• Sonuç bulunamadı

Kürdistan halkına

Belgede TOPLU YAZILAR Mazlum Doğan (sayfa 82-90)

9-10 Eylül 1979’da Siverek’in Axşun köyünde içlerinde Cuma Tak’ın da bulunduğu beş PKK savaşçısı köyü kuşatan M.Celal Bu-cak’ın 60-80 çapulcusu ile son mermileri ve son nefeslerine kadar dövüşerek şehit oldular.

Türk devletinin açık desteğinde hareket eden M.Celal Bucak’ın çapulcuları tarafından dört yoldaşı ile birlikte katledilen Cuma Tak kimdi? Ne için, neye karşı savaşırken şehit düştü? Onu katledenler kimdiler, hangi amaçla, kimin adına savaşıyorlardı?

Cuma Tak, Siverek-Hilvan yöresinde geçimini M.Celal Bucak ve öbür feodallere yarıcılık yapmakla veya Çukurova’ya mevsimlik işçi olarak çalışmaya gitmekle temin etmeye çalışan yoksul bir köylü ailesinin çocuğuydu. Cuma Tak, çocukluk yılları köyden köye göç eden ailesinin sefil yaşantısını, tüm acı ve ızdıraplarını paylaşmakla geçti. Yazlarını küçük yaşına rağmen üretime katıl-makla geçiren Cuma, yedi yaşından itibaren her kış Hilvan’da okula devam ediyordu. Ortaokulu bitirdikten sonra ailesi kendisini okutacak güçten yoksun olduğu için, parasız yatılı Tunceli öğret-men okuluna kaydoldu.

Çocukluğundan beri feodallere self olmanın acısı ve kinini yüre-ğinde taşıyan Cuma, Türk devleti ve Kürt feodalleri arasındaki, açık işbirliği, dayanışmayı gözleri ile gördüğünden antifeodal, antisö-mürgeci duygularla doluydu. Bu nedenle sosyal şoven akımların Dersim yöresindeki etkinliğine rağmen onların safında yer almaya yanaşmadı. Fakat o yıllarda bağımsız bir grup olarak yeni yeni şe-killenmekte olan Kürdistan devrimcileriyle tanıştığında onların

saf-larında yer almakta tereddüt etmedi.

1975-76 yıllarına rastlayan bu dönemde, Kürdistan devrimcileri iki cephede hakim ulus milliyetçiliğinden etkilenen sosyal şove-nizmle ve Kürt egemen sınıflarından kaynaklanan reformist tesli-miyetçi burjuva milliyetçiliğine karşı amansız bir ideolojik kavga yürütmekteydiler. Bu mücadelenin aktif bir militanı haline gelen Cuma Tak, burjuva milliyetçiliğinin kalıntılarından sıyrılarak yurt-severliği enternasyonalizmle birleştirdi.

Kürdistan devrimcilerinin Dersim yöresinde sosyal şoven akım-lara karşı verdikleri mücadeleye aktif oakım-larak katılan Cuma Tak, yazın döndüğü Siverek’te de DDKD içinde örgütlenen Kürt burjuva milliyetçiliği ile savaşmakta idi. Bu kavga zaten fedakar, kararlı, cesur ve atak bir kişiliğe sahip olan Cuma’yı çelikleştirdi. Ona komünist bir kişilik kazandırdı. Kürdistan devrimcilerinin kendisine verdiği her göreve tereddütsüz koşan Cuma yoldaş, özellikle iyi silah kullanan bir usta halk savaşçısı olacağını daha o zamandan ortaya koymuştu.

1977 yılında Dersim’den ayrılan Cuma yoldaş önce Siverek’te, oradan da verilen görev üzerine, faşistlerin yoğun bir şekilde örgüt-lenerek şehirde denetimi ele geçirdikleri Urfa ili merkezine gitti. O dönemde devrimci faaliyet yürütmek bir yana, Urfa’ya adım atmak bile faşist olmayan bir kişi için cesaret demektir. Örgütlü faşist glerin estirdikleri teröre rağmen Cuma, Urfa’dan ayrılmayarak üç-beş yoldaşıyla faşistlere karşı mücadeleye atıldı.

Cuma Tak ve Halil Çavgun yoldaşların da içinde oldukları bir avuç Kürdistan devrimcisinin faşistlere karşı şiddet temelinde ge-liştirdikleri mücadele kısa sürede meyvelerini veremeye başladı.

Dikkatle planlanıp uygulanan eylemler sonucu onlarca faşist kadro saf dışı edilerek faşist örgütlenme önemli ölçüde dağıtıldı. Devrimci faaliyet için uygun çalışma ortamı yaratıldı. Özellikle gençlik içinde yürütülen faaliyetlerle faşistler okullardan temizlendi. Geniş yurt-sever aydın kitlesi oluşturuldu.

Urfa yöresinde aldıkları darbelerle dağılma yoluna giren faşistlerin kışkırtması ve devlet güçlerinin hazırladıkları bir komplo ile Süley-manlar adıyla anılan gerici aile tarafından Hilvan’da Halil Çavgun yoldaşın katledilmesi üzerine aşiretçi feodal eşkiya çetesine karşı

mücadeleyi örgütleyip yönetmekle görevlendirilen Kürdistan dev-rimcileri arasında Cuma Tak yoldaş da vardı. Hilvan’da yürütülen mücadele Cuma Tak’ın yalnızca güçlü bir asker değil, aynı zamanda güçlü bir örgütleyici, siyasetçi ve halk önderi olduğunu ortaya koydu.

Cuma, Hilvan direnişi boyunca ortaya çıkan yanlış eğilimlere karşı doğru ve devrimci tavrın saptanmasında ve başarıyla uygulan-masında olağanüstü bir gayret gösterdi. Yanlış eğilimlerin bertaraf edilerek, doğru devrimci anlayışın mücadeleye egemen kılınmasın-daki katkısı, devrimci otoriteyi hakim kılmasınkılınmasın-daki disiplinli ve fe-dakar çalışması tüm yoldaşlara örnek oldu. Salih Kandal ve Hilvan mücadelesinde görev alan diğer önder kadrolarla tam bir uyum içinde çalışarak eylemlerin planlanıp uygulanmasında, devrimci sempatizanların eğitilmesinde, kitlelerin örgütlenerek mücadeleye seferber edilmesinde büyük başarılar sağladı.

Cuma yoldaş, örgütsüz ve amatör bir çabayla, legal dernekçilik ve dergicilikle sağlıklı bir devrimci mücadelenin geliştirilemeyece-ğini, bu nedenle sömürgecilerin koyduğu sınırları tanımayan devrimci bir proletarya partisinin kurulması gerektiğini başından beri savundu.

Ona göre, ulusal kurtuluş mücadelesi, proletarya partisi önderliğinde örgütlenerek mücadeleye atılan halk kitlelerinin uygulayacağı dev-rimci şiddetle zafere ulaşabilirdi. Fakat kitleleri örgütlemek, sömür-gecilerin baskı ve zulmünden ötürü kolay değildi. Onları örgütleyip mücadeleye çekebilmek için devrimcilerin kendilerini korumalarını, kitlelerin örgütlenmesi önünde engel olarak dikilen ajan yapı, kurum ve kişilere karşı mücadele ederek etkisizleştirmek gerekiyordu.

Kürdistan’daki ajan yapı, kurum ve kişilere karşı geliştirilen mü-cadelenin başından beri içinde yer alan Cuma yoldaş, Türk sömürge-cilerinin ajanlarına karşı geliştirilen mücadeleye seyirci kalmayacak-larını, bu mücadelede her türlü maddi ve manevi desteğin de ötesinde bizzat ordularıyla uşaklarının yanında savaşa katılacaklarını biliyordu.

Nitekim, kitlelerin talep ve arzuları üzerine kendisinin de içinde olduğu bir grup yoldaş M. Celal Bucak’a karşı mücadeleyi örgütlemek ve yönetmekle görevlendirildikleri zaman, Cuma “Mehmet Bucak dev-letle iç içe girmiştir. Çünkü, sömürgeciler Bucağı Süleymanlar gibi alttan alta desteklemekle kalmayıp çatışmalara silahlı güçleri ile aktif olarak katılacaklardır. Fakat yörede, hatta bir bakıma Kürdistan’da

gericiliği dağıtmak, kitleleri örgütleyerek devrime seferber etmek için, bu mücadele gereklidir. Devlet Maraş’ta resmi ve sivil güçleriyle dü-zenlediği kitle katliamı ile Kürt halkına karşı yeni soykırımlar ve top-yekün imha dönemi açmıştır. Böylesi bir dönemde devletin kendisine bağlı tüm milis teşkilatlarını, aşiret feodal eşkıya çetelerini, ajan ör-gütleri hatta reformist teslimiyetçi burjuva milliyetçileriyle sosyal şo-ven akımları da harekete geçireceği gerçeğini hesaba katmalı, buna göre mücadelenin hazırlıklarını yapmalıyız” demişti.

Cuma Tak, haydut başı M.Celal Bucak’a karşı gerçekleştirilen Kırbaşı baskınını bizzat planlayıp uygulayan önder PKK kadrola-rından biriydi. Bilinçli, kararlı, disiplinli ve cesur politikası ile yol-daşlarının ve kitlelerin güvenini kazanan Cuma yoldaş, bu üstün meziyetleri ve savaşçı devrimci kişiliği yüzünden yöredeki tüm ge-ricilerin ve M. Celal Bucak’ın çapulcu sürüsünün yüreğine korku salmıştı. Bu nedenle Türk devleti ve uşaklarının başlıca hedeflerinden biri durumuna gelen Cuma yoldaş 9 Eylül 1979’da Cuma Bozkoyun, Ali Çat, Sadun Demirkoç ve Abdurrahman Manap adlı PKK savaş-çılarıyla birlikte Bucak mıntıkasına geçmek üzere Siverek’in Axşun köyüne gitti. Geceyi köyde geçirerek, ertesi gün yollarına devam edeceklerdi. Fakat Cuma Tak ve dört arkadaşının Axşun’da olduğunu haber alan M.Celal Bucak’ın 80 kadar çapulcusu köyü kuşatarak

“teslim ol” çağrısında bulundular. Cuma Tak, düşmana teslim ol-manın PKK partizanlarının kitabında yazılı olmadığını, bu nedenle teslim olmayacaklarını söyleyerek “yiğitseniz gelin, kendiniz teslim alın” cevabını verdi.

Cuma Tak ve yoldaşlarıyla Bucak’ın haydutlarıyla çatışma ara-lıksız olarak iki gün sürdü. Bu çatışma esnasında birkaç çapulcu öldürüldü, bir o kadarı da yaralandı. Cuma Yoldaş, çatışma süresi boyunca çapulculara hitaben zaman zaman yaptığı konuşmalarda

“ben ve arkadaşlarım PKK savaşçılarıyız. Biz Türk devletinin Kür-distan üzerindeki baskısına, sizi bir insan malzemesi olarak kulla-nan Celal Bucak gibi ağaların halk üzerindeki zulmüne karşı sa-vaşıyoruz. Haklı ve şanlı bir kavganın neferleriyiz. Ölsek de ülkemizin bağımsızlığı, halkımızın kurtuluşu için öleceğiz. Peki ya siz niye dövüşüyorsunuz? Niçin ölümü göze alıyorsunuz? Sizi mahkum durumuna düşüren Türk devleti ile size her türlü zulmü

reva gören, kanınızı sülük gibi emen ağalar için değil mi? Biz şan ve şerefle gözümüz arkada olmadan öleceğiz. Ama siz bu şerefsiz yolda oldukça her gün bin defa ölmüş olacaksınız. Karılarınıza, çocuklarınıza ve diğer yakınlarınıza açlık ve sefaletten başka bir şey vaat edebilir misiniz?” dedi.

Çatışmada Abdurrahman ve Ali yoldaşlar şehit düştüler. Diğer yoldaşlar da ikinci günün sonunda mermileri tükenince Cuma, Bu-cak’ın çapulcularına “mermilerimiz tükendi. Bize cephane verin, sizinle yine savaşalım. Bilin ki biz ölebiliriz, fakat PKK önderliğin-deki Kürt halkı ölmeyecektir. Bizim ömrümüzün sonuna kadar şerefle taşıdığımız şanlı kızıl bayrak er ya da geç zafere ulaşacaktır.

Siz ise hizmetinde olduğunuz, ülke ve halk düşmanı feodal kom-pradorlarla TC’nin PKK önderliğindeki Kürdistan halkı tarafından tasfiye edilmesiyle kahrolacaksınız. Kahrolsun sömürgecilik, kah-rolsun hain Kürt feodalleri ve uşak aşiret reisleri. Yaşasın demokratik Kürdistan. Yaşasın Kürdistan proletaryası ve halkımızın yüce önderi PKK”, diyerek, silahını düşmana teslim etmektense ateşe atıp yak-mayı tercih ettiler. Daha sonra çapulcular Cuma’nın da içinde olduğu üç PKK savaşçısını Çatok köyüne götürdüler. Cuma yoldaş Çatok’da da Bucak’ın sefil eşkıyalarına PKK’nin amaç ve hedefleri ile sö-mürgeci feodal komprador düzenin niteliği üzerinde bir konuşma yapıyor. Cuma’nın yiğit ve kararlı tavrından ve konuşmasından et-kilenen çapulcular “biz de biliyoruz, siz haklısınız ama ne yapalım ağamız öldürün dedi” diyerek kalan üç partizanı kurşuna diziyorlar.

Günlerce sonra bu ölümsüz proleter ve halk kahramanlarının cesetleri Fırat nehrinde bulundu. Yoldaşları tarafından halkın gözyaşları ara-sında Hilvan’a getirilip görkemli bir cenaze töreni ile gömüldüler.

Cuma Tak, Cuma Bozkoyun, Abdurrahman Manap, Ali Çat ve Sadun Demirtaş adlarındaki PKK savaşçıları şan ve şerefle ölmeyi, düşmana teslim olmaya, ona alçakça boyun eğemeye tercih ederek adlarını Kürdistan kurtuluş hareketine altın harflerle nakşettiler.

Onlar Kürdistan’ın bağımsızlığı Kürt halkının ulusal ve sınıfsal zul-münden kurtuluşu ile PKK’nin şahsında somutlaşan yüce sosyalizm davasına bağlı kalarak; yaşamları boyunca fedakarlığın devrimci kararlılığın, disiplinin, çalışkanlığın, direniş ve cesaretin sembolü olmayı başardılar.

Kürdistan proletaryası ve halkı bu yiğit evlatlarının anılarını PKK önderliği altında, Türk sömürgeciliği ve uşaklarına karşı verdiği dişe diş mücadelede yaşatacak,” onların şerefle taşıdıkları bağım-sızlık ve özgürlük bayrağını asla yere düşürmeyerek, yakın bir ge-lecekte zafere ulaştıracaktır!

İşçiler, köylüler ve emekçiler!

Devrimciler, demokratlar, yurtseverler!

Türk devleti, PKK önderliğindeki Kürt halk kitlelerine karşı vahşi ve acımasız bir savaş açmıştır. Ve o, tüm imkanlarını harekete geçi-rerek adına “top yekun savaş” dediği imha savaşını sürdürmektedir.

Yalnızca son iki yıl içinde onlarca kasaba ve şehir, yüzlerce köy tanklarla, kariyerlerle, panzerlerle, helikopterlerle basılıp yüzbinlerce Kürdistan insanına meydan dayağı çekilmiş; bunlardan onbinlercesi gözaltına alınarak işkenceli sorgulamalardan geçirilmiştir. Birçok devrimci ve yurtsever şehir ve köy meydanlarında, işkence hanelerde alçakça katledilmiş, yaralanmış, ya da sakat kalmıştır. Baskı, takip, işkence, katliam ve tutuklama kampanyası her gün daha da hızlanarak tırmanmaya devam etmektedir.

Türk devletinin gün geçtikçe artan baskı ve zulmüne, yoğunlaşan sömürü, soygun ve talan politikası eşlik etmiş, geniş emekçi kitleler açlık ve sefalete mahkum edilmişlerdir. Uygulanan enflasyon de-valüasyon politikasıyla zam üstüne zam yapılarak halkın cebindeki en son kuruş ve sofrasındaki son lokma ekmek de gasp edilmiştir.

Köylüler ve serbest meslek sahipleri mülksüzleşmeye ve iflasa sü-rüklenmişlerdir.

Akşun’da aşiretçi feodal eşkıya çeteleri tarafından katledilen Cuma Tak ve yoldaşları, halkımızı sömürgeci, feodal komprador düzenin baskı ve sömürüsünden kurtarmanın kavgasını veriyorlardı.

TC ve uşakları zulüm, zorbalık sömürü ve soygun düzenlerini devam ettirebilmek için Akşun kahramanlarının da içinde oldukları PKK kadro ve savaşçıları tarafından yükseltilen Kürdistan kurtuluş mü-cadelesini kanla bastırmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar.

Nitekim, şimdiye kadar sırf Siverek-Hilvan yöresinde bile onlarca PKK kadro ve savaşçısı katledilmiş, bir o kadarı da yaralanmış ya da sakat bırakılmıştır. Binlerce insan gözaltına alınıp ağır işkencelere

maruz bırakılmış ve tutuklanmıştır. Çünkü, Türk devleti ve uşakları, PKK tasfiye edilmedikçe, Kürt halkı üzerinde istedikleri baskı ve sömürü politikasını uygulayamayacaklarını çok iyi bilmektedirler.

Cuma Tak ve yoldaşlarının yaşamları boyunca şerefle taşıdıkları ve kanları pahasına yükselttikleri Kürdistan bağımsızlık ve özgür-lük bayrağı, tüm emekçilerin, devrimci ve yurtseverlerin bayrağıdır.

Bağımsızlık ve özgürlük mücadelemizin örgütleyicisi, önderi ve rehberi PKK’nin açtığı şanlı kızıl bayrağın altındaki yerimizi ala-lım! Bu kutsal bayrağı yere düşürmemek için sıkıca kenetlenelim.

Cesaret ve kararlılıkla öne atılarak, bu onurlu mücadeleye tüm maddi ve manevi gücümüzle katılalım! Önderimiz PKK’yi koru-yalım, ona omuz verelim, açtığı ışıklı yolda hep beraber yürüyelim.

Unutmayalım ki, bağımsızlık ve özgürlüğe kavuşmanın başka bir yolu daha yoktur!

Zafer, Akşun kahramanlarının ışıklı yolunda yürüyen Kürdistan halkının olacaktır!

Cuma Tak, Cuma Bozkoyun, Ali Çat, Abdurrahman Manap, Sadun Demirkoç ve diğer PKK partizanlarının anısı ölümsüzdür!

Kahrolsun sömürgeci feodal komprador düzen!

Yaşasın bağımsızlık mücadelemiz!

Yaşasın PKK!

Eylül 1980 (Mazlum Doğan’ın yazdığı bildiri)

Cezaevlerinde yoğunlaşan

Belgede TOPLU YAZILAR Mazlum Doğan (sayfa 82-90)