• Sonuç bulunamadı

Halk kültürünün modern edebiyatımıza etkisini irdelemende evvel “halk” ve “halk kültürü” terimleriyle ne anlatılmak istendiğine kısaca değinilecek olursa, Alan Dundes’in tanımına göre halk, “En az bir ortak faktörü paylaşan herhangi bir insan grubunu ifade eder. Bu grubu birbirine bağlayan faktörün -ortak meslek, dil veya din olabilir- ne olduğu önemli değildir. Bu faktörlerden daha önemli olan nokta ise, herhangi bir sebebe bağlı olarak oluşan grubun kendine ait kabul ettiği bazı geleneklere sahip olmasıdır.”(Akt., Ekici, 1998: 143). Halk kültürü ise Erman Artun tarafından şu şekilde açıklanıyor: “Halkın dil, kültür, duygu, düşünce ve beğenisiyle

oluşturup yaşatılan, geçmişten günümüze gelmiş, toplum, insan ve doğa gerçeğiyle şekillenmiştir. Kültür mirası, insanlığın ortak mirasıdır. Her millet hatta her uygarlık dil, kültür, tarih mirasıyla dünyada yerini alır. Bireylerin kökleşmesi ve toplum- sallaşması, bu mirasın içinde gerçekleşir. Kültür mirasları geçmişin tanıklarıdır, bu yönleriyle geleceğin şekillenmesinde etkendir. Halk kültürü ürünleri halk arasında mayalandığı için, halkın kültür yapısını ve dokusunu ortaya koyar. Halk kültürü toplumsal yaşamda birlikteliği pekiştirici, dayanışmayı arttırıcı özelliklerini sürdürerek bir işlev üslenir, halkın kendi kültürüyle yabancılaşmasını önler. Halk kültürü ürünlerinin halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri bakımından Türk kültürünün korunmasında, yaşatılmasında önemli işlevleri vardır.” (2005: 51).

Toplumlar, yazıyla birlikte köklü bir uygarlık kurmadan önce de bir kültüre mensup olmanın gerektirdiği temel değer ve davranış biçimlerini gelecek kuşaklara sözlü

26 gelenek vasıtasıyla aktarıyorlardı. Bugün anadil öğretimi de dâhil olmak üzere birçok formal ya da informal eğitim, halk kültürü ürünlerin katkılarıyla yapılmaktadır. Geçmişten günümüze yeni nesillere geleneksel kazanımlarla sözlü kültür yoluyla aktarılan kültürel unsurların ana dili öğretiminde olduğu gibi aktarılma yolları, küreselleşmeye dayalı olgular nedeniyle gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Bu sebeple “kültür eğitimi ve aktarımı” günümüz insanı için elzem hale gelmiştir. Bu bağlamda halk kültürüne dayalı araştırma ve incelemeleri artması sonucunda modern edebiyata yansıması da olumlu yönde olmuştur. Diğer bir bakış açısıyla da halk biliminin canlı ve üretken bir anlayışa geçebilmesinde bu bilim dalının temel amaçları ve yöntemeleriyle hazırlanan halk kültürü ile ilgili projeler sonucunda Türk millî eğitiminin gerek uzak gerekse yakın hedefleri doğrultusunda nitelikli insan yetiştirilmesine önemli katkılar sağlayacaktır. Öğretim plan ve programının, toplumsal, siyasal yapıdan ekonomik teşkilatlanmaya, sözlü gelenek ve inançlardan yiyecek, giyecek, yapı teknikleri, sanat, müzik, oyun, eğlence, spor ve kültür ürünlerine kadar insanların yaşam şekillerininin tümünü konu edinen bir anlayışı temel alması amaçlanmıştır. Bu yaklaşıma yazarlar, şairler, eleştirmenler doğal olarak kayıtsız kalmayarak folklorik unsurlara eserlerinde bolca yer vermişler, dahası halk kültürünü bir dolgu malzemesi olarak görmez ve eserlerin temelden çatısına ana katkı maddesi olmasını sağlarlar.

Avrupa’da Fransız İhtilalı sonucu yeni bir anlam kazanan “halk” kavramı ve halka olan bakış Türkiye’de etkilerini yerel kültür değerleriyle yazılan hece vezinli şiirle, Türkçe söyleme çabasının “Türkî-î Basit” ve “Mahallileşme” gibi akımlarla kendini gösterdiği söylenebilir. Türk aydınları Tanzimat’ın sosyal ve siyasi etkisinde kalarak, aruzu eski sayarak, yeni bir Türk şiiri oluşturma çabası içine girmişlerdir. 1868 yılında Ziya Paşa’nın kaleme aldığı “Şiir ve İnşa” makalesi halk edebiyatını savunan bir yapıdadır. Milli Edebiyatçı akımdan, Fuad Köprülü, Ziya Gökalp gibi isimler de Ziya Paşa’nın bu görüşünü desteklemişlerdir. “Bu halka dönüş hareketinin teorik kaynağı -uygulayıcılar tarafından ister bilinsin isterse bilinmesin- Batı'daki folklor hareketlerine yani Ossianizm'e, Herder’e ve Grimmler'e dayanıyordu. Bu öze dönüş hareketi aydınlar arasındaki tartışmasız egemenliğini Mehmet Emin Yurdakul'dan Rıza Tevfık'e, Beş Hececilerden Yedi Meşalecilere, Nihal Atsız'dan Sabahattin Ali'ye

27 kadar birçok şairin hayatları boyunca veya kimilerinin ise gençlik dönemlerinde verdikleri heyecanlı destekledi.” (Oğuz vd., 2014: 15). Daha sonra Meşrutiyetle birlikte Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Vefik Paşa gibi bazı isimler Türk tarih ve folkloruna yönelmişlerdir. Osmanlı’nın sön dönemlerinde ortaya çıkan akımlardan “Türkçülük Hareketi” Avrupa’daki örneklerinin de etkisiyle “Türk Yurdu” ve “Türk Ocağı” derneklerinin yayınlamış oldukları “Türk Yurdu” ve “Genç Kalemler” gibi dergiler bu akımın yayın organları olup halka inme eğiliminde idiler. Böylelikle Ziya Gökalp’in “Halkiyat” olarak tanımladığı ve ayrı bir disiplin olarak gördüğü “Halk bilimi”nin canlılığı Türk aydınlarının ilgisini bu alana çekmiştir. Ziya Gökalp’in açtığı çığırdan devam eden Fuad Köprülü’nün “Türkiyat Enstitüsü”nü kurması ve burada yetiştirdiği öğrencilerinden olan Pertev Naili Boratav’ın da kendi öğrencileri ve arkadaşlarından oluşan bir ekiple Anadolu’da alan araştırmasına çıkarak birçok folklorik malzeme derlemesi Boratav’ın Türk halk bilimi çalışmalarının öncüsü, yöntem ve teknik belirleyicisi olarak adını Türk edebiyatına altın harflerle yazdırmasını sağlamıştır. Yine Mehmet Kaplan’ın Atatürk Üniversitesi’ndeki kurucusu ve yürütücüsü olduğu halk edebiyatı çalışmaları, onun danışmanlığında yetişmiş doktoralı halk edebiyatçı öğrencilerin Anadolu’nun muhtelif illerindeki üniversitelere dağılarak, halk edebiyatını, halk bilimini öğretmeleri, bu disiplinin yüksek lisans ve doktora çalışmalarıyla araştırma ve incelemesinin devamı sağlanmıştır.

28

İKİNCİ BÖLÜM

MUSTAFA NECATİ SEPETÇİOĞLU’NUN İNCELENEN

ROMANLARINDA HALK BİLİMİ UNSURLARI