• Sonuç bulunamadı

2.6.1. Kültür ve Dil Bağlantısı

Geçmiş çağlardan günümüze kadar insanlar yaşadığı doğal ve toplumsal çevre içerisinde duyduğu, gördüğü, düşündüğü, inandığı, ürettiği, yaptığı somut, soyut her şeye yani kültürünün temel ve alt ögelerine bir isim vermiştir. Böylece dil denilen, bir anlamı ifade eden ses, işaret ve semboller sistemi ortaya çıkmış ve gelişmiştir.

Kültürün bir ürünü olarak doğan dil ile kültür arasında parça bütün ilişkisi vardır. Bu ilişkide yerine göre bazen kültür dili geliştirir bazen de dil kültürü geliştirir ve yeniler. Bir kısırdöngü olduğunu fark ettiğimiz bu birbirini besleme ve ileri doğru geliştirme olgusunda, dil ile kültürün birbirini açıkladığı görülmektedir.

Temizyürek’e (1994) göre “Bir topluluğun millet vasfına ulaşabilmesi ilk başta gelişmiş bir dile sahip olması ile mümkündür. Milletlerin tarih, kültür ve düşünce tarzları ile dili arasında sağlam bağlar vardır. Ana dil vasıtası ile oluşan milli değerler aynı zamanda toplumun birliği ve bölünmezliğinin de teminatıdır.” Uluslar kendi toplumsal ihtiyaçları doğrultusunda kelime ürettikleri için, ulusların dilleri toplumca önemsenen alanlar, dallar ve konularda gelişme gösterir. Bu durum da, hayat koşulları ve tarzının kültürü

35

etkilediğini, kültürün de dili etkilediğini gösterir. Bu duruma örnek olarak hayvancılık olan bölgelerde hayvan tür, cins ve yaşlarına, hayvansal ürünlerin türlerine ilişkin daha çok kelime olmasına karşın, geçim kaynağı tarım olan bölgelerde tarımsal üretim, toprak işleme ve ürün türlerine ilişkin daha çok kelime bulunmasını gösterebiliriz.

Gedik’e (2009) göre bir dilin sürekliliği ve gücü aynı zamanda ait olduğu toplumun gücünü de gösterdiğinden, toplumlar dillerini geliştirmek ve yaygınlaştırmak isterler. Bir milletin kültürünün gelişmişlik düzeyi kendisini, o toplumun dilinde içerik zenginliği olarak belli eder. Yine bir dilin gelişmişlik düzeyi kendini o milletin sosyal, siyasal, bilimsel, teknolojik yenilik ve buluşlarında gösterir. Kısaca diyebiliriz ki; hayatın herhangi bir alanına ilişkin üretilen bir yenilik, ürün, buluş varsa orada, o yeniliği ifade eden yeni bir kelime doğmuştur ve o toplumun dili zenginleşmiştir.

Kültür ve dil arasındaki ilişki, bağlantı, etkileşim konusunda Özil’in (1991, s. 95-96) görüşlerine baktığımızda dili insanların birbiriyle iletişim kurabilmeleri, doğaya egemen olabilmeleri, kendilerini ve çevrelerini geliştirebilmeleri gibi pek çok hedef için araç olarak kabul ettiğini görüyoruz. Ona göre her ulus kendi dilini kullanarak, geliştirerek tarih boyunca kendi varlık, değer ve niteliklerini yansıtan bir kültür ortaya koyar.

İnsan içinde doğduğu toplumun dilini öğrenirken toplumun kültürünü de kazanır. Çevresini, sahip olduğu kültürü ve diliyle algılar. Zamanla birlikte kullandığı dilin daha çok sayıda kelimesine hakim olarak düşünme kapsam ve niteliğini artırır. Çünkü zihinde bulunan sözcük sayısı ne kadar fazla ise, sözcükler arasında bağlantı kurma sayısı, fikir üretme ve ayrıntı boyutunda düşünme yetkinliği o ölçüde artar. Bunu başaran insan da kültür ve dilini geliştirir.

Kültür ile dil arasındaki ilişkide paylaştığımız bilgileri sembolik bir örnekle dile getirirsek; kültür bir bitki ise dil tohumdur. Tohum vardır çünkü bitki vardır. Ancak bitkinin tüm bilgileri de tohum içindedir. Evet; dil kültürün bir ürünüdür. Ancak kültürü geleceğe taşıyacak olan tek araç da dildir.

2.7.2. Yabancı Dil Öğretimi ve Kültür

Kültür, bir toplumdaki insanların tarihsel süreç boyunca hem kendi hem de toplumsal hayatlarının anlamlı ve değerli bir şekilde sürdürülmesi için gerekli görüp ürettiği, hayatın tüm alanlarına ilişkin somut ve soyut tüm varlık, değer ve inançlar sistemidir. Bu sistem de

36

ifadesini yine kendi içinde bir alt ürün olan dilde bulur. O halde yabancı bir dilin öğrenilmesi demek, o dilin sahibi olan toplumun kültürünü de öğrenmek demektir.

Jiang (2000), dilin kültür ile iç içe geçmiş olduğunu ve kültürden ayrılmasının mümkün olmadığını belirtir. Peck (1998: 1) “Yabancı dil eğitimi, kültür çalışması olmadan kusurlu ve eksik olacaktır.” diyerek kültürel bilgi aktarımının da gerekli olduğunu vurgular.

Yabancı dil öğretiminin sadece dilbilgisi ile sınırlı olması, öğrencilerin kuracağı iletişimde doğru anlama ve doğru bir şekilde konuşmasını engelleyecektir. O halde bir yabancı dili öğrenmek demek o dilin kültürünü de öğrenmek gerektiği sonucunu doğurur. Bir kültürü öğrenmek de ancak o kültürün diğer kültürlerden farklı olarak kendi özelinde taşıdığı tüm araç, eşya tecrübe, bilgi, duygu, düşünce, gelenek, görenek, inanç ve değerler sistemini öğrenmekle olur. Brooks (1975) yabancı dil öğretim programlarına atasözleri, deyimler, müzik ve festivallerin de dahil edilmesini ister.

Yeni öğrenilecek dil ve kültürün özellikle duygu, düşünce, ahlaki kural ve değerler sistemi aktarılmalıdır. Bu aktarım sonucu öğrenci olan kişi, dilini öğreneceği toplum ve insanların iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin ve sevap-günah değerlerinin farkına varır. Kendi davranışlarını bu değerlere göre gerçekleştirerek gülünç veya zor bir duruma düşmez. Brown (2000, s. 189), yabancı dil öğretiminde yabancı kültürün de başarılı olarak öğretilmesinin ancak, o yabancı dilin ana dil olarak konuşulduğu ve kullanıldığı ülkede bulunmakla mümkün olduğunu savunur.

Tapan’a (1995:156) göre “Yabancı bir dili öğrenmek bir dünyayı, yabancı bir kültürü de anlamak, tanımak demektir. Yabancı olanı anlamaya, çözümlemeye çalışmak ise öğrenciye bilgi ve düşünce zenginliği kazandırarak onun dünyaya bakış ufkunu genişletecektir.” Yabancı dil öğretiminde dilbilgisi yanında sosyo-kültürel ögelerin de aktarılması, öğrencilerin o dile karşı olan öğrenme güdü seviyesini artırır ve yabancı dilin öğrenilme derecesi yükselir. Kişi yeni öğrendiği dilin kültürel unsurlarını da kavradığı zaman, hedef toplumun duygu, düşünce ve davranışlarını doğru anlamlandırır, uyum sağlar.Gelebilecek kabul etme veya reddetme tepkilerinin farkına varır ve kendi söz ve davranışlarını dikkatli sergiler.

Yabancı bir dilin öğretiminde, o dilin ait olduğu kültürün ahlaki ve dini değerlerini, gelenek ve göreneklerini, kabul gören ve kabul görmeyen davranışların da öğretilmesinin bir gereklilik olduğu Avrupa Dilleri Öğretimi Ortak Çerçeve Metni’nde yer alır. Bu

37

bildirgede mutlaka aktarılması istenen kültürel unsurlar, temel ve alt kültürel değerler şu şekilde sunulmuştur:

1. Günlük Yaşam

a- Yiyecek, içecek, yemek zamanları, sofra adabı, b- Resmi tatiller, çalışma zamanları,

c- Boş zaman etkinlikleri, hobiler, okuma alışkanlıkları, yaygın sporlar. 2. Yaşam Koşulları

a- Yaşam standartları b- Ev koşulları

c- Sosyo-ekonomik durum 3. Kişilerarası İlişkiler

a- Sınıfsal yapı ve sınıflar arası ilişkiler b- Kadın erkek ilişkileri

c- Aile yapıları ve ilişkileri, kuşaklararası ilişkiler d- Politik ve dinsel gruplar arası ilişkiler

4. Değerler, İnançlar, Davranışlar a- Sosyal sınıf b- Çalışma toplulukları c- Gelir düzeyi d- Gelenekler e- Sanat, müzik vb. 5- Beden Dili 6- Sosyal Gelenekler a- Dakiklik b- Hediyeler c- Elbiseler d- Yasaklar, kurallar vb. 7. Adet Olmuş Davranışlar

a- Dini kurallara dayalı davranışlar b- Doğum evlilik gelenekleri

38

Yabancı dil öğretiminde kültürel unsurların da aktarımının yapılması gerektiğini Özil (1991, s. 96) şöyle ifade eder: “Yabancı dil edinme, ana dilimizdeki kavramların anlatımlarının karşılığını o dilde bulup kullanma değildir. Çeşitli toplumların dünya bakışlarına, düşünme ve değer sistemlerine açılan bir kapıdır yabancı dil. Bir toplumun ya da bir toplumun bireylerinin çeşitli etkinliklerini, davranış biçimlerini kavrayabilmenin yolu, o toplumun dilini bilmekten, öğrenmekten geçer.”

Kültür ögelerinin ders içerik ve ortamına dahil edilme nedenleri, Tomalin ve Stempleksi (1993: 89) tarafından maddeler halinde şöyle ifade edilmiştir:

“* Öğrencilerin her insanın davranışında kültürün etkisi olduğunu anlamalarına yardımcı olmak.

* Öğrencilerin yaş, cinsiyet, sosyal sınıf gibi değişkenlerin insanların konuşmalarında ve davranışlarında etkisi olduğunu anlamalarına yardımcı olmak.

* Öğrencilerin hedef kültürdeki ortak durumlarda gösterilen ortak davranışların farkına varmalarına yardımcı olmak.

* Öğrencilerin bazı sözcük ve tümceciklerin kültürün bir sonucu olarak, hep aynı biçimde birbiri ardına geldiğinin farkına varmalarına yardımcı olmak.

* Öğrencilerin hedef kültürle ilgili genellemeleri nesnel gözle değerlendirmelerine yardımcı olmak.

* Öğrencilerin hedef kültürle ilgili bilgi toplama becerilerinin gelişmesine yardımcı olmak. * Öğrencilerde hedef kültürle ilgili merak uyandırmalı ve onların o kültürdeki insanlara empati

duymalarını sağlamak.”

“Yabancı Dil Öğretimi ve Kültür” başlığı altında yer alan bilgilerden çıkardığımız sonuç, yabancı dil öğretiminin amacı yalnızca hedef dilin eğitimini değil hedef kültürün eğitimini de sağlamaktır. Çünkü bir dilde yetkinlik için hem dilsel hem kültürel yapıların öğrenilmesi gerekir.

Byram’ın (1997, s. 34-38) vurguladığı gibi yabancı dil öğrenmek isteyen kişinin yeni dili öğrenirken yeni bir dilsel-kültürel yetkinliğe ihtiyacı vardır.Yabancı dil eğitimi, dilin yerinde ve uygun olarak kullanımını sağlayan bu yetkinliğin gelişimini temel almalıdır. Kültürlerarası yetkinliği sağlamak için yabancı dil öğretmenleri kültürel unsurları öğretimleriyle birleştirmelidir. Böylece öğrencilere sırasıyla; başkalarının davranış ve düşünme biçimlerini algılayabilme, başka kültürlerle ilgili bilgi edinme, yorumlamasıyla birlikte kültürel farkındalık sahibi olma ve kültürlerarası iletişim yetkinliği sağlanacaktır. Çünkü kültürel farkındalık genel ve iletişimsel yetkinliği artıracaktır. İletişimsel yetkinlik öğrencinin o an içinde bulunduğu sosyo-kültürel ortama ve duruma uygun dilin ne olduğu bilgisine sahip olmasıdır. Bu farkındalık durumu iletişimde başarıyı getirir.

Yabancı dil öğretiminde dilbilgisi yapı ve kurulumlarını anlatmanın yanında kültür unsurlarının da ders ortamında aktarılması, öğrencinin yeni dili öğrenmeye yönelik ilgi ve güdüsünü artırır. Kendi kültürünü tanımlamasını ve yorumlamasını sağlar. Öğrendiği yeni dilin ait olduğu toplumu ve bireylerini daha iyi anlar. Kendini daha doğru ifade eder. Kelime, işaret, davranış ve mimiklerin kültürel anlamlarını öğrendiği için kendisini komik

39

veya zor durumlara düşürmez. Dilbilgisi yetkinliği yanında iletişimsel yetkinlik dediğimiz duruma uygun dilin ne olduğu bilgisine de sahip olur.