• Sonuç bulunamadı

Kâtip Çelebi (1609-1657)

3 17 Yüzyılda Osmanlı Ġmparatorluğu'nun Kültürel Durumu

3.2. Nesir Temsilciler

3.2.2. Orta Nesir

3.2.2.3. Kâtip Çelebi (1609-1657)

Asıl adı Mustafa olan Kâtip Çelebi, 1609 yılında İstanbul‟da dünyaya geldi. Babası Abdullah Efendi, III. Mehmed‟in cülusunda silahdar bölüğüne tayin edilmiş olup çeşitli seferlere katılmıştı.88

Kâtip Çelebi on dört yaşına geldiği zaman babası ona on dört dirhem harçlık bağlayarak kendi yanına aldı. Kâtip Çelebi 1624 yılında Tercan, 1629 yılında Hamedan ve Bağdat, 1653 yılında da Revan Savaşları‟na katılıp gazi oldu. Bu savaşlarda ordu katipliği yaptığı için “Kâtip Çelebi” adını aldı.89

Kısa bir süre Diyarbakır‟da kaldı. 1634 yılında veziriazam Mehmed Paşa‟nın serdarlığında asker Haleb‟e kışlamak için çekildiği zaman Kâtip Çelebi, Mekke‟ye gitti. 1634/35 yılında Sultan IV. Murad ile Revan Seferi‟ne katıldı. Kâtip Çelebi, 1645 Girit Seferi münasebetiyle harita yapımıyla da ilgilendi. Hastalığı sırasında tedavi yollarını öğrenmek amacıyla bir yandan tıp kitaplarını okurken bir yandan da manevî çareler aramak için esma ve havas kitaplarını inceledi. Müslüman olan Fransız asıllı Mehmed İhlâsî'nin yardımıyla bazı eserleri Latince'den Türkçe'ye çevirdi. 6 Ekim 1657 tarihinde vefat etti.

Kâtip Çelebi eserlerini, özellikle bibliyografya ve biyografiye ait eserlerini hazırlarken, önce notlarını fişlere almış ve bir bilim metoduyla çalışmıştır. Başlıca eserleri:

1. Fezleketü Akvâli‟l-Ahyâr fî İlmi‟t-Târih Ve‟l-Ahbâr: Eserde Hz.

Muhammed ve Dört Halife Dönemi, İslam öncesi ve sonraki hükümdarlar ve

87 Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, C. II, s. 715.

88 Mahmud Ak, "Katip Çelebi", Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, C. 2, İstanbul 1999, s. 20-22.

89 Mücteba İlgürel, ''Katip Çelebi Yüzyılı'', Doğumunun 400. yıl dönümünde Kâtip Çelebi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2009, s. 9-21.

hanedanlar, Azak Muhasarası‟na (1642) kadar Osmanlı tarihini ele almıştır.90 Mukaddeme‟nin dört faslından birincisi, eserin içindeki ana bölümleri ve bölümleri göstermektedir. İkinci fasıl, tarihin anlamı, konusu ve yararına ayrılmıştır. Üçüncü fasıl, bu konuda yazılmış kitapların adlarını alfabe sırasına göre vermektedir. Kâtip Çelebi, insanlığın genel işleri, iklimler, türlü kavimler ve Arap kabileleri, ad, lakap, künye, yer ve ölüm tarihlerinin nasıl belirtileceği üzerindeki kuralları anlatmaktadır. Osmanlılarla ilgili bölümü 1592 yılından sonra ele aldığı olaylar, Türkçe Fezlekesi ile birlikte yürümektedir. Bu tarih, Sultan IV. Murad'ın ölümüyle (12 Mayıs 1639) sona ermektedir. “Fezleketü't Tevârih”, bir tarih kaynağı olmaktan çok tarihin anlam ve mahiyetini, tarihçinin bilmesi gereken hususları içermesi ve bir bibliyografya denemesi olması bakımından son derece önemlidir. Bir tarihçinin bilmesi gereken kronoloji, etnoloji, takvim, biyografi, ensâb, tarihî coğrafya gibi yardımcı ilimler hakkında bilgi veren eser, bu alanda bir taslak görünümündedir. Kâtip Çelebi daha sonra tarihe ve tarihi coğrafyaya dair yazdığı eserlerini hep bu mihraktan hareketle kaleme almıştır.

2. Takvîmü't-Tevârih: Hazret-i Âdem'in yeryüzüne indiği andan 1648 tarihine

kadar geçen sürede, tarihlerde olayların ve yazarın daha önce meydana getirdiği tarih kitaplarının, özellikle “Arapça Fezleke”nin kronoloji cetveli yerinde olan bu eser iki ayda tamamlanmıştır. Eser tamamlandığı yılın sonlarında Şeyhülislam Abdürrahim Efendi tarafından Sadrâzam Koca Mehmed Paşa'ya gönderilmiş ve yazar, ikinci halifeliğe yükseltilmiştir. Kâtip Çelebi, sahip olduğu tarihlerin özetini üç-cüz'de toplamış, 1592 yılı olaylarını içine alan ikinci cüz'ün yazılmasında bazı acemi kâtipler güçlük çektiğinden, daha kolay yazılabilmesini sağlamak amacıyla, daha sade ve basit nüshalarını meydana getirmiş ve böylece “Takvimü't-Tevârîh” dört nüsha olmuştur. Eserin türlü tarihlerde, başka başka kimselerce yapılmış zeyilleri mevcut olup; en sonuncusunu Ali Suavi notlar ekleyerek meydana getirmiştir. Fakat Ali Suavi bunun ancak 198 sayfalık kısmını, Paris'te bastırabilmiştir. Arapça ve yazma halinde Farsça çevirileri bulunan bu eser Batı dillerine de çevrilmiştir.91

90

Eyüb Baş, “Kâtip Çelebi”, Türkler, XI. Cilt, Ed. Salim Koca vd., Ankara 2000.

91 Orhan Şaik Gökyay, Kâtip Çelebi Yaşamı, Kişiliği ve Yapıtlarından Seçmeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1982, s. 24-25.

3. Tuhfetü‟l-Kibâr fi Esfâri‟l-Bihâr (Deniz Seferlerinde Büyüklerin

Armağanı): Osmanlı ülkelerinin ilk sistematik coğrafya kitabı olan Tuhfetü‟l- Kibâr İslâm kaynaklarında yer almayan Batı coğrafyacılığı ile ilgili bilgilerin, Doğu coğrafyacılığına ait bilgilerle birleştirilmesiyle oluşmuş genel coğrafya kitabıdır. Yazıldığı zamandan itibaren büyük ilgi görmüştür.92

Osmanlıların ilk devirlerinden eserin yazıldığı tarihe kadar karada, denizde tedbirsizlik ve hatalar yüzünden uğranılan başarısızlıklar karşısında aksaklıklara çareler bulmak amacıyla yazılan eserde dünya haritası, Akdeniz ve Karadeniz, Akdeniz'de Osmanlı hakimiyetindeki adalar, Adriyatik denizi adaları ve buradaki sahil kentlerini gösteren 4 harita ve iki pusula yer almaktadır. Mukaddime, iki kısım ve hatimeden meydana gelen eserde önce coğrafyanın önemi ortaya konularak Mora, Venedik, Arnavutluk ve diğer Akdeniz sahilindeki Avrupa memleketleri, özellikle Venedik dukalığı anlatılmış, muhtelif kaynaklardan hareketle geçmişteki deniz fetihleri ve belli başlı derya kaptanlarının faaliyetleri sıralanmıştır.

4. Keşfü‟z-Zünûn An Esâmi‟l-Kütûb-i ve‟l-Fünûn (Kitap İsimleri ve İlimler

Hakkındaki Şüphelerin Kaldırılması): Büyük bir bibliyografya kamusu olan bu eserini yirmi yılda meydana getiren Kâtip Çelebi, gerek doğrudan okuduğu, gerekse sahaflarda ve kütüphanelerde gördüğü bütün eserleri, harf sırasına göre sıralamıştır. Belli bir adı olan eserleri yerinde, yazarı ve bunların yazılış tarihleri ile birlikte göstermiş; ayrıca bunlarla ilgili eserleri de vermiştir. Bunların şerhlerini ve haşiyelerini de yazmış, geçtiği yerleri ya da ileride geçeceği yerleri kaydetmiştir. İsimsiz eserleri ise, ya ait oldukları bilim sırasında, ya da yazar adına göre kaydetmiştir. Eserlerin tarihleri ile birlikte, bâblarını ve fasıllarını da işaret etmek suretiyle iltibasları önlemiştir. Kâtip Çelebi, bu eserinde üç yüze yakın müstakil ilim konusu göstermiş, bunların her biri hakkında ayrı ayrı bilgi verirken, bu yolda kendinden önce yazılmış olan ana kaynaklardan da yararlanmış, bunları açıkça kaydetmiştir. Kâtip Çelebi‟nin 14.500 kadar kitap ve risaleyi ele aldığı bu eserde, 10.000 kadar yazar ve açıklayıcı adı geçmektedir.

5. Düsturu‟l-Amel li Islâhi‟l-Halel (Bozuklukların Düzeltilmesinde

Tutulacak Yollar): Kâtip Çelebi‟ye göre 1652 Osmanlı Devleti‟nin topluluk

yapısında bir değişme ve toplumun çeşitli kesimlerinde anlaşmazlık belirtileri görülmeye başlanmıştır. Padişah çıkardığı bir fermanla ehli divanın vezir ve defterdarın huzurunda toplanmasını ve gelirin azlığı, masrafın çokluğu, buna bağlı olarak reâyânın güçsüzlüğü ve askerin çokluğu konularının görüşülmesini ve çözüm bulunmasını emretmiştir. Düsturu'l-Amel li-Islahi'l-Halel'de, inhitat idarî, mali ve ahlâkî boyutlarıyla ele alınmakta ve bu bütünlük içerisinde çözüm üretilmeye çalışılmaktadır. Devleti "örgütlü insan toplumu" olarak tanımlayan Kâtip Çelebi, meselelere çözüm üretirken kendisini "devlet adamı-doktor" yerine koymaktadır. Eserine koyduğu isim bu anlayışın bir göstergesidir. İbni Haldun'un, Osmanlı Devleti‟nde bilinen iki temsilcisinden birisi olan Kâtip Çelebi, ıslahatların hayata geçirilmesinde yöntem olarak güç kullanmayı gerekli görmektedir. Kâtip Çelebi kitabının bölümlerini kısaca şöyle tanıtmaktadır. “Kitap bir mukaddime, üç fasıl ve netice üzere tertib olunub ismine Düsturu'l-Amel li-Islahi'l-Halel denilmiştir. Mukaddime etvar-ı devlet beyanındadır, fasl-ı evvel reâyâda, fasl-ı sani askerde, fasl-ı salis hazinededir. Netice def-i ihtilâl gailesi ve devlet düzenindeki bozulmanın ilacına işarettir.

6. Tuhfetü‟l-Ahyar fi‟l-Hikem ve‟l-Emsâl ve‟l-Eş‟âr: Alfabetik olarak

düzenlenmiş ansiklopedi niteliğindeki eser Türkçe, Arapça ve Farsça yazılmış çeşitli kitaplarda yer alan aile ve memleket idaresine dair menkîbelerden, kuşlar, hayvanlar ve otlara ilişkin merak uyandıran bilgilerden, hikaye, fıkra, atasözleri ve şiirlerden derlenmiştir.93

7. Recmu‟r-Racîm bi‟s-Sin ve‟l-Cim (Soru Cevap Yoluyla Şeytanı Taşlama):

Kâtip Çelebi‟nin 1653-55 yıllarında, şeyhülislamların yazılarından, garip fıkıh meselelerini ve fetvaları bir araya toplayarak meydana getirdiği bu eser kaybolmuş görünmektedir.94

8. Cihannüma (Dünya Aynası): Osmanlı ülkelerinin ilk sistematik coğrafya

kitabı olan bu eser İslâm kaynaklarında yer almayan Batı coğrafyacılığı ile ilgili

93

Eyüb Baş, age., s. 87.

94 Orhan Şaik Gökyay, Kâtip Çelebi Yaşamı, Kişiliği ve Yapıtlarından Seçmeler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1982, s. 55.

bilgilerin Doğu coğrafyacılığına ait bilgilerle birleştirilmesiyle meydana gelen genel coğrafya kitabıdır.95

9. Mizânü‟l-Hakk Fî İhtiyâri‟l-Ehakk (En Doğruyu Seçmek Hususunda Hak

Terazisi): Kâtip Çelebi zamanının şiddetli tartışmalarına konu olan birtakım meseleler üzerinde, müsbet fikirler ileri sürerek bunların niteliğini ortaya koymak ve kuru kavgaları önlemek amacıyla kaleme aldığı bu eseri için “fakir bundan önce nicelerini doğru yol gösterip itidâle yöneltmek suretiyle taassup bağından kurtarmak için şu küçük eseri kaleme aldım” demiştir.96

Aklî ilimlerin gerekliliği hakkındaki bir mukaddime ile başlayan eserde raks, devir, tütün, afyon, kahve, tagannî, bidat, rüşvet, musâfaha, Yezid'e lanet okuma, Firavun'un imanı, baş eğerek selam verme gibi tartışmalara sebep olmuş birçok konu yer almaktadır. Katip Çelebi serde ağırlıklı olarak insanların farklı düşünce ve kanaatlere sahip olmasının normal olduğu vurgulamaya çalışmış, daima hoşgörülü olunması tavsiye etmiştir. Eser, Şinasi tarafından Tasvîr-i Efkâr‟da kısım kısım ayımlandıktan sonra, 1864, 1869 ve 1888 yıllarında olmak üzere üç kez basılmıştır. Eserin çok sayıda nüshası bulunmaktadır.97

Kâtip Çelebi, birçoğu özgün olmayıp derleme, çeviri veya şerh niteliğinde de olsa ilgilendiği hemen her ilim dalında bir eser bırakmıştır. Bütün eserlerini mensubu bulunduğu dinin ve devletin insanlarına hizmet amacıyla kaleme alan Kâtip Çelebi, Osmanlı bilim tarihinin bilge kişiliklerinden biri olmuştur.98