• Sonuç bulunamadı

8. ŞİİRLERİNDEKİ DİLİ VE ÜSLÛBU

8.3. Kadın Eleştirisi

Kadın, geçmişte olduğu gibi günümüz modern hayatının en mühim meselesi haline gelen ve gündemde de yerini korumuş olan bir fenomendir. İslâm kültürü ve düşünce tarihinde kadının dişiliğinden daha çok insanlığı ile anılan, yapı gereği ilâhî hakikatleri ve sırları kavramaya daha müsait; gönül zenginliğini sağlayıp aşk¸ şevk¸ vecd¸ sezgi ve ilhâm gibi nitelikleri kendinde barındıran kadına, en çok değer veren ve kucak açan disiplin ise şüphesiz tasavvuf olmuştur.340

Mahtumkulu’nun ele aldığı kadın eleştirisi,341 yaşadığı devirde dinî emir ve yasaklara uyumayan, kocasına itaat etmeyen, nas kullanılmak gibi342 kötü alışkanlıklar edinen, sır tutmayan, gıybetkeş, hayâsız ve nâmert, tesettürüne dikkat etmediği gibi dinî yaşantıdan uzak, hak ve hakikati unutup mukaddes aile yuvasına sahip çıkamayan kötü kadınlar olmuştur. Bunun yanında, Türkmen zenânlarının/kadınlarının güzelliğini, edeb ve erkânını, sevginin mukaddesliğini övmüş ve kadınların toplumda bulunduğu

334 Dağ u hasret; Kaygı, hasret yarası, pişmanlık. Bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, I бөлүм, с. 244.

335 Des-i nusret; Zafer eli, yardım eli. Bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, I бөлүм, с. 264.

336 Serbeser; a) Baştan başa, bütünleyin, başa baş; b) Âzad, hür. Bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, II бөлүм, с. 744.

337 Şerâret; a) Kötülük, şerirlik, zalimlik, ahlâk bozukluğu, kızgınlık, kin, fenâlık; b) Ortalığı karıştırmak. Bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, III бөлүм, с. 1041.

338 Yâda salmak; Yâdeylemek, hatırlamak, anmak; Yâda salmaz; Anmaz, hatırlamaz. Bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, III бөлүм, с. 1171.

339 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 783.

340 Bkz., Hudayberdiyeva, “Modern Dönemde Tasavvufî Neşve İle Yetişmiş Bazı Kadın Aydınlar”.

341 Bu başlık bizim tarafımızdan ilk defa tespit edildiğinden dolayı, konuya geniş yer verilmiştir.

342 Bkz., Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 347, 2/3.

yüksek mertebeye işaret etmiştir.343 Aile hayatının gerekliliğini özellikle kadınlar üzerinden yansıtmaktadır.344

Allah Teâlâ Kurân-ı Kerîm’de, “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar”345 âyet-i kerîmesi gereği, kadının vücudunu ziynet olarak saymış ve kadınların iffetlerini korumalarını yani avret yerlerini örtmelerini, zina etmemeleri ve başörtülerini yakaları üzerinden bağlamalarını emreder. Buna binâen Müslüman Türkmenlerin kadîmden gelen dinî ve milli adetlerinde kadınlar, başörtülerini yakaları üzerinden bağlamalarına özen göstermişlerdir. Buna ilaveten büyüklere saygı alâmeti olarak da “yaşmak”

örtmüşlerdir.346 Namus insanın en değerli varlığı olup, özellikle kadınların namusu ise daha değerli, daha mukaddes ve en kıymetli varlığıdır. Dolayısıyla “ve izâ seeltumûhünne metâ’an fes-elûhünne min verâ-i hicâb(in)”347 âyet-i kerîmesi gereğince, kadınların hürmet ve şereflerine ait olan ihtiram hicabı yani saygı örtüsü, nâmahrem erkeğe karşı “Bir isteğin var ise, harem kapılarının arkasında dur ve öyle sor” demektir.348

Mahtumkulu’nun, “Destmalin kaldırdı kadın yüzünden” diye ifade ettiği “destmal”

kelimesi, yukarıda bahsi geçen “yaşmak” ile aynı anlama gelip, mendil, yağlık gibi yüze örtülen kumaş parçası demektir.349 Yüzünden destmalın kaldıran kadınların bu kötü ahvâli ise şairi üzmektedir. Çünkü kadınların bozulması, aile yuvasının yıkılması anlamına gelir. Şair, eski günleri yâd ederken, zamane kadınları eleştirir:

Aklı olanlar talep edip sözümden,

343 Bkz., Kahraman, “Mahtumkulu”, s. 394.

344 Mahtumkulu’nun aile, kadın ve çocuk anlayışı için bkz., Delice, “Mahtumkulu’nu Şiirleriyle Tanımak”, s. 94-98.

345 en-Nûr, 24/31.

346 Bkz., Berdimuhamedow, Türkmen Diliniň Düşündirişli Sözlügi, II tom, K-Z, s. 470.

347 el-Ahzâb, 33/53.

348 Hicap meselesiyle ilgili detaylı bilgi için bkz., Musa Carullah, Hatun, (ter. Mehmet Görmez), 8.

Baskı, Ankara: Otto Yay., 2018, s. 53-67.

349 1. Yaşmak: a) batmak (güneşin batması), gözden kaybolmak, gizlenmek; b) Müslüman kadınların sokakta dış kıyafet (pardesü, ferâce vs) giydikleri zaman yüzlerine tutundukları, sadece gözleri açıkta bırakan ince tülbentten yüz örtüsü. 2. Destmal; mendil, yağlık gibi anlamlara gelip, yüze örtülen kumaş parçası demektir. Destmal ve yaşmak için bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, I бөлүм, с. 263; Berdimuhamedow, Türkmen Diliniň Düşündirişli Sözlügi, I tom, A-Ž, s 276; II tom, K-Z, s. 470.

İşini yele verdi, akıldan ayrıldı.

Destmalin kaldırdı kadın yüzünden, Ata çıktı, evde işten ayrıldı.350

Burada müellif, “ata çıktı, evden işten ayrıldı” diye ilginç bir ayrıntıya dikkat çekmektedir. O da şairin, günümüz modernitenin en büyük aktörü olan kadının rolü üzerinden gerçekleştiği gibi birçok değişim ve topluma onun üzerinden kabul ettirilmeye çalışıldığı “Kadın evinden ne kadar uzaklaşırsa, o derece modern olur.

Gerçek kadın kimliği, ev hanımlığı değildir” şeklindeki propaganda düşüncelere,351 daha XVIII. asır içinde bu tarz yobaz fikirlerin olabileceğine dair geleceği öngörerek, buna karşı başkaldırmasıdır. Nitekim Mahtumkulu da, ailelerden oluşan insan toplumun tamamını yetiştirenin, kadınlar olduğunun farkındadır. Dolayısıyla toplumdaki kadın zümresini doğruluğa davet etmektedir. Yalnız onun bu davetine yüz tutmayıp, mahcup olmak nedir bilmeyen ve câhilâne davranan zenânların durumuna şair şöyle parmak basar:

Ne acayip günler, geçen devranlar, Hepsi de yâd oldu, dolaştı kanlar, Ata çıkıp, kahpe çirkef zenanlar, Yiğitler yanından geçmeye başladı.352

Utanmaz oldu kadınlar, Nâmert oldu çok merdanlar,353

Akılsız dolaşan, nâdân zenânlar, İşten ayrı düşer, ilde laf olsa.354

Bir kimsenin gıyabında aleyhinde hoşlanmayacağı bir söz söylemek ve çekiştirmek anlamına gelen gıybet355’in yapılması gibi dinlenmesi de haramdır. “Ve lâ tecessesû

350 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 355.

351 Detaylı bilgi için bkz., Nevzat Tarhan, Kadın Psikolojisi, 93. Baskı, İstanbul: Timaş Yay., 2021, s.

186-192.

352 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 346.

353 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 260.

354 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 292.

355 Sâmî, Kâmûs-î Türkî, c. 2, s. 972.

ve lâ yağteb ba’dukum bağzâ(an), eyuhibbu ehadukum en ye’kule lahme ehîhi meyten fekerihtumûh(u)”356 âyet-i kerîmeleri gereği, gıybet yapmak büyük günahlardan biri sayılıp, ölmüş bir din kardeşinin (insanın) etini yemeye benzetilir ve bu davranışın iğrençliği vurgulanmaktadır.357 Mahtumkulu da, gıybet peşinde kapı kapı dolaşan, yaygaracı kötü kadınları yermektedir:

Sürüp varmış felek devran, Ol çarkına dünya hayran, İki dilli arsız kadın,

Sır açsan, şirretlik eyler.358

Yemek versen herkes yiyip, içer, Kadına sır dersen sırrını açar, Kula boş laf desen, bir günde kaçar, Asılsızın aslı, zȃtı bellidir.359

Namert kadın sözü hiç sağlam olmaz, Vezirler aptaldır, bir erki olmaz,360

Ayrıca Mahtumkulu, laf gezdiren ve sır tutmayan kimsenin imanından şüphelenmektedir:

Adam vardır adamları bozduran, Şeytan olup, doğru yoldan azdıran, Hatun sözün kapı kapı gezdiren, Onların göğsünde iman olur mu?361

Ne yazık ki, kadınlar da, nas gibi zararlı madde kullanmaktadır:

Kadınların işi çay ile nastır,

356 el-Hucurât, 49/12.

357 Geniş bilgi için bkz. Mustafa Çağrıcı, “Gıybet”, DİA. TDV. Yay., İstanbul 1996, XIV, 63-64.

358 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 194.

359 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 573.

360 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 289.

361 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 647.

Bozuk nişȃne tutmaya başladı.362

Kadınlar tesettüre riayet etmeksizin, kontrolsüz bir şekilde, evin mahrem ortamından sokağa çıkmış, para pul biriktirmeye duyulan hırs artmıştır:

Çıkar sahralara kızı gelini, Ak yüzüne takar kara telini, Aç gözlülük edip, yığar pulunu, Düzeltip kendin takmaya başladı.363

Mahtumkulu, İslâm’ın, imanın ve ihsanın bilinmediği bir dönemde yaşadığından çok dertlidir. Bu değerlerin kaybolmasıyla kadın ve kızlarda edep, hayâ, nezaket ve nezafet kalmamıştır:

Derdim çoktur diyarımdan, devrimden, Hayır nedir, ihsan nedir, bilinmez.

Zalimlerin cefasından, cebrinden İslâm nedir, iman nedir, bilinmez.

Kadınlarda hayȃ, kızda şerim yok, Edep nedir, erkân nedir bilinmez.364

Fânî dünyanın bu ahvâline hayret eden şair, “pars”ı bir metafor olarak kullanıp şöyle der:

Nâmertler aslan olmuştur, Kadınlar pars365 olmuştur,

362 Bkz., Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 347.

363 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 346.

364 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 682.

365 Türkiye Türkçesine aktarılmış olan kaynak eserde bu kelime “kaplan” şeklinde geçmektedir. Hâlbuki leopar olarak da bilinen pars farklı bir tür iken, tigr dediğimiz kaplan farklı türden olan hayvandır.

Zannımızca pars yazılacak yerine yanlışlıkla kaplan yazılmış olabilir. Ayrıca şairin, “Dert Nedir” isimli şiirinde de “Duramaz ki, kaplan nedir, kurt nedir?” derken, pars yerine yanlışlıkla kaplan yazılmıştır.

Doğru olanı ise, “Duramaz ki, pars nedir, kurt nedir?” şeklindedir. Pars şeklinde geçen şiir için bkz., Aşyrow, Magtymguly Eserler Ýygyndysy, I jilt, s. 292, 444; Hatalı basılan kaynak için bkz., Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 567.

İlim-günüm can olmuştur, Cahil felek, aman aman.366

Bütün bu olup bitenler karşısında, mikro toplum dediğimiz aile yapısı, bağlarını koparmaya ve yozlaşmaya yüz tutmaktadır. Dolayısıyla, kişi ve aynı zamanda toplumun ahlâki değerlerinin gelişiminde, sağlıklı evliliklerin oluşmasını isteyen Mahtumkulu, makro toplum olan ülke halkının irşâdı için onlara nasihat vermektedir.

Ona göre, uzun bir hayat yolculuğu olan evliliğin, sağlıklı ve uzun ömürlü olması için evlilik öncesi tarafların birbirlerini tanımaları ve birbirine uygun veya denk insanlar olup olmadığı incelenmelidir. Allah Resûlu (s.a.v.)’in aile kurma ve yuva edinmede,

“Bir kadınla dört şey için evlenilir: Malı, asaleti, güzelliği ve dini için. Sen dindar olanı seç ki elin bereket görsün”367 buyruğundan haberdar olan müellif, “Saliha bir eş âdemoğlunun üç mutluluğundan biridir. Kötü eş ise mutsuzluk kaynağıdır”368 hâdis-i şerîflerini de anarak, kötü eşin kocasına kış mevsimi gibi olacağını ve ona cellat kesileceğini ifade eder:

Mahtumkulu, kimse bilmez batını, Evlenseniz, inceleyin zȃtını, Devir göstermesin yaman hatunu, Adam kendin bilmez, ham hayal olur.369

Dinle nasihatim, şudur yiğitler, Yaman hatun yahşi ere kış olur.

Herdem “âh” çekersin, zihnin künd eder, Gündüz ki hayalin, gece düş olur.370

Koç yiğidin pis karısı, Canına cellât görünür.371

366 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 150.

367 Buhârî, Nikâh, 16; Müslim, Radâ’, 53.

368 Tayâlisî, Müsned, I, 114.

369 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 624.

370 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 628.

371 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 242.

Er başına büyük horluk, Kötü bir kadından gelir.372

Güvenme hiç suratına, Binersin kahır atına, Rastlarsın yaman hatuna, Ömrün geçer şerle beraber.373

Şair benzer eleştirilerine veciz ifadelerle şöyle devam eder:

İşi denk düşmez gönlünün içine, Dudağını dişler, “âh” der zerine, Yılan zehri olup girer tenine, Yiğit kocar hatun yaman rastlasa.374

Koç yiğide yaman hatun rast gelse, Yirmi beşte saç sakalın kır eder.375

Kısa dinden olmaz büyük minare, Yaman hatun düşse bir yahşi ere, Başın kesip, kanın döküp kenara, Ya öldürüp, ya da satmak imkânsız.

“Elhabisâtu lilhabisîne velhabisîne lilhabisât(i) ve-ttayyibâtu littaaibîne ve-ttayyibûne littayyibât(i)”376 âyet-i kerîmesi gereği, kadın ve erkek birbirini tamamlayan iki hayati unsurdur. Dolayısıyla iyilik ve kötülük tek taraflı değildir:

Yattığı yer yılan koynu, Asıldığı itin boynu, Pis erin yahşi hatunu,

372 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 227.

373 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 184.

374 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 284.

375 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 516.

376 en-Nûr, 24/26.

Kıymetsiz cevhere benzer.377

Biberle tuz taze yara, Zehir katar hayata, Yaman hatun yahşi ere, Savulmaz töhmete benzer.378

Ayrıca, kocasına itaat eden kadınların azaldığına vurgu yapan şair, şöyle der:

Rüstem Zâl oldu her yeten ayâllar, Erine yâr olan civan kalmadı.379