• Sonuç bulunamadı

8. ŞİİRLERİNDEKİ DİLİ VE ÜSLÛBU

8.5. Etkilendiği Kaynak ve Kişiler

Haberdar ol, Hak’tan uzak olmayın.396

Bizim bu izah ve değerlendirmelerden anladığımız şudur ki, Mahtumkulu, sadece öz eleştiri yapmak ile kalmamış, bir yandan enfüsî tebliğ ve irşâd faaliyetini de devam ettirmiştir. Nitekim iç âlemi eğitimden geçmiş insan, iç ve dış dengeyi sağlamış, diğergamlık ve fedâkarlık gibi erdemlerine ulaşmış demektir. Böyle bir insanın yüzü nûrânî, sözleri de rabbânîdir. Hem hâliyle, hem de kâliyle etkilidir. Böyle kişiler toplum içinde insanların etrafında kümelendiği sevgi merkezleri gibidir. İşte Mahtumkulu’nun sadece Türkmenler arasında değil, tüm dünyada sevilmesinin ve saygı hürmetle anılmasının sebebi de budur. Dolayısıyla toplumun akışına kapılmayıp, aksine halkı da irşâd etme gayreti içerisinde olmasıyla beraber, dinin emir ve yasaklarını da hassasiyetle koruyan Mahtumkulu Firâkî, can ve gönülden irşâd hizmetinde bulunan “gureba” sûfîlerden biri olmuştur ki, bir bakıma irşâd hizmeti denilen bu sıfatın sâhiplerinin “garibler” olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca bazı yörelerde sûfilere “gurebâ” adı verilmektedir. Nitekim “Sizden önceki devirlerde ‘akıl ve fazîlet’ sahibi olanların yeryüzünde ilâhî buyruklara karşı yapılan bozgunculuğa engel olmaları gerekmez miydi? Ancak onlardan bu vazifeyi yaptığı için kurtardığımız kimseler pek azdır”397 âyet-i kerîmesi gereği, toplum içindeki irşâd sorumluluğu taşıyan insanların ihmâlinin hem kendilerini, hem de toplumları helâke götüreceğine işâret etmektedir.398 Bu mukaddes emanete sahip çıkan Mahtumkulu da, irşâd sorumluluğunu ihmâl etmemiş, hatta günümüz modern insanlarının hayatında da, bu mübarek tebliğ hâlâ etkisini göstermektedir.

şair ve düşünürlerin eserlerini öğrenmekle beraber, Aristo, Platon gibi antik Yunan felsefe büyüklerinin de eserleriyle, ayrıca, Hint felsefesiyle de tanışmıştır. Dünya ufkunu genişletmesinde şairin çok seyahat etmesi faydalı olmuştur. Hindistan, İran, Afganistan, Azerbaycan, Hiva, Buhara, gibi birçok ülke halklarının hayatını araştırmış, ayrıca, Orta Asya ve Astrahan’ı da gezmiştir. Müellif, bu büyük şair ve düşünürlerden “Sayılsam” isimli şiirinde şöyle bahsetmektedir:

Ebu Said, Ömer Hayyâm, Hamedânî, Firdevsî, Nizamî, Hâfız pervanı, Celalettin Rumî, “Camî elvanı”, Yanlarında kalan kimse ben olsam.

Namengan’dan çıkan üstad Nevaî,

“Çar Divan’ı”, “Ferhat-Şirin”, rubai, Zahireddin Babür, “Mizan evzanı”, Başlarına varıp ben Mecnun olsam.

Okumuştum Sadi’nin ben “Bostan”ını, Gör, ne güzel Hakanî’nin, “Median”ı, İsterim “Şahname”, “Sakiname”yi, Halife Ömer’le Süleyman olsam.

Selman-ı Ebsal’ı sarhoş eyleyip, Behram Gûr’u tutup, insaf eyleyip, Azaduddevle’yi bir kuş eyleyip, Ebu Mahfuz, Kızıl Arslan Han olsam.

Ebu Bekr kan ağlayıp Fars’ta kalsa, Ali, Memun, Abisdam’a denk olsa, Zünnun varıp, o Rüstem’i zor olsa, Rüstem’in derdine ben derman olsam.

Galen, Eflatun’a yolun gösterip, Davut, Osman ile Ali ürkütüp,

Kubat pederi Hüsrev’i korkutup, Adı geçenlerle din, iman olsam.399

Mahtumkulu’nun yaşadığı XVIII. asrın bütün olaylar ve olumsuzluklar karşısında karamsar olmayışının sebebi, onun tasavvuf anlayışı ve samîmi inancı ile mümkün olmuştur. Nitekim Hakk aşkı ve Hz. Peygamber (s.a.v.) sevgisi, Mahtumkulu’nu mütevekkil yapmış, Ahmed Yesevî Hazretleri ve Yunus Emre’ye uzanan edebî ekolün ve felsefî anlayışın mühim bir halkası haline getirmiştir.400 Pîr-i Türkistân, Hâce-i Türkistân, Sultanu’l-Evliyâ gibi unvanlarla anılan Ahmed Yesevî Hazretleri, Anadolu tekke şâirlerine, hem ruh ve mânâda hem de dil ve nazımda rehberlik ettiği401 gibi, Türkmenin mânevî lideri olan Mahtumkulu Firâkî üzerindeki etkisi de, hem mânevî hem de dil ve nazım alanında hatta devrinin problemlerine getirdiği çözümlerde de kendini göstermiştir.402 Ahmed Yesevî Hazretlerinin mânevî mürîdi ve Türkmen kolu olan Mahtumkulu, onun adını sürekli anarak büyük hürmetle şöyle yâd etmektedir:

Kıldı ona Hakk rahmet, Nur-ı tecellî403 kudret, Hırka giyen Hoca Ahmet, Sayram404’dadır, Sayram’da.405

Sayı bakımından en çok dinî ve tasavvufî şiirleri olan Mahtumkulu, Ahmed Yesevî Hazretleri gibi büyük zâtların kuvvetli tesirinde kalır. Ahmed Yesevî’den büyük saygıyla bahseden Mahtumkulu, Yunus Emre’yi anmamaktadır.406 Fakat ikisi de aynı

399 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 406.

400 Türkmen, Geldiev, Türkmen Şiiri Antolojisi, s. 160-161.

401 Bkz., Kadir Özköse, Anadolu Tasavvuf Önderleri, 2. Baskı, İstanbul: Mavi Yay., 2016, s. 36, 63-108.

402 Detaylı bilgi için bkz., Mikail Söylemez, “Hoca Ahmet Yesevî’nin Türkmen Şairi Mahtumkulu Piraği Üzerindeki Etkileri”, TUTUMSEAD Uluslararası Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi 1/1 (2018): 43-54.

403 Zâtının sıfatının tecellisi olarak da bilinen nûr-ı tecelli/mahalli; Cenâb-ı Hakk’ın kudreti kula tecelli eder de kul O’ndan başkasından korkmaz, O’ndan başkasından bir şey istemez. Bkz., Kelâbâzî, Ta’arruf, (ter. Süleyman Uludağ,) 5. Baskı, İstanbul: Dergâh Yay., 2016, s. 197-200.

404 Sayram, Ahmed Yesevî Hazretlerinin doğduğu kasabanın ismidir. Sayram veyahut İspîcâb/İsfîcâb, günümüzde Kazakistan’ın Şımkent şehri sınırları içinde kalan Siri Derya/Seyhûn Nehri havzasının sağ düzlüğünde bulunur. Detaylı bilgi için bkz., Kemal Eraslan, “Ahmed Yesevî”, DİA., TDV. Yay., İstanbul 1989, II, 159-161.

405 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 27.

406 Türkmen, Geldiev, Türkmen Şiiri Antolojisi, s. 161.

pınardan su içip beslendikleri için aralarındaki dinî ve tasavvufî anlayışı, remizlerin ortak motifleri apâşikârdır. Örneğin şair, mânevî şeylerden bahsettiği “Kurtulmadım Zulmünden” isimli şiirinde, Yunus Emre’nin “Işk bâzârıdur bu cânlar satılur/Sataram cânumı hîç kimse almaz”407 redifli şiirine benzeyen cümlesini şöyle kullanır:

Mahtumkulu, ne güzelce işler var, Can metâsın satar, bulmaz alan er, Ağlayıp, asumanda Perverdigâr, Kararsız olmuştur gözde selimden.408

Yine de Yunus Emre bir şiirinde, “Bu dünyâ bir gelindür yeşil kızıl donanmış/Kişi yeni geline bakubanı toyamaz”409 diyerek, dünyayı geline benzetir. Müellif de buna benzer şekilde şöyle der:

Dünya bir şamar gelindir, zülfün eyler tar tar, Keskin eyler “Beri gel”, çırpınıp, her yana bakar,410

Ayrıca bir menkıbeye göre Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli-Lokman Perende vasıtasıyla Ahmed Yesevî Hazretlerine bağlıdır. Aynı zincirin tesiri Yunus Emre’de olduğu kadar Mahtumkulu’da da görülmektedir.411 Örneğin şairin “Benim sahipcemâlimi gördün mü?” diye tekrarlanarak ilâhî aşkın işlendiği412 şiirinde, “Yâ”, iklim sahibi” diye “Sevgiliyi” Ahmed Yesevî Hazretlerine sormaktadır:

Yâ, iklim sahibi Ahmet Yesevî, Benim sahipcemâlimi gördün mü?413

407 Bkz., Mustafa Tatcı, Yûnus Emre Dîvânı, 4. Baskı, İstanbul: Milli Eğitim Başkanlığı Yay., 2008, s.

94.

408 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 443.

409 Tatcı, Yûnus Emre Dîvânı, s. 89.

410 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 728.

411 Yunus Emre ile Mahtumkulu arasındaki dinî-tasavvufî anlayışı ve remizlerin ortak motifleri için bkz., Türkmen, “Mahdumkulu Ve Tasavvuf Anlayışı”, 1011; Abdurrahman Güzel, “Yunus Emre ve Mahtumkulu’da Ortak Motifler”, (ed. Abdurrahman Güzel ve kolf), Mahtumkulu Doğumunun 290. Yılı Münasebetiyle Türkmen Milli Şâiri Mahtumkulu Firâkî Anı Kitabı, Tika Yay., Ankara 2014, s. 138-151.

412 Artun, “Şair Mahtumkulu’nun Şiirlerinde Sanat, Estetik ve Üslup”, s. 3-4.

413 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 650.

Hacı Bektaş, Abdulkadir, Hoca Ahmet, İmam Rıza’dır, Feridun bir evliyadır,

Hepsinden himmet isterim.414

Şiirinde namazın önemini vurgulayan şair, Hoca Ahmed Yesevî’nin sohbetlerinden ve talebelerinden de bahseder:

Türkistan’ın Ahmet’i, doksan yerde sohbeti, Hakkın ona rahmeti bir gündeki beş namaz.415

Hoca Ahmet Yesevi yüz sofu ile, Gemisiz deryayı böyle416 geçtiler.417

Müellifin edebî üreticiliğine baktığımızda, asıl adı Süleyman olan ve daha sonra yerleştiği yer dolayısıyla Bâkırgânî nisbesini alan Türkistanlı mutasavvıf şair Gul Süleyman veyahut Süleyman Hakîm Ata’yı da görmekteyiz. Ahmed Yesevî Hazretlerinin halifelerinden biri olan Hakîm Ata418dan etkilenen Mahtumkulu, mânevî üstadı olan Hakîm Ata’yı, mânevî ve edebî mutasavvıflar arasında sayarak, tasavvufî etkileşim zincirinin XVIII. yüz yıl Türkmen toplumuna taşınmasını sağlamıştır.419 Çevresi derya ile korgan yani sularla kaplı olan420 Norata ve Dargana bölgelerine değinen şair, Hakîm Ata’nın, Hekim Ata Süleyman ve Bakırgan nisbesiyle kaydını şöyle düşüyor:

414 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 142.

415 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 840.

416 Türkiye Türkçesine aktarılmış olan kaynak eserde bu kıta “Deryayı gemisiz geçtiler” şeklinde geçer.

Türkmence kaynaklarda ve Türkiye Türkçesine aktarılmış olan kaynak eserin diğer baskısında ise

“Gemisiz deryayı böyle geçtiler” şeklinde geçmektedir. Mahtumkulu da özellikle “Gemisiz deryayı böyle” diye işaret ettikten sonra deryadan geçtiklerine parmak basarak hikmetini ayan etmemektedir.

“Keştisiz/Gemisiz deryayı böyle geçtiler” şekli için bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, I бөлүм, с. 86; III бөлүм, с. 959; Aşyrow, Magtymguly Eserler Ýygyndysy, II jilt, s. 116;

Aşırov, Mahtumkulu Bütün Eserleri, c. II, s. 141.

417 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 506.

418 Detaylı bilgi için bkz., Mustafa Kara, “Hakîm Ata”, DİA., TDV. Yay., İstanbul 1997, XV, 183-184.

419 Mahtumkulu’nda Hakîm Ata’nın edebî tesiri ile ilgili geniş bilgi için bkz., Gözel Amangeldıyeva,

“Mahtumkulu’nun Manevî Üstadlarından Birisi: Yesevi Dervişi Hakim Ata”, Bilig Dergisi 13 (2000):

79-92.

420 Aslı kurmaktan gelen gorgan kelimesi için bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, I бөлүм, с. 188, 212-213.

Nurata,421 Baba Dargan,422 Çevresi derya, kurgan, Varınca da Bakırgan, Şol Türkistan’a doğru.423

Sultan Veyis pehlivanı, Hakîm Ata Süleyman’ı424

Müellif, Ahmed Yesevî’nin büyük talebelerinden etkilenmekle beraber, Hakîm Ata’ya intisap eden, asıl adı Ay Hoca, fakat siyah derili oluşundan dolayı Zengi Baba/Zengi Ata ünvanıyla tanınan Ahmed Yesevî şeyhinden de bahseder. Uzun Hasan Ata, Seyyid Ata, Sadr Ata ve Bedr Ata gibi halifeleri bulunan namı meşhur Zengi Ata425’yı görme arzusunu şöyle dillendirir:

Dehistanın bayrında, Bâd-ı sabayı görsem.

Bahaeddin, Mirkulal, Zengi Baba’yı görsem.426

“O, Bahaeddin’dir, o da bir erdir, Biri Zengi Baba, o da nâmdardır, Birbirine destekli dört çâryâr’dır, Maksadın dile de “Sen al!” dediler.427

Müellif, yukarıda geçen şiirinde “Bahaeddin, Mirkulal428” diye hem Hâce Muhammed b. Muhammed el- Buhârî olarak da bilinen Nakşibendiyye tarikatının

421 Nurata/Nurota, günümüzde Özbekistan’ın Nevai ilinde bulunan bir şehirdir.

422 Baba Dargan veyahut Dargana, Türkmenistan’nın Lebap vilâyetinde bulunur. Günümüzde Darganata olarak bilinen bu şehir, doğup büyüdüğüm Hatap ovama takriben 500 km mesafededir.

423 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 72.

424 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 95.

425 Geniş bilgi için bkz., Necdet Tosun, “Zengi Ata”, DİA., TDV. Yay., İstanbul 2013, XXXIV, 261-262.

426 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 52.

427 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 524.

428 Mirkulal veyahut Emir Kulâl için bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, I бөлүм, с. 523.

kurucusu olan Bahâeddin Nakşibend429’den ve onun mürşidi olan Emîr Külâl430’dan bahseder. Tasavvufun Nakşibendi tarîkatını takip eden Mahtumkulu, Muhammed Bahâüddîn Nakşbend Hazretlerine de büyük saygı duymuştur. Hatta müellif, ilhâm kaynaklarından biri olarak Nakşibendî Hazretlerini götermektedir:431

Bir gece yatarken, şah Nakşibendi, Keremi cûş edip, bir nân getirdi, Sağ elinde gülgûn bâde şarabı, Sol elinde taze büryân getirdi.432

Bir gece yatardım, Şah Nakşibendi, Bahaeddin atlı dîvâna geldi.

Asâsını çekip gelmiş Buhara’dan, Hak aşkına mest u mestane geldi.433

Mahtumkulu, Kâdiriyye tarikatının kurucusu Abdülkâdir-i Geylânî Hazretleri, Hacı Bektâş-ı Velî Hazretleri, Molla Câmî gibi büyük mürşid ve âlimleri övgü dolu sözlerle anar:

Onlara verdim selâmı, Sordular sağlık kelâmı, Şeyhü’s-seyit Mevla Cami,434 O yedi sultan içinde.

Hoca Yusuf Hemedânî, O şâh-ı Kenân içinde.435

Hacı Bektaş, Abdulkadir,

429 Bkz., Hamid Algar, “Bahâeddin Nakşibend”, DİA., TDV. Yay., İstanbul 1991, IV, 458-460.

430 Bkz., Hamid Algar, “Emîr Külâl”, DİA., TDV. Yay., İstanbul 1995, XI, 137-138.

431 Aşırov, Mahtumkulu Bütün Eserleri, c. II, s. 385-386.

432 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 372.

433 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 367.

434 Mevla Câmî veyahut Molla Câmî için bkz., Мередов, Магтымгулынын Дүшүндиришли Сөзлүги, I бөлүм, с. 314-315.

435 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 95.

Hoca Ahmet, İmam Rıza’dır, Feridun bir evliyadır,

Hepsinden himmet isterim.436

Mahtumkulu, “Görür Gözün İlini” isimli şiirinin, “Uzatma sen her cimriye dilini/Yeri vardır, koru sakla belini/Kârun’a benzetme, tut sen elini” diye gelen mısralarında, kalbinin ürperdiği konularda nefsine öğüt vererek, Hacı Bektaş-ı Veli Hazretlerinin nefs terbiyesiyle ilgili söylediği ve tasavvufta edeb kavramına/kuralına gönderme yaptığı, “Eline, diline, beline sahip olmak”437 ilkesine âdeta bir telmihâtta bulunur:

Gel, gönül, ben sana öğüt vereyim, Irak etme, görür gözün halkını.

Kıymetin kaçırma, yerinde söyle, Uzatma sen her cimriye dilini.

Dua eyle, bir söz desen al tadın, Hürmet et sen güzel ilin uşağın, Yazdırma sen, sıkı bağla kuşağın, Yeri vardır, koru sakla belini.

Çağrılmadık yere görünme, varma, Başarırsan, sofu yüzünü görme, Fikir zikrin dünya malına verme, Kârun’a benzetme, tut sen elini.438

Anadolu sahası şairleri olan Yunus Emre ve Karacaoğlan, Türkmenistan’da da tanınan ve sevilen şahsiyetlerdendir. Bu iki Anadolu şairi Türkmen şairlerini etkilemişlerdir.

Etkilenen isimlerden biri de, Türkmenlerin en büyük şairi Mahtumkulu’dur. Ortak temaları işlemeleri yanında “ortak ifade kalıpları”nın kullanımını da kapsamaktadır.

436 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 142.

437 Eline, beline, diline sahip olmak ilkesi için bkz., Metin Işık, Ayhan Demir, “Bektaşi Kültütünün Mizahsal Kodları: Bektaşi Değerlerinin Fıkralara Yansıma Biçimleri Üzerine Bir Araştırma”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 38 (2016): 263-280; Ekrem Keleş, “Eline, Beline, Diline Sahip Olma Bilinci”, https://docplayer.biz.tr/127396-Eline-beline-diline-sahip-olma-bilinci.html Erişim Tarihi: 18/05/2021.

438 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 389.

Zaman zaman dinî ve tasavvufî konulara yer vermekle birlikte daha çok beşerî aşka ve dünyevî konulara ağırlık veren Karacaoğlan ile Mahtumkulu arasındaki ortaklık, beşerî aşk şiirlerindeki tasavvurlarda daha fazla görülmektedir. Bazı sosyal konulara temas etmekle birlikte daha çok dinî ve tasavvufî konuları işleyen Yunus Emre ile bu benzerlik ise, kafiyeli kelimelerde büyük ölçüde ortak motifler göstermektedir.439

Ahmet Bican Ercilasun, Mahtumkulu ile ilgili şöyle der: “Mahtumkulu’nda ben değişik renkler, değişik edalar gördüm. O, bir yandan Ahmet Yesevî ve Yunus Emre gibi İslâm ahlâkını ve dinî coşkuyu dile getiriyor. Bir yandan Köroğlu gibi yiğitlik temini işliyor. Fuzûlî gibi tasavvufî aşk ile kavrulurken Karacaoğlan gibi capcanlı güzeller tasvir ediyor. Anadolu’daki bütün şiir geleneğimiz onda toplanmış gibi. Sanki büyük çoğunluğu Azerbaycan ve Anadolu’ya giden Oğuz kardeşlerinin bütün zenginliğini tek başına şiirinde toplamak ister gibi. Ne olursa olsun XVIII. Yüzyılın bu Türkmen atası şiirin sihirli suyundan içmiş ve sözün kanatlarında uçarak bütün canlılığıyla günümüze ulaşmıştır.”440

Dedim ciğerim doğrayıp, Çok söyleyip, kaldım garip, Köroğlu dek sen sıçrayıp, İncelir, fakat kopmazsın.441

Görüldüğü üzere Pîr-i Türkistân Hazretlerinin diktiği Türk tasavvuf şiir ağacı Mahtumkulu Firâkî’nin dilinde Türkmen topraklarında kemâlini bulmuş ve olgun meyvelerini vermiştir. Mahtumkulu, gerek Buhara bölgelerinde aldığı yüksek tahsiliyle, gerek Ahmed Yesevî Hazretlerinden hem mânevî hem de sözlü yolla aldığı bütün söz geleneklerini ve hikmetlerini kendinden sonra gelen müridlerine aktarabilmeyi başarmıştır.

439 Mahtumkulu’nun, Yunus Emre ve Karacaoğlan’dan etkilendiğine dair detaylı bilgi için bkz., Fikret Türkmen, “Türkmen Edebî Geleneğinde Yunus Emre, Karacaoğlan, Mahtumkulu Çizgisi”, Milli Folklor 21/84 (2009): 18-22.

440 Detaylı bilgi için bkz., Ahmet Bican Ercilasun, “Sözün Kanatlarında Uçan Şair: Mahtumkulu”, (ed.

Abdurrahman Güzel ve kolf), Mahtumkulu Doğumunun 290. Yılı Münasebetiyle Türkmen Milli Şâiri Mahtumkulu Firâkî Anı Kitabı, Tika Yay., Ankara 2014, s. 223-228.

441 Firâkî, Mahtumkulu Dîvânı, s. 167.