• Sonuç bulunamadı

Kant’ın Kategorik Emperatif’i ya da Normun Ahlaksallığı ile

A. AYDINLANMA: ANAYASACILIĞA İLK ADIMLAR

3. Kant’ın Kategorik Emperatif’i ya da Normun Ahlaksallığı ile

Immanuel Kant’ın (1724 – 1804) felsefesi, Alfred Weber’in onu daha ziyade bir “yöntem” olarak nitelendirmesine karşın bir “sistem”dir.368 Bu sistem bir bilgi felsefesi, bir ahlak felsefesi ve bunlara ilişkin bir eleştiri felsefesi içerir.369 “Mümkün olan bilgi”nin ne olduğu sorusundan hareketle giriştiği ahlaksallık düşüncesi Kant’ı özgür irade ve akıl sahibi bireylerden oluşan bir toplum içinde bir arada yaşamak

366 ALTHUSSER, Montesquieu…, s. 124, 126-127.

367 DOEHRING, Genel…, s. 195; KUTLU Mustafa, Kuvvetler Ayrılığı, Seçkin, Ankara 2001, s. 157-158, 198-199.

368 BAKER Ulus, Kant Felsefesi Notları, http://korotonomedya.net/kor/index.php?id=21,179,0,0,1,0, E.T.: 15.01.2010; GÜRİZ, Hukuk Felsefesi, s. 215; MAGEE, Büyük Filozoflar…, s. 174; WEBER, Felsefe Tarihi, s. 304.

369 BAKER Ulus, Önsöz, içinde: DELEUZE Gilles, Kant Üzerine Dört Ders, Çev.: Ulus Baker, Öteki, 2. Bası, İstanbul 2007, s. 8; CASSIRER, Kant’ın…, s. 144, 146; CEVİZCİ, Felsefe Sözlüğü, s. 968; DELEUZE Gilles, Kant Üzerine Dört Ders, Çev.: Ulus Baker, Öteki, 2. Bası, İstanbul 2007, s. 11-38; IŞIKTAÇ, Hukuk Felsefesi, s. 189. Ayrıca bkz. DELEUZE Gilles, Kant’ın Eleştiri Felsefesi, Çev.: Hüsen Portakal, Cem, İstanbul 2002.

88

konusuna yöneltmiş ve bu bağlamda ortaya koyduğu düşünceleri ile düşünür, modern kanun düşüncesini şekillendirmiştir. Kant’ın kavramsal olarak dahi hiç değinmemiş olduğu bir hukuk devleti düşüncesine hukuki pozitivizm, daha sonra, devletin hukuku olgusu üzerinden ulaşacaktır.

Wood, Kant’ın felsefesinin modern felsefenin iki ana dönemi arasındaki bölünmeye işaret ettiğini söyler.370 Bu, aydınlanma felsefesine son taşı koymak; geleneksel olandan modern olana yönelik dönüşümü tamamlamaktır.371 Hukuk alanına yönelik bir değerlendirme yaparak ifade edilirse bu, artık doğal hukuktan pozitif hukuka bir geçiştir. Bir aydınlanma düşünürü olarak Kant aydınlanmayı “(İ)nsanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olamama durumundan kurtulması” şeklinde tarif eder. Bu ergin olamayış, yine Kant’ın ifadesiyle “insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır.”372 Kant insanın rüştünü ispat edebilmesi için -aydınlanma için- özgürlükten başka bir şey gerekmediğini373 söylerken özerk birey üzerinden inşa edeceği bir liberal toplumun hukuk aracılığıyla yaratacağı barışçıl bir düzene de dolaylı biçimde işaret etmiş olmaktadır.

Kuramında ikincil bir yere sahip olduğu söylenen aklı374, insanı diğer varlıklardan ayıran temel yetenek olarak gören Kant’a göre insan (ahlaki) özgürlüğe yine aklı sayesinde ulaşabilir. Güriz’in ifade ettiği gibi insan aklı ile bir seçim yapar; istediklerini istemediklerinden ayırır.375 Böylece görülmektedir ki Kant’ın (ahlak) kuramında bir de irade’den bahsetmek mümkündür ve bu irade akıldan önce gelir ve özgürlükle ilgilidir. XVIII. yüzyıl filozoflarının zihnini meşgul eden bir probleme; “Maddenin hareketlerinin bilimsel yasalar tarafından yönetildiği bir evrende, insan bedenlerine karşılık gelen maddî nesnelerin hareketleri nasıl olup da özgür irade tarafından yönetilebilir?” şeklinde formüle edilen probleme ancak belli ölçüde bir gerçekliği bulunan bir irade özgürlüğünün ahlaki kavramlarımızı anlamlandırabileceğini “(v)e bunun olabilmesi için de, varlığımızın en azından bir

370 WOOD Allen W., Kant, Çev.: Aliye Kovanlıkaya, Dost Kitabevi, Ankara 2009, s. 21. 371 CASSIRER, Kant’ın…, s. 153-154.

372 KANT Immanuel, “‘Aydınlanma Nedir?’ Sorusuna Yanıt”, Çev.: Nejat Bozkurt, içinde: Kant, Der.: Nejat Bozkurt, Say, 2. Bası, İstanbul 2008, ss. 261-273, s. 263.

373 KANT, “‘Aydınlanma Nedir?’…”, s. 265.

374 HEIMSOETH Heinz, Kant’ın Felsefesi, Çev.:Takiyettin Mengüşoğlu, Doğu-Batı, 4. Bası, Ankara 2007, s. 67; WEBER, Felsefe Tarihi, s. 322.

89

parçasının, hareket hâlindeki maddenin bilimsel yasalar tarafından yönetilen empirik dünyasından bağımsız olması, bu dünyadaki maddî nesnelerden bazılarını, yani bedenlerimizi ‘isteğe ya da iradi seçime bağlı olarak’ hareket ettirmenin bizim için mümkün olması gerek”tiğini söyleyerek yaklaşmıştır.376 Böylece insanın tabiat kanunlarından bağımsız olarak bir ahlak alanı içinde konjonktürel tercihler yaparak, tutarsız ve süreklilik taşımayan hareketler yapabileceği de kabul edilmiş olmaktadır. Bundan çıkarılacak bir sonuç da insan davranışlarının kendi kanunlarının olabileceğini söylemektir.377

Warnock, Kant’ın “özgür irade”nin gerçekten var olup olmadığını sorgulamadığını fakat onun var olmak ihtimalini kabul ettiğini belirtmektedir.378 Bir başka ifadeyle iradenin özgürlüğü Kant’ın ahlak düşüncesinin postulatıdır.379 Özgür iradenin motoru akıldır. Erken modern düşünceden farklı olarak tabiat dünyasının fenomenleri ile insan davranışlarının alanını birbirinden ayıran Kant; birincisini yani olanı teorik akıl ile ilişkilendirirken olması gerekeni de pratik aklın konusu hâline getirmiştir.380 Bu ayrım, yani teorik akıl-tabiat bilimleri-doğa metafiziği ile pratik akıl-insan bilimleri-ahlak metafiziği ayrımı, hukuk alanında da bir sonuç doğuracak; bir irade ürünü olarak ortaya konulan davranış kuralını ifade eden kanun, tabiat kanunlarından ayrılacaktır.

Bütün bu söylenenlerin anlamı şudur: Her insan özgür ve irade sahibi bir varlık olarak aklı aracılığıyla neyin ahlaki olduğunu tespit etmek yeteneğine sahiptir. Neyin ahlaki olduğunu tespit etmek kudreti insan davranışını şekillendiren sınırların da tespitini ifade eder ki bu her bir özgür bireyin toplum içinde herhangi bir dışsal iradeye tâbi olmaksızın varlık ve eylem alanını belirleyebileceğini kabul etmektir. “Herkes kendi kanununu kendisi koyar!” demek olan bu durumun bir kaosa dönüşmemesini sağlayacak olan yine akıldır.381 Akıl, kategorik emperatife382 bağlanarak en yüksek ahlaki iyiliğe ulaştırır; en yüksek ahlaki iyiliğe ya da barışçıl

376 MAGEE, Büyük Filozoflar…, s. 175, 186.

377 ERİŞİRGİL Mehmet Emin, Kant ve Felsefesi, İnsan, İstanbul 1997, s. 206-207. 378 MAGEE, Büyük Filozoflar…, s. 188.

379 ÖKTEM Ülker, “Kant Ahlakı”, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/34/922/11498.pdf, E. T.: 15.01.2010, ss. 1-10, s. 6; WEBER, Felsefe Tarihi, s. 323.

380 GÜRİZ, Hukuk Felsefesi, s. 216; HEIMSOETH, Kant’ın…, s. 23, 68. 381 DELEUZE, Kant’ın…, s. 38-39; WOOD, Kant, s. 165.

382 Cassirer’in aktardığına göre koşulsuz ahlak yasası başka hiçbir şeyden türetilemez ve temelini de kendi dışında bulamaz. Çünkü başka bir şeyden çıkarsanabilir görmekle, onu yine bu başka şeyin buyurduğu bir geçerliğe bağımlı kılmış oluruz. CASSIRER, Kant’ın…, s. 247.

90

toplumsal düzene. Güriz’in ifade ettiği gibi somut bir davranış kuralı olarak değil ancak insan aklının davranış kuralları belirtmesinde yol gösterici bir ilke olarak kategorik emperatif bir yükümlülük (ödev) bildirir.383 Kategorik emperatif’ten başka bir saike bağlanan, bu yükümlülüğü göz ardı eden, her irade özgürlüğünü ve ahlakiliğini yitirir.384

Bu noktada Kant’ın, insanı bir toplum içinde düşündüğünü belirtmek gerekir. Erişirgil’in ifade ettiği gibi Kant bir toplumdan bağımsız bireyin yalnız başına içgüdülerine göre yaşaması hâlinde tam gelişmeyi sağlayabileceğini ideal olarak kabul etmekle birlikte akıl sahibi bir varlık olması bakımından insanın tekâmülünün fiilî anlamda ancak bir topluluk içinde mümkün olabileceğini ileri sürmektedir. Ne var ki bir toplum içinde bireyin kendini var etmesi bir dizi zorluğu da göğüslemesini gerektirir. Kabul etmek gerekir ki topluluk içinde var olmak mücadele ve çatışmayı da beraberinde getirir. Birey, içgüdülerini bastırarak bir toplum içinde kendisini var etmek, geliştirmek çabasına giriştiğinde davranışlarının da içgüdüleri ile değil fakat bir başka belirleyici ile biçimlendirilmesi zorunluluğunun da farkına varmıştır. Kant’a göre bu etken üstün bir başka irade olursa artık söz konusu olan ancak bağımlı bir toplum olur. Buna karşılık Kant, her bir bireyin kendi (pratik) aklı ile ortaya koyduğu davranış ilkelerinin mümkün olduğunu ve ancak her bir bireyin kendi davranış ilkelerini bir başka iradeye tâbi olmaksızın belirleyebilmesi hâlinde özerk bireyden ve özgür toplumdan bahsedilmesinin mümkün olduğunu kabul etmiştir. Bir toplum içinde ortaya çıkan bu özgün davranış ilkelerinin birbirleri ile bir çatışma meydana getirmemesi için de Kant özgürlüklerin uzlaştırılması gereğini vurgulamıştır.385 Özgürlüklerin uzlaştırılması aklın davranış kurallarını tespit ederken a priori ahlak yasasına uygun biçimde çalışması gerektiğini söyler: “Ancak aynı zamanda evrensel bir yasa olmasını isteyebileceğin kurala göre davran.”386

Kant özerk bireylerin özgür iradeleri ile ve üstün bir ahlaki yükümlülüğe göre şekillendirdikleri davranış biçimleri arasındaki uyumun hukuk tarafından sağlanacağını ifade etmektedir. Güriz’in aktardığına göre “Hukuk, genel kapsamlı

383 GÜRİZ, Hukuk Felsefesi, s. 218.

384 WEBER, Felsefe Tarihi, s. 325. İnsan iradesinin her ne şekilde belirmiş olursa olsun bir başka iradeye bağlanmış olması hâlinde özgürlüğünden söz edilemez. Buna göre özgür iradeli insanın aynı zamanda modern anlamda bireyi ifade ettiği de söylenebilir.

385 ERİŞİRGİL, Kant…, s. 203-204.

91

(evrensel) hürriyet kanununa göre, bir kişinin iradî fiillerini, diğer kişilerin iradî fiilleri ile uzlaştıran şartların bütünüdür.”387 Böylece Kant, hukuku ahlaktan ayırarak ele almaktadır.388 Işıktaç, Kant’ın insan davranışlarını iki aşamada ele aldığını; birinci aşamayı oluşturan “davranışı hazırlayan saikler”in ahlak alanına, “davranışın dış görünüşü”nün de hukuk alanına girdiğini söylemektedir.389 Zabunoğlu’nun da işaret ettiği gibi hukuku ahlaktan ayıran diğer nokta hukukun zorlayıcılık niteliğidir.390 Hukuka bir zorlayıcılık yeteneği veren devlettir.391 Birbirleri ile sürekli bir rekabet ve çatışma hâlinde bulunan bireylerin uzlaştırılmasının bir yöntemi olarak hukuku etkin ve etkili bir düzen aracı olarak kullanan devlet sayesindedir ki bireylerin yaşamlarını ve mülkiyet haklarını güvence altına almak mümkün olabilmiştir.392

Tanıma geri dönülecek olursa, Kant’ın, hukuku uzlaştırılabilir özgürlükler düzeni olarak düşündüğü söylenebilir. Buna göre bir davranışın hukuka uygunluğu onu gerçekleştiren kişiyi bu davranışa yönelten özgürlüğün muhatabının özgürlüğü ile uzlaştırılabilmesine bağlıdır.393 Buna göre Kant’ın özgürlük düşüncesinin bir eşitlik bağlamı içinde ele alındığını söylemek mümkündür.394

Kant’ın özgürlük düşüncesinden kaynaklanan hukuk anlayışının ikinci boyutu da mülkiyet hakkı olarak ortaya çıkar. Kant’ın mülkiyet anlayışı Erişirgil’e göre bütün bir özel hukuk ile özdeştir. Buna göre mülkiyet, “benimdir” denilebilen her şeyi kapsar ve bireyin rızası olmaksızın kimsenin kullanamayacağı hakları ifade eder.395 Güriz’e göre mülkiyet bireyin iradesinin ortaya konması bakımından gereklidir. Mülkiyet hakkını güvence altına alan bir devlet olmadan söz konusu olan

387 GÜRİZ, Hukuk Felsefesi, s. 220.

388 CASSIRER, Kant’ın…, s. 422. Ahlaktan ayrılan hukukun ahlaki olanı dışlamak ve erdem ile sınırlı olmamak yoluyla saf biçimde ele alınması daha sonra Kelsen’de bir saf hukuk kuramı olarak karşımıza çıkacaktır. Bundan başka Wood’un da altını çizdiği gibi Kant’ın hukuk kuramında pozitif kanunlar herhangi bir ahlaklılık testine de tâbi tutulmazlar. Bu noktada yazar Kant’ın, bir pozitivist olduğunu iddia etmeden, normativizminin de altını çizmiş olmaktadır. WOOD, Kant, s. 215-216. 389 IŞIKTAÇ, Hukuk Felsefesi, s. 195.

390 ZABUNOĞLU, Bir Hukuk…, s. 107. 391 CASSIRER, Kant’ın…, s. 421. 392 WOOD, Kant, s. 153-154, 169. 393 ERİŞİRGİL, Kant…, s. 239. 394 GÜRİZ, Hukuk Felsefesi, s. 221. 395 ERİŞİRGİL, Kant…, s. 240.

92

sadece geçici zilyedlik olabilir. Buna göre devlet, mülkiyet hakkını güvence altına alan bir güç olarak da anlaşılabilir.396

Kant’ın felsefe sistemi içinde hukuk devleti düşüncesine (“felsefi spekülasyonun sınırları içinde kalmak koşuluyla”397) onun devleti bir hukuk bağlamında düşünmüş olması sebebiyle ulaşmak mümkündür. Filozofa göre devlet; bir grup insanın hukuk kuralları altında birleşmesidir.398 Böylece hukuk (daha doğru bir ifadeyle kanun) aynı zamanda bireylerin (özgürlük ve eşitlikleri gibi) haklarını da, uyuşmazlık hâlinde uzlaştıran üstün bir iradedir.

Kanun, devlete ait üstün bir irade olarak tanımlanınca ortaya çıkan sorun bizi en başa geri götürür: gerçek anlamda birey özgürlüğünün üstün bir başka iradeye bağlı olmaması. Kant bu sorunu kanun yapmak iradesinin toplumun bütün üyelerine ait olduğunu söyleyerek çözmüştür.399

Kant’a göre devlet içinde üç iktidar vardır: yasama, yürütme, yargı. Birbirlerini tamamlayan bu iktidarlar farklı alanlarda egemendir ve bu iktidarlardan her biri diğerinden bağımsız olmalıdır. Yasamayı yürütmenin üzerinde gören Kant, yürütmenin (yani Kralın) hukukun otoritesi altında ve ona tâbi olarak, kanun koyucunun üstün denetimi altında işlev göreceğini ifade etmektedir. Yürütmenin yasama ile birleştiği rejimler Kant’a göre baskıcı rejimlerdir. Kant’a göre ne yasama ne de yürütme iktidarının bir yargısal işlev yerine getirmesi mümkündür. Yürütme organının yargı işlevine ilişkin tek yetkisi hâkimleri atamaktan ibarettir. Böylece üç organın uyumlu çalışması anlamında bir tür erkler ayrılığı düşüncesi ile devletin otonomisi de sağlanmış olur.400

Hayek’e göre XVIII. yüzyıl Prusya’sı hukuk devletinin kabulü için uygun bir iklim sağlamış; Kant’ın felsefesi bu bağlamda hukuk devletinin yerleşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Hayek’e göre “kategorik emperatif” özünde hukuk devleti ilkesinin altında yatan temel düşüncenin ahlak alnına taşınmasından başka bir şey

396 GÜRİZ, Hukuk Felsefesi, s. 221; KANT Immanuel, The Science of Right, § 44, Çev.: W. Hastie,

http://www.marxists.org/reference/subject/ethics/kant/morals/ch04.htm, E. T.: 16.10.2010. 397 CASSIRER, Kant’ın…, s. 420.

398 KANT, The Science…, § 45,

http://www.marxists.org/reference/subject/ethics/kant/morals/ch04.htm, E. T.: 16.10.2010. 399 KANT, The Science…, § 8, 9, 17 ve 46,

http://www.marxists.org/reference/subject/ethics/kant/morals/ch04.htm, E. T.: 16.10.2010. 400 CASSIRER, Kant’ın…, s. 423; KANT, The Science of Right, § 49,

93

değildir.401 Kant’ın hukuk devleti kuramı, devletin öncelendiği bir kuramdır. Devletin selametini en üstün kanun olarak nitelendiren Kant’ta hukuk devleti, hukuk ile sınırlı devlet düşüncesinden değil fakat hukuku üretmek tekeline sahip devlet düşüncesinden kaynaklanır. Bundan başka düşünürün despotizm karşıtı bakış açısı ve otonom birey düşüncesi de hukuk devleti kuramına giden yolda Kant’ı önemli bir isim hâline getirir. Güriz’in belirttiği gibi Kant’ta devletin temel görevi bireylerin mutluluğunu sağlamak değil fakat özgürlüklerini korumaktır.402

Özetle ve sonuç olarak Kant’ın sisteminin kavramsal olarak değil fakat olgusal olarak bir hukuk devleti düşüncesi barındırdığını söylemek mümkün olmuştur. Kant’ın öncelediği ilkeler ve değerler ile düşüncesini oluşturan kavramlar bugün hukuk devletini tarif ederken kullanılan değer, ilke ve kavramlardır. Bunların temelinde de Kant’ın önce tabiat kanunlarından ayırarak bir toplumsal düzen içindeki insan davranışları ile ilintilendirdiği ve daha sonra da ahlaktan bağımsızlaştırarak saflaştırdığı kanun düşüncesi yer alır. Kant’ın kanun düşüncesi saf hukuk düşüncesinin temelidir. Bundan başka filozof aklın ve iradenin ürünü olduğunu söylediği kanunu, hukuk ile tarif ettiği devlete mâl ederek, “hukuku üretmek tekeline sahip devlet” düşüncesini ve devletin bir iradesi olarak kanun düşüncesi ile de hukuk devletini temellendirmiştir. Kant hukuku yaratmak tekelini devlete verirken devleti önceleyen bir bakış açısına sahip olmakla birlikte devletin amacının da bireyin otonomisini, özgürlüğünü, eşitliğini, yaşam ve mülkiyet haklarını güvence altına almak olduğunu ifade etmiş ve böylece de yönetimin bir despotizme dönüşmesine karşı çıkmıştır. Bu bağlamda ele alındığı zaman Kantçı devletin XIX. ve XX. yüzyıldaki anlamıyla bir hukuk devleti olduğunu söylemekte hata yoktur.