• Sonuç bulunamadı

Kahramanı Emziren ve Yetiştiren Kurt

3. Türk Kültür ve Mitolojisinde Kurt

1.2. Kahramanı Emziren ve Yetiştiren Kurt

Hayvan ana/hayvan ata olarak Türk kültür ve mitolojisinde önemli misyon yüklenmiş kurt-bozkurdun bu misyonu içerisinde değerlendirilmesi gereken bir başka işlevi de destan kahramanını (ki bu kahraman ilerde halkını kurtaracak önemli bir liderdir) kaldığı zor durumdan kurtararak sütüyle onu besleyip yetiştirmesidir. Kurt-bozkurt, genellikle soyu-kavmi için olağanüstü özelliklerle bezenmiş bir kurtarıcı olan kahramanı sütüyle besleyerek onu hayata bağlamakta ve yetişmesini sağlayarak kurt gibi bir er olup halkını kurtarmasına yardımcı olmaktadır. Burada kurdun kahramanı kurtarmasının yanı sıra sütüyle de onu beslemesi, Türkeçâre olarak adlandırılan halk hekimliği uygulamalarında kurt sütüne de atıfta bulunmakta ve kurt sütünün besleyici yanını ortaya çıkarmaktadır.

Zeki Velidi Togan’a göre kurt-bozkurt tarafından beslenen ilk Türk’e ‘Böri Tekin’ yani ‘Kurt Prens’ adı verilmiştir (2002: 982). Tarihsel verilerden tahmin edileceği üzere Türkistan (Orta Asya) coğrafyasında kurt-bozkurdun kahramanı emzirmesiyle ilgili en eski anlatılar Çin yıllıklarından elde edilen Wu-sun halkına ait rivayetlerdir. Bahaeddin Ögel’in Çin yıllıklarından naklettiği ve günümüze kadar ulaşmayı başaran rivayet şöyledir: Wu-sun Kralı Kun-mo’nun Hunların batı sınırında küçük bir devleti vardır. Hun hükümdarı Wu-sun’lara saldırıp Kun-mo’nun babasını öldürür, küçük Kun-mo’ya kıyamaz ve onun çöle atılıp kendi kaderine terkedilmesini emreder. Çocuk bu şekilde çölde iken bir gün ağzında et olan karga ona yaklaşıp eti yedirir. Aradan biraz zaman geçtikten sonra çocuğun yanında dişi bir kurt peyda olur ve kurt da çocuğu emzirip oradan uzaklaşır. Hun hükümdarı ise çocuğun başına gelen bu olayları uzaktan seyreder ve çocuğun kutsal biri olduğunu anlayıp onu yanına aldırır, en iyi şekilde büyütülmesini emreder. Çocuk büyüdüğünde ise önce onu ordularından birine komutan yapar sonrasında da babasının devletini ona vererek Wu-sun’ların kralı yapar29 (2010a: 14).

29

Wu-Sun kralını emziren dişi kurda dair anlatılan rivayet Ahmet Taşağıl (2016a: 31) tarafından şöyle aktarılır: Wu-Sun boyunun kurttan türediğini anlatan rivayete göre Yüe-chih’lar Wu-Sun’lara saldırıp onları yenilgiye uğratırlar. Wu-Sun kralının yeni doğmuş bir oğlunu hocası Pu-chiou Yabgu çocuğu

56 Wu-sunlara ait olan bu rivayette dişi kurda yüklenen görev yalnızca kahramanı sütüyle beslemesidir. Dişi kurtla birlikte burada kahramana et taşıyan karga da önemli bir unsurdur. Halk, kahramanlarını besleyerek kurtarma işlevini yaşadıkları coğrafi unsurlar gereği içli dışlı oldukları hayvanlara yüklemiş, karga ve dişi kurttan yardım almıştır. Anlatıda yalnızca dişi kurda değil, kargaya da ilahi bir özellik kazandırıldığı görülmektedir. Her iki hayvan da Tanrı’nın isteği üzerine kahramanı bulmuş, ona yardım etmiş ve Hun hükümdarının onun sıradan değil kutsal-tanrısal özelliklere sahip olduğunu anlamasını sağlayarak çocuğun geleceğin kahramanı olmasını sağlamışlardır.

Kurt-bozkurdun, kahramanı emzirme ve büyütüp yetiştirme fonksiyonlarının bir arada kullanıldığı diğer destan Kuzey Doğu (Sibirya) Türklerinden olan Altaylılara ait. Altay Türklerinin Ak Tayçı adlı destanında kahramanı emziren ve büyüten kurt-bozkurdun varlığını ifade eden olay örgüsü kısaca şöyledir: Ak Bökö eşi Altın Tayçı bir oğlan doğurur, ancak oğlan er olmak üzereyken Erlik Biy gelir, oğlanı kaçırır ve Ak Bökö, Erlik Biy’le mücadele edecek gücü kendinde bulamayacağından üzüntü içinde kalır. Aradan aylar yıllar geçer ve Altın Tayçı yeniden bir erkek evlat doğurur. Ak Bökö bunun sevinciyle ava çıkar, bir ay avlanır. Avdan döneceği sırada kara ormandan altmış kulaç kuyruklu Ak Börü çıkıp gelir ve Ak Bökö’yü atından devirir. Ak Börü dile gelir ve kurtulmak için ne istersin diye Ak Bökö’ye sorduğunda Ak Bökö malını, atını hatta karısını bile vermek ister ama Ak Börü kabul etmeyip tek oğlunu ister. Ak Bökö de tek oğlundan canı için vazgeçer. Ak Bökö döner, yuvasına gelir, başından geçenleri eşine ve halkına anlatır, Ak Börü’ye gücünün yetmeyeceklerini söyler. Ancak buna kimse ikna olmaz ve hazırlıklar yapıp kurdun geleceği yola karşı altmış kulunlu kısraklar koyulur. Altı büyük azı dişli Ak Börü çıkagelir ve karşısına çıkan herkesi sağa sola saçar. Uzun Kıdat ne kadar ok atsa da kurdun altın tüyüne bile zarar gelmez. Ak Börü herkesi yıkıp geçtikten sonra kutsanmış bebeği alıp gider. Ak Börü, iki maral bulup bebeği kaçırıp çalıların arasına koyar ve onun karnını doyurmak için yiyecek aramaya gider. Geri döndüğünde ise oğlanı dişi bir kurdun emzirdiğini, gagasında et parçası tutan bir karganın (kara kuş) da oğlanın etrafında dolaşıp durduğunu görür. Yabgu, oğlanın kutlu biri olduğunu anlayınca onu alıp Hun hükümdarına götürür ve hükümdar da oğlanı sevip, ağırlayarak büyütür, büyüdüğünde de oğlanı orduya general yapar.

57 emzirmeleri için marallara emreder, çocuk iki günde anam, altı günde babam der. Ak Börü ormandan çocuğa iki tilki getirip gider, döndüğünde tilkilerin ölmek üzere olduğunu görür. Tilkileri geyik etiyle besleyen Ak Börü onları iyileştirip salar, sonra çocukla oynasın diye iki kurt getirir, tekrar eve döndüğünde onların da tanınmaz hâlde olduğunu görür, kurtları da besleyip salar. Daha sonra iki ayı getirir, ayıların çığlık seslerini duyup geldiğinde ayıların da tanınmayacak hâlde olduklarını görür ve çocuğun bahadır çağına gelmiş olduğunu anlar. Bu duruma sevinen Ak Börü, Altay’a gider, Ak Boro atı çocuğa getirir ve adını da Altın Tayçı koyar (Dilek, 2002: 114-122).

Destan, görüldüğü üzere içerisinde pek çok mitolojik ve olağanüstü unsurlar barındırmaktadır. Destanda göze çarpan ilk husus babanın kendi canını karşılık oğlunun canını feda etmesi yani ‘yerine can bulma’ motifidir30

. Burada Ak Bökö, kurdun elinden canını kurtarabilmek için elinde kalan son oğlunu feda eder ve kurt vakti geldiğinde Ak Bökö’nün yaşayan tek oğlunu kaçırır. Bu destanda kurt, kahramanı zor bir durumdan kurtarmamış aksine kahramanı, büyümesi gereken anne babasının yanından alıkoyarak kaçırmıştır. Çünkü çocuk ailesinin yanında kalırsa Erlik gibi mücadele edilemez bir varlıkla yarışacak güçte kahraman olamayacak, sadece kurdun yanında yetişirse öyle bir güce erişebilecek olduğu düşünüldüğünden bu şekilde kurgulanmış olabilir. Kurt, (ki burada Ak Börü yani Ak Kurt) çocuğu kaçırdıktan sonra onu kendi himayesine alarak büyütmeye başlar, ancak çocuğu kendi emzirmez onun yerine marallara emzirir. Bu durum, tarihsel süreç içerisinde yaratılan masal, efsane gibi halk yaratmalarında çocukları emziren geyik, keçi gibi hayvanların kurdun yerini aldığı metinleri hatırlatmaktadır31. Halk anlatıları

30

Ak Tayçı Destanı’ndakine benzer şekilde yerine can bulma örneği Er Töştük Destanı’nın Kazak Türklerine ait olan varyantlarından birinde de görülmektedir. Destan kahramanı Ernazar, onu öldürmek isteyen peri kızı Bektorı’ya (kocakarı görünümündedir) hayatını kurtarmak için önce mallarını sonra sekiz oğlunu teklif eder, ancak Bektorı bunların hiçbirisini kabul etmez. Bunun üzerine çaresiz kalan Ernezar, son oğlu (dokuzuncu) Er Töştük’ü vermeyi teklif edince hayatını peri kızı Bektorı’yadan ancak bu yolla kurtarır (Aça 2002: 133-134). Ancak yerine can bulma motifi Türk destan ve hikâyelerinde sıklıkla karşılaşılan motiflerden biri değildir (Öncül, 2018: 162).

31Zor durumda kalmış kahramanı bulup onu sütüyle besleyen dişi kurt motifinin yerini zamanla aslan, geyik, koyun, keçi vb. hayvanların aldığı görülmektedir. Destanlar gibi içerisinde pek çok olağanüstü motif barındıran masallarda ve efsanelerde bu konuya dair örnekler bulmak mümkündür. Örneğin, Saim Sakaoğlu’nun (1973: 421) Gümüşhane’den derlediği "Padişahın Rüyası" adlı masalın başlangıç

58 içerisinde örneklerine rastlanılan aslan, geyik, keçi vb. hayvanların yolda düşürülmüş çocukları emzirdiği metinler, kadim devirlerde karşımıza çıkan dişi kurdun zamanla -özellikle İslamiyet etkisiyle- unutulmaya başladığını göstermektedir. Destanların pek çoğunun yaratılma tarihleri bilinmediğinden Ak Tayçı Destanı’nda çocuğu marallara emziren kurdun unutulmaya başlandığı dönemlerde mi yoksa daha eski dönemlerde mi var olduğu sorusuna kesin bir yanıt verilememektedir. Ancak bu destanda kurdun asıl vasfının kahramanı emzirmek yerine onu güçlü bir er gibi yetiştirip Erlik’in karşısına çıkma maharetini kazanabilmesini sağlamak olduğundan emzirme işlevini kurt kadar önemli bir misyon yüklenmiş geyiğin aldığı düşünülebilir. Destanın ilerleyen olay örgüsünde çocuğun aslında doğuştan yetenekli bir kahraman olduğu görülmektedir. İki günde anam, altı günde babam diyen ve ak kurdun oynasın diye getirdiği hayvanları canından bezdiren çocuk âdeta Oğuz Kağan’ı andırmaktadır. Tam da bu kısımda dikkat çeken bir husus da ak kurdun, çocuğa oynaması için getirdiği ancak çocuğun çok güçlü olduğu için onlara zarar verdiği hayvanların bölümünde kurdun yetiştiren ve koruyan fonksiyonun bir keçiye aktarıldığı görülmektedir. Masalda olayın geçtiği kısım kısaca şöyledir: Padişahın biri, rüyasında bir çobanın oğlunun kendi kızını alacağını görür. Padişah, gelecekte yaşanacak olsa da bu rüya üzerine bir endişeye kapılır ve rüyasındaki çobanın köyünü bulur, para vererek çocuğunu satın alır. Çocuğun ölmesini isteyen padişah, onu bir dağ başına bırakır. Padişahın dağda sürüsünü otlatan bir çobanı vardır. Bir gün yaşlı bir kadın, tek keçisinin her gün sağılmış olarak evine geldiğini söyleyerek çobandan şikâyetçi olur. Yaşlı kadının keçisini takip eden çoban, onun arkasından bir mağaraya girer ve keçinin içerideki bir çocuğu emzirmekte olduğunu görür.

Dişi kurdun yerine farklı bir hayvanın çocuğu emzirmesine dair anlatılara efsanelerde de rastlamak mümkündür. Örneğin: Trabzon’un Şalpazarı ilçesinde derlenen bir efsaneye göre kocasını ve bir oğlunu kaybeden kadın, ikinci oğlunu da kaybetmemek için onu bir ağaç kovuğuna bırakır. Kadın, aradan zaman geçtikten sonra ölmüş olabileceğini düşündüğü bebeğini görmeye gittiğinde oğlunu bir elik keçisinin (geyiğin) emzirdiğini görür. Bu olay, yaşanan yere Geyikli beldesi denmesine vesile olur (Kaya, 2015: 163). Bu masal ve efsane örneklerinde tarihsel süreç içerisinde dişi kurdun yerini geyik ve keçinin aldığı görülmektedir. Ancak çocuğu emziren dişi kurt arkaik motifinin tamamen kaybolmadığını ortaya çıkaran efsaneler de mevcuttur. Sivas’ın Yıldızeli ilçesindeki “Kurt Çamı efsanesini bu durma örnek olarak vermek mümkündür. Efsaneye göre köylüler Kala-Kıpçak’ta cem-cemaat yapmak için bir tepeye çıkarlar. O zamanlar, gelinlerin âdetler gereği çocuklarını büyüklerinin yanlarında kucaklarına almadıkları eski zamanlardır. Böyle bir zamanda gelinin biri çocuğunu çam ağacının dibine bırakıp işlerini yapmaya koyulur. Cem bitip köylüler köylerine döndüğü vakit çocuk çam ağacının altında unutulur. Çocuğun ağacın altında kaldığını fark eden karı koca hemen cem tepesine dönerler ve gittiklerinde çocuklarını dişi bir kurdun emzirdiğini görürler. Bu olay da o çamın adının Kurt Çamı olarak anılmasına vesile olur (Özen, 2001: 301). Bu efsane ve benzerleri, dişi kurdun tarihsel süreç içerisinde zor zamanlarda çocukların imdadına yetişip sütüyle onları beslemesi olgusunun unutulmadığını ve çeşitli anlatılarda farklı formlarda yaşatılmaya devam ettiğini göstermektedir.

59 iyileştirilmesidir. Ak Kurt, zarar gören hayvanları kendi hâllerine bırakıp doğaya öylece salmak yerine daha önce çocuğun sütünü emzirttiği geyiğin etini kullanıp onları besleyerek eski güçlerine kavuşmasını sağlayıp onları tedavi etmektedir. Aynı zamanda zarar gören hayvanlar, çocuğun artık bahadırlık çağına girdiğinin de habercisidir. Çünkü Ak Börü, bu hayvanları iyileştirip doğaya saldıktan sonra çocuğa Altın Tayçı adını vermekte, onu bir savaşçı gibi giyindirip Ak Boro atı takdim etmektedir. Bu, çocuğun karşısına çıkan her düşmanla mücadele edebilecek güce erdiğini, ayrıca kurda verilen görevin de başarıyla tamamlandığını göstermektedir. Destanda sırasıyla meydana gelen olaylarda Ak Börü kahramanı takip etmekte ve zorlandığı zamanlarda onun imdadına yetişip birlikte düşmana karşı mücadele etmektedir. Destanın sonunda ise Ak Börü tüm görevlerini yerine getirmiş olmanın verdiği huzurla silkelenip asıl hâline yani insana dönüşmektedir. Yani destandaki Ak Börü aslında don değiştirmiş bir insandır. Destanı ilginç yapan kısım da buradadır. Kahramanı kaçırıp büyüten ve güçlü bir er yapan insan olmasına rağmen kişi donuyla değil bir hayvan donuyla bu görevi yerine getirmektedir. Bu görev için seçilen hayvan donu da kutsal-tanrısal vasıflara sahip olduğuna inanılan kurt-bozkurt, destandaki adıyla Ak Börü’dür.

Türk boylarının destanları içerisinde genellikle lider olma vasfına sahip kahramanların doğuşunda ve hayatta kalmasında rastlanan dişi kurdun emzirmesi motifi Kuzey Batı (Kıpçak) grubu Türklerinden Karaçay-Malkarların Örüzmek

Destanı’nda da mevcuttur. Çocuğu emziren dişi kurt motifinin yer aldığı kısım

destanda kısaca şöyledir: Nart adlı destan kahramanı demir taşlar toplamak için dağlara gider. Gece vakti mağarada yatarken hayret verici mavi bir ışık belirir, dışarı çıkıp baktığında büyük uzun bir kuyruklu yıldızın uzaktaki iki büyük dağın arasına düştüğünü görür. Debet, merakına yenik düşüp üç gün üç gecede o yere varır. Gittiğinde derin bir çukurun ortasında ikiye yarılmış büyük mavi bir taşın içinde gürbüz erkek çocuğun kurdu boynundan tutup emdiğini görür. Bu olayı seyreden hayvanlardan kartal dile gelip çocuğun kurdu nasıl yakalayıp emdiğini anlatır. Çünkü Debet, o çocuğun yanına gidene kadar çocuk üç yaşına gelmiştir. Debet çocuğu alıp Nart’a doğru yola çıkar, bu süreçte çocuk yedi yaşına gelir. Nartlar bu çocuğa ‘Kurt

60 Yavrusu’ derler ve büyüyüp Nart olduğunda adını Örüzmek koyarlar (Tavkul, 2011: 55).

Karaçay-Malkar Türklerine ait olan bu destanın kahramanın doğuşunu ele aldığı kısım Uygurların türeyişini konu edinen destana benzemektedir. Birinde gökten gelen ışık iki dağın arasına düşerken diğerinde iki ağacın arasına düşmekte ve çocuklara rahim ya da anne karnı görevi görmektedir. Destanda ışığın ağaçların arasına düşmesiyle kahraman dünyaya gelmektedir. Bu da kahramanın gökle yani Tanrı’yla ilişiği olduğunu dolayısıyla kutsanmış ve olağanüstü özelliklere sahip bir kişi olduğunu göstermektedir. Destan kahramanı Örüzmek, önce mavi bir ışık içinde iki ağacın arasına düşmekte, ardından ışığın taşa dönüşmesiyle âdeta anne karnından çıkar gibi taşın içinden çıkıp dünyaya gelmektedir. Çocuğun dünyaya gelmesinin yanı sıra büyümesi de olağanüstü özellikler göstermektedir. Çünkü onu bulan Debet yanına gidene kadar o çoktan vahşi bir hayvanı tutup sütünü emerek beslenecek kadar büyümüştür. Burada Örüzmek’in zorla alıkoyup sütünü emdiği hayvan ise görüldüğü üzere dişi bir kurttur. Diğer destan metinlerinde ya da farklı türlerde karşılaşılan kurttan süt emmeler, genellikle kurdun kendisinin çocukların etrafında peyda olup emzirmesiyle gerçekleşirken burada çocuğun güç kullanıp kurdu alıkoymasıyla gerçekleşmektedir. Bu olay örgüsü de yine kahramanların ileriki yaşlarında iyi birer alp, halkları için lider ve kurtarıcı olacağının habercisidir. Kurdun Örüzmek’in hayatına etkisi bunlarla sınırlı değildir. Caşteğin Turgunbayer’in (2007: 100) aktardığına göre Örüzmek’in bir kurt kürkü vardır ve inanışlara göre bu kürk Örüzmek’i her türlü beladan koruyup şeytan vb. varlıkların dahi ona kötülük yapmasını engellemektedir.

İncelenen örneklerden hareketle kurttan süt emme motifinde öncelikle bir kutsallık, tanrısallık aranması gerektiği düşünülmektedir. Her ne kadar yaşanan coğrafi alan kurtların çokça olduğu bir mekân olsa da bu gerçekliğin anlatılara tanrısallık-kutsallık-olağanüstülük katılarak aktarıldığı görülmektedir. Tanrı’nın inayetiyle dişi kurt, zor durumda kalmış aç bir çocuğu beslemek için ansızın peyda olur. Burada kahramanın zor durumda kalması da ayrı bir çıkarımdır. Çünkü kurttan süt emmenin karşımıza çıktığı metinlerde çocuklar genellikle kendi kaderlerine terkedilerek ölüme mahkûm edilmiş ya da unutulmuş çocuklardır ve en önemlisi

61 karınları açtır. Dişi kurdun sütü burada çocuklara hem besin hem de şifa kaynağı olarak Tanrı tarafından gönderilmektedir. Bu da kurttan süt emen çocukların diğer çocuklardan daha üstün vasıflara sahip olacağının habercisidir. Görüldüğü üzere bu şekildeki metinlerde kurt daha çok hayvan ana fonksiyonunda karşımıza çıkmakta ve sütüyle kahramanlara çare olmaktadır.