• Sonuç bulunamadı

B. MAKALENĠN ÖZETĠ

V. ġARK MÛSĠKÎSĠNE AĠT BĠR MÜHĠM TEġEBBÜS

Avrupa merâkiz-i medînesinin en mühimlerinde neĢr olunan resimli salon gazetelerinin hemân kâffesinde "mûsiki" ünvânı altında bir kısm-ı mahsûs görülmektedir. Bu kısımlarda bir mûsikî meraklısını memnûn ve müstefid edebilecek her nev„ makâlâta tesâdüf olunur. Meselâ operada veyâhûd mûsıkili diğer bir tiyatroda o esnâda verilen oyunlar, büyük konserlerde icrâ edilen meĢhûr bestekârların âsârı, mûsikîye ve mûsikîĢinâsâne müteallik yeniden yeniye neĢr olunan kitablar ile bunların kıymet ve ehemmiyetinden bâhs makâleler... El hâsıl bu kabîlden bütün Ģuûn-ı mûsikîyye arîz ve amîk; bahs ve tenkîde konulur.

Maâmafih isimlerinin de delâlet ettiği vecihle salon gazeteleri erbâb-ı tetebbuâ mahsûs olmadığından bunlara derc olunacak makâlât-ı mûsıkiyyenin herkesçe anlaĢılacak bir lisân ile yazılmasına itinâ olunur. Zâten erbâb-ı tetebbu„ve ihtisâs için ayrıca mevkût risâleler vardır ki bir mûsiki mütehassını alâkadar edebilecek mebâhis de ancak o risâlelerde câ-yı kabûl bulabilir.

"ġehbâl", Avrupalı refiklerinin tuttuğu bu yolu takîbe dahâ ilk nüshasını çıkarır iken karar vermiĢ idi. ġimdiye kadar derc ettiği makâlât-ı mûsikîyye ile bazı nâdirul vücûd ve kıymetdâr âsârın notaları iĢte bu kararın mahsûlüdür. Bir müddetden beri sahâifimizde mûsîkî mebâhisinin görülememesi muharrirlerinin, meĢağil-i husûsiyyelerinden ileri gelmiĢtir. Artık bu meĢağil ber taraf olduğundan ġehbâl, mûsikî hakkındaki programını bundan böyle dahâ muntazam bir sûrette tatbîk edecektir. Binâenaleyh her nüshâsında mûsikîden bahs bir makâle bulunacak ve icâb ettikçe müntehab bir takım âsârın notaları da kemâ-fissâbık neĢr edilecektir.

DüĢünülecek olur ise mûsikimize ait olarak münâkaĢasına muhtaç olduğumuz pekçok mesail-i esâsiyye vardır. Avrupa‟da bu gibi mesâilin halli zımnında vaktiyle uzun uzadıya mebâhisât ve münâzarât vukûa gelmiĢ ve bilâhare bütün o münâzarât bir

hüsn-i neticeye iktirân ederek esâsa ait ihtilâf-ı efkârdan Ģimdiki hâlde eser kalmamıĢtır. Bunun için Avrupa gazetelerinin mûsikî sahâifî alel-ekser sırf Ģuûn ve mesâil-i hâzıra-i mûsikîyye ile imlâ olunur.

Bize gelince bilmem ki o derecelere vusûlden ne kadar uzak olduğumuzu söylemeye hâcet var mıdır? MûsikîĢinâslarımız bu husûsda o kadar lâkayd bulunmakdadırlar ki, bunlar da henüz mûsikîmizin milel-i sâire mûsikîleri arasında hâiz olacağı vazc

ve mevkiî tayin etmek için bir hareket-i fikriyye, bir teĢebbüs-i âsârı bile meĢhûd olmamaktadır.

Ġlân-ı meĢrûtiyetten sonra birer ikiĢer teĢekkül eden mûsikî cemiyyetlerinin her nedense nâmları iĢitilmez oldu. ġirâze-i intizâmları bozuldu. RevĢ hâle nazaran asr-ı hâzıra lâyık sûrette mûsikî-yi millîmiz tenessuk edecek erbâb-ı iktidârın yetiĢmesi için biraz daha beklemekliğimiz lâzım gelecek. Bu erbâb-ı iktidâr ise, zann ederiz ki, Öyle hudâ-yı nâbit olarak yetiĢmez, onların neĢv u nemâsına hizmet edecek konservatuarlar, bizdeki tabîr-i mârûfuyla dârülmûsikîler ister. Bu müessesât-ı medeniyyeye teĢebbüsâtın alelhusûs memleketimizde, sırf teĢebbüs-i Ģahsî ile kâim ve pâyidâr olabileceğini zann etmek kadar hatâ tasavvur olunamaz. Paris gibi bir Ģehîr-i Ģehirdeki dârülmûsikînin hükûmetten aldığı tahsîsât sâyesinde temîn ve ibkâ-yı mevcûdiyet edebileceği malûm iken bizde bunun aksini beklemenin, husûl-i muhâle rabt-ı emel kabîlinden olacağı derkârdır.

Binâenaleyh hâl-i hâzırdaki resâil-i mevkûte ve cerâid-i yevmiyyemize terettûb eden vazîfe, memleketin Ģuûn-i hâzıra-i mûsıkiyyesine dâir malûmât vermekle beraber, Türk mûsikîsini esâslı bir teceddüde mazhar kılmak için ne gibi vesâite mûrâcaat ve ne gibi mesâilin halline gayret etmek lâzım geleceğine dâir efkâr-ı umûmiyyeyi tenvir ve ihdâr cihetlerine münhasır olmak icâb eder. Efkâr-ı umûmiyye bir kere bu yolda kâfi derecede malûmât ile mücehhez olduğu halde hükûmetimizde bu husûstaki noksânımızın izâlesi esbâbını düĢünmeye mecbur olur; artık resmî bir dârülmûsikî mi açacak? Yoksa sınâyi-i nefîse mektebine bir mûsikî Ģubesi mi ilâve edecek? Ne yapacaksa yapar. ĠĢte yalnız bu sâyededir ki mâzînin parlaklığı nisbetinde istikbâli de ĢaĢaalı görünen milli mûsikîmizi büsbütün mahv ve ziyâadan kurtarmağa muvaffak olabiliriz.

Mûsikîmizin tanzîm ve ihyâsı meselesi mevzû-ı bahs olunca Rusların milli mûsikîleri için sarf ettikleri mesâiyi hatırlamamak mümkün olamıyor. Filhakîka Rus

mûsikîsi yakın zamanlara kadar neydi? ġimdi ne oldu? Yalnız bu sûallerin cevâbı bizce cidden mûcib-i intibâh bir ders teĢkil edebilir. Maahazâ makâlemizin hacmi bu bahsin lâyıkıyla tedkîkine müsâid olmadığından Rusların terakkiyyât-ı mûsikiyyesinden bizim için Ģâyan-ı istifâde görünen cihetlerin ayrı bir makâle ile teĢrîhî daha münâsib olacaktır. ġimdilik Ģu kadar diyebiliriz ki; Rus mûsikîsi düne kadar Avrupaca hemânde gayr-ı malûm idi; halbuki garbın en güzîde sahnelerinde bugün Rus mûsikîsinin iĢgâl ettiği mevkî-i ihtirâm, diğer milel-i garbiyye mûsikîlerinden dün bir derecede olmaktan baĢka istikbâlde bu mûsikînin daha âlî derecâta irtikâ edeceğine de Ģübhe olunmamaktadır.

Ruslar böyle bir muvaffâkiyyeti bu kadar az bir zamanda nasıl istihsâl edebildiler? Hakîkaten merak edilecek bir mesele gibi görünen Ģu muvaffâkiyyet-i serîanın esbâbı tahlil edebilince anlaĢılır ki Ruslar kendi kadîm mûsikîlerini canlandırmak ve onu Avrupa mûsıki-yi hâzirunun eĢkâl-i nazar-ı karîbi ile telleyip pulladıktan sonra inzâr-ı rağbete vazc

etmekten baĢka bir Ģey yapamamıĢlardır. Elyevm bütün garb sahnelerinde alkıĢlanan Rus operalarının garbiyyûna en hoĢ bir tesîr icrâ eden parçaları hep millî Rus havalarından. Rusya‟nın muhtelif mahallerinde toplanmıĢ avâm Ģarkılarından husûle gelmiĢtir. Bunlardaki ciyâdet-i lahniyye ile nagamâtın tarz-ı tertîbindeki insicâm ve tabiîyyeti garb ulemâ-yı mûsikîsi pek büyük sitâyiĢlere lâyık bulunuyorlar.

Acabâ Türklerin milli mûsikîsi bu derece mazhar-ı sitayiĢ olan Rus mûsikîsinden de aĢağı mıdır? Bunu iddiâ edecek hiç kimse bulunmaz, itikâdındayız. Çünkü her türlü hissiyât-ı taraf-gîrâneden tecerrüdle söyleriz ki bu iki kavmin milli mûsikîleri arasında mevcûd farkın büyüklüğü herkesin bissuhûle takdîr edebileceği bir mertebededir.Ancak bizim bu fikrimizin tarafgirliğe haml olunacağı iddiâ edilse bile Rus milli Ģarkılarının en meĢhurlarını hâvi olarak "Rimskey Korsakof' ve "Bâlâgiref' gibi müsikîĢinâslar tarafından neĢr edilen mecmûalar meydanda olduğundan bunların muhteviyâtı ile bizim milli Ģarkılarımız bîtaraf bir Avrupalıya gösterilerek mütâlaası sorulduğu takdirde her iki mûsikîyi ba„de ttedkîk beyân edeceği re'yin de yine bizim fikrimizi teyîd edeceğine Ģüphe etmemekteyiz.

Doğrudan doğruya müntesîb-i mûsikî olmayanlar bile takdîri mümkün olan bu hakîkat karĢısında mûsikîmizin hâl-i hâzır metrûkiyyeti ciddi te'essüfleri davet ediyor.

O halde niçin bu kadar tenbel davranıyorsunuz da vaktiyle Çuhaciyân Efendi‟nin bestelediği bir iki operet tecrübesinden baĢka yeni eserler meydâne koymuyorsunuz? Ġlâ-nihâye bunlardan baĢka milli operet dinlememeğe mahkûm muyuz?

Fikrimizce bu iĢte bestekârlarımıza isnâd-ı ihmâl ve tesyib pek de doğru değildir. Vâk'ân Ģimdi böyle bir bestekârımız mevcûd mudur? Değil midir? Bu da ayrı bir meseledir yâ! Haydi böyle bir bestekârın vûcûdunu kabul edelim. Umûr-ı bedîhiyyedendir ki o bestekâr her Ģeyden evvel eserinin vesâit-i icrâiyyesi olan sanatkârlara, tabîr-i diğerle, muktedîr hânende ve sâzendelere muhtâctır. Birçok emek sarfıyle meydâna getireceği eserini arzûsu vechile oynatacak, çaldıracak kimseleri bulacağına kânic

olmayan bir kimseden ihtiyâr-ı külfetle bir operet veya bir opera tanzimi gibi bî-hâsıl bir himmet beklenebilir mi? Tabiîdir ki buna ihtimâl verilemez.

Gerçi Ruslar bugün Avrupaya karĢı milli mûsikîleriyle iftihâr edebilecek bir dereceye pek az bir zamanda geliverdiler, diyoruz; ve bize böyle görünüyor. Halbuki Rus mûsikîsinin hâl-i hâzırında görülen tekâmülün esâsları çok vakt evvel vazc edilmiĢtir. Mûsikînin Rusya‟daki safahât-ı terakkîsine atf-ı nazar eder isek bilhassa son asırdan beri, Petersburg‟da mûsikî akademilerinin, cemiyyet ve mekteplerinin büyük bir faâliyet ile çalıĢtıklarını görürüz. Avrupalıların Ģimdi vehleten gözlerini kamaĢtırân Rus operaları ise bu müesseselerin mahsûl-i say u gayreti olarak yetiĢen erbâb-ı mûsıkiyyenin eserleridir.

ĠĢte bestekârlarımıza tavsiye edilen muâhizâtı haklı bulamayıĢımız bu cihetleri düĢündüğümüzden ileri gelmektedir. ġu halde bizim de Avrupa‟ya karĢı bilfiil bir mevcûdiyyet-i milliye-i mûsıkiyye göstermek derecelerinden maatteessüf çok uzakta bulunduğumuz tezâhür ediyor.

Muhibb-i mûsikî geçinen zevâtın pekçok olduğuna kânic bulunduğumuz bu memlekette milli mûsikîmizin ihyâsı için neden ciddi ve esâslı bir teĢebbüs vukû bulamıyor? Ve daha doğrusu maârif nezâreti bu husûstaki vazîfe-i resmiyye-i delâletkârânesini niçin diriğ ediyor? Buralarını anlamaktan âciz olduğumuzu itirâf ederiz.

Maamâfih resmi teĢebbüsâtın adem-i vukûunu gören erbâb-ı merâkın yine bir taraftan husûsî tecrübelere kalkıĢtıklarını memnûniyyetle istihbâr ediyoruz. Geçende Ģerefıyâb-ı mülâkatı olduğumuz bir refîk-i kadîm, bize bu bâbda kuvvetli ümitler

verecek sûrette bir teĢebbüs-i cedîde bulunduğunu tebĢir etti. ġehrimiz mahâfıl-i ilmiyye ve fenniyyesinde pek marûf bir sîmâ-yı muhterem olan bu zât dedi ki:

"Yeniçerilerin mûsıkasını ihyâ etmek istiyorum. Hani Ârif PaĢa merhûmun "Kıyâfet-i Atika-i Osmâni" nâmındaki eserinden kartpostalların üzerine nakl edilen yeniçeri bandosu yok mu? ĠĢte onu aynen canlandırmak fikrine düĢtüm. Bir hayli masraf ihtiyâriyle bando efrâdının bütün elbise ve ser-pûĢlerini müceddiden imâl ettirdim. Bandonun kullanacakları âlât-ı mûsikîyyenin bazıları âlât-ı cedîdeden olacak ise de bunda da eski âlâta en müĢâbih ses verenleri intihâb ettim. Yakında bir konser vereceğiz. Bu bandoya çaldıracağım en nefis âsâr-ı milliyeye garb mûsikîsine vukûf-ı küllisi bulunan bir üstâd tarafından bas konuldu.

Bildiğimiz "Rast" pîĢrevi öyle bir hâle geldi ki dinlemekle doyulmuyor. Selîm-i Sâlis Hazretleri'nin "sûzidilârâ" fasl-ı meĢhûru da programımıza dâhildir. Bu âsâr-ı bedîanın böyle târîhi bir Ģekil ve kıyâfeti hâiz bir bando tarafından icrâsı cidden büyük bir te'sir husûle getiriyor. Bu teĢebbüsümle mûsikîmizin ne kadar müste„d-i terakkî olduğuna dâir Ģarklılara da, garblılara da bir fikir imâli verebilir isem kendimi bahtiyar add edeceğim..."

Cidden alkıĢlanacak bir teĢebbüs terakkî-perverâne değil mi? Mîr-i muhteremi teĢvîk için takdîr ve tebrîk vâdisinde bir hayli sözde; biz söyledik. Konserin ne günü verileceğini sorduk; henüz tekarrur etmediğini ve gününün evrâk-ı havadisle ilân edileceğini beyân ettiler.7

(l) Mûsikîyi seven kârilerimizin alâkadar olacaklarını tahmin ettiğimiz bu câlib-i dikkat teĢebbüsden Ģimdilik daha fazla bahse lüzum görmüyoruz. Konser verildikden sonra tabiîdir ki mütalaâtımızı daha etraflı sûret de arz ederiz.

30Kânûn-i Sâni 1317

B. MAKALENĠN ÖZETĠ

Rauf Yektâ bu makâlesinde ġark Mûsikîsinin Garp mûsikîsine göre neden ilerleyemediğini, mûsikîĢinâslarımızın mûsikîmizin geliĢimine neden lakaydâne davrandığını, hükûmetimizin ve basın yayın organlarının bu konu hakkında gerekli

7

TeĢebbüsünden bahs ettiğimiz zât Celâl Esad beydir. Âsâr-ı mûsikîyyeye bası koyan üstâd da mösyö Radelyadır. Konser Ģubatım on beĢinde verilmiĢdir. Makalemiz, târihinde anlaĢıldığı vechile evvelce yazılmıĢ idi.

yardımı göstermediğinden yakınmaktadır. Bizim mûsikîĢinâslarımızın bu konu hakkında yeterince tartıĢmadıklarından , mûsıki açısından birçok araĢtırmadan uzak kalmalarından duyduğu üzüntüyü belirtmektedir.Yeni olmasına rağmen Rus mûsikîsinin çok kısa bir sürede ilerleyiĢinin sebebi mûsikîlerinin bizden daha iyi olduğundan değil , gerek mûsıkiĢinâslarının gerekse Rus hükûmetinin göstermiĢ olduğu ehemmiyetten kaynaklandığını belirtiyor. Bizim mûsikîmizin onlardan kat kat daha üstün olduğunu fakat bizim bir konservatuvarımızın bile olmayıĢı bu konu hakkında ciddi esaslı bir teĢebbüsün atılmaması mûsıkimizin terakkiyâtına mani olduğunu belirtiyor.

Bu makâle bizlere o dönemde ne kadar kötü bir durumda olduğumuzu , ne gibi problemlerle karĢı karĢıya olduğumuzu göstermektedir. Rauf Yektâ batıdaki mûsıki alanındaki geliĢmeleri takip eden mecmûalar gibi ġehbâl‟in de onlar gibi bir misyonu yüklendiğinden bahsetmektedir. ġehbâl sayesinde mûsikî sorunlarını duyurma imkanı bulmuĢtur.