• Sonuç bulunamadı

2.2 KATLİAMA DAHLİ OLAN AKTÖRLER

2.2.1 Irak Komünist Partisi (IKP)

Türkmenlerin herhangi bir siyasi grup içerisinde olmaması kendi seçimleriydi. Komünizm yer alacakları bir oluşum olmamakla birlikte Türkmen kültürüne de aykırıdır. Irak Komünist Partisi’nin Kerkük merkezine üye olan her on kişiden sadece biri Kerkük doğumludur (Batatu, 1978: 649). Gerekçeleri ise bu ideoloji ile kültürel, sosyal ve yapısal farklılık derecelerinin oldukça farklı olmasıydı. Marksist – Leninist düşünceye tamamen uzak olmalarının genel sebebi ise; bu düşüncelerin aile yapısının parçalanmasına sebep olması, Türkmenlerin dini ve ahlaki değerleri ile çatışması yönünde genel bir görüş vardı. Bir diğer husus ise bu ideolojinin merkezinin SSCB olması ve SSCB’nin milyonlarca Müslüman Türk’e eziyet ettiği düşüncesidir (Samancı, 1999: 91). Ayrıca Türkmenlere ‘TURANİ’ diye hitap etmektedirler ve aslında bu kelime Türkmenlere olan düşmanlığı tam anlamıyla anlatmaktadır. Çünkü Turancılık ideolojisi kısaca bütün Türklerin tek bir çatı altında bir araya gelmesidir. Bu ideoloji Orta Asya’daki Türk topluluklarını bünyesinde barındıran komünistler için tehdit olarak algılanmaktadır. Dolayısıyla Irak Türkmenleri, Irak Komünist Partisi üyelerinin gözünde SSCB’yi yıkma projesinde olan bir topluluktur. 1959 katliamı öncesi Kerkük’teki mesleki kuruluşların önemli bir kısmında seçimleri kaybetmişler bunun sebebi olarak ise Türkmenlerin kendilerini desteklemeyişi olarak

34

görmüşlerdir. Katliamdan sonraki Moskova’nın beyanatları da Irak’taki Türkmenlere bakış açılarını gözler önüne seren başka bir etkendir.

Nitekim komünistler, Kerkük’te yayılmaya çalışmış fakat bunda başarılı olamamışlardır. Tıpkı Kürt siyasi hareketi gibi komünizm fikriyatının da Irak’ta baş göstermesini 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren ele almak mümkündür. 1945 yılına kadar Irak’ta faaliyet ve etkinlikleri göz görülür bir biçimde olmuş lakin İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşan iki kutuplu sistemde adından daha çok bahsettirmiştir. 1945’ten sonra IKP, bütün ülkede birçok yeraltı partilerini teşkilatlandırmayı başarmış, Irak Silahlı Kuvvetleri’nde oldukça güçlenmiş ve 1946 yılı itibariyle 2000 Iraklı asker IKP’nin üyesi olmuştu (Batatu, 1978: 411-413). Dönemin siyasi konjonktürü gereği SSCB ve İngiltere’nin müttefik olması münasebetiyle Irak Komünist Partisi monarşiye karşı herhangi bir darbe girişiminde bulunmamıştır.

IKP sadece askeri ve siyasi alanda değil aynı zamanda devletin başka kademeleri ve sosyal alanda da gelişmelerine devam etmiştir. Özellikle hedef kitlesi olan işçi sınıfını arkasına alma çabası içerisinde bulunmuştur. Irak Komünist Partisi, belirli öğretmen ve öğrenci çevreleriyle Kerkük, Basra ve Bağdat’ın şehirli çalışan sınıflarında kök salmayı başarmış; partinin asıl kalesi ise kırdan şehre göçen köylü yığınlarının oluşturduğu işçi sınıfı mahalleri ve gecekondulardı (Salucci, 2005: 19).

Irak Komünist Partisi, Türkmenler ile bağlantı kurmak istemiş, hatta Türkmenler içerisinden önemli kişilerle de iletişime geçmiştir. Netice itibariyle hedeflerini tutturamamış ve Türkmenleri kendi saflarına katamamışlardır. Komünistlerin, Türkmenleri kendi yanlarına çekme politikası başarısızlıkla sonuçlanmış ve neticesinde Türkmenlere kin ve nefret beslemeye başlamışlardır.

Salucci (2005: 23), Irak Komünist Partisi’nin 1953’te biraz daha sola kaydığını düşünüyor. Sebebi ise parti tarafından yayınlanan yeni bildirideki amaçlardır. Bu amaçlar; ülkenin bütün işçi ve köylülerinin halkın iradesini temsil eden Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin kurulması ve Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkıdır. Eğer gerekirse de Kürtlere ayrılma hakkı tanıyan bir bildiri yayınlayan parti, Kürtlere yeşil ışık yakmıştır. Komünist Parti içerisinde oldukça fazla Kürt vardı. Partinin Kürt kesiminin Kuzey Irak’taki kurtarılmış bölge olarak adlandırdıkları yerlerde faaliyet göstermeleri neticesinde bu gelişmeler normal olarak değerlendirilmektedir. (İsmael, 2008: 171). Bu durum daha sonra Barzani ile arası

35

bozulacak olan General Kasım’ı rahatsız etmekteydi. IKP, aynı zamanda ABD güdümünde gördüğü Bağdat Paktına da tamamen karşıydı.

Irak Komünist Partisi 14 Temmuz 1958 yılında gerçekleşen darbeye bir ‘devrim’ gözüyle bakmaktaydı. Sadece Irak’taki sol düşünce değil dünyadaki tüm sol fikriyat aynı kavramı kullanıyordu. IKP, Abdüsselam Arif hükümette başbakan vekiliyken fazla rol üstlenememiştir. 1958 darbesinden sonra Komünist Parti üye sayısında oldukça hızlı bir artışa şahit olmuş ve Bağdat’a giden tüm yollar onların kontrolüne verilmişti. KDP ile IKP birbirine bu süreçte yaklaşmışlar hatta ortak bir bildiri dahi yayınlamışlardır. Temmuz 1959 katliamından yaklaşık 5 ay önce ortak bildiri yayınlamışlar ve partiler arasında Ulusal Dayanışma Yüksek Konseyi kurduklarını ilan etmişlerdir (Pamukçu, 2019: 105). Doğal olarak ne komünizm ideolojisi ile yakınlaşan ne de Barzani’ye yakın davranan Türkmenler bu iki grubun yakınlaşmasından endişe duymuştur.

Pan-Arap düşüncesine karşı General Kasım’ın yanında yer almış ve bu uğurda mücadele eden Komünist Parti bunun mükâfatını da fazlasıyla almıştır. General Kasım’ın Irak Komünist Partisi’ne hoşgörüsünün nedeni; Arap milliyetçiliği tedirginliğinin giderilmesi için bu gurubun ön plana çıkan örgütsel yeteneklerinden faydalanmak istemesiydi (Smolansky, 1972: 237). Irak Komünist Partisi Arap ülkelerinin birliğinden yana olan milliyetçi halk hareketinin bastırılmasında önemli siyasal güç rolünü üstlendi. Darbenin ikinci yılından sonra partinin itibari düşmüş, çatışmaların çıkmasını engelleyememiş sadece geciktirmiştir. Bu bağlamda partinin etkisi gün geçtikçe azalmaya başlamıştır. Kerkük katliamını takip eden aylarda hükümet, komünistlere oldukça baskıcı davranmaya başlamıştır. Serdar Sakin’in araştırmaları neticesinde “Şam gazetelerine göre komünistler Irak’ta iktidarı ele geçirecek geniş çapta bir plan üzerinde Kerkük’te harekete geçmişlerdir. Aynı zamanda komünistlerin Irak’ın her köşesinde geniş çapta karışıklıklar çıkararak iktidara gelme amacı gütmekte olduğu iddia edilmiştir” (Sakin, 2014: 334).

Orta Doğu coğrafyasındaki bu haberlerden General Kasım’ın rahatsız olma ihtimali oldukça yüksektir. Komünist Parti’nin Irak’ta çok güçlenmesi General Kasım’ı rahatsız etmiş ve Kasım, Komünist Parti’nin kendisine kimi durumlarda meydan okuduğunu düşünmüştür (Marashi ve Salama, 2008: 86-87). Kerkük katliamı sonrası Irak ordusunda komünist askerlerin tasfiyesi gerçekleşmiştir. Lakin IKP, hükümete koşulsuz bir şekilde destek vermeye devam etmiş ve “Düzenin korunması

36

için hükümetle el ele!” sloganlarını kullanmışlardır. 1960 yılına gelindiğinde General

Kasım hükümeti, Komünist Parti dışındaki bütün siyasi partileri yasallaştıran tasarıyı onaylarken; Irak Komünist Partisinin hükümetin tüm şartlarını kabul etmesine rağmen yayın organları da yasadışı ilan edilmiştir (Salucci, 2005: 36). 1963 yılının Şubat ayında Irak’ta gerçekleşen darbe ile birlikte Irak Komünist Partisi siyasal hayattan tamamen silinmiştir. General Kasım idam edilip rejimi yıkılmış ve yerine Arap milliyetçisi Abdüsselam Arif gelmiş dolayısıyla komünistlerle hesaplaşılmıştır.