuramlar ve kavrayışlar hakkında nicel kararlar almaktır. Bu bileşen Posner ve diğerleri (1982) tarafından kavramsal değişim için öne sürülen koşullara (anlaşılırlık, akla yatkınlık ve işe yararlık) gönderme yapmaktadır. Öğrencinin öğretim öncesi ve öğretim sonrası sahip olduğu kavrayışların bu koşullara göre incelenmesi ve değerlendirilmesi, bu bileşenle ilişkilendirilmiştir.

Modelin üçüncü bileşeni olan sosyal/duyuşsal bakış açısı Pintrich ve diğerleri (1993) tarafından, kavramsal değişimin soğuk olan yönünü yani sadece bilişsel unsurları dikkate alan yönünü tamamlamak amacıyla eklenmiştir. Araştırmacılar, kavramsal değişimi destekleyici öğretimsel stratejilerde, öğrencilerin motivasyonunu olumlu yönde etkileyecek yönlendirmelerin yapılması gerektiğini belirtmektedirler.

1.1.7.2. Dört Bileşenli Kavramsal Değişim Modeli

Alsop ve Watts (1997) araştırmalarında, okul dışı öğrenmenin doğası (informal) hakkında bilgi edinmeyi ve bu bilgiye dayanarak genellemeler yapmayı amaçlamıştır. Bu amaçla yaşları 33 ve 45 arasında değişen ve radon gazının ulusal standartların üstünde olduğu bir köyde yaşayan dört yetişkinle yaklaşık bir saat süren yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Araştırmacılar, yetişkinleri yaşadıkları doğal ortamda ziyaret ederek görüşmelerini gerçekleştirmişler ve böylece okul dışında, resmi olmayan ortamlarda bireylerin verdikleri yanıtlara göre kavramsal

değişim modeline yeni bileşenler eklenmesi gerektiğini önermişlerdir. Şekil 1.3, araştırmanın bulgularına dayanan kavramsal değişim modelinin bileşenlerini göstermektedir.

Şekil 1.3

Kavramsal Değişimde Etkili Olan Unsurlar (Alsop ve Watts (1997)’den alınmıştır)

Alsop ve Watts tarafından önerilen modelin ilk bileşeni Posner ve diğerleri, (1982) ve Strike ve Posner (1985) tarafından önerilen anlaşılırlık, akla yatkınlık ve işe yararlıkla ilgilidir. Öne sürülen modeldeki ikinci bileşen, duyuşsal bileşendir. Bu bileşen üç parça halinde incelenmiştir: ilgi, dikkat ve akla uygunluk. Öğrenen bireyin, konuyla uğraşma düzeyi ve konuya yönelik alakası ilgiyi, öğrenme ortamında bu konuya sahip çıkma ve önem verme derecesi dikkati ve konuya katılması veya konuya yönelik saygı göstermesi akla uygunluğu gösterir. Bu bileşenle ilgili D isimli öğrencinin radon gazıyla ilgili görüşü aşağıda sunulmuştur:

Bilişsel Duyuşsal Benlik Saygısı Gayret Anlaşılırlık Akla Yatkınlık İşe Yararlık İlgi, Dikkat Akla uygun Kontrol Eylem Güven İmge Güven Özerklik

D: Bence herkes radyoaktiviteyi kutsallaştırıyor. Böyle düşünüyorum çünkü onu göremiyorsunuz onun size ne kadar zarar verebileceğini bilmiyorsunuz. Radyoaktiviteyle ilgili korkutucu bilgileri okuyorsunuz. Bence, her şey radyoaktivite gibi korkutucu olursa insanlık mutsuz olacak.

Araştırmacılar, duyuşsal alanla ilgili üç parçanın tersinden düşünüldüğünde D isimlinin durumuyla karşılaşılacağını belirtmektedirler. Öğrenci, konuyla alakasını keserse, konudan uzaklaşır ve ilgisini kaybeder: böylece zamanla bu konuyu tamamen akla uygun gelmeyen ve katılmadığı bir konuma düşürür ve konuyu öğrenmeyi reddetmeye başlar. Önerilen modelin üçüncü bileşeni olan gayret yine üç parçada incelenmiştir: kontrol, eylem ve güven. Bu parçalar, bilginin kullanılma ve uygulanabilme düzeyi olan kontrol, bilginin öğreneni harekete geçirme düzeyi olan eylem ve öğrenin sahip olduğu anlayışa güveniyle ilgilidir. Araştırmacılar, bu bileşenin Strike ve Posner (1985) tarafından öne sürülen işe yararlıktan farklılaştığını belirtmektedirler. Bu bileşen, zihinsel bir özellikten ziyade motivasyona dayalı bir özellik taşır. Gayret, şu sorularla ilişkilidir: “Bu bilgiyi nasıl kullanabilirim? Eyleme geçmemi sağlayacak mı? Uygulamada karşılaştığım bir sorunu çözmemde bana yardımcı olacak mı? Bu bilgiyi lazım olduğunda hemen kullanmayı isteyecek miyim?” Araştırmaya katılan N isimli öğrenci, aşağıdaki ifadeleriyle radyoaktivite konusunda sunulan bilgiye olan güven düzeyini açıklamıştır:

N: Radyoaktiviteyle ilgili daha fazla bilgiye ihtiyacım var. Radyoaktivite düzeyimizin ne olduğunu ve bu düzeyin ulusal standartlarla karşılaştırma sonucunu öğrenmek istiyorum. Bu karşılaştırma sonucuna göre risk olup olmadığını bilmek istiyorum. Radyoaktivite düzeyiyle ilgili gösterilen şekilleri anlayabilmeliyim. Bu konuyu tamamen anlamak için bu konuyla ilgili her şeyi bilmek zorundayım.

Alsop ve Watts (1997) tarafından önerilen modelin son bileşeni, benlik saygısıdır. Bu bileşen öğrenenin kendisine olan öz güveniyle, kendi davranışlarını düzenleme ve bu davranışlara yön verme konusunda bir ölçüde bağımsız oluşuyla ve bilimi öğrenen kişi olarak kendisiyle ilgili algısıyla ilişkilidir. Bu bileşen araştırmacılar tarafından üç parçada incelenmektedir: imge, güven ve özerklik. İmge,

bireyin bilimle ne kadar ilişkilendirdiğiyle ilgili algısıdır. Güven, bireyin bir konuyu kavrayamaması durumunda, o konuyu öğrenmeye devam etmede gösterdiği ısrarla ilgili inanışıdır. Özerklik ise, bireyin bilimsel konuları takip etmesi ve bilimsel sorulara yanıt aramayla ilgili motivasyonu ve yeterliliğiyle ilgilidir.

Genel olarak incelendiğinde dört bileşenli bu modelin, Tyson ve diğerleri (1997) tarafından önerilen üç bileşenli modele göre daha detaylı olduğu görülmektedir. Alsop ve Watts (1997)’ın modelinde her bileşenin hangi parçalardan oluştuğu, bu parçaların hangi kapsamda ortaya çıkabileceği açık bir biçimde sunulmuştur. Bu nedenle, kavramsal değişim modeline dayalı öğretimde gerçekleşecek öğrenmenin açıklanması, Alsop ve Watts tarafından oluşturulan model temel alınarak açıklanabilir. Ancak bu modelde, Pintrich ve diğerleri (1993) tarafından kavramsal değişim modelinde yer alması gerektiği öne sürülen bireyin öz yeterlik algısına ve üst bilişe değinilmediği görülmektedir. Bu çalışmada, kavramsal değişim modelinde üst biliş, öğrenmeyi etkileyen bir unsur olarak incelendiğinden, ilerleyen bölümde kavramsal değişim modelinde üst bilişin yeri tartışılacaktır.