• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. RÂŞİD HALİFELER DÖNEMİNDE HORASAN FETİHLERİ VE

2.3. Hz Osman Dönemi

Hz. Ömer’in vefatının ardından ortaya çıkan kısa süreli otorite boşluğu, fethedilen bölgelerin kontrolden çıkmasına neden oldu. Ahnef b. Kays’ın yürüttüğü fetih hareketleri ile elde edilen yerler Hz. Osman döneminde Abdullah b. Âmir eliyle yeniden kontrol altına alınmaya çalışıldı. O, 29/649 yılında daha 24-25 yaşlarında iken234 göreve gelir gelmez bu konuda harekete geçti. Görevlendirdiği komutanlar vasıtasıyla, zaman zaman da bizzat kendisi bölgenin fethine yönelik faaliyetlerde bulundu.235 İlk olarak, Hz. Osman’ın hilâfetinin daha başlangıç yıllarında isyan eden Farslılar üzerine Ebû Berze el-Eslemî ve Ma’kil b. Yesâr komutasında ordular gönderilerek bölge tekrar itaat altına alındı. Abdullah b. Âmir de Istahr ve Gûr bölgelerini yeniden itaat altına almayı başardı. Basra’ya döndükten sonra Mücâşi’ b. Mes‘ûd’u Kirmân’a gönderdi ve bölge yeniden fethedildi.

232 Şehrin fethini ele alırken de, Ahnef b. Kays’ın Mervlilerle anlaşma yapmak üzere gönderdiği ve

Yezdicerd’in peşine düşerken şehirde bıraktığı komutanın Hâtim b. Nu’mân el-Bâhilî olduğunu belirtmiştik. İbnü’l-Esîr ve İbn Kesîr, daha sonra Merv’de muhasara edilen komutanın Hârise b. en-Nu’mân olduğunu kaydetmektedirler. Bkz: İbnü’l-Esîr, a.g.e., II, 416; İbn Kesîr, a.g.e., X, 167 vd. Biyografi kaynaklarında Hârise’nin Horasan fetihlerine katıldığı ve Merv topraklarına geldiğine dair her hangi bir malumata rastlamadık. Eğer her hangi bir tahkik hatası söz konusu değilse müelliflerimizce Hâtim yerine Hârise isminin sehven karıştırılmış olması kuvvetle muhtemeldir.

233 Taberî, a.g.e., IV, 170.

234 Halîfe b. Hayyât, Târîh, s. 161. 235 Ya’kûbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 76.

45

Horasan’a giden yolların güvenliği sağlandıktan sonra İbn Âmir, muhtemelen önceki halife döneminde bölgeye düzenlenen seferlerin komutanı olması hasebiyle bölgeyi yakından tanıdığına inandığı Ahnef b. Kays’ı öncü birlik olarak Horasan’ın kapısı olarak nitelendirilen Tabeseyn’e gönderdi. Kuşatmanın ardından Müslümanlara direnemeyeceğini anlayan şehir halkı anlaşma yapmak zorunda kaldı. Kuhistan halkı da anlaşma yapmaya razı oldu ve 600 bin dirhem ödemeyi kabul etti.

Abdullah b. Âmir’in gönderdiği Yezîd el-Cüraşî, Rüstak-Zam ve Nişabur’a bağlı bazı beldeleri fethetti. Komutanlardan Esved b. Külsüm el-Adevî de Beyhak’ı fethetti. Bu sırada İbn Âmir kendisine bağlı kuvvetler ile Nişabur’a bağlı Büst’ü ele geçirdi. Çevredeki önemli yerlerin zaptedilmesinden sonra Nişabur’u kuşatan İbn Âmir uzun bir direnişin ardından yıllık 1 milyon, bir başka rivâyete göre 700 bin dirhem karşılığında şehri teslim etmeye razı etti. Kays b. el-Heysem es-Sülemî’nin yönetim işlerine tayin edildiği Nişabur’un ardından Nesa, Ebiverd ve Serahs da sulh yapılmak suretiyle fethedilmiş oldu.236

32/653 yılında Tûs üzerine gönderilen Abdullah b. Hâzim es-Sülemî onlarla yıllık 600 bin dirhem ödemeleri karşılığında anlaşma yapmaya muvaffak oldu. Herat da 1 milyon dirhem karşılığında anlaşma yapılmak suretiyle fethedildi.237

Abdullah b. Âmir’in Nişabur kuşatmasından başarıyla çıkması, Mervlilerin daha İslâm orduları şehre gelmeden barış istemelerini sağladı. Merv idarecileri İbn Âmir’e gelerek yıllık 2 milyon 200 bin dirhem karşılığında anlaşma talebinde bulundular. İbn Âmir bu anlaşmayı kabul etti. İbn Âmir, Hâtim b. en-Nu’mân el- Bâhilî’yi 4 bin Arap ve bin acemden oluşan orduyla Merv’e gönderdi ve anlaşma yapıldı.238

Sem‘ânî, Hâtim b. en-Nu’mân el-Bâhilî’nin şehre gelip anlaşma yapmasından dolayı şehri fethedenin o olduğunu ifade etmektedir.239

Anlaşmada ayrıca Merv halkının Müslüman askerleri için evlerinden bir kısmını ayırmaları, mallarını onlarla bölüşmeleri, Müslümanların da kendilerine ayrılan şeylerden

236

Belâzürî, a.g.e., s. 391; Çetin, “Horasan”, DİA, XVIII, 235.

237 Halîfe b. Hayyât, Târîh, s. 164-165; Belâzürî, a.g.e., s. 391-92.

238 Ya’kûbî, Târîh, II, 62; Belâzürî, a.g.e., s. 392; Taberî, a.g.e., IV, 302-303; İbnü’l-Cevzî, a.g.e., V,

15; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 330. Halîfe b. Hayyât, haracın 1 milyon 200 bin dirhem olduğunu ifade etmektedir. Bkz: Halîfe b. Hayyât, Târîh, s. 164-165. Anlaşmanın 6 milyon 200 bin dirhem karşılığında yapılmış olabileceği zikredilen ihtimaller arasındadır. Bkz: Himyerî, a.g.e., s. 316; İbn Kesîr, a.g.e., X, 242.

fazlasını istememeleri gibi hususlar yer alıyordu. Kaydedildiğine göre Merv’e bağlı Sinc yerleşim birimi dışında Merv’in tamamı sulh yoluyla fethedilmiştir.240

Muhtemelen ilk zamanlarda halk yeterli nakit parası bulunmadığı için anlaşmaya erkek ve kadın hizmetçiler ile hayvan ve mal verilebileceğinin de eklenmesini istemiş, bu şekilde ödeme Yezîd b. Muâviye’nin iktidara gelmesine kadar devam etmiş, onun zamanında ise haraç peşin paraya çevrilmiştir.241

Şehrin fethine dair haberlerin karışmasına bir örnek, Hz. Ömer döneminde Ahnef b. Kays’ın fetih hareketi esnasında Yezdicerd’in kaçışına dair haberin, Abdullah b. Âmir komutasında gerçekleştirilen fetihler esnasında aynen tekrarlanmasıdır.242

Bu, Hz. Ömer döneminde bölgeden Ceyhun’u geçerek Türk topraklarına kaçan Yezdicerd’in Hz. Osman’ın hilâfeti döneminde Abdullah b. Âmir’in genel komutanlığında gerçekleştirilen fetihler esnasında tekrar Horasan’a gelerek benzer bir kaçışı tekrarlamış olabileceğini akıllara getirmektedir. Fakat aynı tarihlerde Yezdicerd’in içinde yer aldığı bir savaşa dair herhangi bir kaydın bulunmayışı, müelliflerin az önce bahsettiğimiz gibi, haberleri karıştırmış olabilecekleri ihtimâlini kuvvetlendirmektedir. Nitekim Taberî, Yezdicerd’in kaçışından Hz. Osman dönemi fetihlerine kadar Yezdicerd’in Türk topraklarından halkı ile yazışmalar yaparak zamanını geçirdiğini ifade etmektedir.243

Ayrıca Zehebî’nin eserinde yer verdiğine göre Abdullah b. Âmir Nişabur’un fethinden sonra komutayı Ahnef b. Kays’a bırakarak Basra’ya dönmüştür.244

Dolayısıyla bu rivâyete itimat edersek, yeniden başkomutan olan Ahnef’in bu döneme ait fetih haberlerinin önceki fetih haberleri ile karıştırılmış olması muhtemeldir.

Ahnef, Toganşah etrafında birleşen bölge halkı ile şiddetli çarpışmaların ardından başta Merverrûz olmak üzere Toharistan, Cürcân, Tâlekân, Faryâb ve Belh

240 Kudâme, a.g.e., s. 402; el-Vezne, a.g.e., s. 40; Haug, a.g.e., s. 215. 241

Belâzürî, a.g.e., s. 392; Yakubovskii, Bosworth, a.g.m., 1991, s. 619; Haug, a.g.e., s. 214; Uslu, a.g.e., s. 55-56. Uslu eserinin bir diğer yerinde söz konusu malların yıllık haraca ilave olarak anlaşma metninde yer aldığını söylemektedir. Bkz: Uslu, a.g.e., s. 107 vd. Şu halde bu şartı Müslümanlar değil, haracı verecek olan Merv halkı kendilerine kolaylık olsun diye eklemiş olmalıdırlar. Dolayısıyla nakit para dışındaki kayıtlar yıllık muayyen haraçtan başka bir ek ödemeyi değil, haracın kendisinin farklı cinsten ödenebilmesini ifade etmelidir.

242 Bkz: İbn Miskeveyh, a.g.e., I, 403-404; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 329-331. 243 Taberî, a.g.e., IV, 171.

47

şehirlerini savaş veya sulh yolu ile kontrol altına almayı başardı.245

Abdullah b. Âmir’in genel komutanlığı bünyesinde bu dönemde Fars, Kirmân, Sicistân ve Horasan tamamen Müslümanların egemenliğine geçmiş oldu.

Bu geniş toprakların fethinden sonra Kisrâ’nın hazinesinden büyük miktarda hazine ele geçirildi. Miktarının 200 bin bedra246

olduğu ve her bedrada 4 bin dirhem bulunduğu ifade edilmektedir.247

Taberî’nin verdiği bilgiye göre bu hazine Hz. Ömer dönemindeki fetihler esnasında halkına Türk topraklarına gitmeyi teklif eden Yezdicerd’in anlaşmasızlığa düşmesi neticesinde hazinesini bırakarak kaçmak sorunda kalması ve sonra Hz. Osman dönemi fetihleri akabinde bölge halkının anlaşma yapmak için Müslümanlara teslim etmeleri ile elde edilmiştir.248

Makdisî de Yezdicerd’in Merv’e geldiği zaman yanında getirdiği hazine içerisinde her biri 12 bin miskal249 ağırlığında altından kap kacaklar ile 1000 deve yükü250 kadar külçenin olduğunu kaydetmektedir.251

Birbirini tamamlar nitelikteki bu rivâyetlerden bölgenin fethinin bütün zorluk ve tehlikeleri yanında muazzam miktarda gelir sağladığı anlaşılmaktadır.

Hayatının son dört yılını İslâm ordularından kaçarak Türk yurtlarında Hâkân’ın himayesinde geçiren Yezdicerd, geride bıraktığı tebaasını yeniden örgütleyebilmek amacıyla yazışmalar yapmaktan uzak durmamıştır. Hatta bazen yanında az sayıda adamıyla nehri geçerek, örneğin Merv Hâkimi Mâheveyh ile görüşmeler yapmıştır. Muhtemelen bu görüşmelerden birinde tartışma çatışmaya dönüşmüş ve neticede son Sâsânî hükümdarı III. Yezdicerd, 31/651-652 tarihinde Merv’e bir fersah uzaklıktaki Zerk yerleşiminde bulunan bir değirmende

245 Belâzürî, a.g.e., s. 393 vd.; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 330. 246

Büyük miktarda gümüş paranın takasında kullanıldığını ve örfî bir ölçü birimi olduğunu tahmin ettiğimiz “bedra” hakkında detaylı malumata ulaşamadık.

247 Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 331. 248

Taberî, a.g.e., IV, 171.

249

Miktarı 51 kiloya tekabül etmektedir. Hesaplamada daha önce adı geçen Walter Hinz’e ait çalışma kullanılmamıştır. Onun çeşitli bölgelere has miskalleri kendi bulgularına dayanan 3,125 gramlık standart bir ölçek dirheminden hareketle yapma hatasına düştüğü belirtilmektedir. Bkz: Cengiz Kallek, “Miskal”, DİA, XXX, İstanbul, 2005, s. 182. Biz de be sebeple hesaplamada 4,25 gramı esas aldık. Çalışmanın bundan sonraki kısımlarında geçen miskale dayalı veriler buna göre çevrilebilir. Ayrıca belirtilmesine gerek görülmemiştir.

250 Bir deve yükü yaklaşık 250 kg’dır. Bkz: Hınz, a.g.e., s. 16. 251 Makdisî, el-Bed’, V, 194-196.

öldürülmüştür.252

Cesedi şehirdeki Hıristiyan cemaatinin lideri Metropolitan İliya’nın teşvikiyle Pâ-yi Bâbân Mahallesi’ne defnedilmiştir.253

Istahr’a götürüldüğü de rivâyetler arasındadır.254

Oğlu Fîrûz b. Yezdicerd ise iddia edildiğine göre Türkler’e sığınmıştı. Muhtemelen yanında büyük bir Mecûsî toplulukla beraber Kisrâ ailesini Türk yurtlarına götürmüştü.255

Soyundan bir kısmı Horasan topraklarında gizlenmeye devam etti. Aileye mensup kadınlardan Bâbûnc ve Tahmîc adlarında iki tanesi İbn Âmir’in Nişabur’u kuşatması sonrasında anlaşma karşılığı verilmişti.256

Bunlar halife Ali b. Ebî Talib’e gönderildiler ve Hz. Ali onlara İslâm’a girmelerini ve kendisiyle evlenmelerini teklif etti. Onlar da kendisiyle değil de iki oğluyla evlendirmesini istediler. Ancak Hz. Ali bu isteklerine olumsuz cevap vererek onları kendisinden

252 İslâm tarihi ve coğrafya müelliflerinin Yezdicerd’in ölümüne dair yoğun olarak eserlerinde yer

verdikleri rivayetler birbirinden oldukça muhtelif detaylar içermektedirler. Bu haberlerin telif edilmesi mümkün görünmemektedir. Sadece Taberî, Sâsâni kralının ölümüne dair en az beş farklı senaryodan bahsetmektedir. Kesin olan hususlar üzerinden bir kanaate varmak mümkündür. Buna göre; Yezdicerd’in ölümünün Müslümanlar eliyle ve savaş meydanında gerçekleşmediği kesindir. İttifaka yakın tespitle, Merv’e bağlı Zerk köyünde bir değirmende hayatını kaybetmiştir. Bütün rivayetler her ne kadar farklı sebepler öne sürse de, çoğunluğunda Yezdicerd’in ölümünde Merv Merzübanı Mâheveyh’in ilgisinin bulunduğuna işaret edilmektedir. Kimi rivâyetlerde ise Türk Hakanı’nın Mâheveyh’e yardım ettiği ilave edilmektedir. Bölgenin askerî ve siyasî olarak bu dönemde içerisinde bulunduğu durum göz önüne alınırsa, Mâheveyh’in sahip olduğu statüyü bir şekilde korumak istediği ve Merv halkının da şehrin savaş alanına döneceği endişesiyle mülk ve servetlerini kaybetmek istemedikleri ortadadır. Yeni bir maceraya atılmaktan endişe eden toprak ve servet sahiplerinin temsilcisi olarak Mâheveyh’in, eldeki verilere göre, Yezdicerd’in katledilmesi olayını tertip ettiği rahatlıkla söylenebilir. III. Yezdicerd’in ölümü hakkında bkz: Belâzürî, a.g.e., s. 307-308; İbn Habîb, Ebû Ca’fer (ö. 245/859), Kitâbü’l-Muhabber, Thk: Ilse Lichtenstadter, Beyrut: Dârü`l-Âfâki’l-Cedîde, tsz., s. 363; Taberî, a.g.e., IV, 293 vd.; Makdisî, el-Bed’, V, 196; İbn Miskeveyh, a.g.e., I, 422 vd., s. 427-428; Gerdîzî, a.g.e., s. 90; İbnü’l-Cevzî, a.g.e., V, 13-14; Kazvînî, a.g.e., s. 362; İbn Kesîr, a.g.e., s. 239 vd.; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 492vd.; Zehebî, Târîhu’l-İslâm, III, 370; Himyerî, a.g.e., s. 287 ve s. 534-535; Yakubovskii, Bosworth, “Marw al-Shahidjan”, s. 620; Haug, a.g.e., s. 214.

Diğer kaynaklardan farklı olarak Dineverî III. Yezdicerd’in Merv’de değil, Zerk’teki değirmenden kaçarak, nasıl olduğunu belirtmeden sadece Nişabur’da öldüğünü ifade etmektedir. Bkz: Dîneverî, a.g.e., s. 139-140. O, bu rivayetinde yalnız kalmaktadır. Gerçekten öyle ise bunun bölgeye Müslümanların hakimiyet kurmasından önce olması gerekir. Ancak Yezdicerd’in Hz. Ömer döneminde Ahnef b. Kays tarafından gerçekleştirilen fetihler esnasında Merv üzerinden Türk topraklarına gittiği kesindir.

253 Taberî, a.g.e., IV, 298; Yakubovskii, Bosworth, a.g.e., 1991, s. 620. 254

Taberî, a.g.e., IV, 293; İbnü’l-Cevzî, a.g.e., V, 13-14; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 493; İbn Miskeveyh, a.g.e., I, 427-428.

255 Belâzürî, a.g.e., s. 307-308.

49

talep eden Horasan dihkânlarından birine hediye etti. Bu dihkân iki cariyeyi de yanına alarak Horasan’a döndü.257

Yezdicerd’in Merv’de bulunduğu sıralarda bir cariyesiyle beraber olduğu, ölümünden sonra bu cariyesinden bir erkek çocuğu dünya geldiği ve soyunun Horasanda “Muhaddec” lakabı verilen bu çocuk vesilesiyle devam ettiği rivâyet edilir. Kuteybe’nin valiliği döneminde yapılan seferlerden birinde bu nesilden iki cariye ele geçirildi. Bunlardan biri Haccâc’a gönderildi, o da bu cariyeyi Velid b. Abdülmelik’e gönderdi. Rivâyete göre Velid b. Abdülmelik’in “en-Nâkıs” lakaplı oğlu Yezîd b. Velid bu cariyeden olmadır.258