• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

5. MERV’İN İDÂRÎ YAPISI

5.1. İslâm Öncesi Dönemde İdârî Durum

Murgap Nehri’nin kollarının oluşturduğu vahada şehir devlet olarak varlık sahnesine çıkan Merv, içinde yer aldığı bölgenin merkezî yerleşim birimi olma vasfını uzunca bir süre devam ettirmiştir.437

Büyük imparatorlukların tarih sahnesine çıkması ile yeni siyasî ve idarî düzenler teşekkül etmiş, bu büyük idarî sisteme eklemlenen Murgap Vahası’nın eyalet hâline getirilmesi ile de Merv şehri, içinde bulunduğu bu eyaletin yönetim merkezi olmuştur. Büyük siyasî organizasyonların zayıflamasına bağlı olarak kimi zaman da bağımsız bir devletin başkenti hâline gelmiştir. Örneğin M.Ö. I. binin ikinci yarısında Merv, Margiyana Devleti’nin merkeziydi.438 Margiyana’da M.Ö. 552’de bir isyan patlak verdiğinde Daryus I, Dadarşiş adlı Baktriya satrapını isyanı bastırmaya davet etti. Bu olaydan sonra Margiyana Baktriya’ya bağlandı. Merv bölgesi ancak M.Ö. II. yüzyıldan sonra Part Devleti’ne bağlı hale geldi.439

Ancak genel olarak Kuşan İmparatorluğu sonrasına tekabül eden zamandan itibaren bölgede gerçek yetki, güç ve hakimiyetin merkezi yönetimlerden ziyade yerel beylere geçtiği söylenebilir.440

Şehrin Part dönemi idârî yapısına dair herhangi bir malumata sahip değiliz. Fakat Büyük İskender’in, Fars hükümdarı III. Daryus’u (Dârâ) mağlup ederek bölgeye girmesi neticesinde şehri fethetmesinden sonra birtakım idari düzenlemelere gittiği bilinmektedir. Tarihî kayıtlara göre, bu süreçte şehir çevresinde yeni yerleşim birimlerinin tesis edilmesi ile birlikte şehrin sınırlarının tayin edilmesi, idarî taksimat ve görevlilerin tespiti gibi faaliyetler gerçekleştirilmiştir.441

İslâm’ın bölgeye girdiği zamanlarda Merv’in idarî yapısı büyük oranda bu zamanda şehre hakim olan Sâsânî idare sistemine benzemekteydi. Bu sistemin temelleri Erdeşir b. Babek’in Part yönetimine son vererek bölgeyi kontrol altına alması ve imparatorluğun yönetim sistemini teşkil etmesiyle atılmış, ardından tahta çıkan Enûşirvân unvanına sahip Hüsrev I (M.S. 531-579 civarı) ile idare sistemindeki reformlara devam edilmiştir. Buna göre devlete ait topraklar dört kısma ayrılarak her

437 Cerasetti, a.g.e., s. 22. 438 İbrahimov, a.g.e., s. 95-96. 439 Usmanova, a.g.m., s. 59. 440 Frye, a.g.e., 2009, s. 183. 441 el-Vezne, a.g.e., s. 11.

bir kısma spehbed (Arapça Isbehbez) adı verilen askerî yetkililer atanmıştır.442

Böylece devletin kuzey sınırını Azerbaycan, Ermeniyye ve Cebel bölgeleri, batı sınırını Rum topraklarına kadar Irak, güney sınırını Faris ve Bahreyn’e kadar Huzistan toprakları, Merv’in içinde bulunduğu doğu sınırını ise Horasan ile birlikte Kirman ve Sicistan oluşturmaktaydı.443

“Kârnâme” adında siyasetnâme türü bir eser bıraktığı ifade edilen444

Erdeşir, Horasan topraklarını da âdet olduğu üzere dörde ayırarak her bir bölümüne (yani rub‘-ç. erbâ’, dörtte bir anlamına gelir) “merzübân” (veya merzbân) adı verilen yöneticiler tayin etmiştir. Kelimeyi oluşturan “merz” ifadesi Farsça’da “sınır”, “pân” ise “bekçi” anlamına gelir. Sınır boylarının yönetiminden sorumlu olan Merzübânlar, sorumluluk bakımından Spehbedlere bağlıdırlar ve Horasan’ın büyük şehirlerinde ikamet etmektedirler. Bundan dolayı da çoğu zaman ikamet ettikleri şehirlere nispet edilmektedirler. Bahsi geçen taksimata göre Horasan’ın bir rub‘u Merv eş-Şâhicân Merzübânı’na; bir rub‘u Belh ve Toharistan Merzübânı’na; bir rub‘u Buşenc, Badegis, ve Sicistan da dahil Herat Merzubanı’na; bir rub‘u da Mâverâünnehr Merzübânı’nın yönetimine bırakılmıştır.445

442 Ya’kûbî, Târîh, I, 221. Barthold m. VII. asırda bölgedeki siyasi otoriteyi temsil eden “merzübân”

sınıfının m. VIII. asırla birlikte yerini “spehbedlere” bıraktığı görüşündedir. Bkz: Barthold, a.g.e., 1990, s. 80. Halbuki spehbed sınıfı ileriki pasajlarda değinileceği üzere merzüban sınıfının bağlı olduğu eyalet yöneticilerini temsil etmektedir. Müslümanların bölgeyi fethetmeleri sürecinde şehirleri temsil etmek üzere merzüban ve dihkân sınıfının rol alması ve spehbedlerin muhtemelen gizlenmeyi ve kaçmayı tercih etmeleri Barthold’un ifade ettiği gibi bir yanıltıcı manzarayı ortaya çıkarmış olmalıdır. Buna ilave olarak, bazı araştırmacılar tarafından ileri sürüldüğü gibi spehbedler klasik kaynaklarımız tarafından merzüban olarak da kaydedilmiş veya gerçekten bölgede Sâsânî otoritesinin kalmadığını gösteriyor olabilirler. Son olarak, Horasan’da İslâmî dönemde spehbede dair bir kaydı Hârûn er-Reşîd zamanında görmekteyiz. Rivayete göre Hârûn er-Reşîd Vendâd Hürmüz ve Şervîn adlı iki kişiyle görüştükten sonra Vendâd adlı şahsı Horasan Spehpedi olarak atamıştır. Bkz: İbnü’l-Fakîh, a.g.e., s. 566.

443

Dîneverî, a.g.e., s. 67; Jumabayev, a.g.e., s. 13-14.

444 Gerdîzî, a.g.e., s. 71. Erdeşir’e ait olduğu söylenen bir eser günümüz İran kültür muhitinde yer

almaktadır. Bkz: Kârnâme-yi Erdeşîri Bâbek, Pehlevice’den Farsça’ya aktaran: Kâsım Hâşimî Nejat, Tahran, 1991.

445

İbn Hurdazbih, a.g.e., s. 18; Gerdîzî, a.g.e., s. 71; Mes‘ûdî, Ebü’l-Hasen Ali b. el-Hüseyn b. Ali (ö. 346/957), et-Tenbîh ve’l-İşrâf, Thk: ‘Abdullâh İsmâ’îl es-Sâvî, Kâhire, trz., s. 91. Detaylı bilgi için bkz: Tahsin Yazıcı, “Merzüban”, DİA, Ankara 2004, XXIX, 255 vd.; Haug, a.g.e., s. 221, 21 nolu dipnot; Beckwith, a.g.e., 35 nolu dipnot, s. 123; Mürsel Öztürk, a.g.e., s. 1.

85

Müslümanların daha İran’ın fethinden önce merzübân kelimesini bildikleri tahmin edilmektedir. Nitekim ashâb-ı kirâmdan Fîrûz ed-Deylemî'nin amcasının kızının adının Merzübân olması bahsettiğimiz iddiayı destekler mahiyettedir.446

Merv merzübânının adı İslâmî kaynaklarda Mâheveyh olarak geçmekte, ayrıca diğer kaynaklarda “Mâhôye” ve “Mâhûî Sûrî” olarak da adlandırılmaktadır. Tam adı Mâheveyh b. Mâfnâh b. Fîd, künyesi Ebû Berâz’dır.447

Bir görüşe göre bu şahıs, “Kengeres” soyundan gelmekte ve Türk Hakanı’nın damadı olmaktadır.448

Şehirde “Ki Merzübân” yani “Merzübânın Konağı” diye tercüme edilebilen bir konak bulunmakta olup isminden de anlaşıldığı üzere Merv Merzübânı burada ikamet eder ve şehrin yönetim işleri bu binada gerçekleştirilirdi.449

Merv’e bağlı küçük kasaba ve köyler daha düşük derecede kabul edilen toprak sahibi soylular tarafından idare edilmekteydi. Bu kimselere “dihkân” adı verilmektedir.450 Farsça dih (köy) ile -gân nisbet ekinden meydana gelen dihgân, daha sonra Arapça’ya geçmiştir. Sâsânîler döneminde genellikle bir veya daha fazla sayıda köyün yönetiminden sorumlu olan dihkânlar bu dönemin sonlarına doğru tıpkı Merv’de olduğu gibi şehirleri de yönetmeye başlamışlardır.451

Nitekim İslâmî kaynaklar, Merv’in idarecisi Mâheveyh’e atıfta bulunurlarken bazen “Merv Merzübânı”, bazen de “Merv Dihkânı” nitelemesini kullanmaktadırlar.452

Mes’ûdî’ye göre dihkânlar, “şehric” denen belediye reislerinden sonra Fars eşrafının ikinci tabakasını oluşturmaktadırlar. Yine ona göre bu zümre ayrıca ilk dihkânlık yapan kişi olarak ifade ettiği Vehkirt b. Ferdâl b. Siyâmek b. Nursî İbnü Kiyûmers’ın soyundan gelmektedirler. Dihkânlar beş mertebeden oluşmakta ve giydikleri elbiseler bu mertebelere işaret etmekteydi.453

Mertebeleri ise muhtemelen

446 Uslu, a.g.e., s. 106 vd. 447 Taberî, a.g.e., IV, 296. 448

Esin, a.g.e., 1978, Bölüm II, 839 nolu dipnot, s. 246.

449

Bkz: İbnü’l-Fakîh, a.g.e., s. 612-613; Söylemez, a.g.e., 2010, s. 70. Çalışmamızın şehrin mimarî yapısına ayrılan bölümünde bu yapıya dair daha detaylı bilgi verilmektedir.

450 Nahide Bozkurt, a.g.e., 1999, s. 36.

451 Faruk Sümer, “Dihkan”, DİA, c. IX, İstanbul, 1994, s. .289; Ahmad Tafazzolî, “Dehqān”,

Encyclopaedia Iranica, http://www.iranicaonline.org/articles/dehqan, (08.11.2015).

452 Bazı örnekler için bkz.: Belâzürî, a.g.e., s. 308; Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 77; Istahrî, a.g.e., s.

260; Makdisî, el-Bed’, III, 173; Gerdîzî, a.g.e., s. 165; İbn Haldun, a.g.e., II, 584.

asalet derecelerinden ileri gelmeyip “köy dihkânı”, “şehir dihkânı” ve “bölge dihkânı” gibi mesûliyet alanlarının genişliğiyle ilişkili olmalıdır.454

İbn Miskeveyh ise önceki rivâyetten farklı olarak Farslarda dihkânlık sistemini hükümdarlarından Menuşehr’in tesis ettiğini, her köye bir dihkân atayarak halkın bu kimselere itaatini sağladığını ifade etmektedir.455

Bu iki rivâyet birbiriyle çelişir gibi görünse de, Vehkirt Menuşehr’den çok daha evvel hüküm sürmüş olan Huşeng’in kardeşi olduğuna göre, biz muhtemelen dihkânlığın onun zamanında tesis edilmiş olduğunu ve daha sonra Menuşehr tarafından birtakım yeni düzenlemelere gidildiğini düşünebiliriz. Bununla beraber dihkân sınıfının çok daha sonraları yukarıdaki pasajlarda Sâsânî yönetim sisteminde reformlar gerçekleştirdiğini ifade ettiğimiz Hüsrev I (M.S. 531-579 civarı) zamanında ortaya çıktığı da ihtimal dahilindedir.456

Bu topraklarda tarih sahnesine çıkışlarına dair çelişkili rivâyetlere rağmen bir gerçek vardır ki, o da bu soylular sınıfının tek toprak sahibi olma vasfını taşıdıklarıdır. Dihkânlar oldukça geniş bağımsız hayata sahip olmakla birlikte farklı zaman dilimlerinde değişik merkezi otoritelere bağlı kalmayı da başarmışlardır. Bu sınıf dışında kalan sıradan köylüler ise yerel asilzâde ve dihkânların işbirliğine muhtaç durumda bulunmaktaydı.457

Gerek bölgenin fetih süreci gerekse fetih sonrasında, şehre ve bölgeye hakim olan Müslüman kuvvetlerle her türlü siyasî ve askerî ilişkilerin “merzübân” ünvanına sahip kimse tarafından yürütüldüğü, yapılan anlaşmalarda da şehir ve çevresindeki yerli halkı bu kimselerin temsil ettiği görülmektedir. Dolayısıyla dönemin bürokrasi kadroları ve idarî sistemine dair İslâm fütuhatından sonraki süreci ihtiva eden haberlerde herhangi bir ipucuna rastlanılması mümkün görünmemektedir. Ancak İslâmî kaynaklardan Fars kültürüne bir şekilde vakıf olan müelliflerin eserlerinde kisralar ve onlara bağlı yönetici sınıfa dair bilgiler yer almaktadır. Mesela Ya’kûbî ve Mes’ûdî merzübân dışında, kimisinin merkezde kimisinin de taşrada görevli kimselerden oluşan bir takım bürokrat kadrolarının isimlerine yer vermektedirler.

454

Sümer, a.g.m., 1994, s. .289.

455 İbn Miskeveyh, a.g.e.,c. I, s. 61. Ayrıca bkz: Yakubovskii, Bosworth, a.g.m., 1991, s. 619. 456 Detaylı bilgi için bkz: Haug, a.g.e., s. 218 vd.

87

Bu müelliflerin eserlerindeki ifadelerinden hareketle Merv’de bulunduğunu tahmin ettiğimiz diğer yönetici sınıfına ulaşmaktayız. Buna göre Merv’de merzübân dışındaki idarecilerden bir tanesi şehrin şehristan kısmının yönetimini üstlenen “şehrîc” adı verilen kimsedir. Şehrîc, Arapça “reîsü’l-beled” yani günümüzdeki belediye başkanının bulunduğu makama karşılık gelmektedir. Mes’ûdî’nin ifadesine göre merkezdeki bürokratik sınıfın dışında şehirlerde yer alan Fars eşrafının birinci tabakasını bunlar oluşturmaktadırlar.458

Şehrin diğer bir kısmını teşkil eden ve diz adı verilen içkalesinin yönetimine ise “dizdâr” denilen komutan bakmaktaydı.459

Şehirdeki, devlete ait her türlü yazı işlerini üstlenen bir katibin olduğuna işaret eden “debîrbez” adlı bir görevli bulunmaktadır. Merv’de büyük bir ateşgedenin varlığı bilinmektedir. Dolayısıyla müelliflerin kaydettikleri “mevbez” (veya mevbed) adlı kişi şehirde din işlerinin yürütülmesinden ve ateşgedenin yönetiminden sorumlu olmalıdır. Bu kimselerin alt kademelerinde “herbez” (veya herbed) adı verilen ateşgedenin idaresine yardımcı kimseler de bulunmaktaydı. “Mevbezü mevbezân” (mevbezlerin mevbezi) ünvanına sahip olanı ise muhtemelen imparatorluğun merkezinde, eyaletlerdeki mevbezlerin sorumlu olduğu kimsedir.460

İslâm fetihlerinden sonra uzun bir süre hakkında herhangi bir kayda rastlayamadığımız mevbeze dair ilk tarihi kayda Ebû Müslim el-Horasânî’nin valiliği döneminde rastlamaktayız. Bölgede Emevîler’in son dönemlerinden itibaren adını duyuran Bihâferîd adlı bir Mecûsînin peygamberlik iddiasında bulunarak bir takım sapık fikirlerle ortaya çıkması üzerine durumdan rahatsız olan Mecûsîlerin din alimleri Mevbezler, Ebû Müslim’e gelerek bu şahıs hakkında şikayetçi olmuşlar ve tedbir alınmasını talep etmişlerdir. Ebû Müslim onu yakalatarak asılmasını sağlamıştır.461

Mevbez sınıfına dair bir diğer kayıt, yine Abbâsiler döneminde olmak üzere, Me’mûn dönemine aittir. Bu habere göre Me’mûn’un veziri Fazl b. Sehl’in makamında iken Horasan Mevbezi’ne Mihrican ve Nevruz’un nasıl ortaya çıktığı ve

458

Mes’ûdî, et-Tenbîh ve’l-İşrâf, s. 90.

459 Altungök, a.g.m., s. 451.

460 Ya’kûbî, Târîh, I, 222; Mes’ûdî, et-Tenbîh ve’l-İşrâf, s. 90 vd. 461 Gerdîzî, a.g.e., s. 182.

Farsların neden bu ismi verdikleri sorulmuş ve o da cevap vermiştir.462

Bu rivâyetlerden anlaşıldığı üzere Abbâsiler ile birlikte Zerdüştlerin dînî liderlerinin de görünür hale geldiği ve devlet nezdinde itibar kazandığı söylenebilir. Mes’ûdî de kendi zamanında yani 345/956’den önce dahi Farslar tarafından tanınan bir Mevbez’in varlığından bahsetmektedir.463

Bunlar dışında birtakım Sâsânî idareci sınıfına ait görevlilerin adlarına yer verilmekle birlikte, bunların Merv gibi taşra yönetimine tâbi bir şehirde bulunduklarını düşünmemekteyiz.