• Sonuç bulunamadı

2. KADINCA BİR DİLE DOĞRU: “BAKIŞ” VE DİŞİL ÖZNELLİK

4.2. Karikatürist ve Eseri

Komik gerçek yaşamın doğru bir tablosunu ortaya koymak ister. Yaşamdan gerçek bir kesit vermek ister. Komik’in büyüklüğü ve derinliği burada bulunur. Böylece komik, bir estetik değer olarak değer sistemi içinde önemli bir yer alır. Ama onun bu önemi komik’in, sadece bir gülme olayı değil, bütün boyutlarıyla kavranmasına bağlıdır (Tunalı, 2011, s.245). Nicolai Hartmann da (1953), komik dediğimiz obje ile onu kavrayan süje arasındaki ilgiye yeni bir kavram daha ekler: “humor”. Hartmann’a göre humor, insanın komik’i görme, kavrama, tekrarlama ve sanatça değerlendirme tarzıdır. Buna göre, humor komik’ten farklıdır. Hartmann’a göre birbirine sıkıca bağlıdırlar ama aynı değillerdir. Humor komik’in bir türü de değildir; humor’ın kendisi komik değil onunla kavranan şey komiktir. “Komik, obje ile ilgilidir, objenin niteliğidir, her ne kadar bütün estetik obje bir süje için varsa da. Humor ise seyircinin, komik’i kavrayanın ya da onu yaratan sanatçının işidir” (aktaran Tunalı, 2011, s. 243-244).

Toplumsal cinsiyet ve mizah ilişkisine feminist bir perspektifle eleştirel bakan yaklaşımlar, çalışmalar ve sanat, sürdürülen basmakalıp yargıları üzerine eleştirel bir farkındalık sağladığından çalışmada karikatüristin politik duruşu ve bilinci de önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın yöntemine karikatüristle yapılan derinlemesine görüşmeler de eklenerek karikatüristin bakış açısı da araştırılmakta ve karikatürlerine yansıyan “bilinç” (feminist duruş) incelenmektedir. Bir diğer deyişle, yazar ve çizerlerinin konuları/sorunları nasıl ele aldığı ve toplumsal cinsiyet meselesindeki duruşu tespit edilecektir. Çalışmada incelenecek karikatürlerde feminist mizah anlayışı

91

çerçevesinde alternatif mesajlar araştırılacaktır. Bu çalışma bağlamında feminist mizah anlayışı daha önceden de söz edildiği gibi merkeze erkeklerden ziyade kadınları alarak kadınların deneyimlerini yüceltir ve olumlu yönde dönüştürür. Yine aynı şekilde esprinin odak noktasına erkeklerden ziyade toplumun baskıcı doğasını alır ve onlarla alay ederek bu baskıcı yapıları ve hakim görüşleri altüst eder. Case ve Lippard’ın ifadesiyle (2009), espri anlatıcısı dil kullanımı vasıtasıyla iktidarını ve bakış açısını ortaya koyar (s.243). Smelik’in sinema üzerine yaptığı incelemesinde de (2008), bir eserin anlatı ve söylemini belirleyenin eseri oluşturan sanatçının cinsiyeti değil, feminist bilinç olduğunu belirtir (s.xii). Feminist eletrininin önemli isimlerinden Hélène Cixous, Luce Irigaray ve Julia Kristeva cinsiyet ayrımının ortadan kaldırılabileceği bir dil uzamından sözederler (Humm, 2002, s.38). Bu yaklaşımlar ışığında, bu çalışmada espriyi anlatanın cinsiyetinden ziyade, toplumsal cinsiyet rollerine ve ataerkil düzende gerçekleşen iktidar ilişkilerine eleştirel feminist bakış ve kahkahayla dişil öznelliğini yansıtan feminist anlayış ön plana çıkmaktadır.

Geleneksel medyada ve mizahta yer alan kadın temsilleri genel olarak ikiye ayrılmaktadır: canavar ve melek. Kadınlar ya anne, eş olarak ya da müsait kadın olarak gösterilmekte, pasif olarak konumlandırılıp sesi (duygu ve düşünceleri) ya görmezden gelinmekte ya da ikinci planda yer almaktadır. Bu noktada karikatürist nerede durmaktadır?

Karikatür Analizi için birtakım sorulara yanıt aranmaktadır;

1. Karikatürist eserinde nasıl bir politik duruş sergilemektedir? Çizerin politik duruşu, beden ve ilişki kategorilerini ele alırken çizgilerine nasıl yansımaktadır?

2. Çizerin beden ve ilişki üzerine uyguladığı feminist mizah yaklaşımı ve stratejileri nelerdir?

3. Kadın kahkahası üzerine beden ve ilişki kategorilerinden bakıldığında hangi kavramlar ön plana çıkar? (kadın deneyimi ve arzu kavramlarına odaklanılarak)

4. Çizgiyle mizahın yaratıcısı karikatürlerinde “özgür iradeye sahip bir toplumsal fail olarak özne”33yi nasıl oluşturmuştur?

92

a. Karikatürlerde kadınların sesi nasıl çıkmaktadır? (iç ses, fantezi, hayal) / (dışses, yüksek, çığlık gibi)

Kadın öznelini aktarmak için Karikatürist – Karakterler – Okur üçgeninde yer alan Mulvey’in “bakış trafiği”, bu çalışmada ise feminist kahkaha bağlamında nasıl yapılandırmıştır?

Bu bölümde Laura Mulvey’in bakış üzerine yaklaşımı, bakışın öznesi ve nesnesi olma durumu ve sonucunda bunun kahkahanın özne ve nesnesini oluşturması üzerinde durulmuştur. Smelik’in dişil öznelliğin temsili üzerine önerdiği yöntemden de esinlenilerek, mizahta dişil öznellik oluşumlarının olasılığına odaklanılmaktadır. Aynı zamanda farklı yapılandırmalar üreten politik ve sosyal konulu karikatürün yaratıcısının yarattığı çizgi vasıtasıyla oluşturduğu bakış/kahkaha trafiği ve mizahi eserde çizer olarak politik duruşunun önemi tartışılmıştır. Feminist bir perspektifle bu tüm kuramsal ve kavramsal yaklaşımlar doğrultusunda oluşturulan yöntem, ayrıca çizerle derinlemesine görüşme tekniğiyle desteklenmektedir.

93

BEŞİNCİ BÖLÜM

5. YÖNTEMİN UYGULANMASI: BAYIR GÜLÜ

ve Feyhan Güver

Bu bölümde önceki bölümlerde oluşturulan kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde Feyhan Güver’in Bayır Gülü mizah serisinden “Başka Dünyalar”, “Ev İşi”, “Annelik”, “Kuma”, “Dayak” ve “Yaşlılık” olarak temalarına göre adlandırdığım karikatürlerde dişil öznelliğin farklı temsil yollarını (stratejileri) araştırıyorum. Bu doğrultuda, karikatürlerde alternatif yolları ortaya çıkarmak amacıyla önerdiğim “feminist kahkahanın ötesinde” yönteminin bir örnek uygulamasını yapmaktayım. Yöntem çerçevesinde bağlam odaklı bir çözümleme yapmak için öncelikle Türkiye kültürel bağlamına yer vereceğim. Ardından karikatüristin çizgiyle mizahı açısından öz yaşamsal ve çizer öyküsüne yer vereceğim. Daha sonra çizerin mizah serisinde kadın kahramanların dişil öznelliğin temsilinde farklılık yaratan özelliklerini ele alacağım. Son olarak karikatüristin karikatürlerinde geleneksel temsillere ve konuma farklılık teşkil eden özellikleri sergilemeye çalışacağım.

Görsel simgelerin yorumunda Wittkower’ın “simgelerin yorumlama yöntemi”ne göre eserin görünen anlamı, tema anlamı, anlamda çeşitlilik ve ifade anlamı kullanılır; burada özellikle anlamda çeşitlilik sanatçının hangi duygularla eseri yaptığını, niyetinin ne olduğunu, resmin anlamını çoklu yorum ve okumalara açar (Wittkower’dan aktaran Ergüven, 2012, s.164-166). Wittkower’ın da belirttiği anlamda çeşitlilikle birlikte özel bilgilerin önemi, karikatüristin görüşlerinin önemini ortaya çıkarmaktadır.

Karikatüristle görüşme yapmamın nedenleri öncelikle karikatüristin kendini mizah alanı içerisinde nasıl konumlandırdığını ortaya koymak. Erkek egemen alan olan mizahta ve mizah dergilerinde 25 yıldır çizimlerine devam eden yaratıcı bir kadın sanatçı olarak kendini ve çalışmalarını nerede gördüğü, Bayır Gülü’nde oluşturduğu kurguları ataerkil yapıya karşı farkındalık yaratma ve feminist bilinç oluşturma amacının olup olmadığını anlamak amacıyla, karikatüristle karşılıklı görüşme tekniğini

94

önermekteyim. Bu doğrultuda karikatüristin hem politik duruşunu hem de bunun çizgilerindeki yansımalarını ortaya koymaya çalışmaktayım.

5.1. Kültürel Arka Plan

Türkiye sanat ortamında toplumsal cinsiyeti biyolojik cinsiyetten farklı bir olgu olarak kavramaya, toplumsal olarak dişil ya da eril olarak cinsiyetlendirilmiş bir alan içine doğmanın, böyle bir alanda var olmanın anlamını sorgulamaya ve yansıtmaya başlayan sanatçılar, öncelikle kadınlardır. Örgütlü kadın siyaseti çerçevesinde, feminizmin bir tür tehdit olarak algılandığı 1970’li yıllara denk gelen bu süreç, sanat ortamında (adı konmamış) feminist yaklaşımların da ilk örneklerinin görüldüğü dönemdir (Antmen, 2014, s.85).

Ancak Türkiye’de feminist hareketin gelişimi 1968 sonrası gelişen sol hareketlerin zihinsel ve ideolojik dünyasından etkilenmekle birlikte, esas olarak sol hareketlerin tüm boyutlarıyla bastırılıp yok edildiği 12 Eylül 1980 sonrasına rastlar (Çaha, 2010; Sancar, 2011). Genellikle Birinci Dalga kadın hareketi olarak nitelendirilen “devlet feminizmi” özellikle 1980’lerde gelişen İkinci Dalga kadın hareketi tarafından eleştirilmiştir. Bu dönemde ortaya çıkan “yeni” oluşum, feminist olarak adlandırılmaktadır; çünkü ciddi anlamda “kadın” konusunun ve devlet feminizminin sorgulandığı bir dönem olan 1980’ler, Osmanlı’daki ve Türkiye’deki kadınlarla ilgili reformlardan sonra, kadınların içinden ve arasından gelen farklı seslerin duyulduğu ve önceki dönemlerin eleştirilerinin yapıldığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır (Akis, Özakın ve Sancar, 2009; Antmen, 2014; Arat 1993; Berktay 1995; Birkalan-Gedik, 2009 Özbay 1990; Tekeli 1985, 1995; Sancar, 2011). Berktay (2001), Cumhuriyetin ve o dönemin kazanımlarının eleştirel feminist bir bilinç geliştirmeleriye temel sağladığını belirtir (s.359). 1980’li yılların başından itibaren yeni bir oluşumu teşkil eden feminist kadınlar, birkaç yıl sonra kamusal platformda siyasal eylemlere yönelmiş ve seslerini duyurmaya başlamışlardır. Kadın konusu bir anda medyanın, kitapların, dergilerin, araştırmaların, televizyonun, sinemanın ve tiyatronun konusu olmaya başlamıştır. Değişik kesimlerin de kadın konusuna olan ilgisini hesaba kattığımızda, gerçekte 1980’li yılların Türkiye’de “kadının on yılı”nı teşkil ettiğini söylenebilir (Çaha, 2003, s.267). Bu dönemi (1980ler) dönüm noktası kılan özellik,