• Sonuç bulunamadı

İSİMLER ERDOĞAN R.TAYYİP TURGUT ÖZAL MENDERES ADNAN ÇİLLER TANSU ALPARSLAN TÜRKEŞ BÜLENT ECEVİT SÜLEYMAN DEMİREL YAZICIOĞLU MUHSİN ATATÜRK M.K HALİDE E ADIVAR S SELİM YAVUZ

Alev DEDEGİL Asuman ERDOĞAN  Ayşe BÖHÜRLER  Ayşe GÜNEY Ayşe KEŞİR Azize Sibel GÖNÜL Fatma ŞAHİN Gülnur HAYRAN Halide İNCEKARA İlknur DENİZLİ Lale ERSOY Merita YILDIZ  Necla HATTABOĞLU Nurdan ŞANLI Serap YAŞAR  Sermin BALIK 

Yapılan araştırmalar çerçevesinde ailelerin bu ilginin oluşmasında etkin rol oynadığı söylenebilir. Bu durum araştırmacılar tarafından birçok boyutuyla incelemek faydalı olabilir. Çünkü bu tercihleri yaparken bilinçaltı nerede ve nasıl saf dışı kalıyor veya kalmıyor henüz çok net bir şekilde açıklamamaktadır. Bu durum ileride araştırmalara konusu olabilecek gözükmektedir.

Toplumsal yaşanmışlıklar (kargaşa, savaş, iç savaş vb.), toplumun her bireyinde aynı tarz etkiyi yaratmasa da bu durumu içselleştirip ileri yaşlarda ki bu travmalar yaşamlarının şekil almasında etkin rol oynayabildiği araştırmalarla tespit edilmiştir. 1980’li yıllarının siyasetinde öne çıkan isim Turgut Özal’dır. Dünya siyasi liderlerine bakıldığında ise, Amerika birleşik Devletleri Başkanı Ronald Reagan ve İngiltere başkanı Margaret Thatcher öne çıktığı görülmektedir. Özen (2011), Turgut Özal, bu dünya liderlerinin önderliğini ettiği dünya kapitalizminin, neo-liberal dönüşümünü ve “yeni sağ” oluşumunun temsilcisi olarak nitelendirmektedir (s. 121). Turgut Özal söylemleri ekonomik ve siyasi istikrar üzerine yapılandırmış ve 80’li yıllara gelene kadar yaşanan terör ve ekonomik buhranlar geniş halk kitlesince benimsenmiş ve iktidarda uzun dönemler kalmasına neden olmuştur. Bunun yanında toplumun her katmanını kapsayacak şekilde popülist söylem geliştirerek, birbirleriyle bir araya gelemeyecek grupları birleştirmeyi başarmıştır. Bu grupları Özen (2011), “neo-liberal uygulamalardan hoşnut, ulusal ve uluslararası sermaye grupları, asayiş ve huzur isteyen geniş halk kitleleri, darbe karşıtı gruplar, ekonomik gelişme bekleyen dar gelirli gruplar, milliyetçi muhafazakâr gruplar değişim bekleyen, isteyen çok farklı siyasi eğilimleri olanlar olarak sıralamaktadır” (s. 131). Anavatan Partisi’nin ve Turgut Özal’ın “kalkınma” ve “huzur” söylemi benimsemesi iktidara taşımış ve bununla birlikte halk üzerindeki etkisini görüşmecilerin verdiği cevaplarda da açıkça görülmektedir.

3. 4. 4. Görüşmecilerin Siyasete Aktif Olarak Başlamaları

Görüşmeciler, üç ana kategori altında bu soruya cevap vermişlerdir. Tablo 26’da görüleceği üzere ilki, ülke koşuları kategorisi altında; öğrenci olayları, 28 Şubat süreci, başörtüsü yasağı ve hukuksuzluk ve haksızlık yer almıştır. Bu süreçleri, en çok bir şeyleri değiştirme ya da düzene artık dur demek için karar noktalarında etkin olmak düşüncesi ile aktif siyasete başlama nedeni ve itici güç olarak nitelendirmişlerdir. Nitekim araştırmacılar, eğitimli bireylerin toplumda yaşadıkları zorluklar karşısında mücadele etme eğilimi içine girdiklerini ve bu süreçlerin tutum ve davranışlarında değişiklik oluşturduğunu vurgularlar (Alkan, 1979: 119, 139).

Ayşe Böhürler, işi gereği toplumsal sorunlarla ilgili yaptığı çalışmaların, yaşanan olumsuzlukları tespit etmede ve çözüm yollarının neler olduğu ile ilgili bir birikim sahibi olmasına yardımcı olduğunu belirtmiştir. Böylelikle “bir çözüm bulma umudu” olarak tanımladığı, parti kurulum sürecinde aktif rol alma teklifinin Başbakan tarafından gelmesinin karar verme sürecinde en son nokta olduğunu ifade etmiştir. Davetle başlayan karar verme sürecinde kendisini “muhalif birisiyim, gazeteciyim” olarak tanımlaması ve bir siyasi parti için bu durumun nasıl karşılanacağına işaret ederek daveti üstünde tekrar düşünülmesi gerektiğini karşı tarafa iletmiştir. Buna karşılık, AK Parti için “muhalefetin bir bereket unsuru olacağı” cevabı ile 6 kişi ile parti kurulum çalışmalarını yürütmüş ve 6 kişi içinden kurucu üye olmayı başarabildiğini ifade etmiştir.

Serap Yaşar, 28 Şubat sürecine ve başörtüsü yasağına vurgu yaparak, toplumsal olarak yaşanan sorunların çözüm yolu ve değişim için çözüm noktası olarak AK Parti’yi görmesinin aktif siyaset yapma kararında etkili olduğunu belirtmiştir. Ayrıca iyi bir eğitim almış olması ve bu bilgi ve birikiminin sorumluluk ve paylaşma duygusu ile çözüm noktasında kendinin sorumlu olduğuna inanmış olduğunu, inisiyatif alması gerektiği bilinci ile bu sürece başladığını ifade etmiştir. Fatma Şahin’in Türkiye’de yaşanan olumsuzlukların artık bir şeyler yapılması gerektiği noktasına getirdiği vurgusu, yukarıda belirttiğimiz duruma işaret etmekte ve iki görüşmecinin karar alma noktalarıyla birleşmektedir.

Merita Yıldız, aldığı siyaset eğitimine değinerek, yine Türkiye’de yaşanan yasakların ve hukuksuzlukların ve özellikle başörtüsü yasağının bu kararda etkili

olduğunu söylemiştir. Kendisinin başörtülü bir kişi olmadığını da belirtmiştir. Bunlarla birlikte, AK Parti Genel Merkez MKYK üyeliğinden sonra 2009 Yerel seçimleri ile birlikte İl Genel Meclis Üyesi olması ile aktif siyasete başladığını belirtmiş ve “siyaset yerelde başlar” demiştir.

Halide İncekara, sorunun cevabını kişiliği ile ilişkilendirerek, yaşamının hemen her döneminde yapılan her türlü yanlış ve hukuksuzluklara itiraz ettiğini söylemiştir. Lise yılarından örnek vererek durumu şöyle anlatmıştır:

Dersleri şey yapıyorlar erteliyorlar imtihanları, biz çalışıyoruz geliyoruz onlar erteliyorlar. Bunlarda böyle kuvvetli fraksiyonlar o grupları olan şeyler kişiler. Ya benim moralim bozuldu, ya bu adaletsizlik. Ben çalışıyorum bir kere adaletsizlik, iki bu keyfiydi, itiraz ettim. Bana dediler ki ya ne yapıyorsun senin itiraz ettiğin o adamlar kelli felli bunlar işte solcular sağcılar neyse bu insanlar ne yapıyorsun dediklerinde ya hayır ben hukukumu koruyorum çünkü ben çalışıp geliyorum ve onlar durmadan iptal ettiriyorlar. Sınıfta söyledim. Tabi, bir hocamız vardı baktı baktı onlara koca koca cüsseli çocuklar bana baktı cılız bir şey, seçim yapalım o zaman dedi. Sınıfa soralım dedi. Ben ilk seçmeyi orada gördüm. Hemen kalktım ben bir konuşma yaptım arkadaşlar bir konuşma yaptı ve ben bir oyla kazandım. Ve imtihan yapıldı. İlk zaferimdir bu benim.

Halide İncekara bu tutumunun bir kişilik ve fıtrat olduğunu ve bu kararları almada aktif rol oynadığını önemle vurgulamıştır. Gülnur Hayran, toplumda yaşanan haksızlıklara işaret etse de başka bir boyutuna da gönderme yapmıştır:

Ben her şeyin kader kısmet olduğuna inanırım. 99 seçimlerinde MHP’nin DYP’nin olduğu, meclise kadın vekillerin girdiği. Daha önce şöyle bir şey vardı. Meclise girecek kadınlarda bizim sınıfımızdan değildi. Daha üst ulaşılamazdı ve biz oraları hiç hedeflemedik. Ama 99’da şöyle bir şey oldu. Bizim gibi insanlardan bayan vekiller çıktı. Bunu televizyonlardan izledim ben. Mesela bir tanesi, Antalya milletvekilli Nesrin Hanımdı ve örtülüydü. Meclise başını açarak girdi.

Türk siyasi tarihinde genelde Parlamentoya giren kadın siyasetçiler elitist bir profil çizmişlerdir. Bu durum diğer kadınların seçilme çıtalarını çok yükseltmesine ve ulaşılamaz bir nokta olarak görmelerine sebep olmuştur. Bu durum görüşmecinin ön yargılardan kurtulması bakımından önemli bir noktadır.

Toplumsal bilincin bir başka boyuttaki etkisi sadece söylem bazında kalmamaktır. Bu, daha ileri noktada yani karar alıcı konumunda olmayı gerektiren

unsuru içinde barındırmaktadır. Konuya bu boyutu ile yaklaşan yukarıdaki görüşmecilerden başka, Ayşe Keşir ve İlknur Denizli de benzer noktalara vurgu yapmıştır. Ayşe Keşir, 28 Şubat süreci ve Başbakanın Belediye Başkanlığı dönemine vurgu yapmış, on altı yaşlarında STK çalışmaların başlamasına, aktif siyasete başlamasında önemli bir etken olarak görmüştür.

İlknur Denizli de benzer noktalara temas ederek, durumu kendisinin STK’ larda etkin ve liderlik konumunda çalışmasına bağlamıştır. Buna bağlı olarak da kendi tabiri ile “masanın diğer tarafında olmak” gerektiğine ve bu şekilde çözümün bir parçası olabileceğine inancı aktif siyaset kararını almada etkin neden olarak göstermiştir.

Görüşmecilerin cevaplarına göre öne çıkan bulgular arasında Başbakanın kişisel özellikleri, belediye başkanlığı dönemi ve Başbakan tarafından siyasete davet edilmeleri ve AK Parti’nin hizmet başarısı da bulunmaktadır. Burada önemli olan nokta, Başbakanın kişiliğinde davet, yüreklendirme, motive etme ve onura etme olmasının görüşmecileri ikna konusunda etkili olduğu görülmüştür. Erkeklerin bile siyasete kuşkuyla baktığı bir dönemde kadının siyaset yapması birazda kadın açısından zor ve uzak bir hayal ve tehlikeli bir durumdu. Serap Yaşar, Ayşe Böhürler, Halide İncekara parti kurulurken siyasete kuşku ile bakmışlar ve tedirgin olarak bu sürece dâhil olmuşlardır. AK Parti kurulduktan sonra ve seçimlerin hemen akabinde Başbakan’ın yaptığı çalışmalar siyasete ve AK Partiye güven oluşturmuş ve diğer görüşmeciler bu yıllarda aktif siyaset yapma düşüncesi içine girmiş ve isteklerini gözden geçirmeye başlamışlar ve bugüne kadar gelebilecek kararlar alıp uygulamışlardır.

Toros (2011), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dindar, duygusal ve sinirli bir yapıya sahip olduğunu ve bu kişisel özellikleri ile “halk adamı” çizgisine birleştirmeye çalıştığını kitabında ifade etmiştir (s. 182). Görüşmecilerin örnek aldıkları ve etkilendiklerini söyledikleri liderler, Adnan Menderes, Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan’dır. Menderes, toprak zengini bir aileden gelen ve siyasi alanda cesur kararlar alabilen, zeki enerjik girişimci özellikleri ön plana çıkan bir liderdir. Özal ve Erdoğan ise taşra kökenli, muhafazakâr ve dindar aileden gelen, cesur ekonomik gelişmelere adım atan ve iktisatta liberal tutumu benimseyen bir lider profili çizmektedirler (Toros, 2011: 195). AK Parti’nin siyasi yelpazedeki yerini

“muhafazakâr demokrat” olarak tanımladığını literatür araştırması bölümünde bahsetmiştik. Bu çizginin, görüşmecilerin bu siyasi lider ve parti benimsemelerinin nedenlerinden biri olması muhtemel gözülmektedir. Nitekim bu anlamda lider özelliklerine bakıldığında benzerlikler göze çarpmaktadır.

SİYASETE AKTİF OLARAK BAŞLAMADA ETKENLER

İSİMLER