• Sonuç bulunamadı

ÜLKE YÖNETİM ŞARTLARI AİLE R TAYYİP ERDOĞAN BAŞBAKAN EĞİTİM

AK

PARTİ STK

KÖTÜ

YÖNETİM SUBAT 28 DARBE

ÖĞRENCİ OLAYLARI AKTİF İLGİLİ BELD. BAŞK LİDER ÖZELLİK HİZMETLER YÜK. ÖĞRT SOS. BİLİM. Alev DEDEGİL   Asuman ERDOĞAN   Ayşe BÖHÜRLER   Ayşe GÜNEY    Ayşe KEŞİR   Azize Sibel GÖNÜL      Fatma ŞAHİN    Gülnur HAYRAN   Halide İNCEKARA   İlknur DENİZLİ    Lale ERSOY   Merita YILDIZ  Necla HATTABOĞLU    Nurdan ŞANLI   Serap YAŞAR      Sermin BALIK   

Alkan (1979), toplumsal değişimlerin kişilerin toplumsallaşma süreçlerinin kökten etkileyebildiğini ve bunların; “savaş ve savaş sonrası dönemler, devrim ve darbeler, suikastlar, büyük kıtlık, afet, enflasyon işsizlik, anarşi ortamları olduğunu” ifade etmiştir (s. 137). Ancak bu değişimlerin büyüklüğü ve şiddeti ne olursa olsun herkesin aynı ölçüde etkilenmediğini de belirtmiştir.

Görüldüğü üzere on bir görüşmeci yaşanan toplumsal sorunların ilgi düzeylerini arttırdığını söylemişlerdir. Yalnız Ayşe Güney, bu yaşanan olumsuz toplumsal olayların kendisini siyasetten uzak tuttuğunu belirtmiştir. Alkan’ın kitabından belirttiği durum burada da benzer şekilde oluştuğu görülmektedir. Ayşe Güney, öğrenci olaylarının siyaseten uzak durmasına sebep olduğunu belirtmiştir. Güney’e göre, AK Partinin iktidara gelip ideolojik değil sadece hizmet anlayışı ile politika üretmesi onun siyasete ilgisini arttırmış ve aynı zamanda da aktif siyasete başlama nedeni olmuştur. AK Parti’den nasıl etkilendiğini; “Siyaset bu muydu acaba diye düşünmeye başladım” cümleleri ile ifade etmiştir.

Azize Sibel Gönül, gençlik yıllarına denk gelen dönemde Tansu Çiller’in Başbakanlığı ve o yıllarda eşinin meclis üyesi olması ile birlikte siyasete ilgi duymaya başladığını ifade etmiştir.

Alev Dedegil ve Lale Ersoy sosyal bilimler ve bu kapsamda aldıkları yüksek eğitim ile siyasete ilgi düzeylerinin ve isteklerinin arttırdığını ve siyasete yöneldiklerini ifade etmişlerdir. Alev Dedegil, babasının sürekli olarak kendisine , “benim kızım sefir olacak” dediğini aktarmıştır. Bu sözü de ilgi duyma nedeninin ailevi boyutuna işaret etmiştir. Benzer şekilde Halide İncekara da annesinin ninni söylerken kullandığı cümleye işaret etmiştir.

Ninni söylerken de annem devlet adamı olsun diye ninni söylermiş arkadaşları da dalga geçermiş. Sanki oğlan sallıyorsun ayağında gibi. O da dermiş ki “oğlanı sallayan olur da kızı sallayan olmaz mı?” dermiş. Tabi bahsettiği 1960 yıllarından bahsediyoruz.

Ayşe Böhürler ise, öğrenci olaylarına vurgu yaparak, bu durumun ailesinin politik olmasına neden olduğunu ve bu şekilde aile içinde bu konuyla ilgili siyasi okuma ortamları ve bu “okumalar” üzerinden “tartışma sohbetlerinin” oluştuğunu ve kendisinin bu ortam içinde büyüdüğünü anlatmıştır. Aynı zamanda üniversite yıllarında da benzer şekilde devam ettiğini belirtmiştir. Necla Hattaboğlu, aynı ilgi

nedenlerini belirttikten sonra bunlara ilave olarak, çocukluktan gelen siyasi meselelere bir ilgisi olduğundan bahsetmiştir. Ailesinde, 1960 İhtilali ve oluşturduğu psikolojinin, “gazete ve siyasi okumaların” çokça yapılmasına neden olduğunu, o yıllarda 11 yaşlarında bir çocuk olduğunu belirterek etkilendiğini vurgulamıştır. Ayşe Keşir siyasete ilgisini yukarıdaki görüşmecilerin açıklamalarına paralel bir cevap vererek şöyle anlatmıştır:

Babam çocukluğumdan beri kendimi bildiğimden beri benle konuşan biriydi. İmamdı; çok aydın bir adamdı. Hem yaptığı işi çok severek, peygamber mesleği olarak yapardı ve bir o kadar da dünyaya ait bir adamdı. Halkla ilişkileri çok iyiydi ve kendimi bildim bileli okuduğu gazete al şunu oku derdi ve tartışırdık akabinde. Ve bu konuşmaları biz dünyaya ait hizmet üretme, hizmeti tartışma noktasında ilk konuşmalarım, ilk hocam babam oldu benim.

İlknur Denizli de yedi-sekiz yaşlarında siyasete ilgi duymaya başladığını belirttikten sonra bunu babasının iyi bir sivil toplumcu olmasına bağlamıştır. Tüm toplantılara babası ile katıldığını, aile ortamlarında sık sık konuşma ve tartışmalar yapıldığını ifade etmiştir. Bunların yanında diğer önemli bir nokta olarak okuma ortamlarının hep ailesi tarafından oluşturulduğunu anlatıp şu şekilde ilişkilendirerek, mülakatı sırasında açıklamıştır:

Annem, babam çok konuşurdu. Çok okuyan insanlar, bu çok önemli. Bir devlet memuru baba, ev hanımı bir annedir. Öyle çok yüksek eğitimleri yok; biri lise, biri ilkokul mezunu ama bizim evde her zaman okunurdu. Pazar parasından arttırılıp dergi alınan, okunan bir evden geliyorum. Bu önemli bir şey diye düşünüyorum. Başka şeylerden feragat edilebilir ama o hafta bana çocuk dergisi alınacaksa okunması gereken bir evden geliyorum. Onun için okunan, çok farklı yorumlanan, dünyaya çok farklı perspektiften bakılan bir evden geliyorum. Onun için hep sorgulayan biriydim ben. Bana hep sorgula diye öğretildi.

Yukarıda görüşmecilerin açıklamalarından da anlaşılacağı gibi, genellikle ailenin, çocuğun erken dönemlerinde önemli bir role sahip ve ileri yaşamında alacağı kararlarda yönlendirici olduğu görülmektedir. Erken toplumsallaşma sürecinde ailenin önemine değinen Alkan’ın (1992), aktardığına göre, ailenin çocuğun kişisel gelişimindeki etkisini şöyledir:

Bireyin ilk eğitimi aileden kaynaklanır. Kişinin en bağımlı, en güçsüz etkilere açık olduğu dönemde; çevresini ve kaynaklarını aile denetler. Bilinçaltı kişiliğimizin gelişmesinde, kişilik yönelimlerinin ve savunma mekanizmalarının oluşmasında aile en önemli rollerden birini oynar. (s. 55, 56)

Tablo 19’da görüldüğü üzere, Ayşe Böhürler, Ayşe Keşir, Necla Hattaboğlu ve İlknur Denizli ilgi duymalarını aile içinde okuma-tartışma ortamlarının olmasına bağlarken yaşlarını altını çizerek belirtmişlerdir. Belirttikleri bu yaşlar ilkokul çağlarına denk gelen yedi ile on bir arasındadır. Bu yaşları Alkan (1992) kitabında çocuğun ailesinde uzaklaşıp, okul ve arkadaş çevresi içinde var olduğu ve bundan dolayı ailenin etkisinin azaldığı yaş dönemleri olduğunu belirtir. Kısaca, çocuk aileden okul ve arkadaş çevresi sayesinde uzaklaşır ve ailenin zaman içinde etkisi azalır. Alkan (1992), bu durumu Hyman’nın yaptığı bir araştırma çerçevesinde şu şekilde açıklamaktadır:

ABD’de, siyasal parti seçiminde ailenin önemli etkisi olduğu; diğer, ise, ideoloji ve genel değerler söz konusu olunca, ailenin, okul ve arkadaşlık gruplarından daha etkili olduğudur. Ancak, arkadaşın etkisi zamanla artmaktadır. (s. 59, 60)

Tezin kuramsal çerçevesinde de ayrıntılı olarak ailenin siyasal toplumsallaşma sürecindeki etkisine yer verilmiştir. Hakikaten de aile ve aile ortamları çocuğun siyasal toplumsallaşma sürecinde genellikle önemli bir etken olarak yer almaktadır.

Tablo 19: Görüşmecilerin Ailelerinde Okuma ve Tartışma Ortamı

AİLE ORTAMINDA KİTAP VE BENZERİ OKUMA - TARTIŞMA