• Sonuç bulunamadı

Kadınların ve erkeklerin öğretmenlik veya yöneticiliği tercih etme

5. Sonuç, Tartışma ve Öneriler

5.1 Sonuç ve Tartışma

5.1.7 Kadınların ve erkeklerin öğretmenlik veya yöneticiliği tercih etme

Bu bölümde kadınların ve erkeklerin öğretmenlik veya yöneticiliği tercih etme nedenlerine ilişkin sonuçlara ve bunlarla ilgili tartışmaya yer verilmiştir.

En çok yoğunluk kadınların öğretmenlik tercihi etrafında toplanmıştır. Bunların farklı sebepleri bulunmaktadır. En çok vurgulanan kadının annelik rolüdür. Erkekler ve kadınlar kadınların annelik rolünden dolayı öğretmen olmaları gerektiğini belirtmiştir. Annelik rolünden dolayı erkekler kadınların öğretmenlik mesleği için daha uygun olduklarının altını çizmektedirler. Burada kadın ve erkek oranı eşittir. İlginç olan da şudur, erkekler annelik rolünü yöneticilik için engel görürken, kadınlar da aynı fikirdedir. Bu da önce toplumun koyduğu bir engel iken sonra kadınlar tarafından da özümsenmiş bir engel olmuştur.

Totan ve Doğan (2010) araştırmalarında, kadınların kariyer planlarını ve eğitimlerini onların annelik rollerinin, sosyal baskının ve çocuklarının bakımının etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu açıdan bu araştırmayla Totan ve Doğan (2010) uyuşmaktadır.

Dahası ev sorumlulukları da en çok erkekler tarafından dile getirilmiştir ve bu konuda da hemfikir olan kadınlar bulunmaktadır. Bu da cam tavan sendromuna örnektir. Çelikten ve Yeni (2004) araştırmasında, çalışma hayatına aktif giren kadının hem aile hem de işteki görevleri üstlendiğini belirtmektedir. Bundan dolayı da kariyerlerini ikinci plana attıklarını vurgulamaktadırlar. Bununla birlikte evlenince veya eşinin gelir seviyesi yükselince tekrar ev yaşamına çocuk bakımına dönen kadınlar da vardır. Bu da kadınların onlara başkalarının bakış açısını olumsuz etkilemektedir ve dolaylı olarak kadının mesleği de olumsuz etkilenmektedir. Çelikten ve Yeni (2004) araştırmasında bu araştırmayla benzer sonuçlara sahiptir.

Can (2008) araştırmasında, Türkiye’de bireysel olarak bayanların yöneticiliğine karşıtlık bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Yöneticiliğin fazla mesai gerektirmesinin, kadınların ev ve okul işlerini birlikte yüklenmek zorunda olmasının ve üst yöneticilerin

erkek yöneticilerle çalışmayı tercih etmelerinin temel engellerden olduğunu belirtmiştir. Can (2008) araştırmasının sonuçları bu araştırmayı desteklemektedir.

Öğretmenlik mesleğinde sorumluluğun ders ve öğrenciyle sınırlı olması, çalışma saatleri, tatil günleri ve rahatlık da üzerinde durulan konulardandır. Normal hayatta yeterince yorulan kadın en azından mesleğinde rahat etmek istiyor anlayışı sonucuna ulaşılabilir. Öğretmenlik mesleğinin kadınlara uygunluğu ve şartları hakkında en çok erkekler yorum yapmıştır. Bu da onların kadınların evlerine vakit ayırmalarını sağlayacak bir meslek olan öğretmenliğin uygunluğunu dile getirmektedirler. Kadınların rahat ve sorumluluğu az mesleğe uygunlukları kadınların yine ikinci plana atıldığının göstergesidir. Toplumsal kültürün etkisidir.

İnandı ve diğerleri (2009) araştırmalarında, bu durumun kadınların bu görevlerini gerçekleştirmelerine olanak sağlayan öğretmenlik mesleğinin geleneksel olarak kadın işi olarak algılanmasına sebep olduğunu belirtmektedir. Ulaşılan sonuç bu araştırmayı destekler niteliktedir.

Çelikten ve Yeni (2004) araştırmalarında, erkek yöneticilerin kadınlar hakkındaki önyargılardan bazılarını vurgulamışlardır. Erkeklerin kadınlar çalışmak istemezler, kariyerlerine erkekler kadar bağlı olmazlar, yeteri kadar sert ve dayanıklı değillerdir, uzun veya mesai saatleri dışında çalışmak istemezler ve çok duygusallardır gibi düşüncelere sahip oldukları vurgulanmıştır. Kadın öğretmenlerin benlik algılarına ve erkek katılımcıların kadın yöneticilere olan olumsuz tutumlarına ek olarak, kadınların erkeklerden farklı olduğu ve bu sebeple etkin bir yönetimin gerekliliğini yerine getiremeyeceği görüşü toplum tarafından genel kabul görmüş bir yargı olarak ortaya çıkmıştır. Aynı araştırmada kadın yöneticilere yönelik ön yargılar; “çalışmak istemezler, kariyerlerine erkekler kadar bağlı olmazlar, yeteri kadar sert ve dayanıklı değillerdir, mesai saatleri dışında çalışmazlar, karar verme kapasiteleri yoktur, çok duygusaldırlar” şeklinde sıralanmıştır (Çelikten ve Yeni, 2004). Bu sonuçların kadınları aşağılayıcı önyargıları gösterdiği ortadır. Erkeklerle kadınlar karşılıklı sorumlulukları paylaşır ve rol dağılımı yaparlarsa yöneticilik erkeklere özgü bir meslek olmaktan çıkacaktır. Bu açıdan Çelikten ve Yeni’nin araştırmasıyla, bu araştırma benzerlik göstermektedir.

Diğer özelliklerin haricinde öğretmen çoğunluğunun kadın olması da erkeklerin gözünde kadınlar için olumlu bir özelliktir. Yani öğretmenlik erkek yöneticiler gözünde kadınlara ait bir alandır sonucu çıkarılabilir.

Kadınların yöneticiliği tercih etmeme nedenlerine bakacak olursak, öncelikle vurgulanan konu gelenek görenek olmuştur. Özellikle kadınlar tarafından dile getirilmesi kadınların maruz kaldığı bir setten kaynaklanmaktadır. Yöneticiliğin kadına uygun görülmemesi kadınların karşılaştığı ve kırmak zorunda kaldıkları bir önyargıdır. Toplumsal kültür yapısı sonucu yöneticiliğin en çok erkeğe yakıştırılması, yöneticiliğin bir erkek alanı olarak görülmesi ve bu alanda kadına yer olmaması olarak yorumlanabilir.

Altınışık (1995) araştırmasında, toplumsal yapının kadın yöneticilerin çalışmasına uygun olmamasından kaynaklandığı sonucuna ulaşmıştır. Bu açıdan araştırmamızla uyum göstermektedir. Fakat yöneticilik için isteksizliğin sadece kadınlar tarafından değil erkekler tarafından gösterildiğini, aslında erkekler kadar kadınların yöneticiliği istediğini belirtmiştir. Ancak bu cinsiyet ayrımcılığının üst kadrolar tarafından yapıldığını da vurgulamıştır. Altınışık (1995) araştırması ile bu araştırmayla benzer sonuçlara sahiptir.

Gelenek görenek haricinde iş yükü, annelik, uzun mesai ve tatil azlığı da kadınlarda oluşan isteksizliğin nedenlerinden bazılarıdır. Şu şekilde de yorumlanabilir. Asıl mesele kadına olan önyargı ve kadın bundan dolayı özgüven eksikliği göstermektedir ve diğer nedenleri de yöneticilik istememesini mantık şekline sokmaktadır kendince. İşte bundan dolayıdır ki kadınların kendilerini ispatlamak için erkeklerden hep daha fazla çalışmaları ve hem daha azimli olması gerekmektedir.

Wirth (2001) araştırmasında, her ne kadar yapılan istatistikler kadınların yönetsel pozisyonları paylaşımının arttığını gösterse de, oransal olarak bu artış oldukça yavaş seyretmektedir. Özellikle işyerinde var olan önyargılı davranış ve tutumların yarattığı engeller, kadının cesaretini kırmakta ve yükselmesini önlemektedir. Kadınlara gösterilen önyargı ve özgüven eksikliği açısından Wirth’ün araştırmasıyla bu araştırma paralellik göstermektedir.

İnandı vd. (2009) araştırmalarında, kısa çalışma saatleri olan ve uzun tatiller içeren öğretmenlik mesleği toplum tarafından kabul görürken, kadınların bu tür görevlerini yerine getirmelerini engelleyen kariyer geliştirme süreçleri ise desteklenmediğin, belirtmişlerdir. Sonuç olarak kadınlar, kendilerinden sayıca üstün olan üst düzey konumdaki erkeklerin ve onlar tarafından kurulmuş olan ve muhafaza edilen erkek egemen örgüt kültürünün etkisiyle, kariyer geliştirme sürecine girmek istememektedirler. Kadınların göstermiş olduğu isteksizlik bu araştırma sonucuyla uyum içindedir.

Çelikten (2004) araştırmasında kadın okul müdürlerinin kendilerine olan güvensizlik, çevreden destek görememe ve iş-aile arasında seçim yapamama gibi ikilemlerden dolayı idareciliği pek de isteyerek yapmadıkları sonucuna ulaşmıştır ve bu sonuçlar bu makalenin sonuçlarını destekler niteliktedir.

İnandı ve Tunç (2012) araştırmasında, kadın öğretmenlerin, yöneticiliğin kadınlara uygun olmadığı yönünde çevrelerindeki genel kanı ve kendi gözlemlerinin bileşimiyle, başaramama korkusu ve özgüven eksikliği yaratarak, önemli bir kariyer engeline dönüştüğünü göstermektedir. Bir başka ifadeyle, kadınların kendileri dışındaki nedenlerden kaynaklı engelleri içselleştirerek, kadınların kariyerlerindeki önemli bir engel haline getirdiği söylenebilir. Bu açıdan İnandı ve Tunç (2012) araştırmasıyla bu araştırma benzerlik göstermektedir.

Erkeklerin yöneticilik tercihi onların güç otorite isteği, erkek yöneticilerin sayısının fazla olması ki bu yöneticiliğin erkek alanı olarak görülmesi ve statü ataerkil toplum yapısının geçmişten başlayıp günümüzde de devam ettiğinin kanıtıdır. Yöneticiliğin erkeklere yakıştırılması ve kadınların ikinci planda kalması gerektiği düşüncesi sonucu liberal feminizm teorisinin desteklendiği de söylenebilir.

Statü erkek yöneticiler için yöneticilik tercihleri arasındayken, kadınların için bir motivasyon görevi görmemektedir. Bu sonuç, Çetin ve Atan’ın (2012) araştırmasının sonucuyla da uyuşmaktadır. Araştırmasında statü değişkeninin, kadın yöneticilerin cam tavana ilişkin algılarını etkileyen bir değişken olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Aksu vd. (2013) araştırmalarında, toplumsal önyargıların kadınların yönetim kademelerinde ilerlemelerinde engel oluşturduğu, aile içi sorumluluklarının kadınların yönetici olmalarının önünde engel oluşturduğu, cinsiyete yönelik kalıplaşmış yargıların ve cinsiyet ayrımcılığının kadınların yönetim kademelerinde yükselmelerinde engel teşkil ettiği ve kadınların cam tavanı aşmak için yüksek performans göstermeleri gerektiği sonuçlarına ulaşmışlardır. Bu sonuçlar bu araştırmayı destekler niteliktedir.

Her ne kadar yöneticilik erkek gücü olarak görülse de çok istekli olduktan sonra kadınları da bu alanda görmek mümkündür. Fakat çok az sayıda olmaları da kadınlardaki isteksizlerin sayısının isteklilerden daha çok olmasındandır.

Arıkan ve Yıldırım (1993) araştırmalarında kadın yöneticilerin ne istediklerini iyi bilmelerini, bir yönetim boşluğu olduğunda o yere istekli erkek sayısının fazla olacağını ve bu yüzden kendilerini her zaman hazır tutmaları gerektiğinin altını çizmektedir.

Toplumsal konuları araştırma ve geliştirme derneği (2014) araştırmasında, kadınların iş hayatında erkeklere göre daha az tercih edilmesinin sebeplerini şu şekilde açıklamaktadır:

Öncelikle evlilik ve çocuk sebebiyle işten kopuşlarıdır. Toplumsal normlar, cinsiyete bağlı roller, aile sorunlarını daha fazla işe taşımalarıdır. Ataerkil toplum düzeninde, erkeklerin fikirlerini daha iyi kabul ettireceğine sorumluluk üstleneceğine olan inançlarıdır. Kadınların birbirini çekememesi, erkeklerin sonuç odaklı olması, kadınların kariyerde yükselmeyi erkekler kadar istememesi, erkeklerin daha basit ve net olmaları gibi bir sürü neden olduğudur. Bu açıdan bakıldığında, bu araştırmayla Tokageder (2014) araştırması uyuşmaktadır.

5.1.8 Kadın ve erkek yöneticilerin yöneticilik başarısına ilişkin sonuç ve