• Sonuç bulunamadı

B. MAKALENĠN ÖZETĠ

II. KĠTÂBET-I MÛSĠKĠYYE TÂRĠHĠNE BĠR NAZAR 2

Makâle-i sâbıkamızda kitâbet-i mûsikiyyenin Avrupa memâlikinde sûret-i ihtirâ„ ile mazhar olduğu tekemmülâttan bahs edilmiĢti; bugün de zabt u tahrîr-i nagamât usûlünün memâlik-i Ģarkıyyede ve bilhassa Osmanlılar nezdindeki Ģekl u tarzına dâir cem„ ettiğimiz malûmâtı yazacağız.

ġark mûsikisi nazariyesinden bâhis olarak elde mevcûd âsârın en kadîmi Hakîm-i Ģehîr Fârâbî 'nin "Kitâbü'l-makâlât" unvânlı eser-i bînazîrîdir ki telifi hicretin 330 târihlerine müsâdifdir. Bu eserde nagamât-ı mûsikiyyenin ebced harfleriyle sebt ü tahrîr edilmiĢ olmasına bakılınca hurûf istimâliyle kitâbet-i mûsikîyye fikrinin ilk defa Hakîm-i müĢârün ileyh tarafından mevkî-i tatbîke konulduğuna hükm olunabilir. Fârâbî'nin notası Ģüphesiz ibtidaî bir derecede idi; maahâzâ Fârâbî'den sonra yedinci karn-ı hicrî esâtize-i mûsikiyyesinden Hâce Safîyyüddin Abdülmümin'in telîfâtı bu hususda Hâce-i müĢârün ileyh tarafından bir hatve-i terakkî atıldığına delâlet edecek mebâhisi hâvî olduğu gibi Abdülkâdir-i Merâgî dahî âsârında kitâbet-i mûsikiyye kavâidinden bahs etmiĢ ve hattâ "Câmiu‟l-Elhân" ve "Makâsıdü'l-Elhân" nâmlarıyla telîf ettiği eserlere bestelerinden birini bu nev„ nota ile yazarak derc eylemiĢtir.

Allâme-i Ģehir Kutbeddin ġîrâzî bu hususta daha ileri gitmiĢtir. MüĢârün ileyhin “Dürretü't-Tâc” nâm eserindeki nota tahrîr-i nagamât emrinde o kadar dekâyıkı hâvidir ki el-yevm sâha-i intiĢâra çıkan ekser notalarımızda bile ihmâl edilmekte olan (forte=F) ve (piyano=p) ve (tre=tr) ve emsâli furûk-ı lahniyyeye (nuances) ait daha birçok iĢaretin mukâbilleri Kutbeddîn notasında müsâdîf-i nazar-ı takdîr olmaktadır.

Cennetmekân Sultân Murâd Hân-ı sânî asrında Ahmedoğlu ġükrullâh nâm zât tarafından yazılıp bir nüshası elimize geçen risâle-i nâdirenin on beĢinci faslı -ki "bu ilm-i edvârın ameliyyesini bildirir" ünvânını hâizdir- dokuzuncu asr-ı hicrî evâsıtında dahî Osmanlı mûsikîĢinâslarının kitâbet-i mûsikiyyeye vukûflarını göstermektedir. Müellif merhum, nagamâtın yine hurûf-ı ebced istimâl ederek ne suretle zabt ü tahrîri mümkün olacağını izah ettikten sonra bu vechile yazılmıĢ bir pîĢrevin tarîk-i

terennümünü irâe için Ģu sözleri ilâve etmektedir ki tarz-ı imlâsını aynen muhâfaza ile buraya nakl ediyoruz:

"Ve bunda birkaç tarîka ki onlara pîĢrev derler ol tarîkaların sûretin bildirmek-için yazalım ve ol pîĢrevlerin nağmelerini bildirelim ve her nağmenin altında zahmelerinin hesâplarını Türk dilince yazalım. Nâhir-keĢ ki bu yazılan sûrete bakıp ol pîĢrevi amele getirse ve zahme dediğimiz yere ursa bu sanatta lâ-nazir ola. Ammâ Ģol Ģart ile ki bu kâide-i hâtırında duta ve eğer kitap içinde görse ve hâtırında tutmasa amele getirmek dilese değme rast düĢmez meğer gayet ziyrek ola ve zihni tiz ola ve bu savtların suretinden haberi ola, ol vakt kitâpta görmekle amele götürebilir."

ġurası Ģâyân-ı teessüftür ki bu notanın istimâl ve istikmâline kimse himmet etmemiĢ ve nazariyât-ı mûsikîyemizle beraber bu milli notamızda bilkülliye metrûk kalmıĢtır. Cennet-mekân Sultan Ahmed Hân-ı sâni asrına kadar Osmanlılar arasında nota istimâline dâir târihlerde hiçbir rivâyete tesadüf edilmez. Ancak, Hâkân-ı müĢârün- ileyh asrında, Eflâk Beyzâdelerinden olup müddet-i medîde Dersaâdet‟te ikâmet eden Prens Dimitriyos Kantemir tarafından diğer bir nota ihtirâ„ edildiği bu zâtın bir eserinde müsâdif-i nazar-ı tetebbu„ olmuĢtur.

Kütübhâne-i âcizîde kadîm bir nota mecmûası vardır ki târîh-i tahrîri her halde yüz elli seneden aĢağı olmasa gerektir; beĢ yüz kadar pîĢrev ve semâîyi ihtivâ eden bu mecmûadaki nota, meselâ Yegâhı ( ), hüseynîaĢîranı ( ) " „î ", acem aĢîranı ( ) iĢaretleriyle göstermek ve her nağmenin altına mikdâr-ı imtidâdını erkâm ile irâe etmek sûretiyle yazılmıĢtır. Gerçi mecmûada bu notanın muhterîi kim olduğu gösterilmiyorsa da bazı delâil ve karâine nazaran Prens Kantemir'in ihtirâ„ kerdesi olan notanın bu nota olması zann edilmektedir.

Kulekapısı Mevlevîhânesi meĢâyihinden sâhib-i mirâciyye Nâyi Osman Dede merhumun dahî bir nota mucidi olduğu "Sefîne-i Mevleviyye"de müĢârün ileyhin terceme-i hâli yazıldığı sırada ".. iĢârât-ı muvallahatül- ukûl ile mü'ellifât-ı savtiyyeyi kaleme getirip ukûd-ı eĢkâl-ı ihtirâiyeleri ile zabt-ı hevâ-yı pür-usûle ve akd-ı esvât-ı manzûmeye iktidâr-yâb" olduklarının zikredilmesinden anlaĢılıyor, maamâfîh notalarının ne yolda olduğuna dâir hiç bir malûmât yoktur. Firdevs-i âĢiyân Sultân Selim Hân-ı sâlis asrında mûsikîye pek ziyâde rağbet gösterildiğinden mükemmel bir notaya olan ihtiyâc yine hissedilmiĢ ve Ģehriyâr-ı müĢârün ileyhin emriyle o asrın meĢâyîh-ı kirâmından üstâd-ı bî-müdânî Abdülbâkî Dede merhum 1209 târihinde diğer

bir nota tertîb ve sûret-i istimâlini muarrefî telîf ettiği "Tahrîriyye fi'l-mûsikî" ünvânlı eser-i güzînini huzûr-ı Ģâhâneye takdim ederek nâil-i iltifât-ı bi-ğayât olmuĢtur.

Yakın vakitlerde Mûsîkâ-i hümâyûn ferîki Necib PaĢa dahî bir nota icâd eylemiĢ ise de tamîm-i neĢrine muvaffak olamamıĢtır. Garibi Ģurasıdır ki Ģimdiye kadar ihtirâ„ edilen bu kadar notaların hiçbiri mûsikîĢinâslarımız tarafından mazhar-ı kabûl olamamıĢ iken asr-ı Sultan Mahmûd Hân-ı sâni'de Hamparsum nâmında bir zâtın vaz„ ettiği nota az çok intiĢâr edebilmiĢtir.

Prens Kantemir'in notası hakkında kârilerimize bir fikr vermek üzere bâlâda bahsi geçen mecmûanın ilk sahifesi fotoğrafla bilâ-istinsâh bu nüshamıza derc edilmiĢ ve bu sahifenin baĢındaki "yegâh" pîĢrevinin alafranga nota ile sûret-i mütercemesi dahî zîrine konulmuĢtur. PîĢrevi tedkîk eden mûsikîĢinâsan "yegah" makâmının kadîmen Ģimdikinden ne kadar farklı olduğunu göreceklerdir. Cidden sâmia-nüvâs bir tavra mâlik olan bu pîĢrev usûl nokta-i nazarından bilhâssa Ģâyân-i tedkîkdir. Mûsikî-i Osmânî'de müsta'mel büyük usûllerin etvâr-ı husûsiyyesini inkâr eden ve "dört dörtlük hesabıyla yazılmıyor mu? cümlesi birdir" iddiâsında bulunan zevatın bu bâbda ne kadar yanıldıklarını ispât için bundan mühim bir vesîka-i fenniye olamaz. "Şehbâl" bu nefîs ve kıymetdâr pîĢrevi nefâyis-i âĢinâyân-ı mûsikînin pîĢ-i nazar-ı takdîrine arz edebildiğinden dolayı cidden müftehirdir.

B. MAKALENĠN ÖZETĠ

Rauf Yektâ notanın icadının ne zaman ve nasıl baĢladığına dair pek az bilginin olması münasebetiyle 7. ve 11. sayıdaki makâleleri yazmayı zarûri görmüĢtür. Yektâ, notanın geliĢiminin nasıl olduğuna dair inceleme ve araĢtırmanın müzikle ilgilenen kiĢiler tarafından ihmal edilmesinden yakınmaktadır. Osmanlıda bu konuda kendisinden önce kimsenin bir araĢtırma yapmadığını ve bu kadar tafsilatlı bilgiyi kimsenin vermediğini belirtmiĢir. Makâle notanın oluĢumunda birçok milletin çalıĢma içinde olduğunu olduğunu ve geliĢmesinin hala tamamlanmadığını belirtmektedir. Ġlk yazılmıĢ nota sistemi Yunanlılar tarafından ortaya konulmuĢ olup kendilerine ait alfabelerindeki harflerle gösterilmiĢtir. Milattan sonra altıncı asırda Papa Graguvar Yunan alfabesi yerine Romalılar‟ın alfabesini kullanmaya baĢlamıĢtır. Fakat her memlekette baĢka bir Ģekil aldığından bu yanlıĢlıklara son vermek amacıyla mûsikînin bu yazılıĢ tarzının ortak bir kural içine alınması gerektiği hissedilmiĢtir. 986 yılında Fransa‟da Korpi manastırında çizgi üstüne notaları yazma baĢlamıĢtır. Bu çizgilerin sayısı daha sonra 2,3,4‟e kadar çıkmıĢtır. 1026 yılında Kidü‟nün yapmıĢ olduğu nota sistemi çok büyük

bakılmıĢtır. Özellikle Fransız Süetti, Belçikalı Meren ve Ġngiliz Mis Guluver‟in yapmıĢ olduğu büyük katkıları makâleden öğrenmekteyiz. 11. makâlede Fârâbî, Safîyyüddin, Abdülkâdir-i Merâgî, Kutbeddin ġîrâzî, Nâyi Osman Dede ve Kantemiroğlu‟nun bu konuda yapmıĢ olduğu tafsilâtlı araĢtırmaları görmekteyiz. Türklerde kullanılan nota batıda kullanılan nota sistemiyle aynı özelliğe sahip olmakla beraber 19. ve 20. yüzyılda yaĢayan önemli nazariyatçı ve müzikologlarımızın belirlemiĢ olduğu Türk mûsıkisine ait bemol ve diyezler batıdan biraz daha farklılık göstermektedir.

III. CENNET MEKÂN SULTÂN BÂYEZÎD HÂN-I SÂNĠ ve