• Sonuç bulunamadı

“Kırşehir Merkez Türk Devri Yapılarında Taş Süsleme (13-14. Yüzyıl)” adlı tez çalışmamızda Kırşehir merkezinde bulunan iki cami, dört türbe ve bir medrese olmak üzere yedi örnek katalog bölümünde taş süslemeleri bakımından ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Bahsi geçen yapılar; Lale Camisi (13. Yüzyıl), Alaeddin Camisi (1230), Cacabey Medresesi (1272), Melik Gazi Türbesi (1260- 65), Cacabey Türbesi (1272), Fatma Hatun Türbesi (1288), Aşık Paşa Türbesi (Eretna Beyliği - 1332)’dir. Bu bölümde ise yapı süslemeleri Kırşehir ve Anadolu ölçeğinde diğer benzer örneklerle karşılaştırılmıştır.

Lale Camisi mihrap silme süslemesi, Anadolu Selçuklu Döneminde çokça görülen geometrik düzenlerden birine sahiptir. Süslemede içe bakan taraftaki motif oyma tekniğinde işlenen altı kollu yarım yıldız motifleri Konya Sırçalı Medresesi (1242) ve Akşehir Taş Medrese (1250) taç kapısı gibi birçok yapıda görülmektedir. Mihrabın geniş silmesindeki merkezinde on kollu yıldızlar oluşturan geometrik süsleme düzeninin benzerleri de Evdir Han (1210-1219) taç kapısı ve Karatay Han kapalı bölüm (1220-37) taç kapısında görülmektedir. Bir diğer süsleme mukarnas altındaki gülbezeklerdir. Bu süsleme türü çoğu Anadolu Selçuklu yapısında karşımıza çıkmaktadır.

Giriş üst eşiğindeki taş blok tahminimizce özgününde bir medreseye ait olduğu düşünülen Alaeddin Camisi taç kapısının bir parçası olmalıdır.

Alaeddin Camisi taç kapısı medrese taç kapısı olarak inşa edilip daha sonra buraya taşındığı için, camiden bağımsız olarak medreseler başlığı altında anlatılacaktır.

Kırşehir’de bulunan Selçuklu döneminden Lale Camisi ve Alaeddin Camisi günümüze gelene kadar birçok değişiklikler geçirmişlerdir. Bu camiler taş süsleme açısından bakıldığında belli noktalarda Anadolu Selçuklu dönemi süsleme tarzını yansıtmaktadırlar. Yapılardan birinin mihrabı diğerinin de medreseden devşirilmiş taç kapısı özgün özellikler gösterir.

Kırşehir merkezde bulunan Cacabey Medresesi ile günümüzde Alaeddin Camisi taç kapısı olarak kullanılan Melik Muzafferiddin Behram Şah Medresesi taç kapısı karşılaştırılmıştır.

Cacabey Medresesi taş süslemeleri dış kısımlarda taç kapıda, türbe penceresinde, payanda kulelerinde; iç kısımlarda da mihrapta, ana eyvan köşelerindeki sütunlarda, türbe giriş kapısında ve oda girişlerinde yoğunlaşmaktadır.

Medresenin anıtsal taç kapısı en süslemeli yeridir. Malzeme olarak bir seviyeden sonra iki renkli taş kullanılmıştır. Bu özelliğiyle taç kapı Tokat Gök Medrese (1270) ve Konya Zazadin Hanı (1236) açık bölüm taç kapısı ile benzerlikler göstermektedir.

Portalin iki yanındaki gömme sütunçeler benzer olarak konumuz dâhilindeki Alaeddin Camisi’nin taç kapısında ve Kayseri Sahibiye Medresesi’nde (1267) kullanılmıştır.

Semra Ögel Cacabey Medresesi’nin taç kapı ana nişinin köşelerinden sarkan üç boyutlu kürelerden daha önce görülmemiş orijinal bir buluş olarak bahseder(ÖGEL, 1966: 71). Fakat bu üç boyutlu küre örneğine Mengücekli Beyliği dönemindeki, Divriği Ulu Camisi (1228-43) batı (Çarşı) taç kapı kavsarasında da rastlanmaktadır. Cacabey Medresesi taç kapı küreleri üzerindeki sekiz kollu yıldızdan gelişen geometrik süslemenin benzeri, Susuz Han (1237-46) taç kapı köşeliklerindeki kabaralar üzerinde de görülmektedir.

Kürelerin hemen yanındaki bitkisel panolarda ise palmet ve geçmeli rumi yaprakları izlenmektedir. Bu motifler çeşitli varyasyonlarla hem Cacabey Medresesi’nin taç kapı burmalı sütun kaidesinde, içeride boğumlu sütunlarda, türbe giriş kapısında, mihrapta; hem de başka yapılarda görülmektedir.

Medresenin kuzeydoğu köşesindeki kule payandanın altındaki geçmeli süslemenin benzer örneği, İlhanlı döneminde yapılan Erzurum Çifte Minareli Medresesi’nin (1285-90) taç kapısında görülmektedir. Taç kapıda tam olarak hayat ağacı motifinin iki yanında yer almaktadır.

Türbenin mukarnaslı penceresindeki iki adet şeridin birbirine geçmeleriyle meydana gelen eğik “M” formlarından oluşan süslemenin bir benzeri Ağzıkara

Han (1236-40) taç kapısında ve Susuz Han (1237-46) kapalı bölüm taç kapısında görülmektedir. Yine bu kısımdaki ve içeride mihraptaki çifte sütunçe başlığı uygulaması Tokat Gök Medrese (1270) ve Kayseri Sahibiye Medresesi (1267) taç kapılarında kullanılmıştır.

Günümüzde Alaeddin Camisinde bulunan fakat özgününde Melik Muzafferiddin Behram Şah Medresesine ait olan taç kapıya bakıldığında, burada görülen pek çok farklı süsleme başka yapılarda da karşımıza çıkmaktadır. Taç kapı üzerinde bitkisel ve geometrik süslemeler oldukça yoğundur.

Taç kapının dıştan birinci ve üçüncü silmelerinde bulunan, merkezde bir kelebek motifi çevresinde üçgen, beşgen, deltoid ve baklava dilimi gibi motiflerin sıralandığı kompozisyonun bir benzeri de Eğirdir Han’a (1237-38) ait olduğu düşünülen mermer bir parçada görülmektedir. Bu parça Eğirdir Kale kapısı ve çevresinde bulunmaktadır ve Şükrü Dursun tarafından Eğirdir Han avlu taç kapısına ait olabileceği belirtilmektedir (DURSUN, 2016: 210-215). Aynı süsleme Kırşehir Kesikköprü Han (1268) taç kapısında da görülmektedir.

Diğer benzer bir süsleme ise taç kapı sivri kuşatma kemerlerinden içtekinin üzerinde görülen deltoid geçmelerinden oluşan süslemedir. Bu süsleme de yine Kırşehir Kesikköprü Han (1268) mescit mihrabındaki süsleme ile benzer özellikler gösterir.

Taç kapı üzerinde bulunan gülbezeklerin benzerleri başka yapılarda da sıkça karşımıza çıkan türdedir.

Kırşehir merkezde bulunan ve günümüze sağlam olarak gelen Cacabey Medresesi ve günümüze taç kapısı gelebilen Melik Muzafferiddin Behram Şah Medresesi taç kapılarının birbirleriyle benzer ve farklı yönleri bulunmaktadır. Tarih olarak Behram Şah Medresesi’nin 1246 yılında, Cacabey Medresesi’nin ise 1272 yılında yapıldığını biliyoruz. İki yapının taç kapıları malzeme olarak farklıdır. Cacabey Medresesi taç kapısı renkli taş malzemeden yapılırken, Behram Şah Medresesi mermer malzemeden yapılmıştır. Cacabey Medresesi silmeleri daha sade iken, Behram Şah Medresesi silmeleri neredeyse boşluk bırakılmadan süslenmiştir. İki taç kapının da yan nişleri vardır. Yan nişler üzerinde mukarnas uygulaması Cacabey Medresesi (1272), Behram Şah Medresesi ve birçok

Anadolu Selçuklu yapısında görülmektedir. Kavsara ve kavsarayı çevreleyen sivri kuşatma kemerleri de Cacabey ve Behram Şah medreselerinde benzerdir.

Kırşehir merkezinde bulunan Cacabey Medresesi diğer tüm örneklerden hem süsleme hem de mimari olarak ayrılmaktadır. Cacabey Medresesi’nin halk arasında ve bazı yayınlarda, gök bilimleri merkezi olarak kullanıldığı görüşü yaygındır. Yapının kitabesinden medrese olarak yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Rasathane kimliğinin yanında yapı üzerindeki taş süslemeler döneminin özelliklerini yansıtan önemli örneklerdir. Süslemeler, çoğu Anadolu Selçuklu medresesinde olduğu gibi taç kapının da bulunduğu ön cephede yoğunlaşmaktadır. Taç kapıda görülen üç boyutlu küre uygulaması yapıya ait özgün bir süsleme unsurudur. Süslemenin yoğunlaştığı bir başka alan da yapı bünyesindeki türbe penceresidir. Burada iki silmenin süslemesi yarım kalmıştır. Aynı şekilde iç kısımda mihrap üzerindeki silme süslemeleri ve türbe girişindeki bitkisel süsleme de yarım bırakılmıştır. Süslemelerin bu şekilde bırakılması hakkında maalesef bir bilgi mevcut değildir. Fakat dönemin siyasi ortamından kaynaklanan bir sebepten dolayı olması kanımızca mantıklıdır. Yapının diğer süslemelerine bakıldığında dışarıda, payandaların alt kısmındaki süslemeler dikkat çekicidir. Bu tür payandalar, süslemeleri faklı da olsa Erzurum Çifte Minareli Medresesi (1285-90) ve Sivas Gök Medrese’de (1271) de görülmektedir. İç kısma gelindiğinde yine yapıya has bir özellikte olan boğumlu sütunlar bulunmaktadır. Mukarnas başlıklı sütunlar küre, kaide ve başlık (vazo biçimli form) şekillerinin üst üste birleşiminden oluşurlar. Bu şekillerin benzerleri taç kapının burmalı gömme sütun kaidesinde de tekrarlanmaktadır. İçerideki bu sütunların bitkisel süslemeli büyük küreleri de dikkat çekicidir. Ayrıca Haşim Karpuz yapının taş işçiliği ve süsleme detaylarına dayanarak, açıkça İlhanlı etkisinde olduğunu belirtmektedir (KARPUZ, 2004: 55).

Anadolu Selçuklu türbelerinde süsleme, daha çok dış cephelerde görülmektedir. Bu süslemenin çoğunu da taş malzeme oluşturmaktadır. Kapı nişi ve silmesi, pencereler, saçak ve külah üzerinde farklı süslemeler bulunmaktadır. İç kısımlarda ise sanduka, mihrap ve kubbe geçiş unsurları süslemelidir.

Tez konumuz çerçevesinde dört türbe incelenmiştir. Bu türbelerden üçü Anadolu Selçuklu dönemine birisi Beylikler Dönemi’ne -Aşık Paşa Türbesi, Eretna Beyliği- aittir. Yapılardan üçü mimari olarak bağımsız, Cacabey Türbesi ise medrese planı içerisine konumlandırılmıştır. Kronolojik olarak bakılırsa, Melik Gazi Türbesi: 1260-65, Cacabey Türbesi: 1272, Fatma Hatun Türbesi: 1288, Aşık Paşa Türbesi: 1332 yılında inşa edilmiştir.

Türbeler arasında en sade örnek Fatma Hatun Türbesi’dir. Diğer üç türbe süslemeleri girişlerde yoğunlaşmaktadır. Cacabey Türbesi’nin hem giriş kısmı hem de kuzey penceresi süslemelidir.

Melik Gazi Türbesi’nde süsleme girişte yoğunluk gösterse de cephe köşeleri ve saçaklarda da bazı süslemeler dikkat çekmektedir. Cephe köşelerinde bulunan meander şeklinde kırılmalar yapan süslemenin benzeri, Tuzhisarı Sultan Hanı (1230-36) kuzeybatı köşe payandasında da görülmektedir.

Melik Gazi Türbesi, çadırı andıran kubbesi, cephesindeki büyükçe zikzak şekli ve bu zikzağın uçlarındaki yuvarlak alanlarıyla, Erzurum Emir Saltuk Kümbeti’yle (12. yy. sonları) benzeşmektedir.

Cacabey Türbesi Hakkı Önkal’ın tipolojisine göre “Dahil olduğu yapının çatısı üzerinde ikinci bir gövdeye sahip yapılar” grubuna girmektedir (ÖNKAL, 1996: 356-359). Yani türbenin kuzey cephesi aynı zamanda medresenin de kuzey cephesini oluşturmaktadır. Bu cephe anıtsal taç kapının bulunduğu cephe olduğu için, türbenin kuzey penceresi doğu penceresine oranla oldukça süslemelidir. Daha önce de belirtildiği üzere, mukarnas kavsaralı pencerede bulunan bazı süslemelerin yarım bırakılmış olması dikkat çekicidir. Yan silmelerde görülen yan yana eğik “M” şeklindeki kompozisyon ve motif oyma olarak işlenen altı kollu yarım yıldızların bir benzeri Ağzıkara Han (1236-40) taç kapısında ve diğer birçok yapıda görülmektedir. Mukarnaslı ve süslemeli pencerenin, bire bir olmasa da, şekil olarak benzeri Sivas Gök Medrese (1271) taç kapısının sağında görülmektedir. Türbenin girişindeki bitkisel süsleme ise medresede bulunan boğumlu sütunlar üzerindeki ile benzerdir. Bu palmet ve rumilerden oluşan bitkisel süslemeler aynı olmasa da Melik Gazi Türbesi girişinde de görülmektedir.

Aşık Paşa Türbesi, tarih bakımından Beylikler döneminde yapıldığı için bu üç türbeden hem biçim hem de malzeme olarak ayrılmaktadır. Aşık Paşa Türbesi’nin giriş cephesi diğer cephelere göre daha özenlidir. Ön cephe tamamen mermer malzemeden yapılmıştır. Türbe, ön cephede türbe mimarisi içerisinde pek rastlanmayan büyüklükte bir taç kapıya sahiptir. Taç kapı yanlardan daraltılmış uzunca bir görünüm sergiler. Taç kapısı bu kadar büyük olan bir örnek de Niğde Hüdavend Hatun Türbesi(1312)’dir. Taç kapı istiridye nişinin şekil olarak bir benzeri Burdur / İncir Han (13. yy) taç kapısında görülmektedir. Taç kapı süslemelerine bakılacak olursa, düğümlü(geçmeli) motifler yoğun olarak tercih edilmiştir. Kavsara çevresinde bulunan çapraz düğümler daha karmaşık bir zencerek motifini de andırmaktadır. Basık kemerde küçük boyutlu zencerekler bulunmaktadır. Basık kemer üzerinde de yine geçmeler yapan bitkisel süsleme panosu görülür. Süsleme olarak türbenin ön cephesinde taç kapı haricinde pencere ve kitabelik kısmı göze çarpar. Ayrıca kubbesinin de bir Asya geleneği olan bindirme tekniği ile yapılması ve Kırgız çadırlarına benzerliği ile öne çıkmaktadır.

Kırşehir merkezinde bulunan bu dört türbenin her birinde yoğunlukları farklı olmak üzere taş süsleme görülmektedir. Örnekler türbelerde yatan kişilerin kişisel ve siyasi şahsiyetine göre farklılıklar göstermektedir. O dönemde önemli olan kişilerin türbeleri hem mimari hem de süsleme olarak değer kazanmaktadır. Tanımlanan yapıların çoğunda süsleme olarak farklı tarzlar denenmiştir. Bu en çok da bir deneme dönemi olan Beylikler Devri yapısı olan Aşık Paşa Türbesi’nde görülmektedir.

Benzer Belgeler