• Sonuç bulunamadı

2.2. Kavramsal Değişim Metinleri ve Klasik Metinler

2.2.1. Kavram

Kavram sözcüğü; farklı sözlüklerde benzer ifadelere tanımlanmasına rağmen bu tanımların bazıları gruplandırmayı ve sınıflandırmayı vurgularken, bazıları da kavramın bir soyut düşünce ya da tasarım olduğunu vurgulamaktadır. Kavram sözcüğünün farklı sözlüklerdeki tanımları aşağıda listelenmiştir:

1. Güncel Türkçe Sözlük: “Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımı...” (Türk Dil Kurumu [TDK], 2011).

2. Yöntembilim Terimleri Sözlüğü: “Bir olay, nesne, durum ya da koşula, ayrıtsal özelliklerini birleştirerek kavranabilirlik kazandıran düşünsel bütünlük.” (TDK, 2011).

3. Felsefe Terimleri Sözlüğü: “Nesnelerin ya da olayların ortak özelliklerini kaplayan ve bir ortak ad altında toplayan genel tasarım...” (TDK, 2011). 4. Eğitim Terimleri Sözlüğü: “Bir şey üzerinde birçok ayrı algıları kapsayan

genel düşünce… (…) Kapsamı ve içeriği bir im ya da sözle anlatılarak anlam kazandırılan soyut düşünce.” (TDK, 2011).

Kavram sözcüğünün farklı sözlüklere göre farklı tanımlarının olması gibi araştırmacılar da kavram kelimesini farklı tanımlarla açıklamaya çalışmışlardır. Bazı araştırmacılar kavram kelimesini tanımlamak için, Ülgen’nin (1996) açıkladığı kavram geliştirmenin aşamaları olan genelleme ve ayrıma değinerek bir gruplamaya gidildiğinden ve düşünce birimlerinin/formlarının oluşturulduğundan bahsetmektedir (İsen ve Kavcar, 2006; Ülgen, 1996: 34; Yağbasan ve Gülçiçek, 2003; YÖK/Dünya Bankası, 1997). Jonassen (2006) ise kavramı nesne, olay ve diğer varlık kategorilerinin zihinsel bir temsili olarak tanımlamaya çalışmıştır. Yukarıda değinilen çeşitli tanımlarda da geçen zihinsel temsilleri ya da düşünce birimlerini/formlarını ifade etmek için kullanılan sözcüklere kavram denir (YÖK/Dünya Bankası, 1997; Yüksel Gülçiçek, 2004). Günlük kullanımda daha çok kavramların sınıflandırma boyutu karşımıza çıkarken; bilimsel kullanımda kavram denildiğinde, bireyin soyut düşünceleri/tasarımları ve bunlar arasındaki ilişkiler anlaşılır (Akgün, 2005).

Ülgen (1996: 34) ve Gürbüz (2008), kavramların ancak insanların tecrübelerine dayalı olarak algılayabildikleri nesne ve olaylara göre tanımlandığını

ifade etmişler ve bu durumu atom kavramından yararlanarak açıklamaya çalışmışlardır. Eskiden atomun en küçük parçacık olduğu düşünülürken, günümüzde atomun içinde elektronların, protonların ve nötronların olduğu ve hatta bunları da kuarkların oluşturduğu bilinmektedir. Buna benzer bir durum da kütle kavramında karşımıza çıkar. Einstein’ın yazılarının farklı dillere çevrilmesi sırasında karşılaşılan tercüme sorunları sonucu, yıllarca öğrencilere kütlenin hızla değiştiği öğretilmiştir. Oysaki Einstein’ın formüllerinde böyle bir ifade olmamakla birlikte, kütle hıza bağlı olarak değişmemektedir. Bu ve benzeri örnek kavramlar Ülgen (1996: 34) ve Gürbüz’ün (2008) kavramların tecrübeye dayalı olarak geliştirildiği ifadesini doğrulamakta ve kavramların anlamlarının değişebileceğini göstermektedir.

Her ne kadar değişken bir yapıya sahip olsalar da kavramlar gruplandırma özellikleri sayesinde doğada bulunan her bir nesne, olay ya da fikrin ayrı ayrı öğrenilmek zorunda olmasını ortadan kaldırarak karmaşıklığı en alt düzeye indirir ve iletişimi kolaylaştırırlar (Çaycı, 2007b). İnsanlar kavramlar aracılığıyla düşündükleri için sorun çözebilme, tartışabilme ve birlikte çalışabilme ancak bireylerin ortak kavramlara sahip olmasıyla mümkündür (Akgün, 2005; Cerit Berber, 2008).

İnsanlar, düşüncenin birimleri olan kavramları öğrenerek büyümektedirler (YÖK/Dünya Bankası, 1997) ve bu yüzden kavramlar aracılığıyla düşünürler (Kaymak, 2010). Kavramlar sayesinde bilgilerine anlam kazandırıp, yeniden düzenlerler ve hatta yeni bilgiler üretirler (YÖK/Dünya Bankası, 1997).

Kavramlar, iletişim sağlamak için anlam oluşturma özelliklerinden dolayı yeni ve daha karmaşık kavramların oluşmasında kullanılırlar (Jonassen, 2006). Altınok bu durumu bir kavramın doğru anlaşılması, o kavramla ilgili ya da kavram için öncül olan diğer kavramların doğru anlaşılmasına ve aralarındaki bağlantıların doğru kurulmasına bağlıdır ifadesiyle açıklamıştır (aktaran: Cerit Berber, 2008). Kavramlar karmaşık fikirleri anlamamıza ve anlamlar çıkarmamıza yardımcı oldukları için (Carey, 2000) fen derslerinin yürütülmesinde önemli bir yer tutmaktadırlar (Uzun, 2010).

Kavramlar çeşitli şekillerde sınıflandırılabilirler. Akbaş (2008); Gagne, Vygotsky ve Marsden olmak üzere üç farklı araştırmacının sınıflandırmalarını bir araya getirmiştir. Tablo 2.8’de bu sınıflandırmalar Akbaş’tan (2008) alınarak sunulmuştur.

Tablo 2.8. Kavramların Sınıflandırılması Gagne - Somut kavramlar

- Soyut kavramlar

“Somut kavramların yaşamın ilk yıllarından itibaren informal yollarla öğrenildiğini, soyut kavramları öğrenmek için genellikle öğretimin gerekli olduğunu belirtmiştir (aktaran: Akbaş, 2008).”

Vygotsky - Doğal ya da günlük kavramlar

- Bilimsel ya da teknik kavramlar

“…yaşanılan yakın çevreyle karşılıklı ilişkilere, günlük hayatta edinilen doğrudan tecrübelere bağlı olarak gelişen (oluşturulan) doğal ya da günlük kavramlar…; ve formal eğitim sürecinin sonunda elde edilen kazanımlarla geliştirilen bilimsel ya da teknik kavramlar…olarak ikiye ayırmıştır (aktaran: Akbaş, 2008).”

Marsden - Somut-soyut - Teknik-günlük

“1- Günlük dilde kullanılan soyut kavramlar… 2-Günlük dilde kullanılan somut kavramlar… 3-Bilimsel dilde kullanılan teknik soyut kavramlar… 4- Bilimsel dilde kullanılan somut teknik kavramlardır... Ancak bu ayrımın kesin çizgilerle yapılamayacağını belirtmiştir (aktaran: Akbaş, 2008).” Bu tablo araştırmacı tarafından hazırlanmıştır.

Eğitim kavramların öğrenilmesiyle ilgilidir (Ülgen, 1996: 42). Öğreniliş yollarına göre kavramlar ise üçe ayrılırlar (YÖK/Dünya Bankası, 1997):

1. Algılanan kavramlar: Siyah, aydınlık, küçük, açlık, ağrı gibi dış dünyadan duyu organlarıyla alınan izlenimler ya da insanın kendi içindeki uyarıcıları algılamasıyla öğrenilen kavramlardır.

2. Betimlemeli kavramlar: Daha hafif, önceden, tepesinde gibi eşya ve olayların gözlenebilir özelliklerini özetlemeye, açıklamaya çalışırken öğrenilen kavramlardır.

3. Kuramsal kavramlar: Sıcaklık gibi zihinsel operasyonlarla öğrenilen kavramlardır.

Yılmaz’a (2010) göre, kavramlar geliştirilirken değişik zihinsel süreçlerden yararlanılır. Bu süreçler:

1. Sınırlı sayıda gözlem ve deneyimlerden faydalanılarak veya önceden tasarlanmış deneylerden birtakım sonuçlar çıkarılarak genel bir kanıya varma süreci olan genelleme,

2. Varlıkların ve olayların birbirilerine benzemeyen yönlerini görebilmemizi sağlayan ayrım süreci

3. Özel halleri inceleyerek onlardan genel hale gitme veya sınırlı sayıda deneyimlerden genelleme yoluyla sonuç çıkarma süreci olan tümevarım, 4. Bilinmeyen bir kavramı bilinen diğer kavramlarla anlatmamıza yardımcı olan

tanımlama süreci,

5. Genel halleri inceleyerek özel hallere inmemizi sağlayan tümdengelim süreci olarak sıralanır.

Ülgen (1996: 45)’e göre ise davranışçı ve bilişsel yaklaşımı benimseyen eğitim psikologları kavram öğrenmeye farklı anlamlar yüklemektedirler. Davranışçılar için “…bireyin kavramla ilgili gözlenebilen davranışları gündeme gelir. (…) Birey kavramı öğrenme faaliyetlerini tamamladıktan hemen sonra ürünü açıklayabilir.” Davranışçı yaklaşıma göre bir kavramı öğrenen öğrenci:

1. Kavramı tanımlayabilir,

2. Benzer ya da farklı kavramları birbiriyle karşılaştırabilir,

3. Öğrendiği kavrama benzer bir kavramla karşılaştığı zaman yeni kavramı tanır ve tanımlayabilir.

4. Kavramları sınıflara ayırabilir.

Ülgen (1996: 45), bilişselcilerin görüşünü ise “…kavram öğrenme bellek süreciyle, daha önce öğrenilen bilgileri hatırlayarak, onların yeniden yapısallaşmasıyla açıklanabilir. (…) Kavram öğrenmeyle ilgili davranışlar, kavramın öğrenilmesinden hemen sonra ifade edilmeyebilir, ama bireyin bilişsel yapısında zamanla değişiklikler meydana gelir.” cümleleriyle açıklamıştır.

Günümüzde kavram öğretme/öğrenmeyle ilgili bazı sorunlar vardır. Örneğin, öğrenciler kavramların anlamlarını bilmeseler de kendilerine sorulan soruları tıpkı kitaplardaki gibi doğru cümlelerle cevaplayabilirler (Gürbüz, 2008). Bu ve benzeri sorunların sebepleri çeşitli araştırmacılardan alınarak listelenmiştir:

1. Gündelik deneyimlere dayanarak geliştirilmiş olan fikirler bilimsel kavramların öğrenilmesini güçleştirebilir (Gülçiçek, 2009).

2. Mevcut bilgilerdeki yanılgılar, yeni bilgilerin mevcut bilgilerle ilişkilendirilmesine engel olabilir (Novak, 2002).

3. Gerçekler bireyin geçmiş yaşantılarına göre algılandığı için kavramlar bireyden bireye değişebilir (Gürbüz, 2008).

4. Yeni öğrenilen kavramlar bilim insanlarınca kabul edilen kavramlardan farklı olabilir (Akgül, 2010).

5. Derste öğrenilen kavramlar birbiriyle ilişkilendirilmeden ayrı ayrı tutulduğunda kavramları anlama yerine ezberlenmeye yönelme olabilir (Pınarbaşı ve Canpolat, 2003).

Kavram öğretme/öğrenmede yaşanan bu benzeri sorunlar araştırmacıları kavram öğrenmenin önemi üzerine düşünmeye sevk etmiştir. Ayas ve diğerlerinin

kavram öğrenmenin önemiyle ilgili hazırladıkları liste Cerit Berber’den (2008) aktarılarak aşağıda sunulmuştur:

1. Günümüz öğretim yaklaşımları, kalıcı öğrenmenin matematiğe dayalı değil kavramsal olduğunu kabul emektedir.

2. Öğrencilerin günlük yaşantılarından ve daha önceki deneyimlerinden kazandıkları bilgiler, daha sonra öğrenecekleri bilgiler üzerinde ciddi etkiler yapmaktadır. Özellikle, öğrencilerde yanlış anlamalar varsa, bunların yeni bilgilerin öğrenilmesi üzerine olumsuz etkileri olmaktadır.

3. Bilimin ve araştırmaların gelişmesi sonucunda her gün yeni bilgiler keşfedilmektedir. Bu gelişme öylesine hızlı olmaktadır ki insanın algı sınırlarını aşmaktadır. Bundan dolayı, kavramsal olarak temel bilgiler kazanmak daha önemli hale gelmektedir.

4. Öğrencilerin daha önceki eğitim-öğretimlerinden ve çevreyle etkileşimlerinden kazandıkları yanlış anlamalar düzeltilmeden bilimsel olarak kabul edilebilir bir düzeyde kavramsal öğrenme gerçekleşmez.

Eğitim araştırmalarında kavram öğrenmenin öneminin anlaşılmasından itibaren, yaklaşık 40 yıldır, fen eğitiminde kavramsal öğrenme araştırmaların odak noktası halini almıştır (Sevim, 2007). Sevim (2007), bu araştırmaları iki boyutta incelemenin mümkün olduğunu ifade ederek; birinci boyuta fen kavramlarının anlaşılması üzerine yapılan araştırmaları, ikinci boyuta ise birinci boyuttaki araştırmaların ışığında kavramsal değişimi sağlamak için öğretim stratejisi ve modeli geliştirme araştırmalarını yerleştirmektedir. Bu iki boyutu incelemekte yarar vardır. Kısım 2.2.2’de birinci boyuttaki araştırmalardan, 2.2.3’ de ise ikinci boyuttaki araştırmalar incelenmiştir.