• Sonuç bulunamadı

4. DEĞERLENDİRME

4.2. Bitkisel Süsleme

Türk Sanatında pek çok alanda karşımıza çıkan bitkisel süslemeler Anadolu Selçuklu ve Beylikler döneminde de sıkça karşılaşılan bezeme türlerindendir. Bitkisel kaynaklı süslemeler genelde belli bir üsluplaştırma ile yaratılarak doğadaki örneklerden farklı motifler şeklinde kullanılmıştır. Bitkisel karakterli süslemeler bazen tek bazen de kıvrım dallar aracılığı ile geçmeli olarak birleşen21 kompozisyonlar halinde işlenmektedir.

Bitkisel süsleme erken devir Anadolu Selçuklu taş süslemesinde geometrik süslemeye oranla daha az karşımıza çıkarken, 13. yüzyıl sonlarına doğru bu oran artmaktadır (DOĞANAY, 1999: 82).

Bitkisel olarak taş süslemede palmet, rumi, lotus, akantus ve kıvrım dal motifleri bol miktarda görülmektedir.

Ele alınan örnekler arasında; Lale Camisi (13. Yüzyıl)22, Alaeddin Camisi

(1230), Cacabey Medresesi ve Türbesi (1272), Melik Gazi Türbesi (1260-65), Aşık Paşa Türbesi(1332)’nde bitkisel türde süslemeler yer almaktadır (Tablo 3).

Palmet:

Şekil olarak palmiyeye benzetilen (TURANİ, 1975: 101) palmet motifi bir sapın iki tarafında simetrik olarak sıralanmış, uzunca yapraklardan oluşan üsluplaştırılmış bitkisel türde bezeme ögesidir (SÖZEN ve TANYELİ, 1986: 184).

En eski uygarlıklarda bile örnekleri olan palmet motifinin Anadolu Selçuklu sanatı içerisinde çeşitli türlerde örnekleri vardır. Kaynağı tam olarak bilinmemekle beraber bu motif Sümer, Mısır, Asur sonrasında Grek ve Roma gibi kültürlerde de kullanılmıştır. 11. yüzyılda İslam Sanatı’nda başlayan ve gelişim gösteren palmet İran, Büyük Selçuklu, Zengi ve Eyyubi sanat eserlerinde de

21 Bu tür birleşimlerle belli bir kompozisyon oluşturan süslemelere girişik-girift süsleme adı

verilmektedir.

karşımıza çıkmaktadır. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında en bol ve en çeşitli23

örneklerini taş süslemede vermiştir (MÜLAYİM, 1984: 145-146).

Kırşehir merkez yapılarında karşılaşılan palmet motifleri Alaeddin Camisi (1230), Cacabey Medresesi ve Türbesi (1272), Melik Gazi Türbesi(1260- 65),Aşık Paşa Türbesi (1332) gibi yapılarda mevcuttur.

Alaeddin Camisi taç kapısı ana niş köşelerindeki sütunçe zar başlıklarının ön ve yan yüzlerine birer adet palmet motifi işlenmiştir. Toplamda dört adet olan palmetler benzer tipte yapılmıştır. Zar başlığın tam içine palmetin taç ve yan yaprakları işlenirken alt kısma doğru iki kıvrım dal sarkmaktadır. Bu dallardan biri sağa biri sola doğru volüt yaparak sonlanmaktadır. Palmetin yan yapraklarında yine volütler görülürken taç yaprak üzerinde de bir tuğ izlenmektedir. Alaeddin Camisi taç kapısında yer alan palmet motifleri bir bitkisel kompozisyon içerisinde değil ana motif olarak başlıklara yerleştirilmiştir.

Cacabey Medresesi’nde palmet motifi -bir alan haricinde- genelde bitkisel kompozisyon içerisinde görülmektedir. Taç kapıda bulunan üç boyutlu vazo benzeri alanlardan doğudakinde(sol) bitkisel süslemeler içerisinde palmet motifleri tekrarlar biçimde görülmektedir. Kısmen tahrip olmuş olan vazonun gövde, başlık ve kaidesinde de yan yaprakları volütlü palmetler vardır. Yine taç kapıda ana niş köşelerinde bulunan üç boyutlu kürelerin yanında yer alan bitkisel panolarda palmet motifleri görülür.

Cacabey Medresesi kapalı avlusunda ana eyvan köşelerinde bulunan boğumlu sütunlardan bitkisel bezemeli olan kürede, mihrabın dıştan ikinci silmesinde ve mihrabın sağ sütunçe başlığında palmetlere rastlanır. Ayrıca doğu eyvanında yer alan türbe girişindeki bitkisel süsleme içerisinde yan yana palmetler sıralanmıştır. Türbe girişinin sağ alt köşesinde ise bitkisel panonun bittiği alanda büyük boyutlu bir palmet motifi yer almaktadır. Bir kısmı tahrip olan bu büyük palmet oldukça dikkat çekicidir.

Melik Gazi Türbesi girişindeki yukarıda kuşatma kemerine dönüşen silmelerinden her ikisi de bitkisel süslemelidir. İki silmede de ters ve düz verilmiş

palmetler kıvrım dallarla bileşerek yan yana sıralanmıştır. Palmetler tip olarak biraz daha yayvan olup yan yapraklarında tomurcuk biçiminde volütler izlenmektedir.

Aşık Paşa Türbesi’nde ise taç kapı kavsarası altında bulunan bitkisel pano üzerinde dilimli kemerler biçiminde alanlara ve bu kemerlerin köşeliklerine yerleştirilmiş olan palmet motifleri bulunmaktadır. Buradaki palmetler iki taç yaprağın birleşimi ile meydana gelmiştir.

Rumi:

Türk sanatında sıklıkla kullanılan üsluplaştırılmış yaprak tasviri biçiminde bir süsleme ögesidir. Bu üsluplaştırma söz konusu tasvirleri tanınamayacak derecede değişime uğratarak, soyutlaştırmaya kadar varmıştır (SÖZEN ve TANYELİ, 1986: 205). Yay şeklinde bir çizgi ile “S” biçimli bir çizgi birleştirilip, altına sap eklenerek rumi motifi oluşturulur (ŞİMŞİR, 2002: 12). Orta Asya kaynaklı olan bu motifin kuşların gövde ve kanatlarından stilize edilerek üsluplaştırıldığı da ifade edilir. Ayrıca Anadolu Selçuklu sanatında rumiler gelişerek devam etmiştir (YAVUZ, 2008: 7).

Lale Camisi (13. Yüzyıl), Alaeddin Camisi (1230), Cacabey Medresesi ve Türbesi (1272), Melik Gazi Türbesi(1260-65)’nde rumi süslemeler çeşitli türleri ile karşımıza çıkmaktadır.

Alaeddin Camisi taç kapısı dıştan ikinci silmesinde yer alan bitkisel süsleme içerisinde çok sayıda rumi yapraklara rastlanmaktadır. Rumiler geçmeli kıvrım dallar aracılığı ile geçmeli olarak birleşerek tüm alanı doldurmaktadır.24

Lale Camisi devşirme giriş üst eşiği üzerinde de buradaki örneğin yarıdan kesilmiş hali mevcuttur.

Cacabey Medresesi’nde, taç kapıda bulunan üç boyutlu vazo benzeri alanlardan doğudakinde, taç kapı ana niş köşelerinde bulunan üç boyutlu kürelerin yanında yer alan bitkisel panolarda rumi örnekleri vardır. Kapalı avluda ise ana

24 Süsleme sanatlarında sınırlandırılmış tüm alanı doldurma çabasına boşluk korkusu (horror

vacui) denilir. “Süslenecek bir yüzeyi boş bırakmaktan korkarcasına süsleme” (TURANİ, 1975: 24)

eyvan köşelerinde bulunan boğumlu sütunlardan bitkisel bezemeli olan kürelerde, mihrabın dıştan ikinci silmesinde, doğu eyvanında yer alan türbe girişindeki bitkisel silmeler içerisinde benzer biçimlerde rumi motifleri bulunmaktadır.

Son olarak Melik Gazi Türbesi giriş silmelerinde dıştan birinci silmede daha yoğun olmak üzere iki alanda da rumi yaprakları belli bir düzende tekrar ederek kullanılmıştır.

Girişik-Girift Süsleme:

Arabesk olarak da anılan girişik-girift süslemeler İslam Sanatı’nda tüm boşlukları dolduran, yaprak ve çiçeklerden meydana gelen karmaşık ve yüksek düzeyde etkiye sahip süslemelerdir. Sonsuz biçimde uzayan bu süslemeler kimi zaman bünyesinde yazı, geometrik formlar hatta figür bile barındırabilmektedir (MÜLAYİM, 1982: 67).

Girişik-girift süslemeler lotus, palmet, rumi gibi ana motiflerin yanında birleştirici unsur olarak da kıvrım dalların kullanıldığı kompozisyonlardır. Süslemenin uygulandığı alanlar çeşitlilik göstermekte, aynı zamanda kompozisyonlar da her alanda farklılıklar göstermektedir.

Bu tür girişik-girift süslemeler Lale Camisi (13. Yüzyıl), Alaeddin Camisi (1230), Cacabey Medresesi ve Türbesi (1272) ve Melik Gazi Türbesi (1260- 65)’nde bulunmaktadır.

Girişik-girift süslemeler bu bahsi geçen yapılarda rumilerle aynı alanlar25

üzerinde yer almaktadır.

Lale Camisi ve Alaeddin Camisi’nde yer alan girişik-girift kompozisyonlar benzerdir. Her iki örnekte de rumi, birleşik rumiler ve kıvrım dallardan oluşan karmaşık bir kompozisyon mevcuttur. Süsleme alanlarındaki neredeyse tüm boş alanlar süslenerek doldurulmuştur.

Cacabey Medresesi ve Türbesi’ndeki bu türdeki süslemeler, bulundukları alanlar değişse de genelde rumi, palmet ve kıvrım dallardan oluşan kompozisyonlar benzerdir. Genel itibari ile kompozisyon çapraz eksenlerde belli

aralıklarla kendini tekrarlayan palmetlerden ve bu palmetlerin kıvrım dallar ve yapraklar aracılığı ile birbirine geçmeli olarak bağlanmasından oluşmaktadır.

Melik Gazi Türbesi girişik-girift süslemeleri de yine palmet, kıvrım dallar ve rumilerden oluşmaktadır.

Gülbezek:

Süsleme olarak Anadolu Selçuklu mimarisinde yaygın biçimde kullanılan gülbezek genelde dairesel olarak sınırlandırılmış alanlara yerleştirilen geometrik, bitkisel ya da figürlü süslemelerden meydana gelmektedir (DURSUN, 2016: 409). Bizim örneklerimiz arasında geometrik ve bitkisel türde gülbezekler bulunmaktadır.

Bunlar Lale Camisi (13. Yüzyıl), Alaeddin Camisi (1230) ve Cacabey

Medresesi(1272)’nde yer almaktadır.

Lale Camisi mihrabında, mukarnaslı kavsaranın en alt sırasında yer alan gülbezeklerden soldaki on iki kollu yıldız biçiminde, sağdaki ise dokuz yapraklı bir çiçek biçiminde yapılmıştır.

Alaeddin Camisi taç kapısında ilk mukarnas sırasında altı yapraklı çiçek biçiminde üç adet gülbezek bulunmaktadır. Bu gülbezekler iki kademeli tam daireler içerisinde olup, yapraklar merkezdeki bir daireden gelişmektedir. Ayrıca Alaeddin Camisi taç kapı yan nişlerinden sağdakinin(batı) köşeliklerinde de gülbezekler görülür. Sağ köşelikteki gülbezek içerisinde on bir kollu yıldız motifi, sol köşelikte ise merkezde yuvarlak bir tomurcuktan gelişen sekiz yapraklı bir çiçek -dört yaprağı farklı- bulunmaktadır.

Cacabey Medresesi taç kapısı kuşatma kemeri köşeliklerinde birer adet gülbezek bulunmaktadır. Bu gülbezekler diğer örneklerden daha büyük boyutlu olup içerilerinde de geometrik kompozisyonlar bulunmaktadır. Ayrıca iki daire de sağ ve sollarda geçmeli olarak birer kulakçık şekli oluşturmaktadır.

Sol köşelikte bulunan gülbezek içerisinde şeritler farklı eksenlerde kırılmalar yapıp geçmeler halinde uzanmaktadır. Bu kırılmalarla merkezde beş kollu bir yıldız ve ışınsal düzlemde onun çevresinde beşgenler, altıgenler, altı kollu yıldızlar ve altı kollu yarım yıldızlar süslemenin temasını oluşturur.

Sağdaki gülbezek ise yine farklı eksenlerde kırılmalar yapıp geçmeler halinde uzanan oluklu şeritlerden oluşmaktadır. Bu kompozisyonda ise merkezde beşgen ve ışınsal düzlemde onun çevresinde üçgen, baklava dişi, beşgen, deltoid ve kelebek motifleri oluşmaktadır.

Akantus:

Antik Çağ süslemelerinde kullanılan -enginar ya da kenger olarak da bilinen- akantus bitkisi kalın ve etli yapraklara sahiptir. Akantus yaprakları yaygın olarak bilinen korint sütun başlıklarının da en önemli ögesidir (KARADAŞ, 2011: 124).

Bu süsleme yapı örneklerimiz arasında yalnızca Cacabey Medresesi ve

Türbesinde (1272) yer almaktadır.

Türbenin kuzey penceresinde bulunan sütunçeleri ile medresenin kapalı bölümündeki mihrap sütunçelerinin başlıkları akantus yapraklı biçimde korint düzende yapılmıştır. Bu başlıklar üzerinde akantus yaprakları sağa ve sola hafif kıvrılarak ve yer yer volüt yaparak sonlanmaktadır.

4.3. Yazı

Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi mimarisine bakıldığında, yazı daha çok yapıların yapım tarihi ve yaptıranı ile ilgili bilgileri içeren kitabeler şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Bu kitabelerden başka hadisler ya da Kur’an-ı Kerim’den ayetler de yapı üzerinde bazı noktalara işlenmektedir. Süsleme maksadı ile kullanılan yazı ise daha nadir görülmektedir.

Mimaride kullanılan yazı türleri genelde ma’kıli, celi sülüs ve kufi gibi yazı türleridir. Bunlar arasında celi sülüs en çok kullanılan türdür. Çünkü mimari üzerindeki yazıların uzaktan görülebilmesi için büyük(celi) olarak yazılması gerekmektedir. Bu yazılar genelde yapılarda taç kapı, mihrap, kubbe kasnağı ve türbe benzeri alanlarda kullanılmaktadır (GÜNÜÇ, 1991: 26). Kitabeler genellikle mermer malzeme üzerine işlenmektedir.

Konumuz içerisinde bulunan Alaeddin Camisi(1230) haricinde Cacabey Medresesi ve Türbesi (1272), Melik Gazi Türbesi (1260-65), Aşık Paşa

Türbesi(1332), Fatma Hatun Türbesi(1288) gibi yapılarda süsleme amacı güdülmeden yapılan yazı kullanımı(kitabeler) mevcuttur(Tablo 4).

Cacabey Medresesi ve Türbesi üzerinde yazı taç kapı kavsara altında üç sıra, kuşatma kemeri üzerinde iki sıra ve taç kapının doğu(sol) köşesinde bulunan vazo biçimli alanda görülmektedir. Ayrıca türbe kuzey penceresinde ve kapalı bölümdeki mihrabında da yazılar bulunmaktadır. Kavsara altındaki yazılar iki adet kitabeye aittir. Bunlardan ilk iki sıra Selçuklu dönemi kitabesiyken onun altındaki de İlhanlı (Ebu Said Bahadır Han) dönemine ait olduğu sanılan üç sıra Farsça kitabedir(KURAN, 1969: 57). Taç kapının doğusunda(sol) bulunan vazo biçimli alanın üzerinde dini içerikli yazı da günümüze sağlam olarak gelemediği için tam okunamamaktadır. Kuşatma kemeri üstündeki yazı da yine dini içerikli bir yazıdır. Medrese ve türbede yer alan yazıların tümü sülüs hatla yazılmıştır.

Alaeddin Camisi(1230) taç kapısı üzerinde ise kitabelerden farklı olarak birer kelimelik dini içerikli yazı kullanımına rastlamaktayız. Cami taç kapısı kavsara köşeliklerinde taş üzerine zemin oyma tekniğinde Arapça olarak “Allah” yazıları işlenmiştir. Bu yazılar sülüs olarak yazılmış olup fikrimizce taç kapıyı hareketlendiren bir unsur olarak yapılmış olmalıdır.

Melik Gazi Türbesi, Aşık Paşa Türbesi ve Fatma Hatun Türbesi’nde yazı kullanımı sadece kitabelerde görülmektedir. Melik Gazi Türbesi ve Fatma Hatun Türbesi giriş üstlerinde üçer sıra ve Aşık Paşa Türbesi’nde de giriş cephesi ortasında yine üç sıra kitabe bulunmaktadır. Bu kitabeler de sülüs hatla yazılmıştır.

Benzer Belgeler