• Sonuç bulunamadı

Kalbin Olumsuz Nitelikleri

BÖLÜM 2: HUZUR VE HUZUR İLE İLGİLİ KAVRAMLAR

2.5. Manevi Huzur ve Kalp İlişkisi

2.5.2. Kalbin Olumsuz Nitelikleri

Kur’an-ı Kerim’de olumsuz olarak nitelendirilen kalp genellikle kâfir ve münafıkların kalbidir. Mü’minin kalbi selim ve fıtrat üzere olmakla birlikte her mü’minin kalbi de aynı vasıflara sahip olmayabilir. Mü’minler de günahkâr olabilmekte fakat kâfir ve münafıklar bu günahlarında ısrar etmektedirler. Bu yüzden onların kalpleri Allah tarafından mühürlenmiş hasta kalp olarak nitelendirilmektedir.368 Bu kalbe sahip olmak insana muhakkak ıstırap vermektedir. Kur’an’da kalp hususunda geçen geçen bu olumsuz nitelikler: hasta, mühürlü, kılıflı ve katı olmadır.

2.5.2.1. Hasta Kalp

Hastalık, Arapçada ضرم fiili ile ifade edilmektedir.369 Maraz kısaca Kur’an’da dört manada tefsir edilir. Bunlar; şüphe, fücur, yara ve cins olarak hastalıktır. Kur’an’da geçen hasta kalp ifadesi, manevi hastalığı ifade etmektedir.370

364 İbn Manzûr, c. IV, s. 100.

365 Hadid, 57/16.

366 Bkz: Sâbûni, c. III, s. 1285; Razi, c. XIV, s. 199.

367 Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, İstanbul: Bayraklı Yay., 2001, c. I, s.

389.

368 Bkz: Karadağ, s. 32.

369 İbn Manzûr, c. XIII, s. 79.

73

“Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır…”371

ayetinde hastalıktan maksat; cehalet, kötü inanç, şüphe, riya, nifak, haset, kin, günahtan hoşlanmak gibi hallerdir. Bu haller fazilete ulaşmaya engel olmakla birlikte hakiki hayatı da yıkmaktadırlar. İbn Kesîr’in Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem’den aktardığına göre bu hastalık bedene ait hastalık da olabilmektedir.372 Münafıklar hakkında inen bu ayet, kalbin, ruh ve beden sağlığı için önemini belirtmektedir. Kalbin bozuk olması, görevini yerine getirememesi; vicdanın ve ahlakın da bozuk olduğunun göstergesidir. Bu bozuklukların devam etmesi durumunda bozulma da her bakımdan artarak devam etmektedir.373 Ayetin devamında geçmekte olan “farkında değiller” ifadesi kanaatimizce kalbi hastalıkların aynı zamanda şuursuzluktan kaynaklandığını göstermektedir.

“Kalplerinde hastalık olanlara gelince, onların da inkârlarını büsbütün arttırır ve onlar artık kâfir olarak ölürler.”374

“O zaman, münafıklar ile kalplerinde hastalık bulunanlar: meğer Allah ve Resulü bize sadece kuru vaatlerde bulunmuşlar! diyorlardı.”375

Kalplerinde hastalık bulunanların gönülleri yani gönül gözleri kapalı olduğu için Kur’an’ın manevi hazzını duyamaz. Bayraklı’ya göre kalbinde hastalık olanlar; korkarlar, düzgün düşünemezler, doğruluktan uzaktırlar.376 Çünkü onların kalplerinde aynı zamanda şüphe ve nifak vardır.377 Davranış ve düşüncelerle değişmekte olan kalp hasta ise bir süre sonra mühürlenebilmekte, duyarsızlık onda bir haslet haline gelebilmektedir. Kalp hasta ve duyarsız olur ve bunda ısrar ederse bunu, onun damgalanması ve mühürlenmesi izlemektedir.

Zahiri hastalıklar nasıl ki mikrop ve virüsler sebebiyle bedeni hasta ediyor, ölüme yavaş yavaş yaklaştırıyorsa manevi hastalıklar da ruhu ve vicdanı tahrip edip sonunda hakkın ışığını söndürmektedir. İşte bu yüzden her dönem ve her çağda hak ile batıl savaş halinde

371 Bakara, 2/10. 372 İbn Kesîr, c. I, s. 284. 373 Karaman ve diğerleri, c. I, s. 80. 374 Tevbe, 9/125. 375 Ahzab, 33/12. 376 Bayraklı, c. VIII, s. 404. 377 Sâbûnî, c. I, s. 485 ve c. II, s. 946.

74

olmuş, biri yerleşmiş ise ötekine yer kalmamıştır. Kalbin hastalıklara galip gelmesi için ise sabır, eğitim, öğüt ve irşad gerekmektedir.378

2.5.2.2. Mühürlü ve Kılıflı Kalp

Kur’an’da geçen bir diğer olumsuz nitelik de mühürlü ve kılıflı olan kalptir. متخ ve عبط kelimeleri ile geçmektedir.379 Hatm,ىلع ile kullanıldığında “kalpleri tesir edilmez yapmak” anlamına gelmektedir. Nitekim İbn Manzûr’un belirttiğine göre kalbin mühürlenmesi, tab’ edilmiş gibi onun hiçbir şey anlamaması demektir. Bu bakımdan iki kelime de aynı anlamdadır.380 Kur’an’da kılıflı kalbi ifade eden kelimeler de فلغ ve نكا dir. Ekinne, kinne (نك) veya kinan ( نانك) kelimesinin çoğuludur ve sözlükte “örtü, koruma”381 anlamına gelmektedir. Ğulf ise, eğlefin (فلغا) çoğudur ve “sünnetsiz, kaba” anlamında; müğallef (فلغم) kelimesi de “kaplayan”382 anlamındadır. Kur’an’da kalbin kılıflı olması onun tamamen kaplanması,383 kör olması, hakkı işitmemesi ve kabul etmemesi anlamında geçmektedir.384 Konu ile ilgili ayetlerden örnek olarak şunları zikredebiliriz:

“Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir ( ْم ه بو ل ق ىٰلَع هاللّٰ َمَتَخ). Onların gözlerinde de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünyada ve ahirette) büyük bir azap vardır.”385

“Dediler ki ‘Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır ( ٍةَّن كَا ى ٖف اَن بو ل ق او لاَق َو). Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız!’”386

“’Kalplerimiz kılıflıdır’ ( فْل غ اَن بو ل ق او لاَق َو) dediler. Hayır, küfür ve isyan sebebiyle Allah onlara lanet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.”387

378 Yıldırım, c. V, s. 2629. 379 Karadağ, s. 49. 380 İbn Manzûr, c. IV, s. 24 381 İbn Manzûr, c. X, s. 102. 382 İbn Manzûr, c. X, s. 103. 383 İsfahani, s. 612. 384 İbn Manzûr, c. X, s. 102. 385 Bakara, 2/7. 386 Fussilet, 41/5. 387 Bakara, 2/88.

75

Bu ayetlerdeki kalbin mühürlü ve kılıflı olmasının tefsirlerdeki açıklamalarına kısaca değinilecek olunursa, takva sahibi olanların aksine kalbi mühürlü olanlar şeytanın adımlarını takip etmiş, böylece günahları onların kalplerini her noktadan sararak mühürlemiştir. Günahların art arda gelmesi ile kalbin tab’ edilmesi şu hadiste de bildirilmektedir: “Kul bir hata yaptığı zaman kalbinde siyah bir iz meydana gelir. Eğer kişi, nefsini o hatadan uzaklaştırır, af talep eder ve tevbe ederse, kalbi cilalanarak leke silinir. Bilakis aynı günahı işlemeye devam ederse, kalpteki leke artırılır. Hatta bir zaman gelir, kalbi tamamen kaplar. İşte bu durum Cenab-ı Hakk’ın ‘Bilakis onların irtikab edegeldikleri, kalplerini paslandırmıştır.’(Mutaffifin, 86/14) mealindeki ayette zikrettiği pastır.”388 İbn Kesîr damga ve mührün kalpte, perdenin ise gözde olduğunu belirtmektedir.389 Bu yorumdan kalbin mühürlenmesi ile beraber kişinin artık çok açık hakikatleri bile görememesi ile sonuçlanacağı anlaşılmaktadır. Bu durum kalbin mühürlenmesinin kişiyi karanlığa sürüklenmeye götüren sonuçlardan birisi ve en önemlisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunların sebebi de insanın kendisidir.

İbn Kesîr’den farklı olarak Bilmen, “perdeli kalp” ifadesini kullanmış, fıtraten imana yatkın yaratılan kişinin hakkı kabulden kaçması sonucunda, Allah’ın rahmetinden uzaklaştırıldığını söylemiştir.390

Mevdûdî kalpleri kılıflı olanların, mantığa aykırı önyargıları olduğunu söylemektedir. Böyleleri sağlıklı düşünemez, sağlıklı konuşamaz, güçlü delilleri göremez, iman etmez ve kendilerini kandırırlar. Ona göre kalplerin mühürlenmesi sebep değil sonuçtur.391

Varılan kanaate göre kalplerinde örtü olanlar, kötü davranışlarını tabiatının ayrılmaz bir parçası haline getirerek önyargılı bir bakış açısına sahip olan kişilerdir.

2.5.2.3. Katı Kalp

Kur’an-ı Kerim’de yumuşak kalbin zıddı olarak katı kalp ifadesi yer almaktadır ve ةوسق ile ظيلغ kelimeleriyle ifade edilmektedir. Sözlükte ى-س-ق kökünden türeyen kasvet “katı, zalim”392 anlamında; ظ-ل-غ kökünden türemiş olan diğer fiil ise “kaba, katı, ince olmayan;

388 İbn Mâce,es-Sünen, Zühd, 29, Cidde: Dârü’l-minhâc, 2016, c. II, s. 1142

389 İbn Kesîr, c. XIV, s. 286.

390 Bilmen, c. I, s. 86.

391 Mevdûdî, Seyyid Ebü’l-A’lâ, Tefhîmü’l-Kur’an, çev. Ahmed Asrar, İstanbul: Bengisu Yay., 1997, c.

I, s. 65.

76

tabiatında, konuşmasında, fiilinde, yaşayışında ince olmanın tersi”393 anlamındadır. Kur’an’da katı kalp ile ilgili iki ayet şöyledir:

“Ne var ki bundan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukardan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.”394

“Hiç olmazsa onlara azabımız bu şekilde geldiği zaman boyun eğselerdi. Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan onlara yaptıklarını cazip gösterdi.”395

Süleyman Ateş yufka ve yumuşak kalbi, Allah’ın gönderdiğini kabul eden, gönlü açılan, huzur bulan, duyarlı bir kalp olarak izah etmekte; katı kalbi de Allah’ı zikretmeyip katılaşan ve akabinde sapıklaşan bir kalp olarak yorumlamaktadır.396 Sâbûnî’ye göre kalplerin bu şekilde katılıkla vasıflandırılmasından maksat, onların öğüt ve ibret almamalarıdır. Çünkü kasvet, taşın sertliği gibidir.397 Taberî, aslında taşların bile gördükleri deliller karşısında iman ettiklerini belirtmekte iken, katılaşmış kalbin durumunun bundan da beter olduğunu ifade etmektedir.398

Kalbi katılaşan insan, kendisine ve etrafına duyarsız, hiçbir şey hissetmeyen, belki de acı çeken insandır. Kalbin görevlerini doğru yapabilmesi için selim olması, bu ıstıraptan kurtulup huzura kavuşması gerekmektedir. Manevi boşluğu dolduran birçok şey olmakla birlikte, bizce en doğrusu fıtrata istediklerini veren Kur’an’da aramaktır. Bunun için Kur’an’da geçen huzuru elde etmenin yollarını gösteren kavramlara değinmek istiyoruz.

393 İbn Manzûr, c. X, s. 102; Isfahânî, s. 612.

394 Bakara, 2/74

395 En’am, 6/43.

396 Süleyman Ateş, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul: Yeni Ufuklar Neş., 1990, c. VIII, s. 6.

397 Sâbûnî, c. I, s. 57. 398 Taberî, c. I, s. 361.

77

BÖLÜM 3: HAK DİNİ KUR’AN DİLİ TEFİSİRİ’NDE MANEVİ