• Sonuç bulunamadı

Kanun Tanımı ve Türleri

13. TOPLUMLARI DOĞASI VE SOSYOLOJĠK KANUNLAR

13.2. Kanun Tanımı ve Türleri

Spencer pekçok kez kanun kavramını birebir kullanır. Bunlar arasında EĢit Özgürlük Yasası (Law of Equal Freedom), Adaptasyon Kanunu (Law of Adaptation), Ahlak Kanunu (The Moral Law), Arz ve Talep Kanunu (Law of Demand), Mükemmel Kanun (Perfect Law), Sosyal DeğiĢim Kanunu (The Law of Social Change), Sosyal Hayat Kanunu (The Law of Social Life), Evrensel YaĢam Kanunu (The Universal Law of Life), EĢitlik Kanunu (The Law of Equlibrum), Mümkünler Kanunu (Law of Probabilities), Tanrı Kanunu (God‘s Law), Ġlahî Kanun (Divine law), Ġnsan Kanunu (Man‘s Law), Sosyal Organizma Kanunu (Law of the Social Organism), Ġlk Kanunlar (Primary Laws), Ġkincil Kanunlar (Secondary Laws), Fizik Kanunları (Physical Laws), Ethical Laws (Etik Kanunlar), Sosyal Homejenlik Kanunu (Law of Social Homegenity), Sermaye Kanunu (Law of Capital) kavramlarına dikkat çekmeliyiz. Fakat burada daha ziyade sistemin içinde özellikle hukukun temelinde yer alan kanunlar olarak kullandıklarını açıklayıp, diğerlerine yeri geldikçe kısaca değineceğiz.

13.2.1. ĠĢbirliği Kanunu

Spencer toplumların da tıpkı bireyler gibi ihtiyaçlarını karĢılamada benzer hayatta kalma davranıĢ biçimlerini geliĢtirdiklerini ifade eder. Ġlerleyen bölümlerde hukukun oluĢması sürecinde anlattıklarımızda da sık sık belirttiği gibi, devletin tüm kurumlarında ortak akıl veya iĢbirliği ilkeleri ile sistemleĢme gerçekleĢtirilir.456

Organizmaların birleĢerek güçlenme ya da sosyal evrim geçirmelerinde, varlık inĢa etmek ya da kurumsallaĢmalarında önemli bir fark belirler. Ġlk organizmada bilinç, kümenin küçük bir bölümünde yoğunlaĢmıĢtır. Daha sonra, organizma boyunca dağılır. Tüm birimler, eĢit derecede olmasa da, hala yaklaĢık derecelerde, mutluluk ve sefalet kapasitelerine sahiptir. Toplum organizmasında ise, toplum sadece üyelerinin yararına vardır; birey toplumun yararı için değildir. Beden politikasında bedenin refahı için harcanan çabaların çok büyük olduğu unutulmamalıdır; ancak vücut politikası (organik devlet teorisi) aslında kendi içinde hiçbirĢey değildir ve yalnızca kendi bileĢenlerinin taleplerini karĢıladığı sürece bir

456 Spencer, The Principles of Sociology, ―The Factors of Social Phenomena‖, ss.8-15; ―The Primitive Man-

139 Ģey haline gelir ya da bir varlık arzedebilir.457

Aslında burada Spencer‘in çabası, tek baĢına varolamayan organizmanın, talebi karĢılayamadığı sürece varlık bile olmaması, bireyin devlet ile varolup kendi baĢına varlığının bir önem arzetmediği özellikle kollektif, sosyalizim türü sistemlere itiraz nitelikli delillendirmede bulunmaktadır.

13.2.2. SavaĢ ve BarıĢ kanunları

Spencer‘a göre hiç kuĢkusuz savaĢ ahlakî değildir. Fakat adalet yönetimi gerçekleĢtirilirken kullanılan Ģiddet zorunludur. Etik yasalar, yargı makamlarının ya da savunma ordusunun yaptıkları iĢlemlerden ayrıdır. Prensip olarak bir polis memurunun bastonunun darbesiyle, bir askerin süngü saldırısı arasında hiçbir fark yoktur. Her ikisi de, yaralanan kiĢilerin eĢit özgürlük yasasının ihlalleridir. Ona göre; polisler tek baĢına hareket eden askerlerdir; askerler birlikte hareket eden polislerdir. Yabancı düĢmanlara karĢı direniĢler ve sonuçta hakların korunması için yapılan mücadeleler aynı yöntemlerle güç içerir, doğası gereği özdeĢtir ve bunlara diğerinden daha fazla kınama yapılamaz. SavaĢ alanının yapıları yalnızca hükümette doğal olan bu çeĢit ahlaksızlık tüm iĢlevlerine bağlı olduğu konsantre bir biçimde sergilenir. Askeri harekâtlarda bu kadar belirgin olan Ģey, sivil harekâtları için yanlıĢa karĢı koymak amacıyla yanlıĢın kullanımı Ģeklindedir.458

Spencer savaĢ ve çatıĢmanın toplumların geliĢmesinde kritik bir öneme sahip olduğunu düĢünür.459

SavaĢlar her ne kadar yıkıcı olsa da, organize olmamıĢ, geri seviyedeki toplumların, savaĢlar sayesinde daha organize olmuĢ toplumlar tarafından yönetilmesine sebep olduğunun gözlemlenebileceğini söyler. Ġnsan toplumlarının evriminde bir kanun olarak çatıĢmanın yer aldığını düĢünmektedir.460

Savunma nitelikli savaĢın sağlayacağı refah, ona göre; iki kötüden biri niteliğinde görülebilir, tolere edilebilir.461

Daha önce de ifade edildiği gibi Spencer toplumlarda büyümeyi sağlayan zorlayıcı güç olarak savaĢları görmektedir. Evrim teorisinin geliĢme ve değiĢim için aradığı zorlayıcı

457

Spencer, The Principles of Sociology, ―The Inductions of Sociology‖, s. 462.

458 Spencer, Sosyal Statik, ―The Duty of The State‖, s. 269.

459 Spencer, Sosyal Statik, s. 43.

460 Spencer, Sosyal Statik, ss. 415, 416, 470.

461

140

unsur manasında bunu toplum için belirlemektedir. Spencer‘a göre toplum dinamikleri içinde savaĢlar, içeride liderleri ‗baskıcı güç‘ olarak harekete geçirirken, yani otoritenin baskılama gücünü aktifleĢtirirken, dıĢarıda komĢularına karĢı galip gelmek için de araç olarak kullandıkları faktördür. Ġç çatıĢmaları bastırma, dıĢ çatıĢmalar ve tehditlere karĢı koyma yolu olarak otoritenin merkezileĢtirilmesini sağlayan niteliktir. Örneğin toplum içindeki sınıf ya da etnik çatıĢmaları bastırmak için kullanılır. Liderler gerçek ya da sözde tehditler için güç kullanmayı böylece meĢrulaĢtırırlar. Bu yaklaĢım Ġbn Haldûn‘un sebep asabiyesi teorisinde de yer almaktadır. Gücün meĢru anlamda kullanılması ya da savaĢların arkasındaki iki dinamik faktör her iki düĢünür tarafından da tespit edilmektedir. Birincisi iç tehditlere karĢı otoriteyi, ikincisi de dıĢ tehditlere karĢı iktidarı korumaktır. Bu iki amaçla ĢavaĢlar toplumsal birlikteliğin bir neticesi olarak açığa çıkar.

13.2.3. Bireysellik kanunu

Toplumun diğer organizmalar gibi organik bir yapıya sahip olduğundan bahsettiği organizma analojisi kısmında özetle Ģöyle der;

Bir toplum ile canlı bir organizmanın yaĢamları arasında da benzerliklerin olduğu Ģüphesiz ortaya çıkmaktadır. Bu birçok kiĢinin birliği anlamında toplum, tek bir topluluk oluĢturmadan önce - baĢlangıçta bağımsız olan birimlerin, artan karĢılıklı bağımlılığı (vatandaĢların karĢılıklı olarak sübvansiyon iĢlevi olan bir bütünü oluĢturmaları ve zamanla ayrıĢarak yapı içinde yer almaları) çok sayıda temel parçadan oluĢan bir organizma gibi hareket etmeleridir. Tüm bu süreç bireyselleĢme kanunu altında genelleĢtirilebilir. Ona göre; toplumun geliĢimi, ayrıca insanın geliĢimi ve genel olarak yaĢamın geliĢimi, bir Ģey haline gelmek için bireyselleĢme eğilimi taĢır. Haklı olarak çevremizde devam eden değiĢim ve ilerleyiĢ biçimleri, bu eğilim için eĢit derecede önemlidir. 462

Spencer kamu çıkarları ve özel çıkarların esasen bir arada olduğu gerçeğini kaçınılmaz görür. Bir toplum ve üyeleri arasında son derece önemli bir bağlantı olduğu ortaya çıkar. Analoji üzerine kurulan kesin güvenilir sonuçlara varmak tehlikeli olacak olsa da, günlük deneyimlerden elde edilebilecek sonuçlara uyduğu için, bunları tartıĢmasız uygulayacak, gönüllü bir itaat beklentisi içindedir.

462

141

Spencer bireyselliğin tezahürü için insan ve toplum doğasında bir ilerlemeyi gerekli görür. Ona göre; bireysellik baĢlangıçta imkânsızdır. Kontrolsüz bir durumda olan ilkel adamın dürtüleri anarĢi yaratır. Ya bireysellik engellenmek zorunda kalınır ya da toplum çözülür. Fakat medeni toplumlarda kendimizi kısıtlama hala gerekli olsa da, vatandaĢın bireyselliği düzeni yıkıcı olmayan bir paya sahiptir. Ve daha fazla ilerleme, kiĢisel hakların kutsallığının arttırılması ve onları sınırlayan kurallara da uyulmasına bağlıdır.463

Tıpkı bireyselliğin geliĢimi bir ailenin olmasına bağlı olduğu gibi, toplumsal süreç tamamlandığında, bireyselliğin tüm unsurlarının toplum içinde açığa çıkması, medeni devletin varlığına bağlıdır. Ona göre; bu durum olağan bir neticedir. Bu nedenle tüm örgütlü topluluklarda sosyal düzen, bireyselliğe izin vermeyen bir yapıya sahip olursa, kiĢiler bireysellik yetisine cevap veren bir koĢul bulmak için uğraĢacaktır.464

Dolayısıyla bireysellik insan tabiatına içkin bir yasa olarak belirlenmiĢ oluyor.

13.2.4. EĢit Özgürlük Kanunu

Ahlak kanunu olarak ―EĢit özgürlük, bireyi mükemmelleĢtirecek kanundur; bu yasayı idrak yeteneği geliĢtirip, ona göre hareket etmek, insanlığa bahĢedilmiĢ, evrim sürecinin son nimetidir.‖465

Spencer‘a göre eylem özgürlüğü, insanın yeteneklerini uygulayabilmesi için ilk Ģart olması bakımından mutluluğun da ilk Ģartıdır ve herkesin, bütün diğer bireylerle benzer özgürlük sınırlarına sahip olması, toplumun örgütlenmesi gereken ilk kuraldır. Bireyde normal yaĢamın ön Ģartı özgürlük iken; eĢit özgürlük, toplumda normal yaĢamın ön Ģartı haline gelir. Spencer eğer bu özgürlük yasası, insanla insan arasında doğru iliĢkilerin birincil yasası ise ikincil bir yasayı yerine getirme arzusu bize birinciyi sınırlandırmak zorunda bırakabilir, demektedir. Yani eĢit özgürlüğün özgürlük için ihlal edilmemesi gerekir. Spencer‘a göre ilahî düzenle sağlanan sezgilerimiz bize yeteneklerimizi özgürce

463 Spencer, Sosyal Statik, ―General Considerations‖, s.434.

464 Spencer, Sosyal Statik, s. 442.

465

142

kullanırken neyi doğru neyi yanlıĢ olduğunu belirleme temeli sağlar, buradan hareketle bilimsel bir etik oluĢturabiliriz.466

Ġlahî düzen birincil yasanın arzu ve memnuniyet arasındaki düzenlenmiĢ bağlantısına müdahale ederek, uyuĢmazlığını açığa çıkarır. Dahası eĢit özgürlük ilkesinin mutlak bir Ģekilde ihlal edilmesini gerektirir. Ona göre; her bireyin özgürlüğünü, sadece herkesin özgürlüğü ile sınırlandırdığımızı iddia ettiğimizde, herkesin istediği her Ģeyi istediği Ģekilde yapabileceğini iddia ediyoruz. Ġnsanın bunu ahlak yasasıyla düzenleyip, diğerlerine eĢit bir özgürlük hakkı vermeden herhangi bir Ģekilde yapamaz hale gelmesi gerekir; hazlar ve kaynaklar geri kalanlar için de kendisinin talep ettiklerinden daha fazla eylem özgürlüğü sağlayamayacağı için bu kanunu ihlal etmeden gerçekleĢtirmesi mümkün değildir. Nitekim Spencer yeryüzünün meyvelerinin eĢit dağılımını gösteren veriler adaletde tutarlı değildir, demektedir.467

Burada insan ve toplum organizmaları olgunlaĢmadıkları sürece, kaynakların paylaĢımında ahlaki kaygıları duymayacağını açığa çıkarmaktadır.