• Sonuç bulunamadı

Kapitülasyon Kavramı Üzerinde Varılan Genel Sonuçlar

Buraya kadar verilen örneklerde görülmektedir ki devletler arası siyasette Osmanlı Ġmparatorluğu daha ziyade faydacı bir tavır sergilemekte, Ġslâm hukukunu ikincil öncelikte tutmakta ve bunun yerine amaca ve faydaya yönelmektedir. ġurası çok açıktır ki Osmanlı devletler arası iliĢkilerde Ġslâm hukununun yanı sıra büyük oranda bir reel-politik unsuru olan belirli bir siyasi mekanizma yelpazesini ustaca idare etmektedir (askeri güç, siyasi – diplomatik faaliyetler veya maddi ya da mâli karakterli baskılar). Bu çerçevede aĢağıdaki sonuçlara varılmıĢtır:

barıĢ tazminatı olarak ve serbest ticaret için toplam 300.000 altın ödeme taahhüdünde bulunmuĢtur. Bakınız: Theunissen, s. 123, 133-4, 137.

163 Örnek: Venedik 1540‟da Kanuni Sultan Süleyman ile barıĢ antlaĢması imzaladığında barıĢa katkı için 300.000 altın ödemeyi Kabul etmiĢtir. Bakınız: Ibid, s. 168.

164

1. Osmanlı yönetimi kapitülasyon verirken hiçbir zaman yeknesak bir politikaya sahip olmamıĢtır. Uygulama göstermektedir ki kapitülasyonlar bağımsız ülkelere siyasi iĢbirliği, ittifak ya da barıĢ karĢılığında verilmiĢtir. Bunun yanında yine uygulamada görülmektedir ki haraçgüzar dârü‟l-ahd devletler, Osmanlı‟nın kendi açısından siyasi bir projesine, grup ya da programına destek vermeyi uygun bulduğu durumlarda kapitülasyon elde etmiĢtir. Bu nedenle Osmanlı kapitülasyonları yüksek emperyal öneme sahip birer siyasi enstrüman olarak değerlendirilmelidir. Uluslar arası iliĢkilerdeki Ġslâmî teori, kapitülasyonları siyasi bir enstrüman olarak öngörmesine hatta bunların her daim Ġslâm hukuku çerçevesinde kalması konusunda bir eğilim bulunmasına rağmen kapitülasyon verme ideolojik değil fakat siyasi ve pragmatik nedenli bir harekettir. Bu nedenle Osmanlı kapitülasyonuna sahip olmak Osmanlı hukümeti ve „‟diğer taraf“ arasındaki iliĢkinin manasına katkıda bulunmuĢ ancak bunun yanında bahsi geçen iliĢkinin hiç bir zaman Ġslâm hukukuyla sıkı sıkıya tutarlılık göstermesine ihtiyaç duyulmamıĢtır.

2. „‟Diğer taraf“ ile arasındaki iliĢkilerde sahip olduğu hak ve yükümlülüklerin belirlenmesinde uygulamada bahsi geçen yükümlülüklerin Ġslâmî karakter taĢıması gerekmemesine rağmen Osmanlı devletinin Ġslâmî hukuk terminolojisini kullandığı görülmektedir. Haraç konusunda eğildiğimizde Osmanlı devletinin terimi iki Ģekilde kullandığını görmekteyiz: 1) Ġslâm hukukundaki anlamıyla tutarlı olması ve 2) olağan barıĢ tazminatı kapsamında ideolojiden uzak olması. Bu bağlamda bir ülkenin bu yükümlülükler altına girmesiyle, kendisinin Ġslâm hukukuna göre hukukî ve siyasî sınıflandırmaya tâbi tutulduğu anlamının çıkarılmasına gerek duyulmamaktadır.

3. Her bir kapitülasyon metni Osmanlı devleti ve „‟diğer taraf“ (darü's-sulh ile darü'l-„ahd), arasındaki iliĢkinin esas niteliğini gösterdiğinden dolayı bu metinlerin analizi gerekmektedir. Ne var ki buradan sadece analiz ile iki taraf arasındaki iliĢkilere tam ve kesin bir Ģekilde vakıf olunacağı anlamı çıkmamaktadır. Tam ve detaylı bir bakıĢ açısı ancak Osmanlı devletinin belirli bir ülkeye yönelik olarak düzenlediği tüm hukuki ve siyasi belge serisinin tahlili ile elde edilebilir.

4. Uygulamada görülmektedir ki belirli bir toprak parçasının Ġslâm hukukuna göre sınıflandırılması için Osmanlı Devleti‟nin ya bu bölge ile göreceli olarak istikrarlı bir iliĢki tesis etmiĢ olması, bu bölge üzerinde daimi nitelikte siyasi nüfuza ya da kontrole sahip olması veya burayı tam olarak iĢgal etmiĢ olması gerekmektedir. Bu bağlamda Ġslâm

hukuku çerçevesindeki ana yükümlülük ve haklar ancak bahsi geçen sınıflandırmayı takiben ortaya çıkmaktadır. Ancak bu durumda haraç Ġslâmî olarak hukuki bir karakter kazanmaktadır.

Yukarıda varılan sonuçlar çerçevesinde Dubrovnik ile ilgili olarak aĢağıdaki soruları ortaya koyabilmekteyiz:

1. Dubrovnik Cumhuriyeti 1442‟den itibaren düzenli olarak kapitülasyon elde etmiĢtir. 17. yüzyıl‟a kadar süregelen tarihlerde Dubrovnik ve Osmanlı devleti arasındaki iliĢkide harekete geçirici unsur neydi ?

2. Dubrovnik Cumhuriyeti 15. yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı devletine haraç öderken bunun gerçek anlamı, nedeni ya da hukuki ve siyasi önemi neydi?

1604 Dubrovnik kapitülasyonunun analizi ile iki taraf arasındaki iliĢkide var olan temel siyasi fikre ulaĢılacaktır.

3.3.2. Dubrovnik Kapitülasyonu

1442‟deki ilk Osmanlı kapitülasyonundan Sultan I. Ahmed‟in 1604 kapitülasyonuna kadar dokuz sultan tahta oturmuĢtur. Ancak belirtilen tarih diliminde düzenlenen (1442-1604) Dubrovnik kapitülasyonları arasında günümüzde iki adet orijinal belge vardır (III. Murad ve III. Mehmet kapitülasyonları).165 Diğer tüm kapitülasyonların sadece kopya nüshaları elimizdedir (I. Selim‟in166, II. Süleyman‟ın167 ve I. Ahmed‟in kapitülasyon ekli ferman nüshaları168). 1442 yılında II. Murad, 1458 yılında II. Mehmet ve 1481 yılında II. Bayezid kapitülasyonları Dubrovnik hükûmet dairesindeki nüshalarda Bosna tipi Kiril alfabesi ile Hırvat dilinde yazılı olarak muhafaza edilmiĢtir.169

165 Kapitülasyonlar DA‟de sayı verilerek muhafaza edilmiĢtir: III. Murad III‟ın (Cilt 7, No.:301) ve III. Mehmed‟in (Cilt 9, No.:431) kapitülasyonları. Bakınız: MioviĤ, Fermani (Fermanlar), s. 177, 194; III. Murad kapitülasyon nüshası N. Biegman tarafından verilmiĢtir. Bakınız: Biegman, s. 56-57.

166 I. Selim‟in 1513 tarihli kapitülasyonu DA‟de ve Osmanlı Türkçe‟si ile yazılı olarak muhafaza edilmiĢ en eski kapitülasyondur ve bir Rumeli kazaskerinin düzenlediği nüshada yer almaktadır. Bakınız: ElezoviĤ I, s. 572-579.

167 Nüsha 1556 yılında Osmanlı Türkçe‟si ile hazırlanmıĢ ve DA‟de muhafaza olunmuĢtur: Cilt 5, No.:207. Bakınız: MioviĤ, Fermani (Fermanlar), s. 165.

168 Nüsha 1604 yılında Osmanlı Türkçe‟si ile hazırlanmıĢ ve DA‟de muhafaza olunmuĢtur: Cilt 11, No.:532. Bakınız: MioviĤ, Fermani (Fermanlar), s. 209.

169 Kapitülasyon belgelerinin kaynak eseri: Boško BojoviĤ, Raguse et L'Empire Ottoman. Ayrıca ģiro Truhelka‟nın kitabından da yararlandım, Tursko-slovijenski spomenici Dubrovačke arhive (Dubrovnik Arşivindeki

A.DVN.DVE.d 13/1 defterinin 1 ve 2. sayfalarında 19 Rebi„ü‟l-âhir 1013 A.H. (15 Ağustos 1604) tarihli ve I. Ahmed‟in tahta geçmesini takip eden dokuz ay zarfında yazılan bir Dubrovnik kapitülasyon nüshası bulunmaktadır. Aynı defterin 179 ve 180. sayfalarında Cemâziye‟l-evvel 1027 A.H. (06-15 Mayıs 1618) tarihli yani II. Osman‟ın tahta geçiĢinden yaklaĢık üç ay sonra verilen II. Osman kapitülasyonu bulunmaktadır.170

Metinlere diplomatik kuralları açısından bakıldığında belirtilen iki kapitülasyon nüshasındaki paragraf sırasının değiĢtirildiği düĢünülebilir. Diplomatik protocol and eschatocol (resmi giriĢ ve sonuç) bölümleri bizim nüshalarımızda bulunmamaktadır ve metin kısa baĢlangıç bölümünden hemen sonra ana bağlama geçmiĢtir. 1604 kapitülasyonu tarihi metnin baĢındadır. 171 Dispositio (hüküm) bölümünün orijinal belgeden aynen kopyalandığı görülmektedir. Metin bir te'kid ve son ihtar bölümleri ile sona ermektedir. Defterdeki iki kapitülasyon nüshası arasında metin expositio (nakl) özelliği bakımından çok küçük farklılıklar bulunduğundan 1604 tarihli metinden farklılıklara dair notlar yer alan bir metne yer verdik.

Metin:

(datatio – tarih)

Yevmü'l-isneyn

Fî 19 Ģehr-i Rebi„ü'l-âhir sene selâse „aĢere ve elf 1. Protokol kısa bir giriĢ bölümüyle kısaltılmıĢtır:

1.1

Nişân-i hümâyûn oldur ki:

2. Bağlam

(expositio/narratio - nakl)

2.1 Bundan akdem Dubrovnik begleri ve knezleri merhumûn ecdadım zamanlarında sadâkat ve istikâmet ile ita„at ve inkiyâd gösterdikleri ecilden ellerine ahd-nâme-i hümâyûn verilüb

2.2 Ba„dehu merhum babam Sultan Mehmed han zamanında dahî elçileri gelüb

ahdnâmeleri tecdîd olunmak rica eylediklerinde: 172

170 Defter içeriğine göre öyle görülmektedir ki üç aylık fetret döneminde I. Mustafa Dubrovnik Cumhuriyeti‟ne kapitülasyon vermemiĢtir.

171

1618 tarihli nüsha yer ve tarihle bitmektedir: Tahriren fî evâsıt-ı şehr-i Cemâziu'l-ûla sene seb‟a ve „işrîn ve elf.

Be-makam-i Kostantiniyüzyıle el-mahruse;

172 1618 tarihli nüsha Ģu giriĢ bölümüne sahipti: “Bundan akdem Dubrovnik begleri ve knezleri merhumûn ecdâd-i

(dispositio – hüküm)

2.3 Kadîmden edâ edegeldikleri on iki bin beş yüz sikke filurilerin sâl-be-sâl âdet-i kadîme üzere elçileri ile âsitâne-i sa„âdetime getüreler.173

2.4 Zikr olunan on iki bin beş yüz sikke filuriden ziyâde haraç taleb olunmaya.

2.5 Ve mezburların vilâyet[lerin]e ve memleketlerine ve hisarlarına ve kendülerine sancakbeglerinden ve subaşılarından ve erbâb-i timardan ve bi'l-cümle sâye-i sa„âdetimde olan kimesnelerden bi-vech-i mine‟l-vucûh zarar ve ziyân yetişmeye. 2.6 Ve bundan evvel kal„aları ve vilâyetleri ne vechle emn ü eman içinde olıgelmişler ise

girü ol vechle emn ü emân içinde olalar. 174

2.7 Ve bunların cevânibinde olan illerden yağı ve illeri olsun kurudan ve yaşdan olsun, mezburların kala„larına geleler ve gideler hiç ahad mani„ olmayub, dahl u ta„arruz kılmaya.175

2.8 Ve bâzirganları memâlik-i mahrûsemde ticaret edeler gelüb gideler; rızklarına ve davarlarına ve sair esbâblarına kimesne dahl edüb zahmet vermeye.

2.9 Ve yollarda bac dahi taleb etmeyeler.

2.10 Ve zikr olunan Dubrovnik tâcirleri memâlik-i mahrûseme meta„ların getürüb satduklarında evvelden yüzde iki akça gümrük alınugelüb sonradan mezburların satdukları meta„larından yüzde beşi akça gümrükleri alınmak emrim olmuşdu. Dubrovnik elçileri gelüb “Edirne ve Brusa ve Istanbul‟dan gayrı Rumili vilâyetlerinde tâcirlerimizin satdukları meta„larından gümrüklerin ber-karâr-ı sâbık yüzde ikişer akça alınub bu üç yerden gayrı yerde satılan meta„ımızın gümrüğün üç yıl üç yüz bin akça mukata„a ile „âmil bulalım. Ve „âmile yarar kefîl-i bi‟l-mâl bulalım, nesne zâyi„ olmasun.

Ve altı ayda bir elli bin akçayı hazine-i âmireye teslim idelim, zira emin dahl etmesün ve üzerimize havâle gelmesün“ deyu iltizâm eyledikleri ecilden mezburların bâzirganları zikr olunan üç yerden gayrı Rumili vilâyetlerinde karadan ve denizden getürüb satdukları meta‟larından ber-karâr-ı sâbık yüzde iki akça alınmak emr olınub.

2.11 Bâzirganları meta„larını satdukları yerlerde yüzde iki akça gümrüklerin gümrük „âmili olana vireler.

2.12 Ve her altı ayda bir elli bin akça iltizâmları üzere hazîne-i „âmireye getürüb teslim ideler.

ellerine „ahd-nâme verilüb, ba„dehû merhum babam Sultan Ahmed han tâbe serâhu zamanında „ahdnameleri

tecdîd olunmak ricâ eylediklerinde ...“

173 1481 kapitülasyonunda haraç için nihai miktar olarak 12.500 altın belirlenmiĢtir.

174 2.5 ve 2.6 maddeleri ilk kez 1442 kapitülasyonunda benzer Ģekilde geçmektedir.

175 2.7 maddesinde komĢu Osmanlı ve Venedik topraklarından tüccarların Dubrovnik‟e serbest ticareti kastedilmektedir.

2.13 Ve elçileri şöyle şart eyledi ki: “Zikr olunan gümrük „ummâl el-ân üç yıla olmaya. Bu üç yıl tamâm olduktan sonra girü yarar „âmiller ve mâla yarar kefiller bulıvirelüm” deyu iltizâm etdiler.

2.14 Ve emin olan girü Dubrovnik kapusunda oturub.

2.15 Bunlardan gayrı sâir Frenklerin yüzde beş akça hesabı üzere cem„ eyleye.

2.16 Ve bu vechile şart eyledikler ki, hîle ve telbîs edüb sâir Frenklerin meta„ın gümrük virmemek içün kendimüzündür deyu suret-i _______ _______ şöyle ki hîleleri sâbit ve zâhir ola, ol meta„ girift ola.

2.17 Karadan ve denizden Istanbul'a meta„ getürüb satduklarında yüzde beş akça hesabı

üzere ve Edirne'ye ve Brusa'ya meta„ iledüb satduklarında yüzde üçer akça gümrüklerin vireler.

2.18 Ve zikr olunan üç şehrin gümrüğü bu mukata„ada dâhil değildir. Ve hazine-i „âmireye zabt ü kabz oluna.

2.19 Ve mezburların tâcirleri meta„ların satmayacak olurlarsa alub istedikleri yere iledeler kimesne mani„ olmaya.176

2.20 Ve iltimasları olan yerlerden eğer Şer„le sâbit ve zâhir olursa alalar.

2.21 Ve şâhidleri Dubrovnik'den olan kimesnelerin şahâdetleri mezburların iltimasları hakkında mesmu„ ola. Eğer iltiması Müslümanlarda ise kadıya varub Şer„le sabit olursa alalar.

2.22 Ve âharın borcu içün Dubrovnik'den geleni tutmayalar. Belki borçlu kim ise bi-hakkın mahsus ânı tutalar. “Sen ol yerdensin” deyu rencîde etmeyeler.177

2.23 Memâlik-i mahrûsemden bir kimesnenin rızkın alub Dubrovnik'e kaçsa mezkurun âdet üzere anda dahî teftiş oluna, tâ kimesnenin rızkı zayi„ olmaya.

2.24 Dubrovnik'den beri gelüb memâlik-i mahrûsemde mürd olsa rızkına beytülmâlci dahl itdikleri andan vârisi gelüb rızkın taleb eyleye.178

2.25 Ve adâvet üzere olan küffâr vilâyetlerinden bâzirgânlar mezburların illerine ticârete gelürlerse hiç ahad mâni„ olmaya.179

176 2.19 maddesi ilk kez 1442 kapitülasyonunda geçmektedir.

177 2.22 maddesi 1442 kaynaklıdır fakat yalan ifadelerin konu alındığı son madde ile güncellenmiĢtir.

178 2.24 maddesi ilk kez 1442 kapitülasyonunda geçmektedir.

179 2.25 maddesinin önünde 1481 kapitülasyonunda Hırvatça yazılan bir maddenin benzerine yer verilmiĢtir. Bu maddede Ģöyle denmektedir: konuştuğu dil ne olursa olsun herkes buraya (Dubrovnik) karadan ya da

denizden seyahat edebilir, burada kalabilir ve herhangi serbest bir şehri ve egemen bölgesini ziyaret eder gibi burayı da ziyaret edebilir.

2.26 Ve kendülere memâlik-i mahrûsemden bir kimesne ziyân etdirse bana „arz oluna. Gereği gibi hakkından gelinüb rızıkları tazmîn etdürile deyu ahd-nâme-i hümâyun verilüb.

2.27 Ve zikr olunan hususlardan gayrı Dubrovnik bâzirgânları memâlik-i mahrûsemde aldıkları meta„ı Istanbul‟da ve Tuna'da ve Rumilinde vâki„ olan iskelelerde gemilere tahmîl eylediklerinde kimesne mâni„ olmaya.

2.28 Ve âdet-i kadîme üzere yüzde iki akça gümrüklerin edâ eylediklerinden sonra olugelene muhâlif refti(ye) ve masdariye nâmına akça alınmaya.

2.29 Ve şimden sonra sâir ber-mu„tad ihdâs olunmağla cümle Rumili vilâyetlerinde Dubrovnik bâzirganlarından nesne taleb olunmaya.

2.30 Ve bâzirganları meta„ların satmayacak olurlarsa istedikleri yere alub gidüb kimesne mâni„ olmaya deyu ahd-nâmelerinde derc olunmak ricâ etdiklerinde pâye-i serîr-i a„lâlarına arz olundukda mâ-takaddemden olageldüği kânun üzere ola deyu bu hatt-i

hümâyun ile ferman olunub.

(sanctio – te'kid)

2.31 Hâlâ „avn-i inâyet-i rabbânî ile serîr-i saltanat ve bargâh-i hilâfet-celâlet ile müyesser olmağıla ol ahd-nâmeyi mezbûrûn beğler Marko Bazeli ve Yako Babali nam elçileri ile gönderüb, tecdîd olunmak rica etdikleri ecilden ben dahî mukarrer tutub müceddeden işbu ahd-nâme-i hümâyun izzet-makrûnum verdüm.

2.32 Buyurdum ki: zikr olunan Dubrovnik beyleri mâdam ki cadde-i „ubûdiyetde sâbit-kadem ve râsih-dem olub, vech–i meşrûh üzere sadâkat ve istikâmetle hizmetlerin ve haraçların bî-kusûr edâ edeler. Merhûmun ve mağfûr(un) lehüm ecdâdım ve babam ruhları içün ve dînüm içün ve âtîye-hakk içün bu şartlardan „udûl ve inhirâf gösterilmeye.180

(Ġhtâr)

3.1 Ve işbu ahd-nâme-i hümâyunuma muhâlif emr-i şerif ihrâc olunursa dahî amel olunmayub, re‟y-i ahd-nâme-i hümâyunun mazmûnuyla „amel oluna.181

180 1618 tarihli nüshada Ģu te‟kid bölümü (sanctio) bulunmaktadır: Zikr olunan Dubrovnik begleri mâdam ki

cadde-i „ubûdiyetde sâbit-kadem olub vech-i meşrûh üzere sadâkat ve istikâmet ile hizmetlerin ve haraçların

bî-kusûr edâ eyleyeler. Ben dahi 'ahd u yemin iderim ki: yerleri ve gökleri halk iden hudâyi mu'in celle celâluhu ve 'amme nevâluhu hakkı içün ve dinüm içün ve ecdâd-i 'izâmım ve babam enârallahu berahinehüm, ervâh-i şerîfeleri içün bunlara mahallerden 'udul ve inhirâf gösterilmeye. Ve bu 'ahd-nâme-i hümâyuna muhâlif emr-i şerif ihrâc olunursa dahi 'amel olunmayub dâima bu 'ahd-nâme-i hümâyunum mûcebince 'amel oluna. Min ba'd hilâfına cevaz gösterilmeye.

181 1618 tarihli nüshada Ģu lânet bölümü (corroboratio) bulunmaktadır: Ve bu 'ahd-name-i hümayuna muhalif

emr-i şerif ihrac olunursa dahi 'amel olunmayub. Da'ima bu 'ahd-name-i hümayunum mucebince 'amel oluna. Min-ba„d hilâfına cevaz gösterilmeye.