• Sonuç bulunamadı

ÖZET

“Soyut Ekspresyonizmde Leke Ve Doku Etkisi; TaĢizm ” konulu araĢtırmada, doku ve leke etkisi taĢıyan yapıtların oluĢum süreçlerinden yola çıkarak, resim alt yapılarının sanatta kullanımına dair örneklerin araĢtırılması amaçlanmıĢtır. Soyut Ekspresyonizm‟ deki leke ve farklı malzemelerin tuval üzerindeki kullanımı hakkında bilgi verilmiĢtir. TaĢizm (Art Ġnformel) „in kullanım alanları, tanımı ve önde gelen sanatçılarından olan Jean Fautier, Wols ( Alfred Otto Wofgang Schulze), Jean Dubuffet‟ in birer eseri incelenmiĢtir.

Anahtar Kelimeler: Soyut Ekspresyonizm, TaĢizm ,Doku, Leke ABSTRACT

„„Stain And Texture Abstract Expressionism; Art Informel‟‟ research topic,texture and stain effect based on the formation process of the works bearing, the aim of this study is to investigate the examples of the use of painting substructures in art. Abstract Expressionism and the use of different materials on the canvas is given information about.Art Informel usage areas, definition and leading artists Jean Fautier, Wols ( Alfred Otto Wofgang Schulze), Jean Dubuffet a work of art ıt was examined.

Key Words: Abstract Expressionism, Art Informel, Texture, Stain

---

22

E. DURKHEĠM ve B. MALĠNOWSKĠ EKSENĠNDE “SAPMA” VE “SUÇ”

KAVRAMLARINA KARġILAġTIRMALI BĠR BAKIġ

AyĢe AKYAYLA*

Günlük hayatta sıklıkla birbirleriyle aynı manada kullanılabilen suç/suçluluk ve sapma/sapkınlık kavramları birçok durumda örtüĢmelerine rağmen aynı değildirler. Suç toplumsal normlarla birlikte tanımlanmıĢ ve resmi olarak söz konusu ülkenin yasalarında yer almıĢ durumları ifade ederken sapkınlıkta böyle bir belirlilik halinden bahsedilemez. Bu durumda sapkınlık, en genel haliyle herhangi bir toplumda o toplumun üyelerince kabul edilmiĢ; bir takım normlara, değerlere uyum göster(e)meme olarak tanımlanabilir. Gündelik yaĢamdaki kullanımlarından farklı olarak suç ve sapma kavramları sosyoloji açısından önemli yerlere sahiptirler. Sapkınlığın belirli bir çerçevede ele alınamayıĢı birden fazla tanımlama imkânı vermiĢtir. Kavramların tanımlanmasında kavramları toplumsal iĢlevler üzerinden ele alanlar da olmuĢtur. Bu doğrultuda E. Durkheim ve B. Malinowski iĢlevselcilik ekseninde sistematik fikirler ortaya koyan klasik isimler arasındadır. Durkheim, suçluluğu yapısal-iĢlevselci bir çerçevede temellendirir. Bu temellendirme ile birlikte suçluluğu da toplumla özdeĢleĢtirir. Ona göre suç ve sapkınlık toplumsal olgulardır. Sapma ve sapkınlık halleri toplumlar için kaçınılmaz olmakla birlikte toplumsal birliktelik için iĢlevseldir. Bu olgular toplumda meydan okumalarla birlikte yeni fikirleri ortaya çıkarmaları ve toplumdaki ilerlemeyi sağlamaları gibi önemli iĢlevleri yerine getirirler. Fakat bu meydan okuyuĢların fazla olması toplumsal bütünlüğü zedeleyeceği fikrinden hareketle aĢırılığın cezalandırılacağını belirtir. Sözü edilen olgular toplumlarda mekanik ve organik olmak üzere iki tür dayanıĢma tipi ortaya çıkarırlar. Yaratılan dayanıĢmaların ceza sistemleri geleneksel ve modern bağlamında değiĢkenlik arz eder. Bu doğrultuda dayanıĢma tipinin mekanik olduğu toplumlarda ceza sistemi daha katı kurallarla iĢlerken; dayanıĢmanın organik olarak iĢlediği toplumlarda cezalardaki hafiflemeler görülür. Her iki dayanıĢma türünde de yaptırımın sahibi kolektif bilinçtir. Cezalar kolektif bilince verdiği zarar ekseninde yine kolektif bilinç tarafından verilir.

Malinowski ise iĢlevselcilikte Durkheim ile birleĢse de onun iĢlevselciliği daha çok bireyin temel ihtiyaçları üzerine kuruludur. Ayrıca Durkheim, varsayımlarını ortaya koyarken istatistiksel verilerden hareket ederken; Malinowski‟nin varsayımları sahadan verilerle hareket eder. Bu açıdan bakıldığında kendisinin Trobriand Adaları‟nda katılımcı gözlemci yoluyla yaptığı araĢtırmalarında adı geçen ada yerlilerinin hayatlarının “karĢılıklılık ilkesi” üzerine Ģekillendiğini vurgularken aynı zamanda bu ilkenin devamlılığı için gerekli olan iĢlevsellerden bahsetmiĢtir. Ceza anlayıĢı konusunda ise yine Durkheim‟ den farklı olarak cezalarda da karĢılıklılık ilkesinin belirleyiciliğini sahada gözlemlendiği olaylar üzerinden aktarmıĢtır.

Durkheim ve Malinowski sapma ve suç sosyolojisi çalıĢmalarında referans verilen önemli kiĢilerdir. Ortaya koydukları düĢünceler her dönem yapılacak çözümlemelerde öğretici ve yol gösterici niteliktedir.

Anahtar Kavramlar: ĠĢlevselcilik, Sapma, Suç, Ceza, Durkheim, Malinowski

23

“FÜTÛHU‟ġ-ġÂM TERCÜMESĠ” ĠSĠMLĠ EL YAZMASI ESERE GÖRE BĠLÂDÜ’ġ-

ġÂM’DA MÜSLÜMAN-BĠZANS MÜCADELESĠ (M. 634-636)

AyĢe ÖDEMĠġ

*

Fütûhu‟Ģ-ġâm Tercümesi; Ebu Abdîllah Muhammed b. Ömer b. el-Vâkıdî‟ye (ö.207/823) atfedilen Fütûhu‟Ģ-ġâm adlı Arapça el yazmasının ilk cildinin Osmanlı Türkçesine tercümesi ile inĢa edilmiĢ yeni bir eserdir. XVI. yüzyıl‟da Osmanlı devlet adamı ve müellif Abdüssamed Diyarbekrî tarafından tercüme edilmiĢtir. Hz. Ebu Bekir Dönemi (632-634) irtidat ve bağımsızlık hareketlerinin kısa bir anlatımı ile baĢlayan eser, 636 yılında Ürdün bölgesinde cereyan eden Yermük SavaĢı ile sona ermektedir. Fütûhu‟Ģ-ġâm Tercümesi, bir olay örgüsü içinde kimi zaman karĢılıklı diyaloglara dayalı olarak âyet, hadis, dua ve Ģiirlerin oldukça yaygın biçimde kullanıldığı zengin bir dil üslubuyla kaleme alınmıĢtır. Eser, ġam bölgesinin halkı, iktisadî ve sosyal yapısına özel olarak değinmez. Ancak bölge hakkında malumat alabileceğimiz noktalar mevcuttur. Siyasî mücadeleyi ise bütün canlılığıyla kimi zaman mübalağalı ifadelerle aktaran eserde “Herakl-Hirakl” olarak adlandırılan Bizans Ġmparatoru Herakleios‟un (610-641) hâkimiyeti altındaki toprakları korumak maksadıyla görevlendirdiği askerî kuvvetler, atadığı komutanlar ve bunlara gönderdiği mektupları, Ġslam ordularının bu coğrafyada gerçekleĢtirdiği seferleri, mücadeleleri, yapılan anlaĢmaları, Ģartlarını ve uygulama biçimlerini içermektedir. Bu bakımdan Bilâdü‟Ģ-ġâm‟ın ĠslamlaĢma sürecini ve bölgede yapılan fetihleri ayrıntılı bir biçimde anlatan değerli kaynaklar arasındadır.

Tarihî geçmiĢi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıĢ, siyasî, ticarî ve kültürel önemini hiçbir zaman kaybetmemiĢ kadim beldelerden biri olan ġam, Fütûhu‟Ģ-ġâm Tercümesi‟nde; Suriye, Filistin, Ürdün, Lübnan dâhil geniĢ coğrafyayı tanımlar. Ġslâm Devleti açısından siyasî, dinî ve ekonomik bazı sebeplerle, Hz. Muhammed döneminden itibaren bu bölgeye yapılacak fetihler oldukça önemli görülmektedir. Nitekim ilk halife Hz. Ebû Bekir, yönetimi ele aldıktan sonra bağımsızlık ve irtidat hareketleri yüzünden ortaya çıkan iç karıĢıkları giderip istikrarı sağlayınca, bir nevi Hz. Muhammed‟in vasiyeti kabul ettiği ġam Seferi için hazırlıklara baĢlar. Hz. Ebû Bekir, sefer için Müslümanlara yazdığı çağrı mektupları sonrasında kısa sürede topladığı orduyu Ebû Ubeyde‟nin baĢkomutanlığında ġam‟ın fethi için göndermiĢtir. Hz. Ebû Bekir‟in ardından Hz. Ömer de, halifeliği müddetince yapmıĢ olduğu bazı değiĢiklik ve görevlendirmeler ile Ġslâm Fütûhâtı‟nı sürdürür. Eser kapsamında Tebük‟te baĢlayan, Filistin, Basra, Ecanâdeyn, Hıms (Humus), Ba„albek, Kınnesrin, ġeyzer ve Yermük‟te, ġam‟ın büyük bir kısmını yönetimi altında bulunduran Bizans Ġmparatorluğu ile gerçekleĢen mücadeleler neticesinde bölge, Ġslâm Devleti‟nin hâkimiyetine girmiĢtir.

ÇalıĢma Fütûhu‟Ģ-ġâm Tercümesi‟ni temel kaynak niteliğinde incelemek suretiyle ilk dönem Ġslam fetihleri arasındaki önemli bir yere sahip Bilâdü‟Ģ-ġâm‟da Müslüman-Bizans mücadelesini ele almayı amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Fütûhu’Ģ-ġâm Tercümesi, Bilâdü’Ģ-ġam, Müslümanlar, Bizans, Fetih.

* Doktora Öğrencisi, NevĢehir Hacı BektaĢ Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı. odemisayse@hotmail.com

24