• Sonuç bulunamadı

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

3. Karşılaştırma

Karşılaştırma, metinde daha önce geçen bir varlıkla ilgili olarak benzerlik ya da farklılıkların belirtilmesidir. Türkçede sıfat, zarf ve edatlar karşılaştırma yapmak amacıyla kullanılabilir. Türkçede karşılaştırma gönderimi oluşturan başlıca ifadeler şunlardır: en, daha, kadar, pek, çok, az, gayet, oldukça, gibi, başka, ise…

Örnek 1:

Bir infilâk-ı safâdır ki yâr-ı cânımdır;

Sabâhı pek severim, en güzel zamânımdır. (M. Akif Ersoy, Fatih Camii)

Örnek 2:

Ben çiçek gibi taşımıyorum göğsümde aşkı

Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum (Sezai Karakoç, Karayılan)

Örnek 3:

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce (Orhan Veli, Anlatamıyorum)

2. 2. 1. 1. 2. Eksiltili Anlatım

Her dilde anlatımı kolaylaştırmak ve kısaltmak adına eksiltili anlatımlar söz konusudur. Bunlar daha önce bahsi geçen olayın, durumun okuyucunun kolayca tamamlayabileceği yerde kullanılmalıdır. Şiir dilinde ise eksiltili anlatım yazınsal bir sanat olarak cümlenin bazı ögelerinin söylenmemesi ve bu boşlukların okur tarafından doldurulması şeklinde izah edilebilir. “Eksiltili anlatım, anlam kaybına yol açmamak

koşulu ile bir tümce içinden zamanla bazı sözcükleri atma işidir ya da kullanılmayışları anlatımda eksikliğe yol açmayan sözcüklerin düşürülmesidir” (Günay, 2001: 64).

Sezdirim ve çıkarsamalar da eksiltili anlatım içerisinde değerlendirilebilir.

“Sezdirimler cümlenin var olan yapısı içinde anlamsal ya da mantıksal akıl yürütme ile kazanılacak ek bilgileri içerir. Bir sözce ile başka sözceyi daha belirgin olarak aktarmak için söylenmiş olabilir” (Günay, 2001: 66). Metnin çözümlenmesi,

açıklanması ve yorumlanması sürecinde sezdirimler ve çıkarsamalar önemli birer unsur olarak karşımıza çıkar. Yazar/şair anlatımda her şeyi yüzey yapıda belirtmez, bunun için bazı unsurların sezdirilmesi gerekir. Bu sezdirimler, metnin çözümlenmesi ve yorumlanmasında önemli birer ipucu olarak karşımıza çıkar.

Günay (2001: 67)’a göre sezdirim, vericinin metninde açık olarak belirtmediği, ama dolaylı olarak çıkarılmasını istediği bilgilerdir. Sezdirim, yazar tarafından yapılan bir dil kullanma becerisidir. Çıkarsamalar, verici tarafından iletilen bir bildiriden, alıcının çıkarabileceği anlamları belirtir. Sezdirim olarak metne yerleştirilen bu bilgilerin çıkarsama olarak alıcı (okuyucu) tarafından bulunması gerekir. Bir bakıma bu, söylenmemiş olanı sezmedir. Çıkarsama, en başta bir akıl yürütme işidir. Metin içinde açık olarak belirtilen bir bilgiden ya da okurun kültürel ve ansiklopedik olarak bildiği varsayılan bir bilgiden yola çıkarak söylenmemiş yeni bir bilgiyi çıkarma işidir.

Yazınsal metinlerde her şey yazar tarafından açıkça anlatılmaz, okuyucu tarafından doldurulması gereken boşluklar vardır. Bu doldurma işi okuyucunun edindiği bilgi birikimi doğrultusunda olacaktır. Yani sezdirim ve çıkarsama, okuyucunun bir metni anlamlandırma ve yorumlama sürecinde yaptığı etkinliklerle ilgilidir.

Eksiltili anlatım, özellikle şiirde okurun metni yorumlamasında tamamlaması gereken boşluklar olarak değerlendirilebileceği gibi, metinde yer alan unsurlar arasında neden-sonuç ilişkisi kurarak metni yorumlamasına imkân veren bir unsur olarak da görülebilir. Şimdi söylediklerimizi Şeyh Galib’in “Efendimsin” redifli gazelinden aldığımız bir örnekle izah edelim.

Efendimsin cihânda itibârım varsa sendendir Miyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir

Yukarıdaki beyitte “eğer” , “bu yüzden” ve “çünkü” ifadeleri eksiltili olarak kullanılmıştır. Şair, cihanda itibarım “eğer varsa” sendendir demektedir. Buradaki eğer sözcüğü eksiltili yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında beyitte âşıklar

arasında şöhretim var, işte bu yüzden efendimsin ya da Efendimsin çünkü senin sayende âşıklar arasında şöhretim var anlamları eksiltili anlatım olarak beyitte yer almaktadır.

Coşkun (2005: 69-72) çalışmasında Türkçede bağdaşıklık ilişkisi kuran eksiltili anlatımları şu şekilde tasnif etmiştir:

a) Bir Öge Dışında Cümlenin Tamamının Düşürülmesi

“Karşılıklı konuşmada bir soruya cevap olarak sadece sorulan şeyin karşılığı olan öge söylenip diğer ögeler düşürülebilir” (Coşkun, 2005: 69).

Örnek:

Adın nedir senin, oğlum?

-Hasan,

Hasan, dinle.

Zararlı sen çıkacaksın bütün bu hiddetle. (M. Akif Ersoy, Küfe)

Yukarıdaki metinde eksiltili anlatıma başvurulmadan önce cevap “Benim adım Hasan’dır.” şeklinde olacaktı. Örnekte bir kelime dışında diğer ögeler düşürülmüştür.

b) Ortak Ögenin Düşürülmesi

Sıralı ve bağlı cümlelerde ortak ögelerin, her iki cümlede de kullanılmayıp yalnızca birinde kullanılması ile meydana gelen eksiltili anlatım türüdür. Bu cümlelerde ortak ögenin diğer cümlede kullanılmaması anlam kaybına yol açmaz.

Örnek 1:

Bulutlar ne güzel bulutlardır onlar, Hep öyle başımın üstünde dursunlar Menekşe rengi, kan rengi, toprak rengi...

Asılı kalsın hep bu yağmur hevengi. (A. Muhip Dıranas, Ağrı)

Yukarıdaki mısralarda bulutlar ortak özne olarak kullanıldığı için ilk cümlede kullanılmış, daha sonraki cümlelerde kullanılmamıştır.

Örnek 2:

Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı, Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı. Dinmez! Gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu!

Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu! (Hüseyin Nihal Atsız, Geri Gelen

Mektup)

Yukarıdaki dizelerde sesidir sözcüğü gönlün, tapmanın ve aşkın sözcükleri için ortak kullanılmış, böylece tekrarın önüne geçilmiştir.

Örnek 3:

Bizim çocuk yaramaz, (o) evde dinlenip durmaz; Geçende Fâtih'e çıktık ikindi üstü biraz.

Kömürcüler kapısından girince biz, develer

Kızın merâkını celbetti, (onun merakını) dâimâ da eder: (M. Akif Ersoy, Küfe)

Yukarıdaki örnekte birinci dizede “bizim çocuk” öznesi ikinci cümlenin de öznesi olarak kullanılmıştır. Son dizede ise “kızın merakını” nesnesi iki cümle için ortak kullanılmıştır.

İsim Tamlamalarında Tamlayanın Düşürülmesi

Tamlayanı şahıs zamirleri ile kurulan isim tamlamalarında tamlayan, söyleyişte kolaylık sağlama ve tekrara yer vermemek için genellikle söylenmez, ancak tamlanandaki iyilik ekinden kolayca anlaşılır.

Örnek:

Harbe giden sarı saçlı çocuk! Gene böyle güzel dön;

(senin) Dudaklarında deniz kokusu, (senin) Kirpiklerinde tuz;

Harbe giden sarı saçlı çocuk! (Orhan Veli, Harbe Giden)

Yukarıdaki metinde “harbe giden sarı saçlı çocuğun” tamlayanı düşürülmüş ve eksiltili anlatım yoluyla gönderimde bulunmuş ve bağdaşıklık ilişkisi oluşturmuştur.

c) Eklerin Düşürülmesi

“Bir cümlede, aynı çekim ekine sahip olan kelimelerin bulunması durumunda ortak ek, kelimelerden birinde kullanılıp diğerinde veya diğerlerinde düşürülebilir”

(Coşkun, 2005: 72). Örnek 1:

Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile,

Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter(dir) bile. (Yahya Kemal, Eylül Sonu)

Örnek 2:

Sabahleyin gökyüzü parlak(tı), ufuk açıktı,

Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı… (F. Nafiz Çamlıbel, Han Duvarları)

Yukarıdaki örneklerde ekeylem her iki cümlede ortak olarak kullanılmıştır.

2. 2. 1. 1. 3. Değiştirim

Bağdaşıklık ilişkisi kuran bir başka unsur da değiştirimdir. Coşkun (2005: 73), değiştirim kavramını şöyle açıklar: Değiştirim, metinde bir ögenin yerini, bir başka ögenin alması yoluyla oluşur. Halliday ve Hassan (1976: 90)’a göre değiştirim anlamdan çok kelimeler arasında ortaya çıkan dil bilgisel bir ilişkidir. Değiştirimin türlerini belirleyen şey de anlamsal özellikler değil, değiştirilen ifadenin dil bilgisel işlevidir. Değiştirilen öge bir isim, fiil veya cümle olabilir. Buna göre değiştirim üç şekilde ortaya çıkar: İsme dayalı, fiile dayalı, cümleye dayalı değiştirim.

a) İsme Dayalı Değiştirim

Metinde geçen bir isim ya da isim grubunun yerine “böyle”, “şöyle”, “öyle” sözcüklerinin kullanılmasıyla isme dayalı değiştirim yapılmış olur.

Örnek:

Gece rehzen, sabah olmaz mı bakarsın, sâil! Serseri, derbeder, âvâre, harâmî, kaatil…

Yukarıdaki dizede geçen böyle sözcüğü, bir önceki mısrada geçen serseri, derbeder, âvâre, harâmî, kaatil sözcükleriyle çizilen tabloyu karşılamak amacıyla kullanılmış ve böylece isme dayalı değiştirim yapılmıştır.

b) Fiile Dayalı Değiştirim

Metinde bir fiilin yerini, değiştirim unsurunun almasıyla yapılan değiştirim türüdür.

Örnek:

— Benim babam senin altında öldü, sen hâlâ

Kurumla yat sokağın ortasında böyle daha! (M. Akif Ersoy, Küfe)

Yukarıdaki örnekte böyle sözcüğü “kurumla yat” ifadesini karşılamak için kullanılmış ve fiile dayalı değiştirim yapılmıştır.

c) Cümleye Dayalı Değiştirim

Değiştirilen ögenin bir cümle olduğu değiştirim türüdür. Bu değiştirim türü böyle, öyle ve şöyle sözcükleri ile yapılır.

Örnek:

O, bunca yıl çalışıp alnının teriyle seni

Nasıl büyüttü? Bugün, sen de kendi kardeşini, Yetim bırakmıyarak besleyip büyütmelisin. -Küfeyle öyle mi?

-Hay hay! Neden bu söz lâkin? Kuzum, ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak?

Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken ayak. (M. Akif Ersoy, Küfe)

Yukarıdaki dizelerde geçen öyle ifadesi “Bugün, sen de kendi kardeşini, Yetim bırakmıyarak besleyip büyütmelisin.” cümlesinin yerine kullanılmış ve cümleye dayalı değiştirim yapılmıştır.

2. 2. 1. 1. 4. Bağlama Ögeleri

Türkçedeki bağlama ögeleri ile ilgili bilim adamları arasında farklı yaklaşımlar ve sınıflandırmalar bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda bağlama ögeleri, bağlaçlar başlığı altında değerlendirilirken bazı kaynaklarda edatlar başlığı altında değerlendirilmektedir.

Muharrem Ergin (1999: 341-344), bağlama ögelerini, bağlama edatları başlığında altında değerlendirir ve dil birliklerini, kelimeleri, kelime gruplarını, cümleleri şekil ve mana bakımından birbirine bağlayan edatlardır, şeklinde tanımlar. Banguoğlu (2000: 390-396), konuyu bağlam başlığı altında değerlendirir ve söz içinde iki kelimeyi, aynı değerde iki cümle unsurunu, iki yargıyı ve bazen de iki paragrafı bağlamaya yarayan kelimelere bağlam denir, şeklinde tanımlar. Korkmaz (2003: 1091- 1136), ise konuyu bağlaçlar başlığı altında ele alır ve kelimeleri, kelime gruplarını, cümleleri ve kimi zaman da paragrafları şekil ve anlam bakımından birbirine bağlayan ve yüklendikleri işlevler ile bağlandıkları sözler arasında türlü anlam ilişkileri kuran bağlama ögeleridir, şeklinde tanımlar. Hengirmen (2002: 175-194), bağlama ögelerini bağlaçlar başlığı altında değerlendirir ve bağlaçları şöyle tanımlar: Eş görevli sözcükleri, sözcük öbeklerini ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüklere bağlaç denir.

Sınıflandırmada bağlama ögelerinin işlevi esas alınmış ve bağlama ögeleri şu başlıklar altında ele alınmıştır:

a) Ekleyici Bağlama Ögeleri

Ekleyici bağlama ögeleri, metinde daha önce söylenenlere paralel olarak ilave edilecek söz veya kelimelerden önce kullanılır. Türkçedeki başlıca ekleyici bağlama ögeleri şunlardır: ve, ile, üstelik, de, dahi, bile, ayrıca, hem… hem, olsun… olsun, ne… ne vb.

Aşağıda ekleyici bağlama ögelerinin kullanımına ilişkin örneklere yer verilmiştir.

Örnek 1:

Ne hasta bekler sabahı Ne taze ölüyü mezar, Ne de şeytan bir günahı

Örnek 2:

Farkı yok giryeden rûy-ı çemende jâlenin. Hûn-ı hasretle dolar câm-ı safâsı lâlenin. Meh bile gayretle âğûşunda ağlar hâlenin. Gönlüme tesiri olmaz âteş-i seyyâlenin...

Geldi ammâ neyleyim sensiz bahârın şevki yok! (R. Mahmut Ekrem, Şevki Yok)

b) Ayırt Edici Bağlama Ögeleri

Ayırt edici bağlama ögeleri isim, varlık veya durumları seçme ilgisiyle birbirine bağlar. Türkçede kullanılan başlıca ayırt edici bağlama ögeleri şunlardır: veya, ya da, ya… ya, bazen… bazen, ister… ister vb.

Örnek 1:

Ya büyük şehirlerin birinde Geziniyor kalabalık duraklarda

Ya yurdun uzak bir yerinde (Behçet Necatigil, Solgun Bir Gül Dokununca)

Örnek 2:

Bu, rüzgâr ve gemi uğramaz bir kıyı

Ya da bir teknede açılmış bir delik; (A. Muhip Dıranas, Ağrı)

c) Zıtlık Bildiren Bağlama Ögeleri

Bu bağlama ögeleri bir olumlu bir olumsuz yargıyı birbirine bağlamak için kullanılır. Türkçedeki zıtlık bildiren bağlama ögeleri şunlardır: ama, fakat, lakin, ancak, yine de, ne yazık ki, ne var ki, hâlbuki, yine de…

Örnek 1:

Titretir kalbi, fakat kurtulamaz gözleriniz Nazar etmekten o mirat-ı sim-alude yine,

Sizi bir cazibe almış gibidir pençesine. (Tevfik Fikret, Gayyâ-yı Vücûd)

Örnek 2:

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor;

d) Zaman-Sıralama Bildiren Bağlama Ögeleri

Bağlama ögelerinin bir türü de metinde zaman-sıralama ilişkisi kuran bağlama ögeleridir. Bu tür bağlama ögeleri, birbirinden farklı olayların birbirine göre daha önce, daha sonra veya eş zamanlı olarak gerçekleştiğini göstererek metin birimleri arasında zaman ve sıralama ilişkisi kurar. Önce, daha önce, bundan önce, evvel, daha evvel, ilk defa, ilk olarak, sonra, biraz sonra, daha sonra, şimdi, hemen, artık, -den itibaren, -den beri, o sırada, bu arada, tekrar, bir daha, yine, hâlâ, henüz, her zaman, daima gibi sözcükler bu amaçla kullanılabilir.

Örnek 1:

İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar, ağaçlarda; (Orhan Veli, İstanbul’u Dinliyorum)

Örnek 2:

Ebedî aşığın dönüşünü bekler Yalan yeminlerin tanığı çiçekler

Artık olmayacak baharlar içinde. (A. Muhip Dıranas, Olvido)

Örnek 3:

Kalbim yine üzgün seni andım da derinden, Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden! Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden! (Yahya Kemal, Şarkı)

e) Koşul Bildiren Bağlama Ögeleri

İki yargının birbirine koşul ilişkisi ile bağlandığı cümlelerde kullanılan bağlama ögeleridir. Türkçede koşul bildiren başlıca bağlama ögeleri şunlardır: eğer, şayet, mi, yeter ki…

Örnek 1:

Her mihnet kabulüm, yeter ki

Örnek 2:

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, Arkalarında doldurulması

Mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. (Can Yücel, Eğer)

Örnek 3:

Gün saltanatıyla gitti mi bir defa Yalnızlığımızla doldurup her yeri

Bir renk çığlığı içinde bahçemizden (Ahmet Muhip Dıranas, Olvido)

f) Açıklama Bildiren Bağlama Ögeleri

Metinde herhangi bir durum, olay, varlık ya da kişi ile ilgili bilgi vermek, açıklamada bulunmak için kullanılan bağlama ögeleridir. Türkçede başlıca açıklama bildiren bağlama ögeleri şunlardır: yani, kısacası, gerçi, açıkçası…

Örnek 1:

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla, Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım; Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım. Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın, Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;

Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin! (H. Nihal Atsız, Geri Gelen Mektup)

Örnek 2:

Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir Ayrılmak istersen dünyadan ama o senden ayrılacak

Yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?

Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden (Nazım Hikmet Ran, Tahir ile Zühre Meselesi)

g) Örnekleme Bildiren Bağlama Ögeleri

Örnek vermek amacıyla kullanılan bağlama ögeleridir. Mesela, örneğin gibi sözcükler bu amaçla kullanılabilir.

Örnek:

Yaşamak şakaya gelmez,

Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi mesela,

Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

Yani bütün işin gücün yaşamak olacak (Nazım Hikmet Ran, Yaşamaya Dair)

h) Sebep Bildiren Bağlama Ögeleri

Neden sonuç ilişkisi kuran bağlama ögeleridir. Başlıcaları şunlardır: bu sebeple, bu nedenle, bu yüzden, bunun için, bunun üzerine, diye, bundan dolayı...

Örnek:

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor (Turgut Uyar, Göğe Bakma Durağı)

2. 2. 1. 1. 5. Kelime Bağdaşıklığı

Metinde bağdaşıklık ilişkisi kurma yollarından biri de kelime bağdaşıklığıdır. Halliday ve Hassan (1976: 274) buraya kadar saydığımız 4 bağdaşıklık aracını (gönderim, eksiltili anlatım, değiştirim, bağlama ögeleri) dil bilgisel bağdaşıklık araçları olarak isimlendirir ve kelime bağdaşıklığını bunlardan ayrı tutar. Halliday ve Hassan (1976: 227-283), kelime bağdaşıklığını iki başlık altında ele almıştır.

a) Tekrar

a) Tekrar

Halliday ve Hassan (1976: 274-288), bağdaşıklık ilişkisi bakımından tekrarı; kelimenin aynen tekrarı, eş ya da yakın anlamlı kelime kullanma, kelimenin üst anlamlısını kullanma ve genel anlamlı kelime kullanma başlıkları altında değerlendirmiştir.