• Sonuç bulunamadı

A. Vakıfta İcap Kabul ve Teslim

1. İrade Beyanı ve Kabul

Hanefilerden Ebû Yûsuf (ö. 182/798), Şâfiîler ve Hanbelîler’in içinde yer aldığı cumhura göre vakfın rüknü, vakıf iradesini tek taraflı söz ile beyan etmektir. Vakfın hukuken vücut bulabilmesi için söz konusu beyan yeterlidir. Ayrıca kabul veya mevkûfun teslim alınması gibi ilave unsurlar şart değildir.289 Hatta İmam Şâfiî (ö. 204/819) ve Ahmed b. Hanbel’den (ö. 241/855) vakıf muamelesi yapılırken vakıftan yararlanacak kimselerin mevcut ve belirlenmiş olmaları gerektiğine dair rivayetler bulunsa da, vakfın kuruluşu sırasında vakıf lehtarının beyan ve tayin edilmesine dahi ihtiyaç yoktur. Zira vakıf lehtarı belirlenmeden kurulmuş olan vakıfta, mutlak anlamda bütün fakirler, hak

288 Şâfiî, el-Üm, III, 276; İbn Teymiyye, Mecmûu’l-fetâvâ, XXXI, 230.

289 Şâfiî, el-Üm, III, 274; Hassâf, Ahkâmü’l-evkâf, s. 21; Mâverdî, el-Hâvî, VII, 511; İbn Hazm, el-Muhallâ, VIII, 159; İbn Abdilber, el-Kâfî, II, 1013; Serahsî, el-Mebsût, XII, 31, 32; Kâsânî, Bedâi‘u’s-sanâi‘, VI, 334; İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 600; Râfi’î, el- Azîz, VI, 263; Karâfi, ez-Zahîre, VI, 315-316; Hillî, Kavâidü’l-ahkâm, II, 389; Âlim b. Alâ, el-Fetâva’t-Tatarhâniyye, V, 694; İbnü’l-Hümâm, Fethü’l-kadîr, VI, 208; Trablusî, el-İs‘âf, s. 4; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, V, 317; Buhûtî, er-Ravzu’l-mürbi’, s. 352; Şevkânî, es-Seylü'l-cerrâr, III, 317; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, VI, 551; Ömer Hilmi, İthâfü’l-ahlâf, s. 13, m. 44; Ali Haydar, Tertîbü’s-sunûf, md. 153; Zuhaylî, el-Fıkhü’l- İslâmî, X, 7652.

sahibi olarak vakıftan yararlanabileceklerdir.290 Mâlikîler’e ve Câferiyye’ye göre genel olarak insanların menfaatine kurulmuş; mescit, medrese, köprü, kuyu gibi kişilere tahsis edilemeyecek vakıfların dışında, tek taraflı irade beyanıyla vakıf işlemi bağlayıcı hale gelmez.291

Cumhur tarafından kabul edilen, vâkıfın irade beyanıyla vakfın kurulmasına dair söz konusu yaklaşım, hem uygulamaya hem de fetvaya esas olmuştur.292 Osmanlı’da da özellikle Mâlikîler’in uygulamasına benzer

şekilde, umum adına kurulan vakıflarda başka bir şarta ihtiyaç olmadan, sırf beyan ile vakıf; sahih, lâzım ve nâfiz kabul edilmiştir.293 Ancak Zeydîler vakfın kurulması için sözlü irade beyanını şart koşmamışlar, sözlü irade beyanı yanında, mescide bir eşyanın konulması, mescit kapısının yerine takılması gibi fiiller yoluyla da vakıf işleminin yapılabileceğini ifade etmişlerdir. Tamamen içteki iradeyi esas alan bu görüşe göre iradenin dışa vurulması şart olmadığı gibi, eğer zikri geçen söz ve fiillerin arkasında vakıf iradesi bulunmuyor ise vakıf gerçekleşmez.294

Bir irade beyanı da vâkıfa ait beyana mukabil, özellikle muayyen kimseler için tesis olunmuş vakıflarda, diğer tarafı teşkil eden vakıf lehtarının kendisinden önceki iradeyi destekleyici mahiyetteki beyanıdır. Söz konusu kabul beyanını Hanefî, Şâfiî ve Hanbelîler, yalnızca nefaz şartı olarak değerlendirmişlerdir. Bu fukahâya göre vakıfta esas olan ebediyet olduğundan

290 Şâfiî, el-Üm, III, 280; Kudûrî, et-Tecrîd, VIII, 3771; İbn Hazm, el-Muhallâ, VIII, 159; Ebû İshâk eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, III, 679; İbn Kudâme, el-Kâfî, III, 580-581; Râfi’î, el- Azîz, VI, 274; İbn Teymiyye, el-İhtiyârâtü’l-ilmiyye, IV, 505; Âlim b. Alâ, el-Fetâva’t- Tatarhâniyye, V, 694; Buhûtî, er-Ravzu’l-mürbi’, s. 352, 356; Şevkânî, es-Seylü'l- cerrâr, III, 317; Ömer Hilmi, İthâfü’l-ahlâf, s. 27, m. 71; Ebû Zehre, Muhâdarât, s. 59- 60, 65.

291 Tûsî, en-Nihâye, s. 600; İbnü’l-Hâcib, Câmiü’l-ümmehât, s. 448; Karâfi, ez-Zahîre, VI, 316; Hillî, Kavâidü’l-ahkâm, II, 388; Bilmen, Hukûk-ı İslâmiyye, IV, 331, 337; Zuhaylî, el-Fıkhü’l-İslâmî, X, 7637; Râfi’î, el-Ahvâlü’ş-şahsiyye, s. 227.

292 Hassâf, Ahkâmü’l-evkâf, s. 21; İbnü’l-Hümâm, Fethü’l-kadîr, VI, 208-209; Trablusî, el- İs‘âf, s. 4; Ebû Zehre, Muhâdarât, s. 58.

293 Ömer Hilmi, İthâfü’l-ahlâf, s. 13, m. 44; Ali Haydar, Tertîbü’s-sunûf, md. 2. 294 İbnü’l-Murtazâ, Kitâbü’l-ezhâr, s. 215; Şevkânî, es-Seylü'l-cerrâr, III, 324.

dolayı, vakıf lehtarı muayyen olsa bile, vakfın kurulabilmesi için kabule ihtiyaç yoktur. Eğer birinci derecede hak sahibi olan vakıf lehtarı, vakfı kabul etmeyecek olur ise bu reddetme, yalnızca kabul etmeyen o kimse hakkında vakfın tesis olunmasına mani olur. Aksi halde o kimseden sonra vakıf üzerinde hak sahibi olanlar, ilk halkayı oluşturan kişinin kabulden çekilmesi nedeniyle vakıftan mahrum olmazlar.295 Son dönem hukukî uygulamaları yansıtan

Osmanlı âlimi Ömer Hilmi (ö. 1307/1889) de; aynı şekilde muayyen şahıslar yararına tesis olunan vakıflarda, kabulün bir yönüyle nefaz şartı olduğunu beyan etmiştir.296

Mâlikîler ve Câferîler gibi bir kısım fakîhlere göre ise ev, silah, binek benzeri özellikle lehtarı belirlenmesi gereken vakıfta, kabul vakfın sıhhat şartıdır. Daha çok Mâlikîler’in tercihi olan bu yaklaşım gereği, vakıf ancak vakıf lehtarına ait kabul beyanıyla sahih olabilir. Zira bu mezhepte, geçici olmak üzere yapılan vakıf sahih kabul edildiğinden dolayı, ilgili kimse tarafından kabul edilmemesi halinde vakıf, daha başlamadan sona ermiş olmaktadır.297 Câferiyye içerisinde de kabul ile ilgili sıhhat, lüzûm ya da nefâz

şeklinde farklı değerlendirmeler olmakla beraber, neticede bu işlemin yerine gelmesi gereken bir şart olduğu görülmektedir.298 Hanefîler’de uygulamaya esas görülmeyen Ebû Hanîfe (ö. 150/767) ile İmam Muhammed’e (ö. 189/805) ait teslime dayalı diğer görüş de bu yaklaşım kapsamında yer almaktadır.

295 Şâfiî, el-Üm, III, 281; Müzenî, el-Muhtasar, VIII, s. 233; Hassâf, Ahkâmü’l-evkâf, s. 21; Ebû İshâk eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, III, 688; Serahsî, el-Mebsût, XII, 32; Kâsânî, Bedâi‘u’s-sanâi‘, VI, 334; Râfi’î, el-Azîz, VI, 265-266; Sübkî, Fetâva's-Sübkî, II, 78, 83; İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, V, 329; Buhûtî, Şerhu Müntehe’l-iradât, II, 425; Ali Haydar, Tertîbü’s-sunûf, md. 182; Ebû Zehre, Muhâdarât, s. 58-65; Râfi’î, el-Ahvâlü’ş- şahsiyye, s. 227.

296 Ömer Hilmi, İthâfü’l-ahlâf, s. 14, m. 47.

297 İbnü’l-Hâcib, Câmiü’l-ümmehât, s. 448; Karâfi, ez-Zahîre, VI, 316; Ebû Zehre, Muhâdarât, s. 63.

298 Hillî, Kavâidü’l-ahkâm, II, 388; Ebû Zehre, Muhâdarât, s. 63; Râfi’î, el-Ahvâlü’ş- şahsiyye, s. 227.

Çünkü vakfın sıhhati için şart kabul edilen teslim, aynı zamanda vakıf lehtarına ait kabulü de vakfın tamamlayıcı bir unsuru haline getirmektedir.299