• Sonuç bulunamadı

3. KÜRESELLEŞME

3.2. Küreselleşmenin Tarihsel Gelişimi ve Genel Görünüm

Küreselleşmenin ne zaman başlamış olduğu konusundaki tartışmalar üç olasılık üzerinde yoğunlaşmaktadır. Küreselleşme tarihin başlangıcından itibaren var olan bir süreçtir. Ancak son yıllarda ani artış olmuştur. Küreselleşme modernleşme ve kapitalizmin gelişmesi ile yaşıttır. Son yıllarda hızında artış görülmektedir. Küreselleşme sanayi örtesi toplum, modern ötesi toplum ve kapitalist düzenin çözülmesi ile ilgili olarak son olarak ortaya çıkan bir olgudur ( Eşkinat, 1998: 8, 9 ) .

Günümüz dünyasında uluslar arası ilişkin en önemli kavramlarından biri olan küreselleşme, 20.yüzyılın bir buluşu değildir. Çakmak taşı ticareti yapan Neandertal insanından beri ticaret uluslar arası bir kimlik taşımakta ve küreselleşme ilk çağlardan itibaren tarih sahnesinde boy göstermektedir ( DPT, 2000: 50 ) .

Küreselleşmeye neden olan çeşitli güçler daima var olmuşlarsa da 15.yy’a kadar bunların ivmesi oldukça yavaş olmuştur. 15. yüzyıla kadar küreselleşmenin gelişim süreci doğrusal değildir. Bu süreçte kopukluklar bulunmaktadır. 15. ve 16. yy’ larda modernleşme olarak da adlandırılan Avrupa’da ki toplumsal dönüşümle beraber küreselleşme artış yönünde doğrusal bir gelişme sürecine girmiştir. Teknik açıdan da küreselleşmenin başlangıcı 15. yy olarak ifade etmek daha doğru bir yaklaşımdır. Çünkü Kopernik’ten önce insanoğlu bir küre üzerinde yaşadığının bilincinde değildir. O halde küreselleşme, modernleşme ile ilgili bir olgudur ( Eşkinat, 1998: 9 ) .

Bir başka yaklaşıma göre ise dünyada küreselleşme ve bölgesel entegrasyonun hareketleri ikinci dünya savaşından sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. Siyasal sınırla ekonomik sınırların birbirinden ayrılması ve ekonomik sınırların ortadan kaldırılması olarak tanımlanan küreselleşme olgusu, aslında iki yüzyıldan fazla bir geçmişe sahip serbest ticaret savunucusunun bir uygulaması ya da sonucu olarak görülmektedir. Bu konudaki ilk somut adımlar 1947 yılında GATT Anlaşması (Genel Gümrük Anlaşması)’ nın imzalanmasıyla artmıştır. O yıldan günümüze dek yapılan sekiz GATT Raunduyla dünya ölçüsünde serbest ticarete yönelinmiştir (Güzelcik, 1999: 18, 19 ) .

Ekonomik olayların küreselleşmesinin genellikle 1960’larda ortaya çıktığı düşünülür. 1960’lı yıllar, bir taraftan küreselleşmenin sürdürdüğü diğer taraftan da ticari faaliyetlerin hız kazandığı bir dönemdir. Ancak küresel faaliyetler, süreli olarak eski olsa da, küreselleşme kavramı oldukça yenidir ( Tutar, 2000: 21 ) .

1960’lı yılların başında ve ortasında Amerikan şirketleri’nin deniz aşırı pazarlarındaki hareketi ile birlikte küreselleşme çalışmaları görülmeye başlamıştır. Yerli pazarlarda yavaşlayan büyüme hızı birçok şirketi Amerika’nın dışındaki zengin pazarlara yatırıma yöneltmiştir. Örneğin, coca cola Amerikan pazarındaki yavaşlamadan etkilendiği halde, uluslar arası pazarlarda hızla büyümektedir ( Güzelcik, 1999: 19 ) . 1980’lı yıllarda dünyada, global bir sermaye piyasası olmuştur. Özellikle, duvarların yıkılması (1989); soğuk savaş dönemini sona erdirip, yeni bir dünya düzeninin oluşumunu hızlandırmıştır. Artık 1990’lı yıllar, dünya ekonomisinde küreselleşmeye ayak uydurulmaya çalışılan bir dönemin başlangıcıdır ( Centel, 1998: 61) .

Böylece 1990’lı yılların başından itibaren dünyada geleneksel siyasi blokların yıkıldığı, liberal eğilimin güçlendiği, teknolojik gelişmelerin sınır tanımaz halde önemli değişimlere yol açtığı bir dönem başlamıştır. Bu dönemde uluslararası mücadele, mal ve

finans piyasaları milli sınırları aşmaktadır. İletişim teknolojisindeki hızlı gelişme, hem başlayan sürecin ürünü ve öncüsü olmakta, hem de ekonomik, siyasal ve kültürel bir küreselleşmeyi zorunlu kılmaktadır. İletişim teknolojisindeki gelişmeler, uluslar arası siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerdeki zaman, mekân ve fayda kavramlarını geliştirmiştir. Haberleşme, iletişim ve ulaşım teknolojisindeki ilerlemeler karşılıklı etkileşimi artırdığından, evrensel ölçülülerde bir tüketim kültürü ortaya çıkmaktadır. Hızlı sanayileşme sonucu ortaya çıkan çevrenin bozulması ve kirlenmesi, hava, su, toprak kirlenmesi gibi sorunlar tüm ülkelerin ortak problemi haline gelmiştir ( Güzelcik, 1999: 21) .

Küreselleşme sürecinin başlamasıyla birlikte birçok işletme hayatta kalabilmek için, uluslar arası faaliyetlere katılmak ve küresel yeterliliklerini artırmak zorunda kalmışlardır. Böylece dünya çapında faaliyet gösteren çok uluslu işletmeler ortaya çıkmıştır. Küresel işletmelerin dünya ticaretinde ağırlıklı olarak görüldüğü zaman ise 20. yy’ın ikinci yarısıdır (Güzelcik, 1999: 21, 22 ) .

Ellwood’a göre ise, küreselleşme, eski bir süreci tarif eden yeni bir kavramdır. Aslen beş yüzyıl önce başlayan Avrupa sömürgecilik dönemi ile birlikte küresel ekonominin bütünleşmeye başlamasıdır. Ancak küreselleşme süreci son çeyrek yüzyılda bilgisayar teknolojisindeki ilerleme, ticari engellerin kalkması ve çok uluslu şirketlerin siyasi ve ekonomik güçlerinin artmasıyla hızlanmıştır ( Ellwood, 2002: 13 ) .

Robertson ise küreselleşmenin coğrafi keşifler, güneş merkezli evren teorisi, dünyanın ilk haritasının yapılması böylece yere ilişkin ilk genellemelerde bulunması ile başladığını ifade etmektedir ( Aslanoğlu, 2000: 127 ) .

Mc Luhan ise, küreselleşmenin sinyallerini daha 1960’lı yıllarda vererek

“ küresel köy’’ terimini kullanmış, dünya ekonomisinin tüm yönleriyle tek bir Pazar haline geleceği düşüncesinin temelini atmıştır ( Dulupçu, 2001: 17 ) .

“ Küresel’’ kavramı ilk defa, Marshall MC Luhan’ın “ küresel köy’’terimini kullanmasıyla literatüre girdi. Kavram, 1980’lere doğru Harvard, Stanford, Colombia gibi Amerikan işletme okullarında kullanılmaya başlandı. Küreselleşme kavramının kendisi eski olmakla birilikte, sosyal süreçleri tanımlamak amacıyla, akademik dile yeni girdi.

Globalleşmenin ekonomik boyutunun yanında, politik ve siyasal boyutu, uluslar arası ilişkilerde daha önce kullanılmaya başlandı. Kavram uluslar arası siyasi literatüre 1970’li yılların başlarında girdi ( Tutar, 2000: 21, 22 ) .

Kısacası, 1960’lı yıllara kadar küresel, küreselleşme, küreselleşen gibi kavramların kullanımı sık değildir. Kavramın akademik çalışmalarda sık sık yer alması 1980’li yıllarla birlikte başlamıştır ( Eşkinat, 1998: 6 ) .

Küreselleşmenin kapitalist gelişme süreciyle bir bağı vardır. Küreselleşme, Avrupa kültürünün yeni sömürgecilik, kolonizasyon, kültürel kaynaşma ve tüm dünyaya yayılma çabalarının bir sonucudur ( Eşkinat, 1998: 7 ) .

Küreselleşme tarihin kırılma noktalarının bir bütünlük arz ederek oluşturduğu ve oluşturmaya devam edeceği bir süreçtir. 1919 ile öncesinin modernleşme hareketi ve bu sürecin ulus devleti doğurması, 1919 ve İkinci dünya savaşına kadar geçen dönemde dünya çaplı kriz ve savaşların ulus ve ekonomileri yeniden şekillendirmesi; İkinci dünya savaşı “ Konjoktürel yükselmenin’’ ortak çıkar alanları yeniden tanımlaması, petrol şoku ve sonrasında gelişmemiş ekonomilerin dışa açılmasının alt yapısının hazırlanması, 1989–1995 yılları arasında tek kutuplu ya da kutupsuz dünya düzeninin şekillenmesi ve Clinton ile birlikte ABD patentli yeni ekonomi konseptinin realize edilmesi gibi farklı kırılmalar bir bütünlük içerisinde küreselleşmeyi şekillendirmişlerdir ( Dulupçu, 2001: 22 ) .