• Sonuç bulunamadı

2.3. ANLATMALAR

2.3.2. Destanlar

2.3.2.4. Romanlarda Türk Destanlarından Tipler

2.3.2.4.5. Kadın (Ana) Tipi

Epik destan geleneği içerisinde karşılaşılan bir diğer tip de kadın/ana tipidir. Günümüzde kültürel değerler, sosyal kabuller sebebiyle her ne kadar, kadın geri planda gibi görünse de Türk destanlarında kadınlar önemli bir yere sahiptir. Bu yönüyle alp tipine benzer. Birçok eski Türk devletlerinde han/hakan/hükümdar sefere çıktığında eşi hatunu vekili olarak tayin ederek, ülke yönetimini ona bırakırdı. Yine tarihte önemli zaferlerin kanılmasında kadınların/anaların rolü büyüktür. Mehmet Kaplan, bu bağlamda kadın tipi özelliklerini şu şekilde sıralar:

““1) İslamiyet’ten önce ve göçebelik devrinde o, bu devrin ideal erkek tipi olan Alp tipine yaklaşır. Erkek gibi o da ata biner, ok atar, kılıç kullanır ve icabında düşman- la kahramanca çarpışır.

2) Yerleşik medeniyete ve İslâmî kültür çevresine dâhil olduktan sonra kadın, erkek gibi ve erkekten daha fazla pasif bir karakter arz eder. Toprak ve din, insanları kendilerinden üstün tabiat veya tabiatüstü kuvvetlere bağlar. Bu devirde kadının kahramanca vasıflarını kaybederek bir haz ve aşk mevzuu olduğu görülür.

3) Batı medeniyeti tesiri altına girdikten sonra kadının ilkin edebiyatta, sonra hayatta beşerî hakları müdafaa edilir ve tamamıyla erkekle eşit bir seviyeye getirilir” (2005: 39). Kaplan’ın tespitlerinden yola çıkarak Sepetçioğlu’nun incelenen romanlarında karşılaşılan kadın tipleri örnekleri şu şekilde sıralanabilir:

71 2.3.2.4.5.1. Kadın Ana

“Kilit” romanın karşılaşılan kadın tipi Sepetçioğlu tarafından özellikle bu isim verildiği düşünülen Kadın Ana’dır. Onda kadın tipi özelliklerinin birçoğuna rastlanır. Oğuzların Kınık boyundan gelen Selçuklular, beklemedikleri bir baskına uğrar ve erkeklerin çoğu kılıçtan geçirilir. Bunun üzerine bir kış günü Ceyhun Nehri’nin ötesine göç etmeye karar verilir. Bu göç sırasında Atsız’ın ninesi olan Kadın Ana korumacı ve anaç içgüdüsüyle Tuğrul Bey’in önüne çıkarak bu durumun ne zaman kurtulacaklarını sorar:

“Bu sessiz ve soğuk düşünceyi, bir de kadın sesi bozdu. Buzlu Ceyhun'un öte yanından sessizce gelmişti. Bir eliyle bir çocuğa, Atsız'a sıkıca sarılmıştı. Atsız'ın ninesi Kadın Ana'ydı. "Tuğrul Bey; Tuğrul Bey..." diye bağırmıştı. "Daha ne kadar sürecek bu?"

Doğrulayıp gelmişti. Boşta kalan eliyle de Tuğrul Bey' in atının dizginlerinden tutmuştu. "Atının dizginlerini tuttuysam, tuttum diye gocunma Tuğrul Bey; ben senin anan sayılırım... " Tuğrul Bey Çağrı Bey'e, Çağrı Bey Sarı Hoca'ya baktı. Sarı Hoca: "Sırasıydı sanki..." diye homurdandı. Kadın Ana kızdı: "Ne sıralı ne sırasız, senden sorup da öğrenecek değilim Sarı Hoca" diye çıkıştı. "Sen otur karalı kitaplarında ne yazıyorsa onu belle, ondan öte gitme. Benim kafamdaki kitabı ben bilirim, senin kitapların bilmez. Hem de ben, benim bildiğimce konuşurum..." Tuğrul Bey gözleriyle Sarı Hoca'ya karşılık vermemesi için işaret etti. "Konuş ana" dedi, "Sav-Tekin görününceye kadar vaktim var." Fakat Çağrı Bey araya girdi."İzin verirsen, atlılar karşıya geçsin" dedi. "Bakarsın Sav-Tekin gecikir..."

Tuğrul Bey uygun gördü. Çağrı Bey, atlılara karşıya geçmelerini söyledi. Geçişi düzenlemek için atının başını çevirirken, Kadın Ana Çağrı Bey' e engel oldu; bu sefer onun atının dizginlerini tutmuştu. "Dur Çağrı Bey, sen de dur" dedi. "Bir yere gidemezsin. Siz ikiniz, bir atın bir çift kulağı gibisiniz; lafım ikinize zaten..."

Alpaslan, deminden beri Atsız'la bakışırken, bu sefer gözlerini iyice Kadın Ana'ya dikti. Kadın Ana başladığı gibi yine sordu: "Daha ne kadar sürecek bu,

72 ne kadar sürecek?" Tuğrul Bey'in sesi, beklenmiyecek kadar sabırlıydı: "Ne?..." diye sordu. "Hangisi Kadın Ana?.. "

Kadın Ana, bu sabırlı sesten şaşırdı daha çok. "Ne mi?.. Hangisi mi?" Toparlanmaya çalışıyordu. Birden: "Hangi birisi olsun" diye çıkıştı. Tuğrul Beyimiz bir de durmuş hangisi diye mi soruyor bize!.. Bu işte; bu baskın .. Bu baskınlar... Bu dökülen Kınık Boyu'nun kanları?.. Bizi bunun için mi getirdin? Yurtsuz yuvasız bırakmak, oradan oraya süründürmek için mi?.. Kınık Boyu'nu kırdırmak için mi?..” Çağrı Bey dayanamadı; atının dizginlerini kastı. "Acı konuştun Kadın Ana" dedi; "Hem erken; hem çok acı konuştun.."” (Sepetçioğlu, 2012: 26-27).

2.3.2.4.5.2. Pelit Ana

Pelit Ana “Anahtar” romanında tespitine varılan kadın tipidir. Pelit Ana da yiğit ve bilge bir kadındır. Boyun kızlarını yetiştirir, onlara yemek yapmayı, yünlerden kilim yapmayı, esvap yıkmayı kısacası hayatta karşılaşacakları kadınlara özgü işleri maharetiyle öğretir. Özellikle İslam’ın kabulünden sonra kızların ilk eğitimi anneleri ve boyun ileri gelen bilge kadınları tarafından verildiği “Anahtar”dan alınan metin parçasında görülmektedir:

“Gün henüz alacaydı; ışıyıp ışımamak arasında uykuluydu; gelirlerin sessiz dönüp dolaşışını kızların gevrek sesleri carılandırıyor; Pelit Ana'nın kocamış öksürükleri dürtüklüyordu. "Elinizi sıkı tutun kız sayhalar; katırlar şimdiye geri dönmeliydi.. Hele ocaklar da mı kurulmamış daha, kız biz sizin gibiyken esvap çoktan soğuğa dökülmüştü hay gidi sayhalar... Hele şuna bak odun böyle mi çatılır anan olacak. Öğretmedi mi itin enciği…"

Pelit Ana bağırsa da çağırsa da, öksürüklerini boşuna höykürse de gün doğmadan önce kimsenin eli suya, kile varmazdı. Bahar sabahları henüz soğuktu, bahar sabahlarının ayazı, sıcak keçeleri, sıcak keçelerin uykusunu aratıyordu. Ama gün doğup da ortalık ısınmağa, Dere Boğazı'nın yunağı benim derneğe başladı mı gelinlerle kızları kimseler tutamazdı. Bu sefer konuşan onlar olurdu: "Pelit Ana... Hay Pelit Anam bak hele kuzuların kaçı kesilmiş, katırlarla geri giden olmasın."

73 "Pelit Anam kuzu kazanları boş diyorlar he mi?"

"Kuzuların hastalıklısı mı seçilmiş ne Pelit Ana?. Öyle duyduk da.. "

"Hay Pelit Ana bize bakacağına kuzu kazanlarına bak.. senin Çaka1n yine bir iş yapmasın, yalayıp yutmasın. . Kuzular ancak ona yeter de hani.. " Pelit Ana aldırmazdı artık; ocakların yanışı, koca esvap kazanlarında suyun fokurdayışı, kızların yarı bellerine kadar eteklerini sıvayıp suyu çiğneyişleri; sudaki keçelerin, yünlerin, kilimlerin kirini çiğneyişleri.. O berbat geçen kışın sağır- lığına sağırlığına tokuç vuruşları başlamıştı ya kızların, gelinlerin o kadarcık laflarına da kulak asmamak gerekti. Hatta onların üstüne üstüne gitmek, daha da fıngirdetmek onları. Pelit Ana bilirdi, genç kızlığından, gelinliğinden bilirdi.. yiğidi, eri yavuklusu ırakta; ölü mü diri mi bilinmiyorken gelinin kızın ateşi dökülmedi mi?.. "Heyy.. Ağca Kız; su senden korksun kız sen sudan ne korkuyorsun.. Turna.. Hay Turna tut şu Ağca Kız'ın belinden vur suya da anlasın kafir, ha anam ha vur.. oooh!.."” (Sepetçioğlu, 2014a: 115-116).