• Sonuç bulunamadı

İsveç’te Yerel Yönetimler Bütçesinde Kamu-Özel Ortaklığı’nın Yeri

KÖO’ların İsveç yerel yönetimlerindeki yerlerine diğer başlıklarda yer yer değinildiği gibi, İsveç araştırma sonuçlarının ele alınacağı beşinci bölümde de ayrıntılı değinilecektir. Ancak genel bir çerçeve oluşturmak adına; anayasal olarak vergi toplama yetkisi ile donatılmış olan belediye yönetimleri, özellikle ulaşım ve altyapı gibi hizmetler alanında “ihale yöntemi” ile özel sektöre hizmet gördürmektedirler. İhale sürecinin başından sonuna, merkezi devletin herhangi bir rolü olmamaktadır. İlgili belediyeler karar organlarından çıkan kararlar doğrultusunda, özel sektörle sözleşmelerini yaparak gerekli ödemeleri yapabilmektedirler. Bu süreçte kullanılan KÖO yöntemi genel olarak kısa süreler için hizmetin ihale edilmesi olmaktadır. Örneğin; 2011 yılında yaklaşık 90.000 nüfuslu Karlstad Belediyesinin 400 milyon Euro’luk bir bütçesi mevcut iken, bu bütçeden, yerel ulaşıma bir yıllık süre için 13 milyon Euro’luk bir bütçe ayrılmıştır. 400 milyon Euro’luk gelirin hemen hemen %40’lık kısmı Belediye şirketleri gelirlerinden oluşurken, kalan kısmı ise vatandaşlardan toplanan vergilerden oluşmaktadır. Hemen belirtmekte yarar vardır ki, atık yönetimi tesislerinin inşası ve işletilmesi genel olarak Belediyeler elinde kalırken, atıkların taşınması konusunda özel sektörle işbirliğine gidilmektedir.

Dolaysıyla İsveç yerel yönetim birimleri (belediyeler özelinde), finansman yaratmada her hangi bir sorun yaşamadıklarından, yerel nitelikli hizmetlerin sunulmasıyla ilgili yöntem konusunda da önemli bir serbesti ya da özerkliğe sahiptirler denilebilir.

Yukarıda da anlatıldığı gibi; KÖO yöntemlerinin uygulanması adına kolaylık sağlayan belediye şirketlerinin yıllık bütçelere katkıları oldukça yüksek düzeylerdedir. 90.000 nüfuslu Karlstad belediyesine, belediye şirketlerinin katkısı yaklaşık %40 dolaylarındadır. Elde edilen karın tekrar kamuya dönmesi ise sürecin “kamu yararını” en üst düzeyde gerçekleştirilmesi anlamında en önemli çıktısıdır. Daha sonraki başlıklarda da değinileceği gibi, Türkiye’de yaygın olmak üzere, Belediye şirketleri çok nadir kar açıklamaktadırlar. Bunun birincil sebebi ise, özel hukuka ve Türk Ticaret Kanunnuna tabi olan bu şirketlerin elde ettikleri

gelirlerden dolayı %20’lik gelir vergisi ödemek istemeyişleridir. Bu konu ilerdeki başlıklarda daha ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

Sonuç olarak, İsveç yerel yönetim birimleri gelir kaynakları konusunda oldukça geniş yetkilerle donatıldıklarından, örgütsel yapı içinde yer alan her birim alanına ilişkin yol ve yöntem tespiti ve kullanılması konusunda daha özgür ve cesur davranabilmektedirler. Kaynakların merkezden aktarılması gibi bürokratik ve engelleyici bir işlemin olmayışı ile yerel siyasi ideolojilerin belli hizmetler konusunda pekte ayrı düşmemelerinden dolayı, yerel hizmet birimleri etkin ve verimli hizmet sunumu konusunda kendilerine tanınan yıllık bütçeleri en uygun ve en hızlı şekilde kullanabilmektedirler. Hemen hatırlatmakta yarar vardır ki; birçok hizmet alanında asli sorumlu olan belediye yönetimleri, ulusal ve uluslararası dengelerin değişimine uygun olarak, KÖO’ları daha fazla dillendirmekte, içlerinden en uygun model konusunda ise çeşitli çalışmaları, katılımcılık ekseninde, hem STK’lar hem de üniversitelerle artan oranda gerçekleştirmektedirler.

3.8.Uygulama Örnekleri

İsveç devletinin KÖO konusundaki uygulama örnekleri ilgili başlıklarda verilmiştir. Bu başlıkta İsveç özelinden ziyade AB ülkelerindeki durumdan bahsetmek yerinde olacaktır.

AB geneli KÖO projeleri, 1990 yılında 2 projeyle 1386.6 Milyon Dolar iken 2008 yılında proje sayısı115 çıkmış bütçe ise 24198 Milyon Dolara ulaşmıştır. 2011 yılında ise 15 milyar dolar civarlarındadır (EIB Report, 2010/4).

KÖO alanında hep öncü rol oynayan ülke Birleşik Krallık, 2011 yılında Fransa’nın bu konudaki atılımlarıyla ikinci sıraya düşmüştür. Proje büyüklükleri açısından ulaştırma sektörü birinci sıradayken, eğitim ve genel kamu hizmetleri sektörleri %23’lük payla birinci sırada yer almaktadır (Kalkınma Bakanlığı, KÖİ Raporu, 2014, 20).

Gerek Avrupa gerek Türkiye merkezli yayınlanan raporlar göstermiştir ki; KÖO ortaklıklarına her geçen gün daha da fazla başvurulacaktır. Özellikle 2007 krizinden sonra, KÖO paydaşlarını teşvik amaçlı ve devlet destekli bir takım düzenlemelerin yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Sağlık Bakanlıklarının “kira taahhüdü” ulaştırma sektöründeki “asgari trafik yolcu” garantileri örnek gösterilebilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İSVEÇ ve TÜRKİYE’DE KAMU-ÖZEL ORTAKLIĞI

Araştırma alanı kapsamında, Türkiye ve İsveç’ten benzer özelliklere sahip belirlenen beşer farklı belediye yetkilileriyle görüşmeler yapılmıştır. Görüşmeler sonucu, her iki ülkenin özgün değerleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Görüşme sonuçları ele alınırken, her belediye görüşme sonuçları ayrı ayrı ele alınmayacak, tüm görüşme sonuçlarından yola çıkarak daha kapsayıcı çıkarımlarda bulunulmuştur.

20 Eylül 2011’de Stockholm’de başlayan ilk görüşmeler, iki hafta sürmüş, takip eden sürede ise ilgili belediye yetkilileri tekrar ziyaret edilmiştir. Türkiye’deki araştırma gezisi ise, İsveç’i takip eden çeşitli zaman dilimlerinde ve çeşitli iletişim yolları kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerin uzun sürmesi, zaman içerisinde algı değişikliğinin olup olmadığını kısmen de olsa ortaya çıkarmıştır. Görüşme yapılan yetkililer, genel ve öncelikli olarak üst düzey yöneticiler ile, araştırma kapsamında olan hizmetlerin tepe yöneticileridir. Öncelikli olarak İsveç yerel yetkililerinin Kamu-Özel Ortaklığı hakkında düşünceleri ele alınmıştır.

4.1.İsveç’te Kamu-Özel Ortaklığı Konusunda Yetkililerin Düşünceleri

İsveç’teki belediyelerin (yerel yönetimlerin) durumları ile yetkililerin düşünceleri ele alınırken, hemen tüm belediyelerin üye olduğu (gönüllülük esasına dayalı olsa bile) İsveç Belediyeler Birliği’ne (SKL) değinmek yerinde olacaktır. İsveç Belediyeler Birliği yetkilileri ile yapılan görüşmeler ortaya çıkarmıştır ki, bir STK olan bu yapının tüm belediyeler üzerinde önemli etkileri vardır. Bu yapının işleyişi incelendiğinde, yerel birimlerin demokratik ögelere bakışı ortaya çıkmaktadır. Bir STK olan bu yapıya; güven yüksek düzeyde, gerçekleştirilen etkinlik, alınan karar ve planlanan projelere katılım (aynı görüşte olunmasa bile; idarecilerle yapılan görüşmeler sonucu, demokratik kültür ve bütüncül bakış açısına sahip olunulması dolayısıyla) en üst düzeydedir denilebilir.

Oldukça büyük bir organizasyon olan, İsveç Belediyeler Birliği’ne üyelik gönüllülük esasına dayalıdır. Herhangi bir devlet otoritesinden bağımsız olarak, üyelerine hizmet vermektedir. Tıpkı genel ve yerel seçimler gibi, 4 yılda bir seçim yapılmaktadır. 400 üyeli kongrede, 5 ve 7’şer kişiden oluşan, ilgili ve gerekli komisyonlar seçilmektedir. Toplamda 450 çalışanı bulunan organizasyonun, 5 çalışanı, AB’nin yerel yönetimlerle ilgili mevzuatının

takibi için Brüksel’de bulunmaktadır. Bu organizasyon, yerel birimlerin dışa açılan kapısı gibi işlev görmektedir. AB mevzuat uyumlaştırma çalışmaları, eğitim programları, bilgilendirme toplantıları gibi birçok alanda ana rolü oynamaktadır (Ehinger Berling ile Mülakat, 2011).

Yerel yönetim alanındaki politika oluşturma sürecine katkıda bulunmak üzere, 10 kişilik bir ekip görev almaktadır. İşletilen tüm yasal süreçlerde temel kıstas, “kamu yararı”dır. Belediyeler Birliği, hem İsveç içi hem de uluslararası alanda yerel yönetimler arası ortaklık ve işbirliği konularında önemli katkılar sunmaktadır. Yasa oluşturma sürecinde önerilerde bulunmakta, yerel yönetim sınırları içerisinde çalışanların durumuna bağlı olarak eğitimler vermektedirler (Ehinger Berling ile Mülakat, 2011).

İsveç genelinde, özel sektörle gerçekleştirilen her türlü işbirliği/ortaklık, İsveç “Kamu İhalesi Kanunu”na göre gerçekleştirilmekte ve düzenlenmektedir. Ortaklık ve işbirliklerinde AB direktifleri ve Kamu İhale Kanunu direktifleri birincil önemdedir. Bu konuda alana özel bir yasaları bulunmamaktadır. Kamu İhale Kanunu, rekabetçi bir diyalog ortamını gerçekleştirmektedir. Yapılan sözleşmeler çoğu zaman 30 yıl gibi uzun bir süreyi kapsamaktadır. Belediyeler, kendi kurmuş oldukları şirketlerle rekabet ortamına girerek daha iyi hizmet sunma ortamını oluşturmaktadırlar (Ehinger Berling ile Mülakat, 2011).

Öncelikle Stockholm ile başlayan görüşmelerden ortaya çıkan sonuçlar ve düşünceler aşağıdaki gibidir:

Yapılan tüm görüşmelerde görülmüştür ki; İsveç yerel yetkilileri konuşmalarına, İsveç’teki demokratik yapının ne denli uzun ve köklü bir geçmişe sahip olmasıyla başlamaktadırlar. Türkiye ile karşılaştırıldığında ise en belirgin fark, yerel seçimlerin 4 yılda bir defa genel seçimler ile birlikte yapılıyor olmasıdır. Bu yapı, İsveç’te 1960’lardan bu yana işletilmektedir. Seçimlerin bu şekilde yapılması, KÖO modellerinden olan özellikle, yardımcı hizmet alanındaki ihale sürelerinin uzunluğunu etkilemektedir. Başka bir ifadeyle, birçok ihale, bir sonraki seçim dönemi ile sınırlandırılmaktadır.

Yerel yönetim birimlerinin küçük ve profesyonel çalışma gruplarına verdikleri önem, oldukça dikkat çekicidir. Yerel düzeyde Stockholm Belediyesi’nde 140’a yakın komisyon bulunmaktadır (Su, köprü, çevre vb.). Yerel yönetimler sadece yerel nitelikli hizmetlerle

ilgilidirler. Bu yapı, Avrupa Birliği terminolojisine giren “komitoloji7

Atık yönetimi konusunda belediyeler kısmi bir işbirliği/ortaklık yolunu tercih etmiş durumdadırlar. Belediyelerin atık transferlerini yapan kendi araçları bulunmamakla birlikte, atık transferini sağlamak üzere özel şirketlerle sözleşmeler yapmaktadırlar. Bu yapılar özel sektör mantığı ile işletilmektedirler. Dolayısıyla belediyelere daha pahalıya ve uzun zamana mal olan işleyişler, özel sektörün yarışmacı ve etkin yönünden yararlanılarak daha hızlı ve ucuza mal edilmektedir. Daha önceleri sadece belediyeler tarafından ödenen bu hizmetlerde, fiyatların artışıyla alternatif yöntemler arayışına girilmiştir. Fakat burada unutulmaması ” ile uygun düşmektedir. Bunların yanında yerel nitelikli hizmet alanı oldukça geniş tutulduğu gözlemlenmiştir. Bu hizmetler o kadar geniş tutulmuştur ki, okulların yapımı, öğretmenlerin seçimi, maaşları gibi bütün hizmetler yerel yönetimlerce gerçekleştirilmektedir. Tüm bu hizmetlerin gerçekleştirilmesi sırasında, yerel yönetimlere oldukça önemli gelir kaynakları da tanınmıştır. Yerel yönetim sınırları içerisinde yaşayan vatandaşlar %30 gelir vergisi ödemektedirler. Bu oran belediyelerin büyüklüğüne, demografik özelliklere göre değişebilmektedir. Yerelin elde ettiği vergilere ek olarak, aylık geliri 33.000 KR’den fazla olan vatandaşlar, merkezi yönetime gitmek üzere +%5 vergi ödemektedirler. %30’luk vergi ise, en genel anlamda %20 yerel yönetim, %10 ise bölge yönetimlerine aktarılmaktadır. İsveç’te toplamda 22 bölge (county), 290 belediye (municipality) vardır. En küçük belediye 2500 nüfuslu yerel yönetim birimleri yanında Stockholm, Malmö, Göteborg gibi nüfusu 900.000’den fazla olan yerel yönetim birimleri de vardır. Yukarıda bahsedilen gelir vergi oranları, tüm bu yerel yönetim birimleri arasında farklılıklar gösterebilmektedir.

Her belediye, kimi hizmetlerini, farklı düzeylerde ve sayılarda belediye şirketleri kurarak yürütmektedir. Hemen tüm belediyeler, su, ısıtma, inşaat, okul gibi hizmetler için kendi şirketlerini kurmaktadırlar. Okullar (yükseköğrenim kurumları hariç) gibi üzerinde özenle durulması gereken ve belki de merkezi düzeyde yürütülmesi gereken (Türkiye gibi ülkelerde bu bir kaygı niteliğindedir) bir hizmet alanı, 1985 yılında yerel yönetimlere devredilmiş ve oldukça başarılı bir yapı tesis edilmiştir. Isıtmada ve atık yönetiminde %49’u belediyeye ait olmak üzere, %51’i özel bir şirkete ait olan bir yapı benimsenmiştir. Tüm bu açıklamalar ışığında, en büyük Belediye olan, Stockholm Belediyesi’nde yaklaşık 30 Belediye şirketi mevcuttur (Astedt ile Mülakat, 2011).

7 Komitoloji” ya da “komite prosedürü”, Komisyon’un, Avrupa Parlamentosu ve Konsey (yasama organları)

tarafından kendisine verilen yürütme yetkilerini, bu amaçla kurulmuş çeşitli komitelerle işbirliği içinde hayata geçirmesi sürecine verilen isimdir.

gereken önemli bir nokta, yapılan işbirliğinin kısmi ya da hizmetin asli unsurları temelinde değil, yan hizmet, tamamlayıcı kısımları üzerinde olmasıdır. Yani Belediye, atık işleme (bertaraf) ve geri dönüşüm tesislerinin kontrolünü elden bırakmamaktadır.

Belediyeler tarafından, özel sektörle herhangi bir hizmet alanında yapılacak işbirliği/ortaklık sözleşmelerinden önce, belediye sınırları parçalara ayrılıp, bir pilot bölge seçilmektedir. Pilot bölgede uygulanan yapıdan memnun kalındığı takdirde belediye sınırlarının geneline aynı hizmet aynı yöntemle sunulmaktadır. Bu uygulamalar özellikle, ulaşım, atık yönetimi ve altyapı hizmetleri için kullanılmaktadır. Stockholm örneğinde, atık yönetimi ile ilgili olarak oluşturulacak yapı için 5 ayrı şirket ile sözleşme yapılmıştır. Daha önce sözleşme imzalamış bir şirketten memnun kalınmaması sonucu, tek taraflı fesih işlemi gerçekleştirilmiştir. Tek taraflı fesih, sözleşmelere eklenen önemli bir maddedir (Svensson ile Mülakat, 2011).

Oluşturulan işbirliği/ortaklık sözleşmelerinin ana eksenine güçlü bir “izleme” ve “denetleme” mekanizması oturtulmaktadır. Hizmet sunumunda, hizmetten yararlanıcıların memnuniyet düzeyleri oldukça önemli rol oynamaktadır. Yapılan sözleşmeler sonucu görülen hizmetlerin memnuniyeti konusunda sıkı bir “izleme” ve “denetleme” mekanizması işletilmektedir. Özel sektörle birlikte görülen hizmetlerin izlenmesi konusunda sözleşmelerde de yer alan düzenli toplantılar gerçekleştirilmektedir. Bu toplantılar genel kabul ve uygulamaya göre 3 ayda bir yapılmaktadır. Hemen belirtmekte yarar vardır ki, işbirliği/ortaklık yapıları içine alınmaya başlanan ve üçüncü saç ayağı olarak nitelenen sivil toplum kuruluşları önemli lobiye sahiptirler. Özellikle, çevreye ilişkin kurulan yapılarla ilgili olarak, inşaat izinleri ile ilgili önemli bir etkide bulunmaktadırlar. Bunun yanında, yaygın uygulama örnekleri olan diğer dikkat çekici bir özellik ise, yerel yönetimlerin, üniversitelerle de sıkı bir ilişki içerisinde oluşlarıdır. Bu anlamda, ilgili araştırmaların yapılması, analiz edilmesi, tartışma platformlarının oluşturulması gibi daha birçok alanda, Üniversitelerin ilgili uzmanlık alanlarından yararlanılmaktadır (Persson ile Mülakat, 2011).

Belediyelerle üniversiteler arasındaki işbirliğine örnek olarak, belediye personeline yönelik üniversiteler tarafından düzenlenen eğitim programları örnek gösterilebilir. Üniversiteler, sosyal refah araştırmaları yapmaktadırlar. Belediye, sosyal alanlarda önemli görevler üstlenmektedir. Sosyal alanda 500 kişi ile hizmet veren Karlstad Belediyesi Sosyal Departmanı’nın bütçesi 4.2 milyon Eurodur. Hali hazırda 4000 kişiye işsizlik maaşı vermektedirler. İşsizlikle ilgili en belirgin yöntemleri bireylerin sosyolojik ve psikolojik

sorunlara maruz kalmamaları için, belediye tarafından şirketlere yerleştirilerek çalıştırılmaları gösterilebilir. Bu noktada en dikkat çekici olan unsur bu bireylerin maaşlarının şirketler tarafından değil de, belediyeler tarafından ödenmesidir. Karlstad 2010 yılında Türkiye’den Gaziantep Belediyesi ile gerçekleştirilen işbirliği sonucu, dezavantajlı sınıflar içinde bulunan kadınların iş kurmalarına ilişkin önemli çalışmalarda bulunmuşlardır. Gaziantep Belediyesi seçilmiş olan bir mahallede mutfaklar kurarak, işsiz kadınların çalışmaları sonucu önemli gıda üretiminde bulunmuştur (Höijer ile Mülakat, 2011).

Stockholm’de hali hazırda, büyük çaplı denilebilecek ve kamu-özel ortaklığı modeliyle gerçekleştirilmiş (YİD) iki proje mevcuttur: Arlanda Express ve Stockholm içerisinde iki adayı birbirine bağlayan büyük bir köprü. Mevcut süreçte ise, kamu-özel ortaklığına örnek olarak sadece bir hastane inşaatı devam etmektedir. Gerçekleştirilen diğer işbirliği/ortaklık yapıları kısmi olarak hayat bulmuştur (Ehinger Berling ile Mülakat, 2011).

Kamu-özel ortaklıklarına bakıldığında, kamusal içerikli hizmetlerde kamunun daha ağır bastığı gerçeği yanında ticari içerikli hizmetlerde ise özel sektörün ağır bastığı gözlemlenmektedir.

Yapılan görüşmelerde ağırlıklı olarak ele alınan diğer bazı noktalar ise aşağıdaki şekilde olmuştur.

Daha öncede belirtildiği üzere, belediye organizasyon yapıları içinde, her yönetim kademesi için bir komisyon vardır. Belediye meclisleri büyük, genel ve kapsayıcı kararları almaktayken, komisyonlar alt kademe ve uygulamaya dönük kararları alarak, daha detaylı çalışmaktadırlar. Belediye yapıları içinde, karar alma sürecinde, “siyasiler” ve “profesyoneller” olmak üzere iki tür oluşum göze çarpmaktadır. Seçimden seçime “siyasiler” değişse de “profesyoneller” değişmemektedir. Bu yapı doğal olarak, hizmet’te kamu yararı konusunda temel kriterlerden olan “sürekliliği” ve “düzenliliği” beraberinde getirmektedir. Farklı ideoloji, tabandan beslenen siyasi partiler, üzerinde hem fikir olunmuş hatta belki de, asli ve sürekli yerel nitelikli hizmetler de denilebilecek hizmetler konusunda aynı duyarlılığı göstermektedirler (Persson ile Mülakat, 2011).

Yerel birimlerin işbirliği/ortaklık yapılarına bakışı ya da yaklaşımı daha önce de belirtildiği üzere, bütçelerinin güçleriyle yakından ilişkilidir. Şöyle ki, güçlü gelir kaynaklarına ve bütçeye sahip olan yerel yönetimlerin, belki de işbirliği/ortaklık için en önemli gerekçelerinden bir tanesi çürütülmüş bulunmaktadır.

Örnek olarak; 86.000 nüfuslu Karlstad Belediyesi’nin yıllık bütçesi 400 milyon Euro civarındadır. Enerji, inşaat, öğrenci evi, hastane, yaşlı bakım merkezleri gibi hizmetler belediye şirketleri tarafından etkin bir şekilde görülmektedir. Özel sektör olabildiğince az kullanılmaktadır. Sivil toplum kuruluşu anlamında yaşlıların, kiracıların, özürlülerin, işadamlarının, alkol karşıtı olanların ve benzeri aktivistlerin karar yapım süreçlerine önemli etkileri ve katkıları bulunmaktadır.

Memnuniyet araştırmaları anlamında, yeni bir sistem geliştirilmeye çalışılmaktadır. Daha önceleri, kentin belirli kısımlarında gerçekleştirilen memnuniyet çalışmaları kentin geneline yayılacak şekilde yeniden planlanmaktadır.

Karlstad’a bir bütün olarak getirilmek istenen yeni sistem “kamu yararı” ve “memnuniyeti” tespitinde olabildiğince çok paydaşın ve ileri teknolojinin kullanılması yoludur. Bu oluşum ve işleyişe verilebilecek en güzel örnek, Karlstad Belediyesi uygulamasıdır.

Şehiriçi ulaşım konusunda 1990-1994 yılları arasında belediye kendi çalışanları ve kendi araçları ile hizmet verirken 1994’ten sonra %10-11 oranlarında hizmete dahil olmuş, kalan kısım ise özel sektöre ihale edilmiştir. Karlstad ve İsveç’in diğer birçok belediyesinde şehiriçi ulaşım “Nobina” isimli güvenilir adledilen şirket tarafından görülmektedir. 2005’ten bu yana Nobina, Karlstad’da hizmet vermektedir. İsveç sınırları içerisinde şehiriçi ulaşımda Karlstad Belediyesi, Eylül 2011 itibariyle, son iki ayda en memnun müşteriler ve son iki yılda en iyi ikinci kent seçilmiştir. Sözleşmeler, 8+1+1 yıl şeklinde yapılabilmektedir. Şirket 150 şoför, 55 otobüs ile Karlstad belediyesine hizmet sunmaktadır. 2004 yılında, 3.9 milyon yolcu taşınmışken, 2011 yılında bu sayı 6 milyona ulaşmıştır. Memnuniyet araştırmaları, ülke genelinde güvenilir adledilen araştırma şirketleri tarafından belirli bir örneklem üzerinde (2000 kişi) gerçekleştirilmektedir. Anketlerde 4 ana soru yer almaktadır: Şoför davranışları, temizlik, zamanlama ve güvenlik. Her soru 1’den 5’e kadar derecelendirilmektedir. Memnuniyet oranı %75’in üzerine çıktığı takdirde, ilgili şirket yıllık 200.000 Euro prim kazanmaktadır. Özel sektörün bu hizmeti görmesi ile birlikte, daha çok sefer ve gün hizmet

görülmeye başlanmıştır. Dolayısıyla ulaşımda kolaylık artmıştır. Özel sektöre ihale edilen bu hizmet (KÖO/İ), denetlenme odaklı olarak, belediyeler ile ilişkilendirilmişlerdir. Yazılımı belediyeye ait olmak üzere, kullanılan yerel yönetim ulaşım programı ile otobüsler, Belediyedeki yetkili kişilerce gerektiğinde yönlendirilebilmekte, gecikme durumunda yedekte bekleyen 5 otobüs devreye sokulmaktadır. Bu yolla hizmet kalitesi arttırılmıştır. Ulaşım hizmeti belediye tekelindeyken daha pahalıya görülürken, rekabetçi ihale kanunu sayesinde özel sektöre geçince daha da ucuzlamıştır. Yıllık ihale bedeli 13-14 milyon Euro civarındadır. Bu tutarların %45’i vatandaşlardan karşılanırken, %55’i belediyeler tarafından finanse edilmektedir. Belediyeler, fiyatlama politikasında etkin rol oynayıp, fiyatların tırmanmasını engellemektedirler.

Bu yolla, yolcu sayısının 10 yıl içerisinde iki katına çıkarılması planlanmaktadır. Yerel düzeyde ulaşım konusundaki kontrol mekanizması belediyenin tekelindedir. Bütün belediyeler, ulusal düzeyde, yılın belirli günlerinde, genelde Stockholm’de olmak üzere İsveç Kamu Taşımacılığı bünyesinde toplanarak fikir alışverişinde bulunmaktadırlar. Seçimlerle gelen hem sağ hem sol ideolojiler gerek diğer hizmetler gerekse ulaşım hizmetinde hemfikirdirler. Ulaşıma ilişkin ihale ilanları, gazetelere verilerek yapılan başvurular içerisinde ilgililer belirlenmekte, gerekli dökümanların hazırlanması konusunda 55 iş günü süreye sahip olmaktadırlar. Daha sonra bu belgeler belediyeye raporlanmaktadır. İhaleye katılan 15 şirket, ihalenin son aşamasına kadar 4 ya da 5’e düşmektedir. Ulaşım departmanında çalışan 10 kişilik ekip süreci yönetmektedir (Bergh ile Mülakat, 2011).

Altyapıya ilişkin hali hazırda kamu-özel ortaklığı bulunmayan Karlstad Belediyesi, görüntü ve içerik anlamında kötü durumda olan bir mahallenin yeniden düzenlenmesi ve alışveriş merkezlerine kavuşması konusunda mülk sahipleriyle oluşturulmak üzere alternatif yöntemler için çalışılmaktadır. İnşaata ilişkin çalışmaların büyük kısmı belediyenin kendi inşaat şirketleri tarafından yürütülmektedir. Bazı hizmetler ise, kamu ihale kanununa göre özel sektöre ihale edilmektedir. Kendi şirketleri aracılığıyla hizmet görme avantajı, karın tekrar belediyeye dönmesidir. Başka bir ifadeyle, şirketlerin elde ettikleri karlar, belediye hesapları için farklı bir gelir kalemi oluşturmaktadır. Özellikle kültür ve kongre merkezleri konusunda planlamadan inşaat sürecinin sonuna kadar belediye şirketleri etkin rol oynamaktadır. Özel sektörün inşa etmiş olduğu kültür ve kongre merkezlerinin uzun süre