• Sonuç bulunamadı

B. Asli Şartlar

2. Kararın Yetkili Bir Mahkemeden Alınmış Olması

MÖHUK`un 54. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, ilamın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilamın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması şartı öngörülmüştür.

Bu maddenin ikinci cümlesi, yeni eklenen tenfiz şartını içerir. Bu şart, milletlerarası usul hukukunda yabancı mahkemenin aşırı yetki halinde olmaması şeklinde tanımlanmaktadır. Türk Hukuku`nda yabancı ilamların hukuki sonuçları ile ilgili olarak, yetkili mahkeme konusunda, MÖHUK`un 54. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendindeki bu şartın dışında bir şart aranmış değildir. Madde, yabancı mahkemenin yetkisini, Türk mahkemelerinin münhasır yetkili olduğu davalar bakımından sınırlamış, bunun dışındaki davalar için ise ancak yabancı mahkemenin yetkisinin aşırı yetki hali alması durumunda ve davalının itiraz etmesi şartıyla inceleneceğini düzenlemiştir.69

67 Arat, s. 502-504.

68 Çelikel/Erdem, s. 596-597. 69 Çelikel/Erdem, s. 599-600.

Burada milletlerarası özel hukuk bakımından hangi davalarda Türk mahkemelerinin münhasır yetkili olduğunu incelemeden evvel, kararı veren yabancı mahkemenin milletlerarası yetkisi üzerinde durmak yararlı olacaktır. Çünkü, MÖHUK`un 54. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kararı veren yabancı mahkemenin milletlerarası yetkiye sahip olup olmadığını düzenlememiştir. Madde konuyu, yalnız Türk mahkemelerinin kesin yetkisi bakımından düzenlemiştir. Bu da doktrin ve uygulamada tereddütler doğurmuştur. Hatta bir görüşe göre, maddenin konuyu eksik düzenlediği de iddia edilmiştir.70

Kararı veren mahkemenin milletlerarası ve ülke içi bakımından yetkisi, kararı veren mahkemenin hukukuna ait bir konudur. Kararı veren mahkemenin yetkisinin, kararın hukuki sonuç doğuracağı ülke ve ülkelerin hukuklarına göre tayin edilmesi, işin icabı mümkün değildir. Yabancı mahkeme kendi yetki kurallarına göre milletlerarası yetkiye sahipse davayı görür. Mahkemenin ülke içi yetki kuralları bakımından yetkili olup olmadığını ve yetkisizliğin hukuki sonuçlarını yine aynı sistem içinde incelemek gerekir.71

Mahkemelerin yetkisini, dava konusunun madde ve kıymetine göre tayin eden görev de aynı şekilde mahkemenin usul hukuku kuralları çerçevesinde çözülmesi gereken bir konudur. Yer itibariyle yetkisiz veya görevsiz bir mahkemede açılan bir davaya karşı, aynı hukuk sistemi içinde, davanın çeşitli safhaları içinde, herhalde kesinleşmeden evvel itiraz imkanı vardır. Bütün bu meselelerin doğal olarak kararı veren mahkemenin usul hukuku sistemi içinde çözülmesi gerekir.72

Ayrıca münhasır yetki esasına dayanan yer itibariyle yetki kuralları, yetki sözleşmesi ile yetki kazanmış bulunan yabancı mahkemelerden verilmiş ilamların tenfizinde de engelleyici bir etkiye sahiptir. Diğer bir ifadeyle, yabancı ilamın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir konuda verilmiş olması halinde,

70 Sakmar, s. 99 vd., dn. 2.

71 Bazı hukuklarda mahkemenin kendini yetkili görmesinin, verilecek kararın o ülkede tenfiz

edilme şartına bağlı olduğu görülmektedir. (Çelikel/Erdem, s. 600, dn. 118).

yabancı mahkemenin yetkisi tarafların sözleşmesine dayanmış olsa bile (MÖHUK., m. 47), bu ilamın tenfizi talebi reddedilir.73

Hangi davalarda, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisinin olduğu gerek HMK ve gerekse, MÖHUK`da kesin çözüme ulaştırılmış değildir. HMK`a göre, hangi mahkemelerin kesin yetkili olduğu veya hangi davalarda mahkemenin yetkisinin kamu düzeninden olduğu açıkça belirtilmemiştir. Sadece işin niteliği ve Kanun`un sistemi bakımından bazı sonuçlara varılmıştır. Doktrinde Türk mahkemelerinin yetkisinin hangi konularda kamu düzeni esasına göre düzenlendiği, hatta kamu düzeninden olan yetki kurallarının hangilerinin kesin yetki kuralı olduğu belirtilmiştir.

Milletlerarası özel hukukun konusuna giren ilişkilerin niteliği ve güttüğü amaçların farklı olması, iç hukukta kabul edilen çözümlerin aynı şekilde bu tür çekişmeler için de geçerli olduğunu iddia etmek doğru değildir. Ülke içi yetki açısından yetki kuralları arasında yapılan ayırımlar, milletlerarası yetki açısından geçerli olabilir veya olmayabilir. Milletlerarası yetki anlamında münhasır yetkinin amacı, ülke içi uyuşmazlıklar için konulmuş olan münhasır yetki kuralının amacı ile aynı değildir.74

Türk mahkemelerinin yetkisinin kamu düzeni esasına göre tayin edildiği haller, MÖHUK`un 54. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi kapsamına girmez. Aynı şekilde ülke içi yetki açısından kabul edilen kesin yetki kuralları milletlerarası yetki açısından geçerli olmayabilir. Türk Hukuku`ndaki yetki kurallarına göre, bir davanın mutlak şekilde Türk mahkemelerinde görülmesi gerekiyorsa münhasır yetki kuralı vardır. Bu gereklilik maddenin ifadesinden veya konuluş amacından çıkarılabilir.75

Türk mahkemesinin münhasıran yetkili olduğu konularda yabancı mahkeme kararının tenfizi mümkün değildir. Türk Hukuku`nda kamu düzenine ilişkin yetki kurallarından bazıları münhasır yetki hükmüdür. Örneğin, Türkiye`de taşınmazın aynına ilişkin davalarda76 taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi kesin,

73 Nomer/Şanlı, s. 488. 74 Çelikel/Erdem, s. 601. 75 Çelikel/Erdem, s. 601-602. 76 Nomer/Şanlı, s. 486, dn. 264.

yani münhasırdır. (HMK., m. 12). Burada önemli olan, Türk Hukuku`ndaki kamu düzenine ilişkin her yetki kuralının, münhasır yetki kuralı olmamasıdır. Yetki kuralının münhasır bir yetki hükmü getirmiş olup olmadığı, yetki kuralının ifadesinden ve konuluş gayesinden hareketle belirlenebilir.77

Kanun`da, bazı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda, Türk mahkemelerinin yetkisinin sözleşmeyle bertaraf edilemeyeceği söylenmek suretiyle, bunların münhasır yetki niteliğinde olduğu bizzat ifade edilmiştir. İş sözleşmeleri ve iş ilişkisi sözleşmelerinden, tüketici sözleşmelerinden ve sigorta sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda, işçi, tüketici ve sigorta ettiren ile sigortalı ve lehdar lehine Türk mahkemeleri yetkili kabul edilmiştir. (MÖHUK., m. 44, 45, 46). Sözü edilen bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda, ilgili maddelerde belirtilen mahkemelerin yetkisinin, yetki sözleşmesiyle bertaraf edilemeyeceği hükme bağlanmıştır. (MÖHUK., m. 47/II).78 Bu gibi davalarda, yabancı mahkemelerden alınan ilamların Türkiye`de tenfizi, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine giren bir konuya ilişkin olması sebebiyle, reddedilir. Bununla beraber, burada yabancı mahkemeden alınan ilamın sözü geçen kişiler lehine olup olmaması tenfiz kararında etkili olabilir. Korunan kişiler aleyhine açılan ve korunan kişi aleyhine elde edilen yabancı mahkeme ilamının tenfizinin, konunun Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmesi sebebiyle reddedileceği şüphesizdir. Buna karşılık, korunan kişi lehine verilmiş yabancı bir mahkeme ilamının, özellikle korunan kişi tarafından Türkiye`de tenfizi talep edildiğinde, yabancı mahkemede davayı açan tarafın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine dayanarak tenfizin reddini talep etmesi kabul edilemez. Zira, burada söz konusu olan münhasır yetki kuralı sadece korunan kişi lehine tesis edilmiştir ve ayrıca davayı açan tarafın münhasır yetki hükmüne dayanarak tenfizin reddi talebi dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz.79

Yabancı ilamların tenfizini engelleyecek anlamda münhasır yetki kavramı, iç hukukta kullanılan münhasır yetki kavramından farklıdır. Bir yetki kaidesinin yabancı ilamın tenfizini önleyebilmesi için, bu yetki kaidesinin ihtilaf konusunun

77 Nomer/Şanlı, s. 486.

78 Nomer/Şanlı, s. 486-487, dn. 265. 79 Nomer/Şanlı, s. 488-489.

sadece Türk mahkemelerinde görülmesini sağlamak gayesiyle konulmuş olması ve bunu da temin etmiş bulunması gereklidir. Buna karşılık usul hukukunda iç hukuk yönünden münhasır yetki kuralı getirdiği kabul edilen diğer yetki hükümlerinin yabancı ilamların tenfizini engelleyecek anlamda münhasır bir yetki kaidesi olduğunu ileri sürmek güçtür.80

Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen konularda, sadece kararı veren mahkemenin tabi olduğu hukuk nizamı o mahkemenin milletlerarası yetkisi hakkında söz sahibi olabilir. Bu bakımdan yabancı mahkeme kararı, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda ise ve kendi hukuk nizamına göre kesin hüküm teşkil etmiş bulunuyorsa, bu kararı veren mahkemenin yetkisi tenfiz hukuku yönünden tetkik konusu yapılamaz.81

Yabancı mahkemenin yetkisi konusunda üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konu ise MÖHUK`un 54. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 2. cümlesi ile tenfiz engeli olarak eklenen, yabancı mahkemenin yetkisinin aşırı yetki82 kuralı olarak nitelendirilmesi halidir. Tenfiz hakimi, tenfiz şartlarını araştırırken yabancı mahkemenin yetkisini, yabancı mahkeme kararının Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmesi halinin dışında ayrıca davalının itiraz etmesi şartı ile incelemek üzere aşırı yetki hali olarak kabul edilip edilmeyeceği hususunda da tetkik edecektir. Yabancı mahkemenin yetkisinin milletlerarası usul hukukunun genel kabul gören yetki kaidelerinin dışında kabul edilmesi mümkün olmayan bir şekilde oluşması şeklinde tanımlanabilecek olan aşırı yetki kavramı, MÖHUK`un 54. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi hükmünde, ilamın dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisinin bulunmaması şeklinde formüle edilmiştir.83

İlamı veren yabancı mahkemenin yetkisi, kendi hukukunun yetki hükümlerine göre belirlenir. Bu sebeple, yabancı hukukun yetki hükümleri prensip olarak tenfiz mahkemesi tarafından tartışma konusu yapılmaz. Bununla beraber, bu yetki hükümlerinin milletlerarası alanda genellikle kullanılan olağan yetki kuralları

80 Nomer/Şanlı, s. 487-488. 81 Nomer/Şanlı, s. 488.

82 Ekşi, Nuray, Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, 2. Bası, İstanbul, 2000, s. 50 vd. 83 Çelikel/Erdem, s. 605.

niteliğinde olması, farklı bir ifadeyle aşırı yetki kuralları olarak nitelenen yetki kurallarından olmaması gereklidir. Aksi halde, aşırı yetki kurallarına göre kendisini yetkili kabul eden bir mahkemenin vermiş olduğu ilamın tenfizinin reddine gidilebilir.84

Türk tenfiz hukuku da dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmayan, buna rağmen aşırı yetki kurallarına dayanarak kendisini yetkili gören yabancı bir mahkemenin ilamlarının tenfiz edilemeyeceği ilkesinden hareket etmiştir. Davalının itiraz etmesi şartına bağlı olarak, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisini yetkili gören bir mahkeme tarafından verilen ilamın tenfiz edilemeyeceğini kabul etmiştir.85

Ayrıca aşırı yetki kullanarak yetkili kılınan mahkemelerin vermiş oldukları ilamların tenfizi, kamu düzeninin müdahalesiyle de karşılaşabilir. Türk usul hukukunun yetki sistemi, kaynağını Türk Anayasası`nda bulur. Anayasa`da Türk mahkemeleri, hak aramanın, farklı bir ifade şekliyle adil yargılanmanın teminatı olarak değerlendirilmiştir. (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, m. 36, AİHS., m. 6). Bu bakımdan, Türk usul hukukunun yetki kurallarının dayandığı sistem de, temelde adil yargılama ilkesine dayanır. Adil yargılama anlayışından hareket etmemiş olan yabancı bir yetki kuralı, Türk usul hukukunun adil yargılama ilkesine aykırılık teşkil eder ve bu aykırılık, aynı zamanda Türk kamu düzenini de ihlal edici niteliktedir. Adil yargılama, öncelikle davayı görebilecek mahkemelerin yetkilendirilmesinde objektif ve hukuki ölçülere dayanan yetki kurallarının kullanılmasını gerektirir. Bütün hukuk devletlerinde olduğu üzere, ancak, adil ve makul (uygun) bağlanma noktalarını kullanan olağan yetki kuralları, mahkeme ile dava arasında kabul edilebilecek objektif bir hukuki ilişkiyi temin edebilmektedir. Bu ilişki, milletlerarası hukukta kendisinden vazgeçilmesi mümkün olmayan tabii hakim ilkesine de uygunluğu temin eder. Türk usul hukuku da bir mahkemenin yetkisinin doğumunda ikametgah (yerleşim yeri), halen oturulan yer, aktin icra yeri, malın veya teminatın

84 Nomer/Şanlı, s. 489. 85 Nomer/Şanlı, s. 489.

bulunduğu yer gibi olağan yetki kurallarını kullanır. Bu kuralların kullanılması, Türk Hukuku için de, adil yargılamanın gerçekleştirilmesinde ilk aşamayı teşkil eder.86

Buna karşılık, milletlerarası hukukta kabul edilmiş olan ve mahkemelerin yetkisini tesis eden olağan bağlanma noktalarını kullanmayan yetki kuralları, aşırı yetki kuralları olarak tanımlanmakta ve temelinde yatan gerçek maksadı itibariyle kusurlu kabul edilmektedirler. Daha açık bir ifadeyle, aşırı yetki kurallarının kullanılmasında, dava taraflarını eşit olarak yargılama prensibinin, dolayısıyla yetki hukukuna hakim olan adil yargılanma ilkesinin ihlal edildiği, daha ziyade devletin yargılama otoritesini milletlerarası alana yaymak veya vatandaşını himaye etmek gibi bir gayeye hizmet edildiği şüphesi daha belirgindir. Dolayısıyla, olağan yetki kuralları olarak nitelendirilmeyen, aşırı yetki kuralları, Türk usul hukukunun yetkiye ilişkin temel ilkelerine aykırıdır. Böyle bir yetki kuralına dayanarak kendini yetkili kabul etmiş olan yabancı bir mahkemenin verdiği ilam Türkiye`de tenfiz edilemez.87

Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, tenfiz mahkemesi, yabancı mahkemenin yetkisinin Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girip girmediğini kendiliğinden incelerken, yabancı mahkemenin yetkisinin aşırı yetki hali olup olmadığının incelenmesi davalının bu konuda itiraz etmiş olması şartına bağlıdır.88