• Sonuç bulunamadı

7. YARGI SĠSTEMĠ

7.1. Kadılar

Bu kısımda anlatılacaklardan görülecektir ki, dönemin kadılık vazifesi, bugün için mahalle idaresini yerine getiren belediye baĢkanlığının, ilçe idaresi niteliğinde kaymakamlığın ve nihai olarak da adalet hizmeti niteliğinde hakimliğin içiçe olduğu tarihi bir süreçle biçimlenmiĢtir. Ġbn Haldûn döneminde, anlaĢılan o ki, halifeler siyaset, cihat ve fütuhatla meĢgul oldukları için kadılık vazifesine baĢkalarını tayin etmekteydiler. Fakat nesep veya dostluk bağıyla bağlı kiĢileri tayin ederlerdi. Kadılık makamının Ģartlarının, fıkıh kitaplarından ve Ahkamu‟s Sultaniyye346

eserlerinde yer aldığını belirten Ġbn Haldûn, ilk halifeler dönemindeki kadılık, sadece halkın anlaĢmazlıklarını halletmek iken; sonraki halifelerin dönemindeki kadılık vazifelerinin farklılaĢtığını belirtir.347

Ġbn Haldûn, kadıların en temel vazifesini, halkın hukukunu korumak, olarak açıklar. Fakat enterasan bir tespit olarak der ki;

―Gerçi ihtilafları halletmek için kadılık ve müftülük müesseseleri gereklidir. Ancak bu ihtiyaç zaruri ve umumi bir mahiyette değildir. Çoklukla bahsedilen hizmetleri yapanlara ihtiyaç duyulmayabilir. Çok defa halkın bunlara ihtiyacı yoktur. Bu vazifelere ancak halkın menfaat ve iĢlerine bakan hükümet önem verir.‖348

Yargı sisteminin kuruluĢu ve iĢleyiĢi hakkındaki bu vurgusu oldukça önemlidir.

Ona göre; kadılık, müftülük, müderrislik, imamlık, hatiplik, müezzinlik gibi dini vazifelerin baĢında bulunanların büyük servetler edinmeleri mümkün değildir. Bunun nedenini de mesleklerinin Ģerefli olması nedeni ile dünya iĢleriyle meĢgul makam mevki sahiplerine yaltaklanarak, kendi mevkilerini ve Ģahsiyetlerini küçük düĢürmekten imtina etmek olarak yorumlar. Bu konudaki fikrinin bir baĢka düĢünce adamı tarafından itiraza maruz kaldığını, onun da delil olarak dönemin halifesi Me‘mun zamanındaki devlet dairesi hesap kâğıtlarından kadı, imam ve müezzinin ücret ve aylıklarını göstererek kanıtladığını anlatır.349

Bu açıdan bakıldığında, Ġbn Haldûn‘un, günümüz yargı etiğindeki ―hâkimin tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleri‖ uyarınca görevini yerine getirmesi ilkesinin sosyal

346 Daha fazla bilgi için bknz, Ebul Hasan El-Mâverdî, El- Ahkâmü‟s Sultâniyye, Beyrut, 1405/1985

347

Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 468

348 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 2. Cilt, s. 816

349

98

zeminini belirlediğini görüyoruz ve böylece yargı sisteminin nasıl iĢlemesi gerektiğine dair yaklaĢımını ortaya koymuĢ olur. Ayrıca Mağrip‘li Üstadı Ebu Abdullah Âbili‗den nakille, Sultan Ebu Said zamanında Fas kadısı olan fakih Ebû Hasan Mâliki‘nin maaĢı için hazine gelirleri tasnif olunurken; bir süre mahcubiyet yaĢadıktan sonra, maaĢının Ģaraptan alınan vergilerden ödenmesini istediğini anlatır. Etrafta bulunanların önce güldükleri sonra da hikmetini sordukları zaman Ģu cevabı aldıklarını anlatır; ―Bütün vergiler haram olunca, ben ödeyenin gözü arkada kalmayan bir vergi türünden maaĢımın verilmesini tercih edebilirim. Bu da Ģaraptan alınan vergi olabilir. Çünkü çok nadir haller müstesna içki alan herkes vicdanen rahat, gönül hoĢluğu ile neĢeli bir Ģekilde onun için para harcar, masrafına üzülmez, gözü arkada kalmaz, canı parasının arkasından gitmez‖.350

Ġbn Haldûn kadının bu sözlerini özellikle aĢırı vergilendirme ile ilgili hataları vurgulamak için kullanır. Lakin bir kadının etik kaygısını göstermesi bakımından da mühimdir.

Kadılığın temel görevleri arasında saydıkları Ģunlardır; - Hasımlar arasındaki ihtilafları halletmek,

- Delilerin, yetimlerin, müflislerin ve sefihlerin hacir konulmuĢ mallarına bakmak, - Müslümanların vasiyet ve vakıf iĢleri,

-Kendilerini evlendirecek velilerin bulunmaması durumunda dulların evlendirilmesi,

- Yolların binaların ıslahı,

- Kendilerine güven duyulması için bilgi, tecrübe ve adalet yönünden Ģahitlerin, memurların ve vekillerin durumunun araĢtırılması,

- Müslümanların genel maslahatları ile ilgili iĢler 351 olarak maddeler halinde sıralanabilir. Bu son vazifenin, özellikle devlet yönetimi ile adli mekanizmanın iç içe geçtiği karma bir vazife olduğunu, zalimin zulmetmesinden caydırıcı nitelikte olduğunu belirtir. Yukarıda bahsettiğimiz beledî, mahallî ve adlî vazifelerin birarada olduğu burada görülmektedir.

350 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 2. Cilt, s. 824, 825

351

99

Kadılar buna göre, ―açık delilleri ve ikrarı ele alır, emarelere ve karinelere dayanır, doğrunun açık bir Ģekilde ortaya çıkması için hüküm vermeyi erteler, tarafları anlaĢmaya yöneltir ve Ģahitlere yemin ettirir.‖352

Dönemin kadılarının cihat komutanlığı ile de vazifelendirildiği olmuĢtur. 353

Kendisi de kadılık görevini pekçok defa yerine getirmiĢ olan Ġbn Haldûn, hem mesleğin etik kuralları hem de yargı sisteminin iĢleyiĢi hakkında et-Ta‟rîf bi-İbn Haldun ve

Rıhletuhu Garben ve Şarkan‟da pek çok tecrübe ve eleĢtirilerine yer verir. Kadılık yaptığı

Ebu Salim döneminde, bir baĢka kadı Ebu Merzuk‘un kendisine olan kıskançlıkla sürekli kendisini Ģikâyet ettiğinden bahseder. Vezir Ömer bin Abdullah ile yönetim arasındaki çatıĢmalardan etkilendiğini, delikanlılık ile verilen ücret ve iktaya rağmen daha yüksek hedefler belirlediğini, bunun da nedeninin Bicaye Valisi Emir Ebu Abdilli ile olan arkadaĢlığına güvenmesinden ileri geldiğini anlatır. Fakat bu hallerinin Vezir Ömer‘i kızdırdığını sözlerine ekler.354

Dönemin uygulamalarını anlatan Ġbn Haldûn, Mısır‘da El-Kamhiyye Medresesi‘nde hocalık yaptığı dönemde, zamanın Sultanı devletin Malikî kadısına öfkelenerek görevden aldığını, yetkinliği nedeniyle kendisini atadığını anlatır. Bu dört mezhepten her biri kendine görev yapan yargıçlardan ayrı daha üst bir mercii olarak görev yapan kadıya, kâdıl-kudât (baĢ yargıç) denildiğini, belirtir. En üst mertebede ġâfiî baĢyargıcı bulunduğunu anlatır. ġâfiî baĢyargıcının yetim malları ve vasiyetlerle ilgili vazifelerini bağımsız olarak yerine getirdiğini açıklar. Öyle ki dönemin bir genel kabulü olarak, eskiden sultanın olan bu görevi, ġâfiî baĢyargıcının üstlendiğini anlatır. Malikî yargıcı yerine atandıktan sonra kadılık etiği olarak adlandırabileceğimiz hususlardaki Ģu sözleri dikkate değerdir;

Hak konusunda hiçbir kınama beni durduramaz. Hiçbir makam ve servet de beni alıkoyamaz. Bu konuda, iki tarafı da eĢit tutarım, taraflardan zayıf olanın hakkını alırım. Her iki tarafın Ģefaatçilerini ve vesilelerini kabul etmem. Kanıtları dinleyerek, gerçeği belirlemeye çalıĢırım. Tanıklık sorumluluğu için seçilenlerin adaletine bakarım. Ġyileri kötüleriyle karıĢmıĢtı. Güzel çirkinden ayırt edilemez durumdaydı. Hâkimler onları eleĢtiremezdi: güçlülere dayanma

352 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 469.

353 Ġbn Haldûn, Mukaddime, 1. Cilt, s. 469.

354

100

yanıltmacalarından dolayı, kötülüklerini bildiklerinin üstüne gitmezdi. Çünkü tanıkların çoğunluğu Emirlerle içli dıĢlıydı. Kimi Kur‘an öğretmeniydi, kimi de cami imamıydı. Adaleti yanıltıyorlardı. Ġnsanların bu tanıklar hakkında iyi zanları vardı. Yargıçlar hakkındaki iyi tezkiyelerinde ve onlara Ģefaatçilikte kendilerine makam mevki payı verirlerdi. Bu yüzden hastalıkları adamakıllı ilerlemiĢti. Ġnsanlar arasında tezvirattan ve etliyi sütlüye karıĢtırmaktan doğan kötülükler yaygınlaĢtı. Bunların bir kısmından haberdar oldum. Bu konuda en ağır cezayı, en acıtıcı karĢılığı verdim. Bilgim beni, bir bölümünü güvensiz görmeye yöneltti. Bunun üzerine onların tanıklık yapmalarını engelledim. Aralarında, kadı divanlarının katipleri ve meclislerinin tuğracıları vardı. Davaları yazmaya ve kararları tescile alıĢmıĢlardı. Yazıcılığı bilmeleri ve Ģartları tevsik etmeleri dolayısıyla, Emirlerin yaptıkları akitler için kullanılmıĢlardı. Bu yüzden, kendi tabakalarına karĢı bir üstünlükleri, konumları dolayısıyla yargıçları yanıltmaları durumu oluĢmuĢtu. Bu sayede, kimi eylemlere giriĢmeleri dolayısıyla, bekledikleri kınanmalara karĢı onları koruyorlardı. Ġçlerinden sayısız vakıflarda, bir makam ya da ödül fırsatı doğduğunda, hemen bu yola baĢvururlardı. Bunun sonucunda, beldede hâkimler için belirlenen mezheplerin farklılığı dolayısıyla, adı kötüye çıkmıĢlığı gizleniyor, ileri gelenler meçhulleĢiyor ve yanlıĢa sapmaya imkan sağlıyordu. Bir satıĢ veya temlik iĢlemi yapana, oyun yapmaktan korumak üzere önüne yasaklama ve engelleme seddi çeken hâkimlere iftira atarak, Ģartlarını belirler ve cevap verirlerdi. Bu yüzden vakıflardaki zarar yaygınlaĢtı. Tehlike çanları, akitlerin ve emlakın kapısını da çaldı. Onları bana karĢı tasalandıracak ve kinlendirecek biçimde bile olsa Allah‘a söz verdim. 355

Özellikle bu kısımda, Ġbn Haldûn hakkında Ģu hatırlatmanın yapılması gerektiği düĢüncesindeyiz. Ġbn Haldûn‘un siyaset tecrübeleri ile kadılık tecrübeleri söz konusu olduğu zaman, davranıĢ biçimi farklıdır. Siyasî faaliyetlerinde, empirik ve olgusal gerçeklik alanının gereklerine uygun davranan, siyasî entrikalar içinde bulunan Ġbn Haldûn, kadılık makamında tespit ettiği gayri ahlaki teamüllere uymayarak herhangi bir makam kaygısı taĢımamaktadır.

Bir diğer örnek ise, kadılık makamına atandıktan sonra etik kaygılarını anlattığı hatıralarıyla ilgili kısımda mezhep müftüleri ve fetvaları hakkında yaĢadığı dönemin içinde bulunduğu durumu olan bütün açıklığı ile ifade eder.

(…)Mezheplerin müftülerine yöneldim. AĢırı muhalefetleri, hasımlara telkinleri, hükmün infazından sonraki fetvaları dolayısıyla, bunlardan hakim

355

101

olanlar, son derece uzmandılar. Bir de baktım ki içlerinde aĢağılık olanları var. (...) Ehliyetlerini ne kınayan, ne eleĢtiren, ne de süzgeçten geçiren var. Çünkü sayıları çok fazla ve nüfusun çokluğundan kaynaklanıyor. Fetva kalemi, bu bölgede (Mısırı kastediyor) sınırsız ve dizgini baĢıboĢ. Bütün hasımlar, ondan bir yular çekiĢtirir. Ucundan kenarından bir yanı alır. Bununla hasmına karĢı zafer arzular, ona kabul ettirmekte kullanmaya çalıĢır. Müftü de, bu konuda ona, farklı görüĢ ile dar geçitlerini izleyerek tam istediğini ve beklediğini verir. Böylece fetvalar, çeliĢir ve çatıĢır. Hele hüküm infaz edildikten sonra olursa, kargaĢa giderek büyür. Mezheplerde farklı görüĢ çoktur. Ġnsafı bulmak zordur. Müftünün yetkinliğini ve fetvanın Ģöhretini, halktan biri ayırtedemez. Dolayısıyla, bu yolun neredeyse sonu yok, kargaĢa da bitesi değil. Bu konuda, gerçeği bütün çıplaklığıyla haykırdım.356

Hemen hemen bütün detaylarıyla anlattığı dönemi, bunların arasında kapkaççıların olduğu, herhangi bir hocaya intisaplarının bulunmadığını, ilimde bir kitaplarının da olmadığını vurgular. Ġnsanları nasıl alay konusu yaptıklarını, hatta insanların Ģerefleriyle oynamak ve ailelerine dil uzatmak için toplantılar düzenlediklerini söyler. Bu nedenle Ġbn Haldûn‘dan rahatsızlık duyduklarını haset ve kinle dolduklarını belirtir. Zulmettikleri yani temel hak ve hürriyetlerini ihlal ettikleri bu insanlara Allah‘ın hükümlerini geçerli kıldığını, beslendikleri kuyularını kuruttuğunu anlatır. Tüm bunları yaptığı için, Ġbn Haldûn‘un Ģerefini lekemek amacıyla bin türlü iftira uydurduklarını, yalanlar yaydıklarını, tuzaklar kurduklarını söyler. Kendisinin yaptığı iĢten karĢılığı yalnız Allah‘tan beklediğini, cahillere hiç aldırmadığını sözlerine ekler. Diğer kadılar gibi davranmadığı için ondan hoĢlanmadıklarını, kendi alıĢtıkları yola uydurmaya çalıĢtıklarını anlatır. Bu bağlamda kadılarda özellikle davaları yürütmek konusunda belirlediği etik problemler kısaca;

- Ekâbirin rızasını kazanmaya çalıĢmak, - Makam ve mevkiye göre karar vermek,

- BaĢka seçenek varken hâkim hükmü de veremeyeceğinden davaları reddetmeyi tercih etmek,357

Kendi etik tavrında ise öncelediklerini ise Ģöyle sıralayabiliriz; - Doğrular konusunda tavizsiz olmak,

356 Ġbn Haldûn, et-Ta‟rîf bi-İbn Haldun ve Rıhletuhu Garben ve Şarkan, s. 159.

357

102 - Ġtidali arayarak karar vermek,

- Ġhlal edilen hakları kurtarmak ve teslim etmek, - Makamlara çağrıldığı zaman batıldan sakınmak, - Makam ve pay kapma hırslarına boyun eğmemek, - Kadılık sorumluluğunun hakkını vermek,

- Kadılık görevine atayana vefalı olmak.

Bu tavrından dolayı mevcut teamüllere uymamasının bedeli olarak, devlet erkânı ve sultanın dostlarına kendisi hakkında kin duymalarını ve nefret beslemelerini sağlayacak suçlamalar yaptıklarını, devlet erkânı ile arasını açmayı baĢardıklarını söyler.358

Böylece Mısır‘daki ilk kadılık görevinden alınır. Kendini tekrar bilim ve ilimle uğraĢa adar.

Yine Mısır‘da Sultan Berkuk‘un iktidarı sırasında kadılık yaptığı dönemde, Sûdûn‘un kadılık teamüllerine uymadığı için kendisine kin beslediğini ve MintaĢ‘ın yazmaya zorladığı fetvalar dolayısıyla fakihlerden hıncını çıkardığını belirtir. Bu fetvaları isteyerek değil, içinde bulundukları zor durumlar nedeniyle yazdıklarını, ama durumlarını ima yoluyla, fetvada belirttiklerini vurgular. Sultan bu yaptıklarını farkedip, kendisini payladığını, görevden aldığını ifade eder.359

Kanaatimizce Ġbn Haldûn, ilk olarak siyasetin toplumsal yaĢamın her sahasında olması nedeniyle, ikinci olarak ise toplum kendi içinde hiyerarĢik yapısı ile kimi kurumlarında henüz insan fıtratının kötülüğe meyleden özelliklerini taĢıması nedeniyle, bunları gözlemleyerek, o tabiatın zorunlu neticesi olabilecek kararlar alıyor. Fakat kadılık makamı, ahlâken ve Ģeriat ilkelerince en yüksek değerlere sahip olması gereken bir makam olduğu için buradaki tavrı, olgusal gerçeklikte mevcut düzen ilkeleri ile muamele değil, olması gereken için mücadeleye dönüĢmektedir. Bu yönüyle Ġbn Haldûn‘a sadece empirist tavra sahip bir düĢünür demek, idealist düĢünce yönünün farkına varamamak olacaktır. Tecrübî hayatın ve olgusal gerçekliklerin verileri ile din ve ahlak alanının normatif verilerini güçlü bir Ģekilde yorumlamaktadır.

358 Ġbn Haldûn, et-Ta‟rîf bi-İbn Haldun ve Rıhletuhu Garben ve Şarkan, ss. 160, 161.

359

103